ABD seçim kampanyasının son haftasında siyasi gerilimler artıyor

ABD seçim kampanyasının bitmesine yalnızca altı gün kalmışken, her iki kapitalist parti, 8 Kasım’daki seçimlerin Beyaz Saray’ın kontrolü üzerine süren sert mücadeleyi sonuçlandırmayacağı bir duruma hazırlanıyor. FBI’ın (Federal Soruşturma Bürosu), Clinton’ın e-maillerinin yeniden soruşturulmasına ilişkin, onun kampanyasına zarar vermek için hesaplanmış olan görülmedik müdahalesinin ardından sertleşen rekabeti gösteren kamuoyu yoklamalarıyla birlikte, seçim yarışı, giderek artan bir ihtimalle, 2000 yılında Florida’da ve 2004’te Ohio’da olduğu gibi, tek bir eyaletteki sonuçla belirlenebilir.

Clinton’ı Trump’ın önüne yerleştiren destek, daha FBI soruşturmasından önce, özellikle hükümetin Obamacare [Obama yönetiminin sağlık reformuna verilen ad] primlerinin 2017 yılında ortalama yüzde 25 artacağını açıklamasının ardından azalmaya başlamıştı.

Demokratik Partili aday Hillary Clinton ve onun Cumhuriyetçi rakibi Donald Trump, seçmenlerin sandığa gitmesini engellemeye ya da kullanılan oyların sayımını aksatmaya yönelik yaygın girişimler olacağı düşüncesiyle, binlerce avukatı, seçim günü Florida, Kuzey California, Pennsylvania ve Ohio gibi savaş alanı eyaletlere gönderilmek üzere seferber ediyor.

Pazar günü, Nevada, Pennsylvania, Ohio ve Arizona eyaletlerindeki Demokratik Parti örgütleri, Trump kampanyasına ve eyaletlerdeki Cumhuriyetçi Parti örgütlerine karşı, 1965 tarihli Oy Kullanma Hakkı’na ve 1871 tarihli Ku Klux Klan yasalarına aykırı biçimde, “seçmene gözdağı vermeye yönelik eşgüdümlü bir kampanya” yürüttükleri suçlamasıyla önleyici davalar açtılar.

Davalar, Cumhuriyetçi Ulusal Komite’yi seçmenlere baskı yapmayı amaçlayan “sandık güvenliği” kampanyaları düzenlenmesine izin vermemekle yükümlü kılan 1982 tarihli bir mahkeme kararına aykırı olarak Cumhuriyetçiler tarafından finanse edilen düzmece “çıkış oylaması” ve “yurttaş gazeteciler” faaliyetlerini hedefliyor. Karar, seçmenlere, sandığa geldiklerinde ya da oylarını kullandıklarında, federal bir yargıç tarafından verilmiş bir yetki olmadıkça, kimlik sorulmasını yasaklıyor.

Trump’ın destekleyicilerine yaptığı, büyük ölçüde Clinton’a oy vermesi beklenen çok sayıda Afrika kökenli Amerikalının yaşadığı Philadelphia kentindeki oy kullanma yerlerine akın etme çağrısına gönderme yapan Pennsylvania’daki dava dilekçesinde, “Seçim gününde seçmenlere yönelik taciz ve tehdit komplosu, kayıtlı Pennsylvania seçmenlerinin oy kullanma hakkını şimdiden tehdit eden eylemlere yol açmış durumda.” iddiasında bulunuluyor.

New Jersey’deki Newark kentindeki yerel mahkeme yargıcı John Vazquez, Salı günü, Cumhuriyetçi Ulusal Komite’ye, seçim günü sandıklarda yapılacağı varsayılan “oy hilesi”ni önlemeye yönelik çabalar konusunda Trump kampanyası ile hemfikir olunan noktaların ayrıntılarını sağlaması için 24 saat verdi.

Trump, sürekli olarak, düşük gelirlilerden, azınlıklardan ve öğrencilerden oluşan semtlerde oy kullanmama yönelimlerine gönderme yaparak, “hileli seçim” dediği şeyi kınıyor ve kaybetmesi durumunda seçim sonuçlarını ille de kabullenmek durumunda olmayacağını açıklıyor. Trump, Clinton ile son tartışmasında, bu konuda onu “kaygılandıracak” olduğunu söyledi. Trump kampanyasının web sitesi, gönüllüleri, “Sahtekar Hillary Clinton’ın bu seçime hile katmasını engellememe yardımcı olmak” için seçim gözlemcisi olarak kayıt olmaya çağırıyor.

2016 seçimleri, Yüksek Mahkeme’nin Shelby–Holder davasında 2013’te verdiği ve ırk ayrımcılığının oy kullanmayı reddetmede artık önemli bir etmen olmadığı gerekçesiyle 1965 tarihli Oy Hakkı Yasası’nın önemli zorlayıcı koşullarını hükümsüz kılan kararından sonra düzenlenen ilk başkanlık seçimleri kampanyasıdır.

Bu karar, Cumhuriyetçilerin kontrolündeki eyalet hükümetlerine, kasıtlı olarak büyük olasılıkla Demokratik Partili adaylara oy vereceğine inanılan Afrika kökenli Amerikalıları ve diğer grupları hedefleyen önlemler uygulamaya koymasına kapı aralamıştı. Bu yıl alınan bir dizi mahkeme kararı, Kuzey Carolina’daki, Texas’daki, Wisconsin’deki ve birçok başka eyaletteki bu tür girişimleri engelledi.

Kampanyanın son haftası başlarken, Trump ve Clinton, FBI Müdürü James Comey’in 8 Kongre komitesine Cuma günü gönderdiği ve Clinton’ın dışişleri bakanı iken 2009’dan 2013’e kadar özel bir e-mail servis sağlayıcısı kullanmasına ilişkin soruşturmada yeni “araştırma adımları”nı bildiren mektubunun ardından, suç oluşturan faaliyetler ile ilgili karşılıklı suçlamalara devam etti. Bu, Comey’in, gizli bilgilerin özel servis sağlayıcı üzerinden kötü kullanımı konusunda Clinton’a karşı cezai kovuşturma başlatılması için herhangi bir temel olmadığını açıkladığı Temmuz ayından bu yana uykuda olan bir soruşturmanın yeniden gündeme getirilmesine kadar vardı.

Mektup, söylendiğine göre, Clinton’ın uzun süreli yardımcısı Huma Abedin’in eşi ve eski Kongre üyesi olan Anthony Weiner’a ait bir dizüstü bilgisayarın FBI tarafından ele geçirilmesiyle tetiklenmiş. Comey, mektubunda, FBI ajanlarının, Clinton soruşturması ile “ilgili görünen” e-mailler bulduklarını yazmış. Bununla birlikte, o, e-mailler henüz incelenmemiş oldukları için, onların “önemli” olup olmadıklarını bilmenin mümkün olmadığını da kabul etmiş.

Bu belirsizlik göz önünde bulundurulduğunda, Comey’in seçimlerden yalnızca 11 gün önce Kongre’ye yaptığı bu açık bildirim, ordu-istihbarat aygıtının başlıca unsurlarından biri tarafından gerçekleştirilmiş daha önce tanık olunmadık bir siyasi müdahaleydi. Onun öngörülebilir tek sonucu (ve amacı), Clinton’ın kampanyasına zarar vermek ve çoğu kamuoyu yoklamasında onun ardından gelen Trump’ı desteklemekti.

FBI’ın müdahalesinin yüzsüz siyasi karakteri, onun, Bill Clinton’ın kaçak milyarder Marc Rich’i tartışmaya yol açacak şekilde bağışlamasına ilişkin gizli soruşturmasındaki belgelerin 129 sayfasını açıkladığı Pazar günü doğrulandı. Belgelerin neredeyse yarısı redakte edilmiş durumda ve çok az yeni bilgi söz konusu ki bu, onların başkanlık seçimlerinden 8 gün önce yayımlanması kararını daha da kuşkulu kılıyor. Soruşturmanın sonucu (kovuşturmaya izin verecek yeterli kanıtın olmadığı), [yayınlanan belgelerden] çıkarılmış. Ardından, FBI, Salı günü, belgelerin yayımlanmasına dikkat çeken bir Twitter mesajı yayınladı.

E-mail skandalının “Watergate’den daha kötü” olduğunu açıklayarak, bizzat Trump’ın kapsamlı sonuçlar çıkarmasıyla, Trump kampanyası Comey’in mektubuna hemen sarıldı. Trump, Michigan’daki Grand Rapids’de yaptığı bir konuşmada, Clinton’ın başkanlık makamına gelmesi durumunda, onun yönetiminin en baştan itibaren sakat olacağı uyarısında bulundu. O, “Hiçbir şey başarılmayacak. Onun seçilmesi, devletimizi ve ülkemizi yapısal bir kriz bataklığına saplayacak.” dedi.

Wall Street Journal, Salı günkü bir başyazısında, aynı sonucu çıkarttı: “Bu, o kurumlar, hükümete olan güven ve gelecek Salı günkü seçimlerde kazanması durumunda Bayan Clinton’ın yönetme becerisi için çok kötü. Bu olaylar, onun Oval Ofis’e cezai kovuşturma altında… ve bu tehlikeli soruşturmaları inceleyen Kongre’nin emrinde girebileceği anlamına geliyor.”

Trump’ın kampanyasını yarı-suçlu ve gelecekteki bir Trump yönetimini gayrımeşru ilan eden Demokratik Parti de aynı yolu tutmuş durumda. Onun, çamur atmak ve skandal tellallığı yapmak için seçtiği yol, Trump’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından destekleniyor olduğu biçimindeki bütünüyle temelsiz bir iddiadır.

Clinton kampanyası ve Kongre’deki Demokratlar, Comey’i, Trump ile Rusya arasında var olduğu varsayılan bağlara ilişkin soruşturmaları sır gibi saklarken, Clinton’ın e-maillerine yönelik yenilenen soruşturmayı kamuya açıklamakla suçluyorlar.

CNBC, Pazartesi günü, ABD istihbarat örgütlerinin, Demokratik Parti Ulusal Komitesi’nin e-mail servis sağlayıcılarına yönelik bilgisayar korsanlığı saldırısından Rus hükümetinin sorumlu olduğuna ilişkin bir bulgusunun 7 Ekim’de açıklanmasına, Comey’in başlangıçta karşı olduğunu bildirdi. CNBC, FBI şefinin, buna, seçim gününe çok kısa bir süre kaldığı için karşı çıktığını belirtti. Clinton’ın kampanyasının yöneticisi Robby Mook, bunu, hemen, Comey’in 28 Ekim’de Kongre’ye Clinton’ın e-mailleri hakkında mektup gönderme kararı ile karşılaştırdı. Mook, “Bu açık bir çifte standarttan başka bir şey değildir” dedi.

Rusya ve Trump karşıtı propaganda saldırısı, Trump’ın eski kampanya yöneticisi Paul Manafort üzerinden, Moskova’daki Alfa Bank, Rus istihbaratı ya da Rus oligarkları ile gizli bağlantılara sahip olduğunu ileri süren New York Times’ın, Slate’in, NBC News’in ve Mother Jones dergisinin dahil olduğu Clinton yanlısı medya organları tarafından başlatılmış durumda. Bu konudaki haberlerin birinde bile kaynakların adı belirtilmiyor.

2 Kasım 2016

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir