Lufthansa’da çalışan teknisyenlerin ve hizmet görevlilerinin 22 Nisan Pazartesi günkü grevi, Frankfurt, Hamburg, Münih, Stuttgart, Hannover, Düsseldorf ve Köln havaalanlarındaki uçuşların iptaline yol açtı.
Dört hafta önceki sınırlı bir grevde, Lufthansa’nın 1.800 uçak seferinden 700’ü etkilenmiş ve uçaklar bir günlüğüne pistte kalmıştı. Pazartesi günkü grev sonucunda, toplam 1.720 tarifeli uçuştan 1.688’i gerçekleşemedi.
Grev, Lufthansa yönetiminin sürmekte olan toplu iş sözleşmelerinin üçüncü turunda yaptığı öneriye karşı gerçekleşti. İşçi sendikası Verdi, şirkette çalışan 33.000 kişi için yüzde 5,2 ücret artışı, iş güvencesi ve eğitim görenler için iyileştirmeler istiyor. Buna karşılık, Lufthansa, önümüzdeki 12 ay için yüzde 0,4 ile 0,6 oranlarında ücret artışı teklif etti.
İş anlaşmazlığının büyümesinin başlıca nedeni, yalnızca şirketin bu berbat teklifi değil; aynı zamanda, Verdi’nin ve şirket yöneticilerinin çalışanların radikalleşmesinden duyduğu korku ve Kabin ve Uçuş Görevlileri (Cockpit and Ufo) gibi küçük meslek sendikalarının artan etkisidir. Bu meslek sendikaları, Verdi’nin havayolu yer görevlilerini temsil edememesinin doğrudan ürünü olarak ortaya çıktılar. Lufthansa çalışanlarının yalnızca yüzde 15’i Verdi’de örgütlü.
Verdi, işçilerin rakip sendikalara yönelmesini önlemek için, bir yandan şirket yönetimiyle işbirliğini arttırırken, grev eylemini bir dereceye kadar genişletme kararı aldı.
Verdi bürokratlarının militan söylemleri, sendikanın şirket yönetimiyle yakın işbirliğini gizlemeyi amaçlamaktadır. Verdi adına görüşmeleri sürdüren ve Mart ayından bu yana Lufthansa Denetim Kurulu’nda olan Christine Behle, “kabullenilemez” teklife sayıp döktü ve işveren kesimini “çalışanların korkuları üzerine oynamak”la suçladı. Lufthansa’nın yönetim kurulu başkanı Stefan Lauer, buna, grevi “baştan sona aşırı” olarak betimleyerek yanıt verdi ve yasal yollara başvurma tehdidinde bulundu.
Aynı zamanda, iki taraf da grevin bir günle (Berlin’de birkaç saatle) sınırlandırılmasını sağlama aldı; bu arada, eylemin etkisini en aza indirmek için, bütünüyle Lufhansa’ya ait olan German Wings’deki çalışanlara iş bırakma çağrısı yapılmadı. “Yolcuların zora düşmesini engellemek için”, bütün uçuş iptalleri en ince ayrıntısına kadar Cuma gününden ilan edildi. Ayrıca, sendika ile şirket temsilcileri arasında 29-30 Nisan tarihlerinde yapılacak olan bir sonraki görüşmeye kadar başka bir grev düzenlenmemesi konusunda da anlaşıldı.
Bu sınırlı iş bırakma eylemi, Lufthansa işçilerinin geçim kaynaklarının giderek daha fazla tehdit altında olduğu bir durumda gerçekleşmektedir. Uluslararası havacılık sektörüne, yıllardır, daha şimdiden binlerce işten çıkarmaya ve ücretlerde gerilemeye yol açmış olan acımasız bir rekabet hakim. ABD’de, havayolu çalışanlarına on yıl öncekinden yüzde 40 daha düşük ücret ödeniyor. Avrupa, büyük bir hızla bu düzeye ulaşmaya çalışıyor. Alman havayolları, yalnızca düşük ücret maaliyetlerine değil ama aynı zamanda çok daha ucuz yakıt fiyatlarına sahip olan Etihad Airways (Abu Dabi) ve Emirates (Birleşik Arap Emirlikleri) ile de rekabetle karşı karşıya.
Lufthansa, rekabet edebilmek ve yatırımcılarının kârlarını korumak için, 2012 yılında, SCORE adlı tasarruf programını uygulamaya koydu. Bu programın amacı, havayolu şirketinin faaliyet kârlarını 2015’e kadar 2,3 milyar avroya (yaklaşık 5,4 milyar TL) ulaştırmaktır. Şirket, yalnızca geçtiğimiz yıl, 740 milyon avro tasarrufta bulundu. SCORE, 3.500 işin ortadan kaldırılmasını ve personel masraflarında büyük indirimler yapılmasını öngörüyor.
Sendika bürokrasisi içindeki eş yöneticiler, SCORE programının başlıca unsurlarını destekliyor. Verdi’nin bir yandan işçilerin artan direnişini dizginlerken, aynı zamanda onlar üzerindeki etkisini arttırmaya çalışmasının nedeni budur.
Pazartesi günkü grev sırasında, Frankfurt havaalanındaki greve katılan 2.000 işçi arasında, Verdi’nin patronu Frank Bsirske’nin bir sonraki görüşme turu için Güney Pasifik’e birinci sınıfta uçak yolculuğu yaptığına dair söylenti yayıldı. Grevcilerden, 30 yıldır havaalanında, 10 yıldır da Lufthansa’da çalışan biri şunları söyledi: “Böylesi bir söylenti, özünde belirli bir inancı açığa vuruyor.”
24 Nisan 2013