Biri Bizi Gözlemeye Devam Ediyor…

Geçtiğimiz günlerde Google Türkiye’den şöyle bir açıklama geldi; Dünya internet devi Google’ın Google Earth’den sonra devrim gibi hizmeti Google Streetview yakında Türkiye’de. Bilmeyenler için bu servisin ne olduğunu açıklamak gerekirse, dünyadaki her sokağın panaromik fotoğraflanmasını ve bu fotoğraflara internet aracılığı ile ulaşılmasını sağlayan bir hizmet. Dünyada ilk ABD’de internet kullanıcılarının hizmete giren bu uygulama büyük tepki çekti ve sivil toplum kuruluşlarını harekete geçirdi. Bu hizmet Avrupa’da ise ilk olarak İngiltere’de servise girdi. Bu nedenle yüksek çözünürlüklü kameralar ile donatılan Google arabaları Londra sokaklarında turlamaya başlamıştı. Ancak özel hayatlarına müdahale edilen İngilizler Google’a karşı bir dizi eylem yaptı ve yüzlerce dava açıldı. Haberi okuyan internet ve bilgisayar müdavimleri ağızlarından salya aka aka her sokağı dikizleyebileceklerine sevindiler. Fakat bir internet arama motorunun bizim top koşturduğumuz mahallemizin arka sokaklarında işi ne olabilir? Sorusunu “doğal olarak” kendilerine sormadılar.

Bütün bu süreç küreselleşmenin getirdiği yeni koşullar ve teknolojik gelişimin ardından gerçekleşti. Google‘dan önce büyük şehirlere güvenlik nedeniyle Mobese (Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu ) kamerası yerleştirme yasa tasarısı sessizce geçirildi. Bu gözetleme kameraları ilk olarak İngiltere’de uygulamaya konuldu. Her gün İngiltere sokakları 4 milyona yakın kamera tarafından izleniyor. Londra şehir merkezine girişinin paralı hale geldiği 2004 yılından beri kameralar, şehir merkezine girişte “ayakbastı parası” ödemeyen kaçak İngilizleri yakalıyorlar…

Son rakamlara göre sadece İstanbul 1000’den fazla Mobese kamerası ile izleniyor ve Emniyet sayıyı artırmak için elinden geleni yapıyor. İznimiz ve haberimiz olmadan bizi kaydeden kameralar yüz tanıma sistemi ile çalışıyor ve insan yüzünün benzersizliğini esas alarak daha önceden sisteme girilmiş bir fotoğrafı sokakta gördüğünde kolayca tanıyabiliyor. Tabi bunun için sisteme daha önceden girilmiş bir fotoğraf gerekli.

Peki, şimdi tekrar sormak lazım…

Son zamanlarda değiştirilmesi tartışılan TC kimliklerinin değişmesi durumunda dijital kimlik fotoğrafların vatandaşlık numarası ile eşleştirilecek ve böylelikle sokaklar oldukça kolay bir şekilde BBG evine dönebilecek. Herkesi fişlemek mümkün olacak.

İkinci adım, izleminin en önemli ayaklarından biri olan İnternet ve sanal dünya. Toplumun tüm kişisel yazışmaları, cep telefon kayıtlarını depolamak ve izlemek sokakta birini izlemekten çok daha kolay. İnternetin ve cep telefonlarının artık hemen hemen her eve girdiğini söyleyebiliriz. Bu da herkesi her an izleyebilme yetisi anlamına gelmekte. 5 Kasım 2001 tarihinde Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin Dışişleri Bakanları Sanal Suç ile ilgili uluslararası sözleşmeyi çocuk pornosuna karşı imzaladı. Bununla birlikte tüm internet kayıtları depolanacak ve gerektiğinde incelenme altına alınacaktı. Çocuk pornosu ile savaşta ne kadar önemli bir adım öyle değil mi?

Washington Post 7 Ocak 2007 de yayınladığı haberde İngiltere ve Amerika gibi ülkelerin müşterilerinin mesaj kayıtlarını yedekleme konusunda Telefon operatörlerine baskı yaptığı ile ilgili yazı yazdı. Ya da başka bir arama motoru olan Yahoo terör şüphesi ile gözaltına alınan birkaç kullanıcısının kişisel mesajlarını FBI ile paylaştığını duyurmaktan çekinmedi.

Ve şimdi sırada iki öğrenci tarafından kurulan ve giderek dünyanın en büyük holdingleri arasında yer alan Google’ın başka bir “eğlencesi” Streetview’i. İnsanlar bunun teknolojinin gelişiminde yeni ve masum hatta eğlenceli bir olgu olarak görebilir. Ancak birileri bizi günden güne daha da derin bir şekilde izlemeye devam ediyor. Bütün bu süreçte giderek tekelleşen bilişim firmaları. Dünyayı giderek bir lunaparka çevirmek ve insanları fişleme görevini oldukça başarılı bir şekilde yapıyorlar. Ve işin ne yazık ki en vahim tarafı diziler, spor haberleri, magazin ile uyuşturulmuş; savaş, terör ve suç ile korkutulmuş toplum bütün bu totaliter önlemleri ve gözetlenmeyi “kendi güvenliği” için hiçbir dayatma olmadan kabul ediyor. Atıfta bulunmak artık çok klişe oldu ancak George Orwell günden güne haklı çıkıyor…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir