ABD Savunma Bakanı Mark Esper, Cuma günü, Washington’ın, ülkenin başlıca petrol ve doğalgaz sahalarının kontrolünü sürdürmek için Suriye’de askeri güç bırakacağını doğruladı.
Pentagon “petrol sahalarını güvenceye aldığımızdan emin olmak için bölgeye güçleri nasıl yeniden yerleştirebileceğimizi değerlendiriyor,” diyen Esper’in açıklamaları, NATO savunma bakanları toplantısının kapanışı sırasında geldi. Toplantıda, ABD Başkanı Donald Trump’ın bu ayın başında ABD askerlerini bölgeden çekeceğini duyurmasıyla birlikte Türkiye’nin kuzeydoğu Suriye’ye yönelik harekatına yeşil ışık yakmasına Avrupa’da duyulan şiddetli öfke dile getirildi.
Amerikan askeri konvoyu, kuzey Suriye’de bulunan Tel Tamir kasabası yakınlarında [Kaynak: AP Photo/Baderkhan Ahmad]
Esper, “detay vermekten” kaçınırken, petrol sahası konuşlanmasının “bazı mekanize birlikleri içereceğini” söyledi.
Newsweek dergisi, Pentagon tarafından hazırlanan planın, yaklaşık 500 ABD askerinin yanı sıra, “30 dolayında Abrams tankı içeren bir Ordu zırhlı tugayının muharebe timi müfrezesinin yarısı”nın konuşlanması çağrısı yaptığını bildirdi.
Pentagon’un planı, Trump’ın, Washington’ın “ebedi savaşları”na son verdiği ve ABD kuvvetlerini Suriye’den çıkardığı yönündeki demagojik iddiasını gülünç duruma düşürmektedir.
ABD’nin, Suriye’nin doğusunda bulunan Deyrizor vilayetindeki petrol sahalarındaki askeri varlığının arttırılması, aynı zamanda, Rusya’nın Türkiye-Suriye sınırına kuvvet konuşlandırmakta olduğu koşullarda son derece istikrarsız bir durum yaratacak ve potansiyel olarak yıkıcı bir savaş tehlikesini arttıracaktır. Suriye hükümetine bağlı birlikler de, önceden Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolü altında bulunan bölgelere giriyorlar. Pentagon’un IŞİD’e karşı sözde savaşında vekil kara birlikleri işlevi gören SDG, asıl olarak Kürt YPG milislerinden oluşuyor.
Moskova, Cuma günü, 300 dolayında Rus askeri polisinin, Rusya’nın güneydeki Çeçenistan Cumhuriyeti’nden Suriye’nin kuzeydoğusuna varmış olduğunu açıkladı. Bu polis gücü, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bu ayın başında ülkenin kuzeydoğusuna düzenlediği harekatta ele geçirdiği bölgeler ile geçtiğimiz yıl düzenlenen daha önceki bir harekatta ele geçirdiği Afrin kenti dışında, Suriye-Türkiye sınırının yaklaşık 460 kilometresinde devriye gezecek.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan’ın Karadeniz kenti Soçi’de geçtiğimiz hafta başında vardığı anlaşmaya göre, Rus birlikleri, aynı zamanda, YPG milislerinin Türkiye’nin Suriye sınırından 30 kilometre güneye çekilmesini denetlemekle görevliler. Erdoğan, Kürt güçlerinin sınır bölgesinde kalması halinde, Salı gününden sonra Ankara’nın askeri harekatına kaldığı yerden devam edeceğini ilan etti.
Kremlin sözcüsü Dmitri Peskov, eğer Kürt güçleri geri çekilmezse, “Türk ordusu ile karşı karşıya kalacaklar,” çünkü Rus birlikleri “aralarına girmeyecek,” diye vurguladı.
Zırhlı araçlarla donanmış diğer Rus birlikleri, Suriye hükümeti askerleriyle birlikte, halihazırda sınır bölgesinde mevzilenmiş durumdalar. Moskova, bölgeye tam olarak kaç asker konuşlandırdığını söylemedi.
Trump, çekilme kararına yönelik hem Demokratik Parti önderliğinden hem de Cumhuriyetçi Parti’nin kimi kesimlerinden gelen eleştiri yağmuru karşısında, ABD askerlerini kuzeydoğu Suriye’de tutmaya çark edeceğinin sinyalini vermişti. Demokratlar, Obama yönetimi döneminde başlatılan Suriye müdahalesinin sürdürülmesinden yanalar. Bu eleştiri yağmuruna, ABD ordusunun emekli komutanlarından gelen kınama dalgası eklenmişti. Onların bu müdahalesi, ordu kurmaylarının bazı kesimleri içindeki neredeyse isyankar tepkiyi dile getiriyordu.
NBC News’e göre, ABD başkanı, Jack Keane ile yaptığı kısa bir görüşmeden sonra kararını değiştirmeye ikna olmuş. Sağcı bir emekli general olan Keane, Başkan George W. Bush döneminde ABD’nin Irak’a yönelik “akın”ında danışman olarak görev almıştı. O zamandan beri, hem Humvee askeri araçlarını üreten şirketin yönetim kurulu başkanı olarak hem de diğer silah şirketlerinin yönetim kurullarında yer alarak bir multi milyoner haline geldi. Keane, aynı zamanda, Fox News’in maaşlı yorumcusudur.
