Hindistan’ın dört bir yanında onbinlerce işçi, Kongre Partisi önderliğindeki Birleşik İlerici İttifak (Bİİ) hükümetinin -yakıt fiyatlarındaki artışı, taşeron çalışmanın teşvikini, büyük şirketlere büyük vergi ayrıcalıklarını ve özelleştirmeyi içeren- toplumsal ve ekonomik politikasını protesto etmek amacıyla, bugün ve yarın iki günlük bir genel greve katılacak.
Hint egemen sınıfı -aynı Avrupa’daki, Kuzey Amerika’daki ve Asya’nın diğer yerlerindeki mevkidaşları gibi- kapitalizmin 1930’lardaki Büyük Bunalım’dan bu yana yaşadığı en derin krizin faturasını işçi sınıfına ve kır emekçilerine ödetmeye kararlıdır. Başbakan Manmohan Singh, geçtiğimiz Eylül ayında, hükümetinin, fiyat sübvansiyonunda kesintiyi ve perakende satış sektörünü Walmart gibi çok markalı yabancı devlere aşmayı içeren “büyük patlama reformları”nın uygulamaya konmasını, Hint halkının yerli ve yabancı yatırımcıları yatıştırmak için “özverilerde” bulunması gerektiğini iddia ederek gerekçelendirmişti.
Bunun ardından, Maliye Bakanı Chidambaram, sosyal harcamalarda, 2012-13 bütçe ödeneğindeki harcamaları yüzde 6,5’ten fazla azaltan yoğun kesintileri uygulamaya koydu. Chidambaram, kısa süre önce Financial Times’a verdiği bir röportajda, Kongre Partisi önderliğindeki hükümetin, bir sonraki ayın bütçesinde, fiyat sübvansiyonlarını da içeren yeni kesintiler yapacağı sözü vermişti.
Büyük iş dünyası bu adımları memnuniyetle karşıladı ama o, toplu işten çıkartmaların ve fabrika kapatmalarının önündeki kısıtlamaların kaldırılması da dahil, çok daha fazlasını talep ediyor. Hindistan AŞ’nin devlerinin çoğu, hükümeti daha da sağa itmek amacıyla, [Kuzeybatı Hindistan’da bir eyalet olan] Gujarat’ın siyasi önderi Narendra Modi’nin 2014 seçimlerinde başbakan adayı olmasını savunuyor. Onlar, Mondi’nin önde gelen Hint şovenistliğine ve iş dünyasını desteklemedeki kendinden menkul “pratik, güçlü adamlığına” övgüler diziyorlar.
Bugünkü genel grev, işçilerin, Hint seçkinlerinin onların çalışma ve yaşam koşullarına yönelik saldırısına karşı mücadele kararlılığını kanıtlamaktadır. Ama işçiler dikkatli olmalı. Sendikalar, bu eylem çağrısını, işçi sınıfının bir karşı saldırısını geliştirmek için değil; işçi sınıfı üzerindeki denetimlerini korumak, onun artan öfkesini ve militanlığını zararsız protestolara yönlendirmek ve onu siyasi olarak -aralarında iktidardaki Kongre Partisi ile resmi muhalefet Hindu üstünlüğü yanlısı Bharatiya Janata Partisi’nin (BJP)de bulunduğu- burjuva partilerine yedeklemek için yaptılar.
Grevin siyasi önderlikleri, büyük ölçüde, Hindistan’ın parlamentoda yer alan iki büyük Stalinist partisi olan Hindistan Komünist Partisi (CPI) ile Hindistan Komünist Partisi/Marksist’e (CPM) bağlı sendikalar olan -sırasıyla- Tüm Hindistan Sendikalar Kongresi (AİTUC) ile Hindistan Sendikalar Merkezi ‘nin (CITO) elinde.
Stalinistler, burjuvazinin Hindistan’ı dünya kapitalizmi için ucuz emek üreticisi yapma yönelimine muhalif rolü yapıyorlar. Onlar belirli aralıklarla, şimdiki hükümeti ve ondan önce BJP önderliğinde olanı “halk yanlısı” politikalar benimsemeye zorlayabileceğini iddia ettikleri bir günlük grevler düzenlemişlerdir.
Bununla birlikte, onların rolü, işçi sınıfının güçlerini egemen sınıfın önde gelen partileri üzerinde baskı uygulamaya yönlendirmesi ve böylece onları “halka hizmet etmeye” zorlaması gerektiği biçimindeki tehlikeli ve gerici düşünceyi propaganda etmenin çok ötesine geçmektedir. CPI ile CPM, Hint egemen sınıfının piyasa yanlısı reform programının uygulanmasında çok önemli bir rol oynadı. Onlar, Hindistan’ın “yeni ekonomi politika”sını başlatmış olan Narasimha Rao önderliğindeki Kongre Partisi hükümetinin ve 2004’ten 2008’e kadar şimdiki UPA hükümeti de dahil, Merkezdeki [merkezi parlamento kastediliyor] bir dizi sağcı hükümeti desteklediler. Dahası, CPI ile CPM ile onların Sol Cephe’si, hükümet kurdukları eyaletler olan Batı Bengal ve Kerala’da, sosyal harcamalarda kesintileri, bilişim ve bilişimle bağlantılı sektörlerde grevleri yasaklamayı ve toprakların büyük şirketler tarafından gaspedilmesine karşı köylü protestolarının şiddetli bir şekilde bastırılmasını da kapsayan ve açıkça itiraf ettikleri “yatırımcı yanlısı” politikalar izlediler.
AITUC ve CITU ile onların CPI ve CPM içindeki siyasi akıl hocaları açısından, 20-21 Şubat protesto grevi, onların bir dizi sağcı siyasi güçle işbirliğini derinleştirme yönünde bir girişimi ifade etmektedir.
Onlar, Kongre Partisi’nin sendika kolu olan Hindistan Ulusal Sendikalar Kongresi (INTUC) ile BJP çizgisindeki Bharatiya Mazdoor Sangh’ın (BMS) greve olan desteğini “tarihsel” gibi pazarlıyorlar. Gerçekte, Stalinistler, egemen sınıfın önde gelen partilerinin sendikal piyonlarının desteğini alarak, bu haftaki protestoların düzene yönelik bir tehdit olmadığını son derece açık bir şekilde ortaya koyuyorlar. İtibarsız, sağcı INTUC ve BMS aygıtları, kendi adlarına, Stalinistlerin işbirliği teklifini memnuniyetle karşılıyorlar. Bu, kaynayan toplumsal hoşnutsuzluğun olduğu koşullarda, onların “işçi temsilcileri” oldukları iddialarını parlatmalarına ve onların partilerinin “sokaktaki insan” ile ilgilendikleri iddialarını canlandırmaya olanak sağlamaktadır.
Stalinistlerin işçi sınıfını sağcı güçlere bağlamaya çalışması, AITUC’nin Genel Sekreteri ve CPI milletvekili Gurudas Dasgupta’nın faaliyetleriyle vurgulanıyor. Dusgupta, greve Karnataka ve Odisha eyaletlerinin başbakanları Jagdish Shettar ile Naveen Patnaik’in “moral desteğini” elde etmekle övünüyor. Shetter, bir BJP hükümetinin başında. Patniak, neo-liberal reformlar uygulayan bölgesel bir partiye önderlik ediyor ve BJP önderliğindeki NDA hükümetinde altı yıl boyunca görev yaptı. Dasgupta, Patniak’ın “moral desteğe” ilişkin boş açıklamasının ardından, “yardımsever desteğinden ve sıradan insanlara ve yoksulların acısına göstermiş olduğu ilgiden dolayı” ona resmen teşekkür etti.
Dasgupta, ayrıca, Uddhav Thackeray ile buluşmak ve onun -Marathi ve Hindu şovenizmini körüklemekle ve grevleri kırmak için kiralık katilleri örgütlemekle (bunların en dikkat çekeni, 1982’deki Bombay tekstil greviydi) ünlü faşist bir parti olan- Shiv Sena’sından greve destek sözü almak için Mumbai’ye yolculuk yaptı.
Batı Bengal ile Kerala’daki Sol Cephe hükümetleri tarafından uygulanan büyük şirket yanlısı politikaların bir sonucu olarak, CPI ve CPM bir dizi seçim bozgunu yaşadı. Onların Lok Sabha’daki (Hindistan parlamentosunun avam kamarası) grubu 2009 seçimlerinde ikiye bölündü. Onlar, 2011 yılındaki eyalet seçimlerinde Batı Bengal ile Kerala’da iktidarı kaybettiler.
Stalinistler, egemen sınıfa, toplumsal hoşnutsuzluğu kontrol altına almadaki yararlılıklarını ve hem Kongre Partisi hem de BJP çizgisindeki güçlerle birlikte çalışmaya hazır olduklarını gösterme yönünde bir adım olan bu haftaki protesto grevi dolayımıyla, Hindistan’ın siyasi seçkinlerini, düzen politikaları içinde önemli bir oyuncu olmaya devam ettiklerine ve gelecek yılki genel seçimleri kuşatacak olan partiler arası pazarlığa katılmalarının memnuniyetle karşılanması gerektiğine inandırmaya çalışıyorlar.
Sendikaların ve Stalinist partilerin kapitalizm yanlısı perspektiflerini dile getiren Dasgupta, bu ayın başlarında, “hükümet, ekonominin taraflarından biri olan sendikaları görmezden geliyor” diye sızlanmıştı.
İşçiler, Stalinistlere karşı önlem alırken, CPM’nin, Batı Bengal’de, bu haftaki grevi yalnızca bir günle sınırlandırmayı haklı göstermek için bütünüyle düzmece bir bahaneye başvurmuş olduğuna dikkat etmeli. CPM, böyle davranırken, eyalet başbakanı Mamata Banerjee’nin, CPM’yi yerinden etmek için takındığı popülist tavrı terketmekte yeterince hızlı davranmadığını düşünen büyük şirketlere hoş görünmeye çabalıyor. Kalküta’da yayımlanan Telegraph gazetesi, CPM’nin önde gelen bir eyalet yöneticisinden şu alıntıyı yaptı: “Eyaletin durumu ve [önceki CPM’li eyalet başbakanı Buddhadev Bhattacharjee’nin] ekonomi yararına ardı ardına adımları göz önünde bulundurulduğunda, iki günlük bir grev Sol’un imajını kötü şekilde etkileyecektir.”
Kapitalizm başarısız olmuştur. Egemen seçkinler, ileri kapitalist ülkelerde, kamu hizmetlerini ve işçilerin geçtiğimiz yüzyılda sarsıcı mücadeleler dolayımıyla elde etmiş olduğu sınırlı sosyal hakları ortadan kaldırmayı amaçlayan gerçek bir toplumsal karşı-devrim sürdürüyorlar. Hindistan’da, burjuvazi, geniş çoğunluğu yoksulluğa ve ekonomik güvencesizliğe mahkûm ederken, dar bir büyük şirket seçkinleri grubunun akıl almaz servete el koymasını mümkün kılan yirmi yıllık piyasa reformlarının ardından, şimdi, yüzmilyonlarca insanı açlığa ve sefalete sürüklenmekle tehdit eden “özveriler”de ısrar ediyor.
İşçi sınıfı, işleri ve ücretleri korumak ve insana yaraşır kamusal sağlık hizmeti ve eğitim hakkını güvence altına almak için, sosyalist bir program; Güney Asya’daki ve dünyadaki işçilerle birlikte, bir işçi ve köylü hükümetine yönelik mücadele geliştirmelidir. Böylesi bir hükümet bankaları ve önemli sanayi kollarını kamulaştıracak ve onları işçilerin denetiminde kamu mülkiyeti haline getirecek; böylece, ekonomi, bir avuç kapitalisti zenginleştirmek için değil ama toplumsal ihtiyaçları karşılamak için örgütlenebilecektir.
İşçiler, Stalinist partilerden ve onların sendikalarından kopmalı, işyerlerinde ve bölgelerinde yeni mücadele örgütleri oluşturmalıdırlar. Bu örgütler, patronların ve hükümetlerin saldırılarına karşı direnişin başını çekecek; işçi sınıfının egemen sınıfa, onun bütün siyasi temsilcilerine ve devlet aygıtına karşı bağımsız siyasi hareketini inşa edecektir. Hükümetin, polisin ve mahkemelerin Hint burjuvazisinin az ücretle çok çalıştırma üzerine kurulu sömürüsünü zorla kabul ettirmedeki rolü, Maruti Suzuki’nin Manesar otomobil montaj fabrikasında zulmedilen işçilerin kötü durumunda örneklenmektedir.
İşçi sınıfı, yoksul köylüleri ve diğer ezilen kesimleri büyük toprak sahiplerine, tefecilere ve büyük şirketlere karşı harekete geçirmek için sosyalist bir program geliştirerek onlara önderlik etmelidir.
Her şeyden önce, işçi sınıfının, Hindistan burjuvazisine ve dünya emperyalizmine karşı mücadeleye önderlik etmek için, uluslararası sosyalizm programı ve perspektifi üzerinde yükselen yeni bir partiye ihtiyacı var. Uluslararası işçi sınıfının bu tür devrimci önderliğinin inşası için mücadele eden tek örgüt, Rus Devrimi’nin iki önderinden biri ve ilk işçi devletinin yalıtılmışlığı koşullarında iktidarı işçi sınıfından gaspeden ayrıcalıklı Stalinist bürokrasinin yorulmaz muhalifi Lev Troçki tarafından kurulan sosyalist devrimin dünya partisi, Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’dir.
20 Şubat 2013