İstanbul Üniversitesi’nde bir süredir ülkücü-faşistler tarafından peşpeşe gerçekleştirilen provokasyonlara bir yenisi daha eklendi. Önce geçtiğimiz cuma günü (30 Aralık 2011) “Türkçe Yaşam Kulübü” imzasıyla Edebiyat Fakültesi’nde yoğun çevik kuvvet ve sivil polis eşliğinde “Mehmet Akif Ersoy anması” yapma adına gelen ülkücü-faşistler, üniversite içerisinde devrimci ve yurtsever öğrencilerin kararlı tepkisiyle izole edilmiştiler. Gerçekleştirdikleri etkinlik sonrası devrimci öğrencilere saldırmak isteyen ülkücü güruh püskürtülmüş ve polis okulu terk edene kadar beklendikten sonra, yaklaşık 250 öğrenci üniversiteden toplu çıkış gerçekleştirmişti.
Bugün (2 Ocak 2012) ise üniversitenin her kapısında bulunan X-Ray cihazlarına ve dedektörlere takılmadan “satır, bıçak ve demir cop” sokabilen (!) faşistler Uludere Katliamı’ndan doğan atmosferi provoke etmek amacıyla Beyazıt Merkez Kampüsü’ne girdiler. Yine Merkez Kampüs içerisinde bulunan Hukuk Koridoru önünde Uludere katliamıyla ilgili afiş yapan yurtsever öğrencilerle karşılaşınca satırlarını ve demir coplarını çıkaran faşistlere gereken cevap verildi. Yaşanan arbede sonrasında yurtsever ve devrimci öğrencilerden ciddi yara alan olmazken, üniversite içerisinde haberi duyan öğrenciler Merkez Kampüs Hukuk Koridoru’nda toplandılar. Bunun üzerine bir anda çok sayıda sivil polis, ÖGB ve çevik kuvvet devrimci ve yurtsever öğrencilerin etrafını sararak saldırıya geçti. Adeta Hukuk Koridoru’na “operasyon” düzenleyen polis timi, aralarında Sosyalizm okurlarının da bulunduğu yaklaşık 30 öğrenciyi darp ederek gözaltına aldı. Planlı bir şekilde faşistler-rektörlük ve polis tarafından gerçekleştirilen provokasyon sonucu polis üniversite içerisinde terör estirirken, olay sırasında etrafta yaşananlara karşı sessiz kalmayan ve görüntü almak isteyen öğrenciler de yaka paça gözaltına alındılar. Faşistlerden ise gözaltına alınan olmadı. Gözaltına alınan öğrenciler, gece orada tutulmak üzere Vatan Emniyet Şubesi’ne götürüldüler. Emniyet Şubesi’nin önünde arkadaşlarını almak üzere bekleyen öğrencilere de yine yaklaşık yirmi kişilik bir faşist grup tarafından satır ve sopalarla saldırı girişiminde bulunuldu, ancak öğrencilerin kararlı karşı koyuşuyla faşist grup dağıldı.
Bununla birlikte, üniversitede polis gözaltı terörü estirdikten sonra bunu fırsat bilen ÖGB’ler grup halinde dolaşarak okulda asılı bulunan sol kurumlara ait afişleri yırttı. Buna tepki gösteren öğrenciler de yine ÖGB’ler tarafından tartaklandılar.
Tüm bu yaşananların gösterdiği üzere, üniversitede bir kez daha polis-ÖGB-faşist işbirliğine tanık olundu. Beraberinde polisin okul içerisinde adeta “operasyon” yapmasına ses çıkarmanın ötesinde, onunla işbirliği yapan baş aktör ise İstanbul Üniversitesi yönetimidir. Polisin ve okul yönetiminin bu kadar pervasızlaşmasını sağlayan birkaç neden var. Özellikle dünyadaki mevcut ekonomik kriz dalgasının ve bölgedeki siyasi krizlerin de etkisiyle AKP iktidarı, CHP ve MHP gibi partilerin de “sessiz” desteğiyle işçi sınıfı, Kürt halkı ve gençlik üzerinde baskıyı yoğunlaştırıyor. Halihazırda binlerce Kürt ve devrimci cezaevlerinde bulunuyor.
Son olarak Şırnak’ta gerçekleşen katliamla ayyuka çıkan devletin bu baskıcı ve katliamcı yüzünün üstünü örtmek ve gelişecek tepkileri sindirmek amaçlı gerçekleşen İÜ’deki son provokasyon önümüzdeki günlerin de habercisi niteliğindedir; devrimci öğrenciler de bu bilinçle öğrenci kitleleri içerisinde birleşik ve kitlesel bir mücadelenin hazırlıklarını yapmalıdırlar.