Keane, Trump’ın çekilme emrini Kürtlere yönelik bir “ihanet” ve “stratejik gaf” olarak kınayanlar arasındaydı. Başlıca kaygı, bunun İran’a ve Rusya’ya karşı saldırıyı zayıflatacağıdır. Söz konusu devletler, Washington’ın 1991’den beri birbirini izleyen savaşlarla peşinde olduğu, petrol zengini ve stratejik açıdan yaşamsal Ortadoğu üzerindeki dizginsiz kontrolün önündeki başlıca engellerdir.
NBC’ye göre Keane, bir ABD askeri varlığının ülkede kalması önerisini, ABD askerlerinin tahliye ettikleri yerlerdeki petrol ve doğalgaz sahalarını Trump’a göstererek sunmuş. Daha önce, Washington’ın, ülkeyi istila edip mahvetmesine karşılık “tazminat” olarak Irak’ın petrol sahalarını elinde tutması gerektiğini ileri süren ABD başkanı, öneriye olumlu karşılık vermiş.
Trump, Suriye konusundaki yüz seksen derecelik dönüşünün ilk sinyalini, Pazartesi günkü bakanlar kurulu toplantısındaki şu sözleriyle vermişti: “Her zaman söylemişimdir: eğer giriyorsan, petrolü al. Biraz paraları olsun, nakit akışları olsun diye Kürtlerle beraber çıkaracağız. Belki büyük petrol şirketlerimizden birini götüreceğiz ve bu işi düzgün bir şekilde yapacağız.”
Büyük bir ABD petrol şirketinin Suriye’ye gidip bir savaş bölgesinde bulunan oldukça az miktardaki kaynakları yasadışı bir şekilde sömürmekle ilgilenmesi fikri, Savunma Bakanı Esper’in, ABD askerlerinin petrol sahalarına, bunlar çoktan yenilgiye uğrayan IŞİD’in eline geçmesin diye konuşlandırıldığı iddiası kadar saçmadır.
ABD’nin bu konuşlanmasının amacı, Suriye hükümetini bu kaynaklardan yoksun bırakmak ve savaştan harap olan ülkeyi yeniden birleştirip inşa etme yönündeki her türlü girişimi engellemektir. Bununla, ayrıca, Devlet Başkanı Beşar Esad hükümetini destekleyen Rusya’nın ve İran’ın önünün kesilmesi amaçlanmaktadır.
Washington ve müttefikleri, Suriye’de CIA tarafından organize edilen rejim değişikliği savaşının başından itibaren, Şam’ın ülkenin kendi enerji kaynaklarına erişimini engellemeye çalıştılar. Başlangıçta, petrol ve doğalgaz sahaları, El Kaide’nin Suriye kolu olan ve Esad’ı devirme yönelimindeki başlıca hücum kıtaları işlevi gören El Nusra Cephesi önderliğindeki İslamcı milisler tarafından kontrol ediliyordu.
Sahaları El Nusra kontrol ederken, Avrupa Birliği Suriye petrolüne yönelik yaptırımı kaldırmış ve El Kaide şubesinin Suriye petrolünü en düşük fiyattan ihraç ederek kendini finanse etmesine olanak sağlamıştı.
Sahalar, daha sonra IŞİD’in kontrolündeydi; ardından da Washington’ın Kürt vekilleri tarafından ele geçirildi.
ABD’nin tank birliklerinin petrol sahalarına doğru ilerlemesi, Trump yönetiminin, sekiz yılı aşkın süredir devam eden rejim değişikliği savaşını sürdürmekten yana olduğunun en açık kanıtıdır. Bu savaş, nüfusun yaklaşık yarısını, 11 milyon insanı evlerini terk etmeye zorlarken, yarım milyondan fazla insanın yaşamına mal olmuştur.
Bu konuşlanma, aynı zamanda, ABD’nin İran’a karşı askeri saldırganlığını tırmandırmaya yöneliktir ve Ortadoğu’yu bölge çapında bir savaşın eşiğine daha fazla itmektedir.
Türkiye’nin harekatının ve ABD’nin kısmi çekilmesinin yarattığı istikrarsızlıkla beraber kuzeydoğu Suriye’deki Rus varlığının güçlendiği koşullarda, Rusya ile doğrudan bir çatışma tehlikesi şimdi her zamankinden daha büyük olacaktır.
Geçtiğimiz yılın Şubat ayında, Rus paralı askerlerince desteklenen Suriye hükümeti güçlerinin bir kolu petrol sahaları alanına girmeye kalkışınca, en az 100 kişinin öldürüldüğü ABD hava saldırılarıyla karşılaşmıştı. Mevcut koşullar altında atılacak benzer bir adım, dünyanın iki büyük nükleer gücü arasında doğrudan bir askeri çatışmayı kışkırtabilir.