Aylardır süren sıkı pazarlıkların ardından Türkiye, Avusturya, Romanya, Macaristan ve Bulgaristan, Hazar bölgesi ve Ortadoğu doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak Nabucco Boru Hattı Projesi’nin imzalarını 13 Temmuz 2009’da Ankara’da attı. 2014’te açılması öngörülen 3300 km uzunluğundaki Nabucco Boru hattı, altı Ortadoğu ve Orta Asya tedarikçisinden Avusturya’ya doğalgaz nakledecek. Bu projeyle Ukrayna üzerinden gelen Rusya kontrolündeki boru hatlarına bir alternatif olması planlanırken projenin gaz tedarikçileri olarak başta Azerbaycan ve Türkmenistan, uzun vadede ise Irak, Mısır ve Suriye gösteriliyor. İran ise ABD’nin şerhiyle şimdilik proje dışında.
Bu ülkelerle yapılan anlaşmalarla birlikte, takvimde bir sorun yaşanmaz ise 2014’te ilk gazın pompalanacağı daha önceden belirtilmişti. Yapımına gelecek yıl başlanması planlanan projenin taşıma kapasitesi olarak belirtilen 31 milyar metreküpe, 2019’da ulaşılacağına ilişkin bilginin uzun zamandır konuyu takip edenlerin elinde bulunduğunu ifade edelim.
Yaklaşık 8 milyar dolar değerinde bir proje olan Nabucco, ilk defa 2002 yılında aynı katılımcı ülkeler tarafından gündeme getirilmiş fakat gerek doğalgaz arzında yaşanan sıkıntılar gerekse küresel kriz nedeniyle uzun süre gündemdeki yerini kaybetmişti. İçinden geçmekte olduğumuz yılın hemen başında Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan doğalgaz krizi*, süreci başa döndürmüş ve proje ile ilgili gelişmeleri hızlandırmıştı. Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan doğalgaz krizinin hemen ardından toplanan Budapeşte zirvesi**, -finansman sorununu çözemese de- Nabucco’yu hızlandıran gelişmelerin başında gelmiş sonrasında ise projenin CEO’su olarak kabul edilen Reinhard Mitschekn, geçtiğimiz Şubat ayında projenin önemli ülkelerinden biri olan Türkiye’ye gelerek projenin aciliyetine vurgu yapmıştı.
Gaz Arzında Yaşanan Belirsizlik Sürüyor
Bu gelişmelerin ardından gaz tedarikçisi olarak belirtilen ülkelerle yapılan görüşmeler sürerken aynı ülkelerden gaz alımını sürdüren Rusya, bölgede etkinliğini arttırarak Azerbaycan ve Türkmenistan ile mevcut gaz anlaşmalarını yenilemiştir. Nabucco’ya en fazla gaz tedarik edeceği belirtilen bu iki ülkenin Rusya ile vardığı anlaşmalar projenin gaz arzında yaşanan mevcut sıkıntıları derinleştirmiştir. Diğer üretici ülkelerde ise gaz arzı dışında varlığını sürdüren siyasi ve ekonomik sıkıntılar, Nabucco’nun geleceğini belirleyecek düzeye ulaşmıştır.
Projenin gaz tedarikçilerinden olan Azerbaycan ve Türkmenistan’a bakmak gerekirse, öncelikle Azerilerin yıllık gaz üretiminin 14,7 milyar metreküp düzeyinde olduğunu belirtmeliyiz. Her ne kadar Azeriler Nabucco’ya destek vereceklerini açıklasalar da Azerbaycan’ın yakın zamanda Rusya ile imzaladığı gaz anlaşmasının, Nabucco’nun ihtiyaç duyduğu yıllık 8-10 milyar metreküplük gazı tehlikeye düşürdüğünü belirtelim. 2008 yılında 70,5 milyar metreküp doğal gazın üretildiği Türkmenistan’da ise, 47 milyar metreküp doğalgazın ihraç edildiğini ekleyelim. 2009 yılında ise bu ülkede, 75 milyar metreküp doğal gaz üretilmesi hedefleniyor. Bu rakamın 51 milyar metreküpünün yurtdışına satılması planlanırken Gazprom’un 25 yıl boyunca Türkmenistan’dan yıllık 50 milyar metreküp gaz satın alma hakkı olduğunu da belirtmeden geçmeyelim. Fakat Rusya’nın Türkmenistan’dan aldığı gazın miktarında önemli oranda azaltmaya gittiğini eklemeden geçmeyelim. Gaz talebinde yaşanan düşüş gerekçesiyle Rusların gaz alımını azaltmalarının ardından Çin devreye girerek yıllık 40 milyar metreküp kapasiteye sahip boru hattını bu sonbaharda tamamlayarak Türkmen gazını satın almayı planlamakta.
Bugün projenin en önemli tedarikçisi olarak gösterilen Azerbaycan ve Türkmen gazı yukarıdaki rakamlardan da görülüyor ki Nabucco’nun ihtiyaç duyduğu miktarı sağlamakta zorlanacak. Geçtiğimiz gün projeye destek vereceğini açıklayan Suriye ve pek tabiî ki Mısır’ın kaynaklarına bakacak olursak bu iki ülkenin gaz rezervleri bugünkü haliyle ancak kendi ihtiyaçlarını karşılayacak düzeydedir. Bunların dışında İran hakkındaki gelişmelere yukarıda değinmiştim. ABD, İran’ın nükleer programını gerekçe göstererek belki de projeye en fazla desteği vereceği belirtilen İran’ı projenin dışında tutmaya devam etmektedir. Son olarak Irak gazı hakkında değerlendirmeyle yazımıza devam edelim. Irak Başbakanı Maliki, Nabucco’ya imzaların atıldığı sırada bir açıklama yaparak projeye yıllık 15 milyar metreküp doğalgaz sağlayabileceğini açıkladı. Ancak Maliki’nin bu açıklamayı yaptığı sırada ülkenin kuzeyinde ve Bağdat’ta patlayan bombalar, Amerikan askerlerinin çekilmeye başladığı şu günlerde Irak’ı iç savaşa sürükleyecek dinamikleri harekete geçirmiştir. Böylesi koşullarda bahsi geçen miktardaki üretimi Irak yönetiminin nasıl üreteceği ve dahası nasıl taşıyacağı, projede cevaplanması gereken soruların başında geliyor.
Gazprom’un Doğalgaz’da Tekeli sürüyor
Gazprom’un şu an Avrupa’ya doğalgaz tedariki üzerinde fiili tekeli sürdürmekte olduğu herkes için kabul edilebilir bir gerçek. Bu tekeli kırmaya yönelik en heveskâr girişimlerden biri olarak gösterilen bu proje, AB’nin ihtiyacını duyduğu gazı taşıyacak kapasitede değil. AB’nin yıllık 500-600 milyar metreküp doğalgaza ihtiyaç duyduğu gözönünde bulundurulursa en iyi ihtimalle yıllık 31 milyar metreküp gaz sağlayacak olan bu projenin, AB’yi bir bütün olarak Rusya’dan koparmayacağı ortadadır. Bu gerçeğin farkındalığını yitirmeyen AB, Rusya karşısında daha temkinli davranmakta hatta daha ileri giderek Rusya’yı da projeye dahil etmenin hesaplarını yapmakta. Bu durumu ilk kez ocak ayındaki doğalgaz krizinden sonra Reinhard Mitschekn, Türkiye’ye yaptığı ziyarette dile getirmişti. Rusya’nın da bu projeye gaz verebileceği açıklamasını yapan Mitschek’ten sonra Ankara’da Nabucco’da imzalar atılırken ABD temsilcilerinden de benzer yönde eğilimler ifade edildi. ABD Başkanı’nın Özel Enerji Temsilcisi, bu Proje’de İran’ı istemediklerini belirttikten sonra Rusya’nın Mavi Akım projesiyle Nabucco’ya gaz tedarikinde bulunabileceğini ifade etti.
Yapımına gelecek yıl başlanması planlanan projenin imzaları bugün kutlamalar eşliğinde atılsa da Rusya’nın inşa etmekte olduğu 10 milyar dolar değerindeki Güney Akım projesinde bugün Nabucco’ya imza atan ülkelerden Macaristan ve Romanya’nın imzaları bulunmakta. Bütün bunların dışında uzun süredir Türkiye’nin, Rusya ile yapılan görüşmelerden sonra Güney Akım Projesinden gaz alabileceği yönündeki açıklamalarda basına yansıyan gelişmelerden biriydi. Bu bilgilerden yola çıkarak Nabucco’nun sanıldığının aksine Rusya’ya alternatif olarak ifade edilmeyeceğini bir kez daha belirtelim. Gazprom açık ara en büyük doğalgaz tedarikçisi konumunu, özellikle de Baltık Denizi’nin altından Almanya’ya bağlanan North Srtram hattı açıldığında güçlendirerek sürdürecek.
Yukarıda ifade ettiğimiz ve projenin geleceğini belirleyen gaz arzındaki sıkıntılardan sonra projenin inşası için gereken finansmanın nasıl temin edileceği, belirsizliğini sürdüren gelişmelerin bir diğer yüzünü ifade etmekte. Özellikle projenin tarafı olan ülkeler maliyetin büyük bir kısmını AB’nin üstlenmesini talep etmiş fakat Almanya ve Fransa’nın reddiyle karşılaşmışlardı. Almanya, bu projeye Rusya ile gerçekleştireceği North Srtram projesinin maliyetinin AB tarafından karşılanması karşılığında destek verebileceğini açıklamış Fransa ise bu talebe tamamen karşı çıkmıştı. Nabucco’ya taraf ülkelerden başta Macaristan olmak üzere tamamı, içinden geçmekte olduğumuz krizden büyük hasar görmüştür. Dolayısıyla dünya üretiminde yaşanan düşüş ve enerji maliyetlerindeki mevcut artış bu proje için ihtiyaç duyulan finansın teminini zora sokmaktadır.
Enerjide Ulusal Duvarlar
Konu ile ilgili önceki yazılarda belirttiğimiz üzere son 30 yılda özellikle iletişim ve ulaşımda yaşanan teknolojik gelişmeler, adına küreselleşme dediğimiz süreci zincirlerinden kurtarmıştı. Bu gelişmelerle beraber üretimin uluslararası alanda planlanması sağlanırken artan üretimde enerjiye duyulan ihtiyaç da benzer bir eğilimi dünya kapitalizmine dayatmıştır. Tek tek ulus devletlerin ötesinde dünya kapitalizminin ihtiyacını duyduğu enerji, ulusötesi projelere ihtiyaç duymuş ve bugün yeryüzünde kilometrelerce uzunluğa sahip boru hatlarını inşa ettirmişti. Elbette kapitalizmin çoğu zaman ulus devletlerde cisimleşen rekabeti ve bundan doğan krizi, bu süreci barışçı yollarla kurmaktan alıkoymuştur. Ulusal çıkarlar olarak karşımıza çıkan ve bugün üstü örtük bir biçimde Nabucco projesinde gerek taraf ülkelerin kendi aralarında gerekse aynı ülkelerin Rusya ile ilişkisinde kendisini gösteren süreç, yukarıda ifade edilen yaklaşımı haklı çıkarmaktadır.
Yaklaşık 7 yıl önce özellikle Avrupa’nın enerjiye duyduğu ihtiyaçtan yola çıkarak ilk adımı atılan Nabucco projesinin bugüne kadar gecikmesinin ve bundan sonraki sürecin belirsizliğini korumasının temelinde de benzer yaklaşımların varlığına dikkat çekebiliriz. Enerjiye duyulan ihtiyacın her geçen yıl daha artmasının yanı sıra ulusötesi sermayenin ulusal duvarlarla engellenmeyecek bir enerji politikasına duyduğu ihtiyaç, enerji arzında yaşanan kriz ve üretilen gazın taşınmasında ki çatışmalar nedeniyle sekteye uğramakta. Halihazırda sadece imzaları atılan Nabucco’da Türkiye’nin ülkeden geçen gazın yüzde 15′ ini uygun fiyattan alma talebinin yol açtığı gecikmeyi dışarıda tutarsak özellikle arz sorununda yaşanan sıkıntılar sürecin geleceğini belirleyecektir.
Nabucco ve benzer projeler, Ortadoğu, Orta Asya ve Kafkaslarda bölgesel savaşların adım adım ilerlediği bugünkü koşullarda, ulusötesi sermayenin özellikle enerji konusunda önüne çekilen ulusal duvarları aşma çabasını ifade etmekte. Bu çaba, aynı zamanda, çoğu zaman ulusötesi sermayenin bizzat kendi içindeki çelişkileri nedeniyle de hüsrana uğramakta. Dolayısıyla bu çelişkiler, Nabucco gibi bir projenin geleceğini belirsiz kılsa da, bir an için şu ya da bu şekilde projenin gerçekleştiğini kabul edebiliriz. Okurlarımız, geçtiğimiz yıl Ağustos ayında Rusya’nın Gürcistan ile girdiği savaşın***, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının güvenliği sorununu gündeme getirdiğini anımsayacaktır. Bu nedenle Gürcistan’ın bugün bahsi geçen projede ne kadar yer alacağı belirsizliğini koruyor. Benzer şekilde Türkiye-Ermenistan yakınlaşması ve bunun Azerbaycan’da yaratacağı tepki de gaz tedariki konusunda oldukça önemli. Dahası Çin’in, Türkmen gazına talip olmasından İran’ın bölgedeki rolüne kadar bir çok etmen, bölgede “ulusal çıkarlar” adı altında yeni savaşları gündeme getirebilir. Böylesi karmaşık bir süreçte iç savaş hazırlıklarının alttan alta sürdüğü Irak, tek başına her türden yıkımı hazırlayacak dinamiklere sahip.