24 Mart Pazartesi günü İstanbul Üniversitesi’nde, ertesi gün yapacakları etkinliğin afişlerini İktisat Fakültesi’ne asıp merkez kampüse geçen yaklaşık 15 kişilik faşist grup, yemekhanede solcu öğrencilere saldırmış, bu saldırının ardından kampüse giren çevik kuvvet ise beş solcu öğrenciyi gözaltına almıştı. Saldırıda iki öğrenci de yaralandı.
Polis saldırının olacağından haberdar olsa gerek ki, olay anında giriş kapısında hazır halde bekleyip, saldırının ardından da elbette yalnızca solcu öğrencileri gözaltına aldı. Faşistlerin saldırısının ardından toplanan öğrenciler Beyazıt kapısında bir basın açıklaması gerçekleştirdiler. Gözaltına alınanlar da akşam saatlerine doğru serbest bırakıldı.
Bugün, faşistlerin öğle saatlerinde Edebiyat Fakültesi’nde gerçekleştirecekleri etkinlik dolayısıyla Edebiyat Fakültesi’ne diğer fakültelerden giriş yasağı yoktu. Konuyu ilk kez duyanlar için şaşırtıcı olsa da, fakülteler arası geçiş yasağı uzun süredir İstanbul Üniversitesi’nde yürürlükte. Elbette bu yasak sivil polisler ve faşistler için geçerli değil; onlar özel güvenlik birimlerinin gözünden kaçıyor olsa gerek!
Giriş yasağı olmaması dolayısıyla, sabah saatlerinden itibaren Edebiyat Fakültesi’nde toplanan yaklaşık ikiyüz kişiden oluşan öğrenci topluluğu saat 16.30’a kadar fakültede kaldı. Öğrencilerin amacı geçtiğimiz gün gerçekleştirilen faşist saldırıyı protesto etmek ve üniversiteleri faşistlere bırakmayacaklarını göstermekti.
Aslına bakılırsa, faşist çeteleri ve sivil polisleri üniversitelerden def etmenin tek yolu, birleşik ve kitlesel bir mücadele yürütmektir. Bugün İstanbul Üniversitesi’nde öğrencilerin gerçekleştirdiği duruş mevcut koşullar altında tek doğru yoldu.
Fakülteden toplu çıkış sırasından, yaşanan anlaşmazlık sonucu, yurtsever Kürt öğrenciler topluluktan ayrılarak ön kapıdan çıkış yaptılar. Diğer grup ise, sloganlarla Fen Fakültesi kapısından çıkış yaparak Saraçhane’ye kadar yürüdü.
Toplu çıkıştan önce Ekim Gençliği grubundan öğrencilerin, “Burada kalıp faşistleri bekleyelim” önerisi diğer gruplar tarafından reddedildi ve ardından hep birlikte çıkış yapıldı. Ekim Gençliği okurlarının “radikalizm”i, çıkış öncesi ilk bölünmeyle zaten yarı sayıya inen kitleyi, fakülte içinde hazır bekleyen çevik kuvvetlere ve faşistlere yem etmek olarak ifade edilebilir.
Üniversite yönetimi ve emniyet müdürlüğü ile doğrudan bağlantılı faşist çeteleri üniversitelerden atmak, faşizme karşı mücadeleyi kitlesel hale getirmekle mümkün. Bunu örgütlemek de devrimci öğrencilere düşüyor. Bu mücadele, öğrencilerin parasız, bilimsel ve anadilde eğitim talebiyle doğrudan bağlantı kurularak yürütülmeli.
Yaşasın Özgür Emekçiler Üniversitesi!
İstanbul Üniversitesi’nden bir Sosyalizm okuru