Amerika Birleşik Devletleri ile Çin arasında gelişen ticaret savaşı, bu hafta, her iki ülkenin de 50 milyar dolar değerinde ürünlere gümrük vergisi getirmesiyle önemli biçimde tırmandı.
İlk hamle, Salı günü öğleden sonra, Trump yönetiminin yüzde 25’lik bir gümrük vergisi uygulamasına tabi tutulabilecek 1.333 maldan oluşan bir listeyi duyurmasıyla geldi. Birkaç saat sonra, Çin, ABD’nin uygulamaya geçmesi halinde aynı gümrük vergisine tabi tutulacak olan, ağırlıklı olarak tarım ürünlerinden oluşan 106 ürünlük bir listeyle karşılık verdi.
En önemli etki, geçtiğimiz yıl 12,3 milyar dolarla ABD’nin Çin’e yaptığı toplam ihracatın hemen hemen onda birini tutan soya ihracatına olacak. Pekin’in tasarlanan önlemleri, toplamda, ABD’nin Çin’e olan tüm ihracatının üçte birini hedef alıyor.
Çin Maliye Bakanlığı, Amerikan önlemlerinin “Dünya Ticaret Örgütü’nün kurallarını ve Çin’in yasal haklarını ciddi biçimde ihlal ettiği”ni belirten bir açıklama yayınladı.
Bir basın toplantısında konuşan Ticaret Bakanı Yardımcısı Wang Şouwen, Çin’in bir ticaret savaşı istemediğini çünkü kimsenin kazanmayacağını söyledi ve ekledi: “Ama eğer birileri bir ticaret savaşı yapmakta ısrar ederse, orada olacağız.”
Trump’ın önlemleri doğrultusunda, ABD’li şirketlerin plan konusunda 22 Mayıs’a kadar bildirimde bulunmaları gerekiyor; ondan sonra, yönetiminin, ne yapacağına karar vermek için 180 günü olacak.
Dün, Trump yönetimi yetkilileri, görüşme beklentisini arttırmak için radyo-televizyon kanallarına hücum ettiler. Ticaret Bakanı Wilbur Ross, mali piyasaları sakinleştirmeye yönelik açık bir çabayla, işlemler başlamadan önce, Çin’in önlemlerinin kimse tarafından şaşkınlıkla karşılanmaması gerektiğini ve görüşme olasılığını açık bırakacak şekilde ABD’nin “III. Dünya Savaşı”na girmediğini iddia etmek için iş dünyası kanalı CNBC’ye çıktı.
Ross, “Gerçek savaşlar bile görüşmelerle biter.” dedi.
Trump’ın yeni atanan baş ekonomi danışmanı Larry Kudlow da aynı yolu tuttu ve Fox Business’te, “Bunlar sadece ilk teklifler… Birkaç ay boyunca herhangi bir somut adım atılacağından kuşkuluyum.” dedi.
Hazine Bakanı Steven Mnuchin, yönetim “bu karşılıklı ticaret meselelerinin üzerine eğilmek için Çin ile görüşmelerde bulunmaya devam edecek.” dediği bir açıklama yayınladı.
Yönetim üyelerinin medyadaki müdahalelerinin ani piyasa tepkileri üzerine kaygıların dışındaki bir amacı da, ABD siyaset ve iş dünyası çevrelerinden muhalefete karşı koymaktı. Cumhuriyetçi Parti’nin büyük şirketlerin Çin misillemesinin etkisi konusundaki kaygısını yansıtan kesimleri, önlemlere karşı çıkıyor.
Amerikan Soya Derneği Başkanı John Heisdorffer, Çin’in gümrük vergilerinin “ABD’deki her bir soya çiftçisi üzerinde yıkıcı bir etkisi olacak” dedi. Heisdorffer, Trump’ı, “Çin ile cezalandırıcı değil yapıcı bir şekilde ilgilenmeye” çağırdı.
Ulusal İmalatçılar Birliği Başkanı Jay Timons, Çin’in haksız ticaret uygulamalarının ABD’nin rekabet gücüne zarar verdiğini ama gümrük vergilerinin daha yüksek maliyetler ve misilleme biçiminde “yeni güçlükler” yaratacağını söyledi ve Trump’ı, Çin ile “ekonomik ilişkimizi bütünüyle yeniden yapılandıran” bir ikili anlaşma peşinde koşmaya çağırdı.
Donanım İmalatçıları Birliği ise, ABD-Çin ilişkilerindeki kötüleşme konusunda “oldukça kaygılı” olduğunu belirtti ve daha adil bir sistem yaratma yönünde çabalar olması gerekirken, “bu hedeflere ulaşmanın yolu, ülke genelinde inşaat işçileri ve çiftçiler tarafından kullanılan donanıma vergi getirilmesi değildir” diye ekledi.
Ne var ki Trump, savaşçı söylemini sürdürdü ve Twitter’da şunları yazdı: “Çin ile bir ticaret savaşında değiliz; bu savaş, ABD’yi temsil eden aptal ya da beceriksiz insanlar tarafından yıllar önce kaybedildi. Bizim şu anda, 300 milyar dolarlık bir fikri mülkiyet hırsızlığıyla birlikte yılda 500 milyar dolarlık bir ticaret açığımız var. Bunun devam etmesine izin veremeyiz!”
Yönetim yetkililerinin yorumları, Dow Jones borsası 500 puandan fazla düşüşle açılıp, günü 200 puanlık düşüşle kapatarak (mali piyasaların altında yatan istikrarsızlığı yansıtan bir dizi büyük gün içi sallanmalardaki en son örnek) sendelediği için, ani bir piyasa satışını engellemeyi hedefliyor görünüyordu.
Bununla birlikte, topyekün bir çatışmanın görüşmeler yoluyla engellenip engellenemeyeceği bir diğer sorun.
Financial Times’ın kaygılı bir başyazıda belirttiği gibi, “iyi haber”, her iki tarafın da vazgeçmek için hala zamana sahip olmasıydı. “Kötü haber” ise, “Donald Trump’ın görüşme ekibine göre, iki taraf zaten görüşme masasındaydı ve söylendiğine göre, en son tırmanmalar ilan edilmeden önce, ilerleme katediliyordu.”
Yoğun ve derinleşen bir ticaret savaşı tehdidi, çatışmanın doğasından kaynaklanmaktadır. Trump, rakamı düzenli olarak 375 milyardan 500 milyar dolara şişirerek ABD’nin Çin ile ticaret açığından yakınıyor olsa da, ABD’nin eyleminin itici gücü, Çin’in iletişim, robot, uçak ve tıbbi ürünler dahil yüksek teknolojili sektörlerdeki kapasitelerini geliştirmesini engelleme girişimidir.
Çin, Devlet Başkanı Şi Cinping’in 2015 sonunda başlattığı “Çin Malı 2025 Programı” doğrultusunda, 2020’ye kadar bir “yenilik ulusu”, “2030’a kadar yenilik önderi” ve “2050’ye kadar bilim ve teknolojik yenilikte dünya dinamosu” haline gelme niyetini ilan etmişti.
Bu sözler, ABD’nin teknolojik üstünlüğünün gölgede bırakılabileceği korkularını kışkırtacak şekilde, Çin’in yüksek teknoloji araştırmaya ve geliştirmeye yüz milyarlarca dolar ayırmasıyla birlikte, eylemle destekleniyor.
ABD gümrük vergisi hedefleri, bu kaygıları yansıtıyor. Bu vergiler, öncelikle ABD’ye ithal edilen hala görece düşük teknolojili malları hedef almıyor ama ticaret açığına başlıca katkıyı yapan mallar bunlar. Bu ithalat malları, büyük ölçüde, ABD şirketlerinin daha ucuz Çin emeğinden yararlanmak için kurduğu küresel tedarik zincirinin sonucudur. Çin ihracatı, hala, tüketici elektroniği ve elektrikli aletler, giyim, ayakkabı, mobilya ve oyuncak gibi sektörlerde yoğunlaşıyor. Örneğin, Apple iPhone bundan etkilenmeyecek.
Bu nokta, CNBC’deki röportajında Ross tarafından vurgulandı. O, gümrük vergilerinin, ABD’nin Çin’e “berbat şekilde bağımlı” olmadığı ürünlere yönlendirildiğini söyledi. Önlemlerin odak noktası, ABD’nin Çin’i, hem Çin’e yatırım yapan şirketler üzerinden sözde teknoloji transferleri hem de açık hırsızlık yoluyla ihlal etmekle suçladığı fikri mülkiyet haklarını korumaktı.
Ross, fikri mülkiyetin korunması gerektiğini söyledi, çünkü o “geleceğimizin anahtarı” idi. Dünya Ticaret Örgütü’nün kuralları fikri mülkiyete değinmiyordu ve Çin onu çalmaya son vermeliydi.
Bu konu, bu haftanın başında, ABD İç Güvenlik Bakanlığı’nın eski bilişim daire başkanı Richard Staropoli’nin en son ABD önlemleri açıklanmadan önce Financial Times’ta yayınlanan bir yorumunun merkezindeydi. Staropoli, yeni gümrük vergilerinin geçtiğimiz ayın yeni gümrük vergilerinin öznesi olan çelik ve alüminyum gibi “eski ekonomi” hedeflerine yönelmeyeceğini ama açık bir şekilde Çin teknolojisini vuracağını yazıyordu.
“Yeni tur, dosdoğru, ABD’nin Amerikan egemenliğine doğrudan bir tehdit olarak gördüğü Pekin’in ‘Çin Malı 2025’ programını hedef alacak… Modern ekonomi için son derece önemli olan teknolojinin denetimini sürdürmek için Pekin ile yeni bir soğuk savaştayız.”
Tek kaygı ekonomi değil. Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, Trump’ın geçtiğimiz ay gerekçe olarak ulusal güvenliğe ve askeri hazır oluşa başvurarak gümrük vergisi getirdiği çelikten bile çok daha kapsamlı askeri sonuçlara sahip.
Staropoli, 5G telefon teknolojisinde, “temel teknolojinin neredeyse yalnızca Avrupa’dan ve ABD’den çıktığı” bir önceki dönem ile “keskin karşıtlık” içinde, Çin donanım üreticilerinin “ön plana” çıkıyor olduğunu belirtti.
Süregiden karşılıklı hamlelerin ortasında şimdiki gelişmelerin sonucunu öngörmek olanaksız olsa da, gelişmenin ana eğilimi açık. Amerika Birleşik Devletleri tarafından yaratılmış olan II. Dünya Savaşı sonrası uluslararası ekonomik ve ticari sistem paramparça oluyor ve dünya, hızla, 1930’ların ekonomik kaos üreten ve nihayetinde II. Dünya Savaşı’na yol açan ticaret savaşından potansiyel olarak çok daha yıkıcı bir ticaret savaşına sürükleniyor.
5 Nisan 2018