Her geçen gün tanık olduğumuz, haberlerden izlediğimiz ve belki de kurbanı olduğumuz erkek şiddeti, tacizi ve hakaretleri yetmezmiş gibi son bir haftadır Selçuk Üniversitesi İlahiyat Bölüm Başkanı Prof. Orhan Çeker’in saçmalıkları konuşuluyor. Çeker’in verdiği demecin yankısı sürerken yeni bir haber geliyor Erzurum’dan. Ulaştırma Bakanlığı Basın Müşaviri Mehmet Avcı Erzurum’lu kadınların nezdinde bütün kadınları aşağılıyor Raillife adlı dergide çıkan son yazısında.
İki erkek, iki ahlak bekçisi
Orhan Çeker hepimizin bildiği üzere, tecavüzün odağına kadını yerleştirerek gündeme geldi. Çeker’in görüşüne göre, dekolte giyen kadın tecavüzü / tacizi hak ediyor.
Açıklamalardan sonra Çeker’in hakkında YÖK soruşturma açtı. Ancak Çeker, yaptığı açıklamadan dolayı özür dilemedi; açıklamasını geri almadı. Son olarak kendisine birçok olumlu mesaj geldiğini ifade eden Orhan Çeker bu kez de bir internet sitesinde kadınlar üzerine kestiği İslami ahkâmlarıyla gündemde. Bir internet sitesinde 2008 yılında yayınlanan Orhan Çeker’in cevaplarına göre, ‘namusu’ tehlikede olan bir kadının evden çıkmaması gerektiği, parfüm süren ya da saçlarını boyayan kadının günahkâr olduğu, bir kadının bir erkekle konuşmasının ancak ‘kırıtmadığında’ caiz olduğu ve kadının ayaklarının, yüzünün ve diğer her yerinin kapanması gerektiği vurgulanıyor. Çeker’in bu cümleleri, tartışmaya bile lüzum bırakmayacak kadar seviyesiz, küstahça ve saldırganca. Çünkü bu sözler kadının varlığına bir meydan okumadır.
Bir diğer haber ise TCDD’nin aylık yayınlanan dergisi Raillife’ın son sayısında, Ulaştırma Bakanlığı Basın Müşaviri Mehmet Avcı tarafından yazılan metin. Mehmet Avcı’nın metni son derece eril ve kaba. Orhan Çeker’in açıklamalarında ki küstahça özgüvenin bir benzeri burada da var. Kendisi “Erzurum’dan artist olmak üzere kaçan kadınları” konu alıyor. Bu yazı o derece seviyesiz ve kendini bilmez bir edayla yazılmış ki alıntı yapmaya gerek dahi bulmuyoruz. Basın aracılıyla kendisine gelen tepkilerden ve Ulaştırma Bakanlığı’ndan gelen tepkilerden dolayı Avcı, yazısı hakkında tüm sorumluluğu üstüne aldı ve Erzurumlu ‘ahlaklı’ kadınlardan özür diledi. Avcı, özründe “kız ve kadınlardan” ayrı ayrı özür dileyerek duruşunu bir kez daha ortaya koydu.
Erzurumlu kadınlardan ahlakçı tepkiler
Yazımızda alıntı yapamayacağımız denli seviyesiz bir yazının yanında bu yazıya gelen tepkiler de kadınlık onurumuzu ayaklar altına alan egemen ahlakçı görüşlerin emrinde. Evet, Erzurumlu kadınlardan gelen ilk tepkiler ise hiç sağlıklı değil.
İlk tepki, Gönüllü Anneler Derneği Başkanı İnciser Azak’tan geldi. Azak yazının kendilerini incittiğini belirtti ve ekledi; “Erzurumlu kadın haysiyetine, şerefine, ahlakına, namusuna düşkün kızlar ve oğullar yetiştirir. Erzurumlu kadın Nene Hatun’ları yetiştirmiştir. Nene Hatun’lar dadaşları yetiştirmiştir. Bu derginin yazarını, baskısını yapanları ve de yetkililerini kınıyorum. Genel Müdürlük yöneticilerini istifaya davet ediyorum. Böyle bir haysiyetsizce yazıyı kabul edip dergilerine koyacak kadar küçülemezler.”
Bir diğer tepki, Türk Kadınlar Birliği Derneği Erzurum Şube Başkanı Sevim Çebi tarafından dile getirildi. Yazıdan duydukları rahatsızlığı dile getiren Çebi, “Ulaştırma Bakanı okumayabilir ancak, dergiyi kontrol eden hiç mi adam gibi bir adam yok. Devletin dergisinde Erzurum kadınını aşağılayan yazı çıkıyor. Sayın Bakanı bu yazıyla ilgili açıklamaya, yazıyı kaleme alan o beyefendiyi tüm toplumun önünde özür dilemeye davet ediyorum. Yazılanlar mutlaka düzeltilmelidir.”
Erzurumlu kadınların açıklamaları, ne yazık ki Avcı’nın yazısındaki ahlaksız kadın söylemini ‘temize’ çıkarmaya dayalı. Hiç sorgulanmayan ahlak, bugün hala kadının iki bacağı arasına yuvalandırılıyor. Kadın bir ömür boyu bunun ağırlıyla yaşamak mecburiyetinde bırakılıyor. Ailede, mahallede, okulda, basında ahlak kadına eklenmiş bir yama. Bir kadının özgür yaşama ülküsü ahlaksızlıkla itham ediliyor. Kadınlar kız-kadın olarak ayrılmaya devam ediyor. Kimse durup bu ahlak bizim ahlakımız mı diye sormadığından eleştiriler de mevcut kabuller üzerinden sürüp gidiyor. Erzurumlu kadınların tepkileri de erkek dilinin vahşiliğini aratmıyor. Yukarıda okudunuz, şöyle soruyor Sevim Çebi, “dergiyi kontrol eden hiç mi adam gibi bir adam yok”. Ya da Anneler Derneği’nin kadının toplumdaki tek işlevinin “anne olmak” gören açıklamaları…
Bugünkü toplumda ahlak ve ataerkil yaşam biçimi, kadını dış dünyaya karşı yalıtmakta ve bir özne olmasını engellemektedir. Taciz, tecavüz ve ataerkil ahlak yapısı kadını kontrol altında tutmak için en etkili silahlar. Önceleri toplumda kadın ucuz emek gücü olarak sömürülürken artık bunun yanında bir de açıktan açığa cinsel obje olarak ve ahlak vaazları altında daha ağır ve gün geçtikçe kötüleşen bir durum içine sokuluyor. Kadın bedeni cinsel obje olarak ön plana çıkartıldıkça ataerkil toplumun “ahlak” anlayışı devreye giriyor ve kadını karanlık odalarda zincire vurmaya çalışıyor. Kadının bedenini cinsel obje olarak ortaya atan da ahlak zırvalarıyla kadını esir konumuna getiren ve “daima erkeğin gölgesinde yürümek” zorunda bırakan da aynı ataerkil sınıflı toplum ve onun çarkları.