Utku Kalı’ya özgürlük kampanyasını büyütelim

11 Mayıs’ta gerçekleşen Reyhanlı katliamı, yalnızca 50’den fazla kişinin ölümü, yüzlerce kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanmadı. Bu saldırının ardından RedHack tarafından yayınlanan belgeler [1], AKP hükümetinin El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi’nin saldırı hazırlığından haberdar olduğunu da gözler önüne serdi. Hükümetin belgelerin yayımlanmasına yönelik tepkisi ise Amasya’da askerliğini yapmakta olan Er Utku Kalı’yı tutuklamak oldu.

RedHack, henüz Utku ve bir başka asker gözaltındayken, onların kendisine herhangi bir belge göndermediğini ve kendileriyle hiçbir alakaları olmadığını açıklamıştı. Utku Kalı, kendisine yöneltilen tüm iddiaları reddetmesine ve hakkında hiçbir delil bulunmamasına rağmen, 24 Mayıs’ta Askeri Mahkeme’de yapılan duruşmanın ardından tutuklanmış ve Sivas Askeri Cezaevi’ne gönderilmişti. Utku Kalı daha mahkemeden bir gün önce, devlet tarafından “suçlu” ilan edilmişti.

Utku gözaltına alındıktan ve tutuklandıktan sonra da RedHack’in konuyla ilgili belgeleri yayınlamaya devam etmesi, tutuklanan erin sızdırmayla hiçbir alakası olmadığını gösteriyor. RedHack twitter hesabından, Utku ve bir başka asker gözaltına alındığında, “bizlerle bağlantısı olduğunu iddia ettiğiniz erler elleri kelepçeliyken bizlere bu haberler anbean nasıl ulaşıyor” diye sormuştu.

Belgeleri inkâr edemeyen hükümet yetkilileri, ısrarla faillerin yakalandığını ve sorumlunun Esad rejimi olduğu nakaratını tekrarlamayı sürdürdü. AKP hükümeti, Reyhanlı’yı kana bulayan terörist saldırıya göz yumanlar hakkında soruşturma başlatamazdı; çünkü kendisi göz yummuştu. Özetle, hükümet bombalamaları gerçekleştirenleri ve buna göz yumanları yakalayıp cezalandırmak yerine, belgelerin yayınlanmasının suç olduğunu öne sürdü ve er Utku Kalı’yı harcama yolunu seçti.

Önce, Er Kalı’nın belgeleri RedHack’e doğrudan gönderdiği iddia edildi. İddianamede ise onların, önce İstanbul’daki bir yerel gazeteciye gönderildiği ileri sürüldü. Buna karşılık, kendisine belge gönderilmediğini açıklayan gazeteci Erman Paçalı, “gönderilmiş olsaydı gazeteci olarak bizzat kendim yayınlardım” dedi. Aradan iki ay geçmesine rağmen, savcılık, bu gazetecinin ifadesine başvurma gereği bile duymadı! Savcı, tüm bunlara rağmen Utku Kalı için 25 yıla kadar hapis cezası istiyor.

Kalı’nın tutuklanıp yargılanması, AKP iktidarının, Suriye’deki iç savaşta ve Reyhanlı katliamında oynadığı yıkıcı rolün üstünü örtmek için gerçekleştirilmektedir. Hücresinden her çıkışta çıplak aramaya tabi tutulan ve işkence gören Er Utku Kalı’nın durumu, burjuva hükümetlerin dünya çapındaki anti-demokratik yöneliminin Türkiye’deki örneklerinden biridir.

Sızdırmayla hiçbir ilişkisi olmadığı açıkça ortada olan Utku’nun şahsında ortaya çıkan bir diğer konu, hükümetlerin gizlilik politikasının gayrimeşruluğudur. Otoriter rejimlerin egemen olduğu ülkelerden sözde demokrasinin bulunduğu ülkelere kadar, tüm dünyada, hükümetler, mevcut anayasaları ve yasaları hiçe sayarak, kendi yurttaşlarına ve diğer halklara karşı kirli operasyonlar düzenliyor, bunları, “ülke çıkarları” maskesi altında gizli tutuyor ve hesap vermiyorlar.

ABD’den Avrupa’ya, her yerde sanayi-istihbarat işbirliğiyle polis devletleri inşa ediliyor. Bunun başlıca nedeni, savaş, toplumsal karşı-devrim ve diktatörlük yönelimine karşı işçi sınıfının olası başkaldırılarına önlem almaktır. Egemenler, tüm ülkelerde toplumsal patlamalara hazırlanıyorlar.

ABD’de Ulusal Güvelik Kurumu (NSA) eski çalışanı Edward Snowden’ın ifşa ettiği gerçekler, demokrasinin, kazanılmış hak ve özgürlüklerin mevcut kapitalist sistemle bağdaşmadığını çarpıcı bir şekilde gözler önüne serdi.

“Halkın, her telefon konuşmasının kayıt altına alındığını, her elektronik postanın gözlendiğini, her Skype görüşmesinin dinlendiğini; her iletişimin, internetten indirilenlerin ve kredi kartıyla satın almaların Ulusal Güvenlik Kurumu’nun (NSA) kapsamlı veri tabanlarında toplanıp depolandığını bilme hakkı vardır. Hemen dinlenmeyen ya da okunmayan özel iletişimler ise, özel yaşama ilişkin gelecekteki araştırmalar için toplanmaktadır.

“Telefon ve elektronik iletişim için ‘üstveri’ denilen kayıtlar, ülkedeki her kadın ve erkek hakkında -onların kimlerle görüştüğü, ne satın aldığı, zamanlarını nasıl geçirdiği vb. konularda- orduya ve istihbarat kurumlarına zengin bilgiler sağlamaktadır.” [2]

ABD’den Avrupa’nın en “demokratik” ülkelerine kadar sürmekte olan bu saldırı, Orwell’ın “1984” adlı romanında betimlediği türde toplumlar yaratarak işçi sınıfı ve ezilenleri tamamen kontrol altına almayı ve onları sistemin uysal köleleri haline getirmeyi amaçlıyor. Kapitalistler, kendi varlıklarını ve geleceklerini güvence altına almak adına, insanların en temel haklarını ayaklar altına alıyorlar.

Sermaye sınıfı ve onun hükümetlerinin tüm dünyada sürdürdüğü bu saldırının her araçla ifşa edilmesi ve teşhiri sonuna kadar meşrudur. Bu yüzden, Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’ne bağlı Sosyalist Eşitlik Partileri ve Dünya Sosyalist Web Sayfası, Julian Assange ve Er Bradley Manning’ten sonra ABD tarafından öldürülmek ya da hapse kapatılmak üzere ele geçirilmeye çalışılan Edward Snowden’ın şahsında demokratik hakların savunusu için bir kampanya yürütüyor.

Belgelerin ifşasında rolü olmasa da, hükümetin günah keçisi ilan ederek saldırdığı Er Utku Kalı’nın savunulması ve özgürlüğü için mücadele de bu uluslararası kampanyanın bir parçası olarak görülmelidir.

Egemenlerin “güvenlik” adına işlediği suçlara karşı başarılı bir mücadelenin ön koşulu, bir noktanın açıkça kabul edilmesini gerektiriyor: Suç oluşturan şey, bu belgelerin ifşa edilmesi değil, aksine devletlerin gizlilik politikasıdır.

Türkiye’nin Suriye’de yürütülen emperyalist savaştaki kirli rolü, içeride işçi sınıfına karşı hızlandırılan toplumsal karşı-devrim ve demokratik hakların gaspı yoluyla inşa edilen otoriter rejim, tek bir bütünün parçalarıdır.

“Demokrasi, kapitalizmle ve kar sistemi tarafından beslenen toplumsal eşitsizlik ve militarizm ile giderek daha fazla çelişmektedir. Demokratik hakların savunusu, sosyalizm mücadelesinde, işçi sınıfının bağımsız siyasi seferberliğinin odak noktası haline gelmelidir.” [3]

İşyerlerinde, mahallerde ve okullarda savaş karşıtı kampanyanın yükseltilmesine, demokratik hakların savunusu mücadelesi eşlik etmelidir. Devletin tüm gizli belgeleri açıklanmalı, Er Utku Kalı derhal serbest bırakılmalıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir