Cumartesi günü, Türkiye’nin Suriye sınırında bulunan Gaziantep’teki bir Kürt düğününe yönelik dehşet verici intihar saldırısında 51 kişi öldü, 69 kişi yaralandı. Yaralılardan en az 17’si ağır yaralı ve hayatta kalma mücadelesi veriyor.
Halkların Demokratik Partisi (HDP), düğünde üyelerinden birinin evlendiğini doğruladı. 12-14 yaşlarında bir erkek çocuk olarak tespit edilen intihar bombacısı intihar yeleğini patlattığı sırada düğün sona eriyor ve davetliler ayrılmaya başlıyordu. Görgü tanıklarından birisi, “Kutlamalar sona eriyordu ve büyük bir patlama oldu. Her tarafta kan ve vücut parçaları vardı.” diye konuştu.
Anlaşılan, düğünün bir tarafında halay çekmek için toplandıkları ve bu yüzden patlamaya yakın oldukları için, kurbanların çoğu çocuktu.
Gelin ve damat, Besna ve Nurettin Akdoğan da yaralandı. Besna, hastaneden taburcu edilmesinin ardından, Anadolu Ajansı’na, “Düğünümüzü kana çevirdiler.” diye konuştu.
Haberlere göre, çift, Türk ordusu ile Kürt militanlar arasındaki çatışmalardan kaçmak amacıyla Siirt’ten Gaziantep’e geçmişti. Kürt militanlar Suriye sınırının diğer tarafındaki savaşta daha büyük bir rol oynamaya başladıkları için, Türk hükümetinin Kürt ayrılıkçılara karşı saldırısı tırmanmıştı.
Yetkililer birçok kurban paramparça olduğu için tüm kurbanların kimliklerini tespit etmek üzere daha fazla DNA testi gerekeceğini söylemiş oldukları halde, dün, Gaziantep’te katledilenler için toplu bir cenaze töreni düzenlendi.
Birçok devlet başkanı, bombalı saldırıya yönelik kınama yayınladı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, saldırıyı, “tiksindirici şekilde zalim ve sinik” diye adlandırdı; Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, “rezil bir terör saldırısı” diyerek kınadı. Almanya Başbakanı Angela Merkel, Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım’a, “Yine, masum erkekler, kadınlar ve çocuklar, korkak ve hain şiddete kurban gittiler.” diye hayıflandığı bir mektup gönderdi.
Bombalı saldırıya yönelik sessizliği ile dikkat çeken kişi, ABD Başkanı Barack Obama’ydı. Onun, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilişkileri, Erdoğan’ın Washington’ı geçtiğimiz ayki başarısız askeri darbeyi desteklemekle alenen suçladığından beri çökmüş durumda.
Bu yazı yazılırken Gaziantep’teki bombalı saldırının sorumluluğunu hiçbir örgüt üstlenmemiş olmakla birlikte, uluslararası medya ve birkaç Türk yetkili, katliamdan, haberlere göre çocukları intihar bombacısı olarak kullanmak üzere yetiştiren Irak ve Şam İslam Devleti’ni (IŞİD) sorumlu tuttu.
Erdoğan, saldırısı sonrası Gaziantep’i ziyaret ederken, “Şu an itibariyle Valiliğimiz, emniyet teşkilatımız, vardıkları ilk kanaatler bir DAİŞ (IŞİD) eylemi olduğu kanaatinde” dedi ve ekledi: “Türkiye’ye güçleri yetmeyenlerin, etnik ve mezhep temelli hassasiyetler üzerinden vatandaşlarımızı birbirlerine karşı kışkırtma senaryoları tutmayacaktır.”
Gaziantep’teki katliam, Washington’ın ve onun Avrupa’daki emperyalist müttefiklerinin Suriye’deki rejim değişikliği amaçlı vekil savaşının parçası olarak, yıllardır bölgede İslamcı terörü ve etnik katliamı teşvik etmelerinin ürünüdür. 2011’den beri, NATO güçleri ve onların Ortadoğulu müttefikleri, Suriye’de savaşan İslamcı ve Kürt milliyetçisi milislere milyarlarca dolar ve büyük çaplı silah sevkiyatları akıttılar. Yüzbinlerce Suriyeli katledildi ve 10 milyonu aşkın insan, II. Dünya Savaşı’ndan beri en büyük küresel sığınmacı krizini dizginlerinden boşaltacak şekilde, evlerinden kaçmak zorunda kaldı.
Erdoğan’ın emperyalist politikanın zikzaklarını takip etme yönündeki çabaları, özellikle Washington’ın ve Avrupalı müttefiklerinin, Irak’ı istila etmesinin ve Bağdat’taki ABD destekli kukla rejimi devirmekle tehdit etmesinin ardından IŞİD’e saldırmaya başlamalarından beri, bizzat Türkiye için yıkıcı etkileri oldu. IŞİD, Türkiye’de geniş bir lojistik ağı geliştirmiş ve geçtiğimiz yıldan itibaren, Türkiye içinde bir dizi bombalı terör saldırısıyla misilleme yapmıştı.
Bunlar, Ekim 2015’te Ankara’da 105 kişiyi katleden saldırıyı ve Mart 2016’ta İstanbul İstiklal Caddesi’ndeki bombalamayı kapsıyordu ki, her iki saldırı da Gaziantep’teki IŞİD güçleri tarafından planlanmıştı.
Son saldırı, Erdoğan hükümeti ile IŞİD arasındaki çatışmayı yoğunlaştırmış olan, Suriye savaşındaki güçlerin gruplaşmasındaki daha da kapsamlı değişikliğe misillemedir. Rusya’nın geçtiğimiz yılki askeri müdahalesinin savaşı Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın lehine çevirmesinden beri, Türk hükümeti politikasını adım adım değiştirmiş durumda. Geçtiğimiz sonbaharda bir Rus bombardıman uçağını Suriye üzerinde pervasızca vurup düşürmesinin ardından kendisini yalıtılmış bulan ve Suriye’deki ABD destekli güçlerin yenilmesi olasılığıyla karşılaşan Türkiye, politikasına, Moskova’ya ve Esad yönetimine doğru yeniden yön verdi.
Bu yeniden yönelim, geçtiğimiz ay, Moskova’nın Erdoğan’ı, İncirlik üssünden hareket eden Türk subayların kendisine karşı darbe hazırladıkları konusunda uyarmasının ardından ivme kazandı. İncirlik hava üssü, ABD ile NATO’nun Suriye-Irak’a yönelik hava saldırıları için son derece önemli bir harekat alanı.
Hem Washington hem de IŞİD, Türkiye, Suriye, Rusya ve şimdi de, geçtiğimiz hafta Esad yönetimine yardımını genişletmeye başlama sözü vermiş olan Çin arasındaki gelişen ilişkilere karşı çok öfkeli.
Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım, Cumartesi günkü Gaziantep saldırısından kısa süre önce, hükümetinin, görülmemiş bir adım atarak, Moskova’ya IŞİD’i bombalamak üzere İncirlik hava üssünü kullanma izni vermeyi düşündüğünü açıklamıştı. Üs, tarihsel olarak, Washington tarafından, Moskova’ya karşı planlarını ilerletmek için kullanılıyor. Yıldırım’ın açıklamaları, Rusya senatosu üyesi Igor Morozov’un, Moskova’ya, “başlıca hava üssümüz olarak İncirlik’teki NATO üssünü elde etme yönünde Erdoğan’la bir anlaşma” yapması çağrısında bulunmasından beri ortalıkta dolaşan söylentileri doğrulamıştı.
Yıldırım, bir basın toplantısında, “DAEŞ’e karşı İncirlik’in kullanımını biz açtık. Amerika da Katar da kullanıyor. Başka kullanmak isteyenler de olabilir, orada Almanlar da konuşlandı.” diye konuştu. Yıldırım, özel olarak Moskova’nın İncirlik hava üssünü kullanıp kullanamayacağını ilişkin soruyu, “İncirlik de gerekirse kullanılabilir” diye yanıtladı.
ABD’li yetkililer, Türkiye’nin NATO’dan ayrılması ve Avrasya’da ABD’ye karşı büyük güçlerin daha geniş bir yeniden gruplaşmasını yaratma tehdidi oluşturan bu kaymalar üzerine giderek artan şekilde her şeyi göze almış durumdalar. Onlar, buna, küresel bir savaşı kışkırtma pahasına, Rusya’ya ve Suriye hükümet güçlerine karşı pervasızca askeri eylem tehditlerini tırmandırarak karşılık veriyorlar.
Geçtiğimiz hafta, Esad’ın hava kuvvetlerinin Suriye içinde yasadışı bir şekilde operasyon yürüten ABD Özel Kuvvetleri’ni “içeren” Kürt milisleri bombalamasının ardından, Pentagon sözcüsü, ABD’nin, Rusya, İran ya da Suriye güçleri ile doğrudan bir çatışma riski yaratacak şekilde, kendi askerlerini tehdit eden herkesi vurmaya hazırlandığı uyarısında bulundu.
Cumartesi günü, Irak ile Suriye’deki ABD kuvvetlerinin komutanı Korgeneral Stephen Townsend, Suriye’ye ve Rusya’ya karşı askeri harekatta bulunma yönünde daha resmi bir tehdit ifade etti. O, CNN’e, “Biz, Rusları, nerede bulunduğumuz hakkında bilgilendirdik… [Onlar] bize, Suriyelileri bilgilendirdiklerini söylüyorlar ve ben sadece, eğer tehdit altında hissedersek kendimizi savunacağımızı söylemek istiyorum.” diye konuştu.
İsmi açıklanmayan ABD’li üst düzey bir ordu subayı, CNN’e, “Eğer Suriyeliler bunu bir daha denerlerse, bir uçağı kaybetme yönünde büyük bir risk alırlar.” dedi.
CNN yorumcuları, durumun, ABD kuvvetleri ile Moskova-Şam arasında “doğrudan çatışma olasılığını arttırdığı”nı eklediler.
22 Ağustos 2016