Türkiye, Esad’ı devirmek için ABD destekli savaş talep ediyor

Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) güçleri, Salı günü, ağırlıklı olarak Kürtler’in yaşadığı Kobani kentini istilaya hazır görünürken, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Washington’ın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı devirmeyi amaçlayan bir kara savaşını desteklemesi talebini dile getirdi.

Suriye-Türkiye sınırındaki çarpıcı gelişmeler, hem Washington’ın Ortadoğu’daki yeni savaşına yol gösteren politikanın tutarsızlığının, hem de Obama yönetiminin, Irak’ı ve Suriye’yi kapsayan ve kesinlikle feci sonuçları olacak büyük çaplı bir kara harekatı başlatması yönündeki sürekli artan baskının altını çizmeye yaradı.

Erdoğan, Salı günü Gaziantep’teki bir Suriyeli sığınmacı kampında yaptığı konuşmada, “Bunu Batılı devlet başkanlarına söyledim. Sadece havadan bombalamak suretiyle bu terörü sona erdiremezsiniz. Bununla ilgili olarak yerde kara harekatında bu görevi ifa edenlerle işbirliği kurulmadıkça hava harekatıyla bu iş bitmez.” dedi.

Kobani için “düştü düşüyor” diyen Türkiye Cumhurbaşkanı, Suriye üzerinde bir uçuşa yasak bölge ve Türkiye-Suriye sınırında bir tampon bölge oluşturulması taleplerini tekrarladı. Bu önlemler, Suriye yönetimini devirmek için, Suriye’nin askeri tesislerinin yoğun şekilde bombalanmasına ve genel bir saldırıya yol açacaktır. Erdoğan, ayrıca, Suriyeli “asiler”in silahlandırılması ve eğitilmesi çağrısında bulundu.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), geçtiğimiz hafta, Türk ordusunun Irak’a ve Suriye’ye müdahalesine ve yabancı birliklerin aynı amaçla Türkiye topraklarında konuşlanmasına izin veren hükümet tezkeresini onaylamıştı. Bununla birlikte, Türkiye, bugüne kadar, Kobani’yi kuşatmış IŞİD güçlerine karşı harekete geçmekten kaçınırken, Kobani’nin karşısına birlikler ve tanklar konuşlandırmakla yetiniyor.

Bu konuşlandırmanın başlıca işlevi, bir tür çekiç-örs harekatı içinde üç yandan IŞİD tarafından kuşatılmış, dördüncü yandan ise Türkiye tarafından bloke edilmiş olan Kobani’ye yardım amacıyla Kürt savaşçıların ve silahların geçişini engellemektir.

ABD ordusu ise, Kobani’ye ve çevresine yönelik az sayıda ve büyük ölçüde göstermelik hava saldırıları düzenledi. Pentagon’un bir sözcüsü, Salı günü, NBC News’e, IŞİD’e yönelik hava saldırıları ile ilgili olarak, Kürt savaşçılara “yakın hava desteği” sağlamadığını ve “önce Irak” stratejisi sürdürdüğünü belirtti.

Türk hükümetinin konumu, IŞİD savaşçılarının Kobani’ye girmiş olduğu ve kenti savunanların sokak savaşı sürdürdüğü haberleri, Türkiyeli Kürtler’in İstanbul’da, Ankara’da ve birçok kentte öfkeli gösterilerine yolaçtı. Salı günü, kimileri kolluk güçlerinin açtığı ateş sonucunda, en az 10 kişinin öldürüldüğü ve çok sayıda insanın yaralandığı bildirildi. İçişleri Bakanı Efkan Ala, protestoları “vatana ihanet” olarak mahkum etti ve hükümet, Suriye sınırı yakınındaki bölgeler de dahil iki ilçede sokağa çıkma yasağı ilan etti.

Türkiyeli Kürtler, Türkiye-Suriye sınırından savaşçı ve silah geçişine izin vererek beslediği IŞİD’in büyümesinden Erdoğan yönetimini sorumlu tutuyor. Bu doğru değerlendirme, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in geçtiğimiz hafta Harvard Üniversitesi’nde yaptığı konuşma eliyle doğrulanmıştı. Biden, o konuşmada, Türkiye ile Sünni Körfez monarşileri “Esad’ı devirmeye öylesine kararlıydılar ki”, aralarında IŞİD’in de bulunduğu El Kaide bağlantılı güçlere “yüz milyonlarca dolar ve onlarca, binlerce ton silah akıttılar” demişti.

Biden, o zamandan beri, hem Suriye’de yönetim değişikliği uğruna ABD destekli savaş hem de Washington’ın “terörle mücadele” sahtekarlığı üzerindeki örtüyü kaldırmak için bir dizi özür dileme ile meşgul.

Suriye ile 900 kilometrelik bir sınırı paylaşan Türkiye’nin tepkisi, Başkan Barack Obama’nın koalisyonunda bir araya gelmiş olan çeşitli ülkelerin çatışan gündemlerinin ve stratejik hedeflerinin, ABD önderliğindeki savaşı bir karmaşa içinde bıraktığının en yalın belirtisidir.

Ankara, bu savaşın eş zamanlı olarak, IŞİD’in de savaştığı Esad yönetimine yönelmesi talebine ek olarak, müdahalesinin, IŞİD’e ciddi biçimde direnen tek diğer güç olan Suriye’deki Kürtleri güçlendirmemesi konusunda kararlı.

TBMM’den geçen ve hükümete askeri güç kullanma yetkisi veren tezkerede, onun yalnızca IŞİD’e ve Suriye’ye değil ama aynı zamanda, Erdoğan yönetiminin barış görüşmeleri sürdürdüğü Kürt gerilla hareketi PKK’ye de yönelik olduğu açıkça belirtiliyor. Ankara, IŞİD karşıtı harekatların, özerk bir bölge oluşturdukları Suriye’deki ya da Türkiye içindeki Kürt güçleri güçlendirmemekte kararlı.

Hürriyet gazetesi, Suriye’deki Kürt partisi Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) önderi Salih Muslim’in haftasonu, Türk istihbaratı ile buluştuğunu ve Türkiye’nin Kobani’ye malzeme ve Kürt savaşçıları geçişine izin vermesini istediğini belirtti.

Belirtildiğine göre, Muslim’e, Türkiye’nin bu talepleri, yalnızca, PYD’nin “Suriye yönetimine karşı açık bir duruş sergilemesi”, “Özgür Suriye Ordusu”na katılması, PKK ile arasına mesafe koyması ve Suriye’deki özerk Kürt bölgesini feshetmesi durumunda kabul edeceği söylenmiş. PYD’nin bu talepleri kabul etmesi siyasi olarak mümkün değildir.

Türkiye, bir kara savaşı yapması ve IŞİD’e karşı mücadeleyi Suriye yönetimini devirmeye yönelik bir saldırı ile birleştirmesi için Washington’a baskı yaparken, Obama yönetimine Washington içinden gelen siyasi baskı da benzer bir şekilde artıyor.

Cumhuriyetçi Senatörler McCain ve Lindsey Graham, Salı günü, Wall Street Journal’da, “İslam Devleti’ni bozguna uğrat; Esad’ı bertaraf et” başlıklı ortak bir açıklama yayınladı. Onlar, Obama yönetimini, Esad’ı iktidardan indirmek ve Suriye’deki çatışmaya son vermek için etkili bir politika sahibi olmamak” ile suçladılar.

Açıklamada, Irak ve Suriye’deki mücadelenin, “savaşa yöneldiklerinde, yabancı ortaklarımıza ABD askeri danışmanlar yerleştirilmeksizin” başarılı olamayacağı ve Washington’ın “Esad yönetimini askeri olarak geriletmek, ılımlı muhalefeti geliştirmek, çatışmanın ivmesini değiştirmek ve siyasi bir çözümün koşullarını yaratmak” için çalışmak zorunda olduğu iddia edildi.

İki senatör, bunların “küçük askeri harekatlar” olmayacağını kabul ediyor ama harekete geçememenin yalnızca “sorunu erteleyecek” olduğunu savunuyor.

Benzer bir şekilde, hem CIA yöneticisi hem de Obama yönetiminde Savunma Bakanı olarak çalışmış olan Leon Panetta, yönetimin Irak-Suriye politikasına yönelik açık saldırısını arttırdı. O, Salı günü, ABD Başkanı’nı, Amerikan kara birliklerinin gönderilmesini kabul etmediği için suçladı.

Panetta, “Ben, başkomutan iseniz, düşmanı yenilgiye uğratma konusunda gerekeni yapma esnekliğine sahip olmak için… tüm seçenekleri masanın üzerinde tutmanız gerektiği düşüncesini savunuyorum. Hava saldırıları düzenliyoruz. Ama o hava saldırılarının başarılı olması için, yapılması gereken şeyi yapabilmek için, yalnızca uçaklar gönderip bombalar atmazsınız. Hedeflerinizin olması gerekir. Neyin peşinde koştuğunuzu bilmeniz gerekir. Bunu yapmak için, yerde insanlara ihtiyacınız var.” dedi.

ABD’nin askeri müdahalesinin stratejik hedefi, en baştan beri, CIA’in ve Washington’ın bölgesel müttefiklerinin eseri olan IŞİD’i ezmek değil; Suriye’de daha uysal bir kukla yönetim kurmak ve ABD’nin petrol zengini bölgenin tamamı üzerindeki egemenliğini pekiştirmektir.

Bununla birlikte, Obama yönetiminin, Ortadoğu’daki bu yeni ABD savaşında büyük bir tırmanmayı dört hafta sonraki ara seçimlerin sonrasına kadar ertelemeyi arzuladığına kuşku yok. Yine de, hem onun şimdiki faaliyetlerine hakim olan kriz hem de siyasi baskının sürekli davul sesi onu [bu tırmanmaya]zorlayabilir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir