Uluslararası Çevrimiçi 1 Mayıs Toplantısı’nın Açılış Raporu
COVID-19 pandemisi: Dünya tarihinde tetikleyici bir olay

Dünya Sosyalist Web Sitesi ve Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi tarafından 2 Mayıs’ta düzenlenen 2020 Uluslararası Çevrimiçi 1 Mayıs Toplantısı’nda David North tarafından sunulan açılış raporunu aşağıda yayımlıyoruz. North, WSWS Uluslararası Yayın Kurulu’nun başkanı ve ABD’deki Sosyalist Eşitlik Partisi’nin ulusal başkanıdır.

* * *

Yoldaşlar ve dostlar,

2020 1 Mayıs’ını son derece ağır koşullarda kutluyoruz. Bu toplantıya katılan herkes, dünyanın dört bir yanında yaşanmakta olan trajedinin farkında ve ondan etkileniyor. Ocak ayında başlayan COVID-19 Koronavirüs Pandemisi, hızla yayılmaya devam ediyor. Dün itibarıyla 3,4 milyon vaka kaydedilmişti. Resmi raporlara dayanan toplam ölü sayısı, 238.877’ydi. Gerçek sayılar, kuşkusuz, ciddi anlamda daha yüksektir.

Bu korkunç durumun yanı sıra ölümcül vakaların sayısının önümüzdeki günlerde ve haftalarda hızla artmaya devam edeceğinin kesin olması, büyük üzüntüye neden oluyor. Her gün binlerce hayat erkenden son buluyor. Daha kısa süre önce yeni yılı kutlayan, geleceğe umutla bakan ve çok az zamanının kaldığına inanmak için hiçbir nedeni olmayan pek çok hemcinsimiz, aniden hastalığa yakalandı ve birçoğu sadece birkaç gün içinde hayatını kaybetti.

Ama üzüntüyle beraber öfke de büyüyor. Bu devasa can kaybı, sadece biyolojik bir olayın ürünü değildir. Hükümetlerin hazırlığının olmaması, sergiledikleri sarsıcı yetersizlikler ve emekçilerin hayatları karşısındaki apaçık umursamazlıkları; bütün bunlar, tüm dünyada insani ihtiyaçların kapitalist kâra ve kişisel servet birikimine tabi kılınmasının ürünü olarak görülüyor.

Ocak ayının başında, Vuhan’daki gelişmeler resmen bildirilmişti ve dünya genelinde biliniyordu. Çinli yetkililer ve tıp camiası, ayrıntılı bilgileri dünya genelindeki meslektaşlarıyla paylaşıyordu. Peter Symonds yoldaş, yapacağı konuşmada, Çin’e yönelik iddiaları ele alacak ve pandeminin yayılması ve neden olduğu korkunç ölümler yüzünden bu ülkeyi günah keçisi ilan etme çabalarını irdeleyecek. Ama bu noktada suçu Çin’e atmaya yönelik çabaların, ABD, Avrupa ve diğer yerlerdeki hükümetlerin pandemiye hızlı ve etkin biçimde müdahale etmekteki mutlak başarısızlıklarını ve bunu yapmayı düpedüz reddetmelerini açıklayamadığını belirtmeme izin verin. Kritik önem taşıyan zaman heba edildi. Trump yönetiminin ve pandemiyi takip etmekten sorumlu, iki partinin temsilcilerinden oluşan Kongre komisyonlarının başlıca kaygısı, insanların hayatlarını değil, Wall Street’i ve küresel mali piyasaları kurtarmaktı. Onlar, Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin oldukça yerinde bir şekilde “habis ihmal” olarak adlandırdığı bir politika izlediler.

Sadece bir ay önce, 1 Nisan’da, dünya genelinde doğrulanmış toplam ölü sayısı, 42.540’tı. ABD’de bu sayı, 4.079’du. 1 Mayıs’a gelindiğinde, küresel ölü sayısı 240.000’e ulaşırken, ABD’deki koronavirüs kurbanlarının sayısı bu sabah itibarıyla 65.000 oldu. Nisan ayındaki 30 gün içinde, yaklaşık 200.000 insan virüse yenik düştü. Bu kurbanların neredeyse 60.000’i Amerikalıydı. Ama bu aynı 30 günde, dehşet verici ölüm ve acı görüntülerinin ortasında, Dow Jones Endüstriyel Ortalama, yüzde 30’dan fazla yükseldi. Bu, 30 yılı aşkın bir süre içindeki en sert yükselişti! Peki, Wall Street’in ölümü kutlamasının anlamı nedir?

Bu sorunun yanıtı şudur: Mart ayının sonunda Kongre, bankalar, şirketler ve Wall Street spekülatörleri için trilyonlarca dolarlık bir kurtarma paketini hiç tartışmadan kabul etti ve Trump da imzalayarak yasalaştırdı. Önceki on yılda birikmiş olan bütün batık krediler karşılanacaktı. Merkez Bankası, mali piyasaları desteklemek için harcanacak meblağlarda herhangi bir sınır olmayacağını açıkladı. Merkez Bankası’nın dijital baskı makinelerinde devasa miktarlarda para basıldı ve koşul ya da sınırlama olmaksızın finans-şirket seçkinlerine teslim edildi. Kurtarma paketi hayata geçirilince, egemen sınıfı kaygılandırmış olan kriz büyük ölçüde çözülmüş oldu. Pandeminin halka yönelik etkisi çok önemli değildi.

Pandemi, kapitalist toplumun ekonomik, siyasi, toplumsal ve ahlaki iflasını sergileyen tarihi bir olaydır. Bu olay, kapitalist hükümetleri kontrol eden ve onların politikalarını belirleyen şirket-finans oligarkları ile işçi sınıfının ihtiyaçları ve çıkarları arasında var olan kapanmaz uçurumu açığa çıkarıyor.

Dünya Sosyalist Web Sitesi, mevcut küresel krizi çözümlerken, pandemiyi, “tetikleyici bir olay” olarak tanımladı. Pandemi, Avusturya Arşidükü Ferdinand ile eşinin 28 Haziran 1914’te suikasta uğraması ile karşılaştırılabilir. Bu olay, hızla, hemen hemen beş hafta sonra, Ağustos 1914 başında, I. Dünya Savaşı’nın patlamasına yol açmıştı. Suikastın gerçekleşmemiş olması durumunda, savaşın Ağustos’ta çıkacağı şüphelidir. Ancak eninde sonunda, belki 1914 kışında, belki de bir sonraki yıl, Avrupa ve dünya kapitalizminin ve emperyalizmin ekonomik ve jeopolitik çelişkileri, bir askeri çatışmaya yol açacaktı. Suikast; tarihsel süreci hızlandırdı, ancak önceden var olan ve son derece yanıcı sosyoekonomik ve siyasi koşulları ileriye taşıdı. Aynısı pandemi için de söylenebilir.

Önümüzdeki yıllarda, tarihçiler, 2020 Büyük Pandemisi’ne dönüp baktıklarında, bu olayın neden uluslararası işçi sınıfının kitlesel devrimci mücadelelerini ve küresel bir sosyalizm hareketini tetiklediği sorusunu kaçınılmaz olarak soracaklar. Bu olayları inceleyen araştırmacılar, seçkinlerin, önceki yirmi yıl boyunca yaklaşan bir pandemi konusunda bilim insanları tarafından yapılan uyarılara göre hareket etmediklerine dikkat çekecekler. En güçlü kapitalist ülkedeki toplumsal altyapının feci durumunu ve bunun, ABD’nin kendi yurttaşlarına yeterli tıbbi bakım sağlayamamasına neden olmasını not edecekler. Tarihçiler; sarsıcı düzeydeki toplumsal eşitsizliği, oligarkların doymak bilmez açgözlülüğünü, ulusal kaynakları yağmalamalarını, işsizlere ve çaresiz durumdaki küçük işletmelere ekonomik destek sağlamayı reddetmelerini ve tehlikeli koşullarda, acımasızca işe geri dönmeyi dayatmalarını kesinlikle vurgulayacaklar. Ve tarihçiler, bir aşırı kriz esnasında, Beyaz Saray’da neden ve nasıl sosyopatik bir embesilin bulunduğunu açıklamaya çalışacaklar.

Marksistler, bu sorulara yanıt olarak şunu açıklayacaklar: kapitalist sınıfın pandemiye verdiği tepki, kapitalizmin sistemsel krizinin etkisini yok etmek için önceki on yıllarda başvurmuş olduğu aynı asalak ekonomik ve toplumsal politikaların sürdürülüp yoğunlaşmasıydı. Derin toplumsal dönüşümlere tanık olunan önceki tarihsel dönemlerde olduğu gibi, egemen seçkinlerin, ne kadar gerekli olursa olsun, servetlerine ve iktidarlarına el uzatan herhangi bir reformu kabul etmeyi reddetmesi, devrimi kaçınılmaz kıldı. Tarihçi R.R. Palmer, on sekizinci yüzyılın altüst oluşları hakkında şöyle yazmıştı: “Hem Devrim’e yol açan hem de onu başlangıçta öngörülmemiş boyutlara çıkaran, bizzat Fransa’daki muhafazakar dirençti.” Günümüzün kapitalist aristokrasisi, feodal atalarından farklı bir şekilde davranmıyor ve yaptıkları benzer sonuçlar doğuracak.

Kapitalizmin uzun süredir çürümesi, finansallaşma olarak bilinen asalak bir süreçte zehirli ifadesini bulmuştur. Bu, servet oluşumunun, kredi genişlemesi yoluyla üretim sürecinden giderek daha çok ayrılması demektir. ABD ve Avrupa merkez bankaları, özellikle 2008-2009 çöküşünün ardından, bankaları, şirketleri ve bir bütün olarak Wall Street’i, kendi pervasız spekülasyonlarının sonuçlarından milyarlarca dolar akıtarak kurtarmak için müdahale etti. Parasal genişleme olarak bilinen 2008-2009 kurtarması, sonraki on yılda işçi sınıfının sömürüsünü yoğunlaştırırken ABD ve dünya borsalarını yeni doruklara yükselten vahşi spekülasyonun koşullarını yaratmıştı.

Borç yüklü ABD ve dünya ekonomisinin istikrarsız durumu, daha pandemi başlamadan belirgin hale gelmişti. ABD Merkez Bankası (Fed), 2018 sonlarında, Wall Street hisse senedi değerlerindeki ani düşüşe faiz oranlarını daha da indirerek karşılık vermeye çalıştı. 2020 yılı başında, hisse senedi değerleri rekor seviyelere ulaştı.

Üretimin aniden durdurulmasını dayatan pandeminin başlaması ve bir hayli kaldıraçlı spekülatif işlemlerden elde edilen gelirlerin kesintiye uğraması, Mart ayında Wall Street’te büyük çaplı satışlara yol açtı. Wall Street değerlerinin hayali karakterini ortaya koyacak şekilde, trilyonlarca dolar sadece birkaç gün içinde hisse senedi değerlerinden çekildi. Bu, modern tarihteki bütün diğer düşüşlerden daha hızlıydı. Çöküşün hızı, hisse fiyatlarındaki önceki yükselişin gerçek dışı karakterini açığa vurdu. Bu yükseliş de, büyük ölçüde, şirket hisselerinin geri alınması yoluyla körüklenmişti.

Yıkımla karşı karşıya kalan finans-şirket oligarşisi, tekrar kurtarılmaları talebiyle Merkez Bankası’na başvurdu. Fakat bu kez sadece milyarlar değil, trilyonlar gerekiyordu. Parasal genişlemenin yeni bir versiyonu yaratıldı. 2008 çöküşüne karşılık olarak yaratılan özgün versiyonda, Fed, şirket bilançolarında tutulan sıkıntılı varlıkları satın almaya ayda yaklaşık 80 milyar dolar harcıyordu.

Parasal genişlemenin yeni versiyonunda ise, Merkez Bankası’nın varlık alımları günde 80 milyar dolara çıkarılmıştır.

Merkez Bankası’nın borçlarındaki devasa genişlemeyi gidermek için ihtiyaç duyulan gelir, işçi sınıfının sömürüsünün aşırı yoğunlaştırılmasını gerektirmektedir. İşçilerin hayatlarını tehdit eden koşullara rağmen, medya tarafından başlatılan işe geri dönme kampanyasını doğuran gereklilik işte budur.

Trilyonlarca doların egemen seçkinlere dağıtılması, yaygın bir nefret ve öfkeye yol açmakla kalmıyor; kapitalist sistemin meşruiyetinin dayandığı tüm ekonomik ve ideolojik temelin de altını oyuyor. Kapitalist, durmadan iddia edildiği haliyle, sermaye sağlar ve risk alır. Bu her iki iddianın da tutar tarafı yoktur. Mali kaynaklar toplum tarafından sağlanıyor ve risk, sonsuz kurtarma taahhüdü ile ortadan kaldırılıyor.

Egemen sınıfın salgına karşılık olarak izlediği acımasız politikalar, işçi sınıfını radikalleştiriyor. Ancak bu radikalleşme, pandeminin patlak vermesinden çok önce başlamıştı. Son birkaç yılda, sınıf çatışmasında büyük bir artışa tanık olundu. Önemli bir emperyalist düşünce kuruluşu olan Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi (CSIS), pandeminin Mart ayında ortaya çıktığı sırada yayımlanan bir toplumsal çatışma analizinde şu uyarıda bulunuyordu:

Tarihsel olarak görülmemiş sıklık, kapsam ve boyutta küresel kitlesel protestolar çağında yaşıyoruz …

Sadece 2019’un ilk dört ayında, Beyrut’tan Barselona’ya, Hong Kong’dan Harare’ye kadar 37’den fazla ülkede, hükümet karşıtı kitlesel hareketler görüldü. Ve 2019 genelinde, 114 ülkede hükümet karşıtı protestolar meydana geldi – on yıl öncekinden yüzde 31 daha fazla. …

Özellikle, gelişmiş ekonomiler, bu altüst oluş dalgasından bağışık değildir. Doğrusu, hükümet karşıtı sivil protestolar, Avrupa’da ve Kuzey Amerika’da küresel ortalamadan daha hızlı arttı. Başkan Donald Trump’ın 20 Ocak 2017’de göreve başlamasından 1 Ocak 2020’ye kadar, yaklaşık 11,5 milyon Amerikalı, her bir ABD eyaletinde düzenlenen 16.000 protestoya katıldı. Bunlardan beşi, ABD tarihindeki en büyük gösterilerdi.

Devamında, düşünce kuruluşu, şu tedirgin tahminde bulunuyor:

Tarihin büyük sapağında, protestoların sesi, büyük olasılıkla yeni koronavirüs salgını nedeniyle son haftalarda kısılmış durumda … Koronavirüs, hem hükümet kısıtlamaları hem de yurttaşların kendilerini geniş kalabalıklara maruz bırakmayı istememesi nedeniyle, protestoları kısa vadede büyük olasılıkla bastıracak. Ne var ki, muhtemelen bu pandeminin gelecekteki seyrine bağlı olarak, bizzat hükümetlerin tepkisi, kitlesel siyasi protestonun bir diğer tetikleyicisi haline gelebilir.

CSIS, kitlesel protestolardaki bu artışın bir başka önemli yönüne dikkat çekiyor:

Bu kitlesel protestolar döneminin kaygı verici bir özelliği, önderliksiz doğalarının ortak zincir halkasıdır. Yurttaşlar; mevcut önderlere, seçkinlere ve kurumlara olan inancını kaybederek, hüsran içinde ve sıklıkla nefretle sokaklara dökülüyor.

Bir devrimci Marksist Parti’nin henüz işçi kitlelerinin önderliğini almadığı doğrudur. Fakat Marksist –yani, Troçkist– hareketin kitlelerin önderliğini kazanma süreci hızla olgunlaşıyor. Artık uluslararası düzeyde ayda bir milyondan çok izleyiciye sahip olan Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin okur kitlesindeki büyüme, işçi sınıfının giderek genişleyen kesimleri içinde devrimci sosyalist bir yönelişin geliştiğine işaret etmektedir.

Dördüncü Enternasyonal’in kurucusu Lev Troçki’nin ısrarla açıkladığı gibi, işçi sınıfının siyasi yönelişinde, kapitalizmin krizinden kaynaklanan nesnel koşullar, belirleyici etmendir. Sınıf mücadelesinin mantığı, işçi sınıfını devrimci sonuçlara doğru yönlendirmektedir. Egemen sınıfın toplumu nasıl yağmaladığına, kendi banka hesaplarını nasıl karşılıksız trilyonlarla doldurduğuna tanık olan işçiler, kapitalist mülkiyet haklarına saygılarını yitiriyorlar. Kapitalist mülkiyete el konulmasına karşı var olan eski önyargılar ortadan kalkıyor.

Marx’ın Kapital’in birinci cildinin sonunda yazdığı şu satırlar, çağımızda yakıcı bir güncellik kazanıyor: “Kapitalist özel mülkiyetin ölüm çanı çalar. Mülksüzleştirenler mülksüzleştirilir.”

Nihayet, işçi sınıfı, bu krizden geçerken, bütün dünyadaki emekçi kitlenin ortak mücadelesinin ve ortak kaderinin daha önce hiç olmadığı kadar farkına varabiliyor. Pandemi, dünya çapındla bir deneyimdir ve dünya çapında bir çözümü gerektirmektedir. Koronavirüse karşı mücadelede, ırk, etnik köken, milliyet ve toplumsal cinsiyet meseleleri, önemli ya da anlamlı görünmemektedir. Pandemiye karşı mücadele, insanlığın üretici ve ilerici işbirliğini engelleyen bütün ulusal engellerin aşılmasını gerektirmektedir.

Dünyanın değişmesi gerektiğine dair derin bir inanç var. Pandemi, anakronistik bir toplumsal sistem olarak kapitalizmin, sadece genel anlamda ilerlemenin değil; insan türünün hayatta kalmasının önünde bir engel olduğunu gözler önüne sermiştir.

Nesnel koşullar, işçi sınıfını sosyalist devrime itmektedir. Ancak nesnel olarak mümkün ve gerekli olana göre hareket edilmesi gerekir. Mümkün olan ile onun gerçekleşmesi arasındaki esas bağlantı, bilinçli eylemdir. Dünyanın durumunu eleştirmek yetmez. Görev; onu değiştirmektir. Dolayısıyla, dünyanın dört bir yanından bizi izleyip dinleyen herkesi, Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’ni Sosyalist Devrimin Dünya Partisi olarak inşa etme mücadelesinde bize katılma kararı almaya çağırıyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir