Sosyalist Eşitlik Partisi (SEP) ve Toplumsal Eşitlik İçin Uluslararası Gençlik ve Öğrenciler (IYSSE), Donald Trump’ın seçilmesine karşı gösterilerin ülke genelinde yayılmasını memnuniyetle karşılamakta ve desteklemektedir.
Lise ve üniversite öğrencileri ile diğer gençlik kesimlerinin bu gösterileri, gelecek Donald Trump yönetiminin sağcı ve yabancı düşmanı politikalarına ve nüfusu ırksal hatlar ekseninde bölmeye yönelik tüm çabalarına ilişkin derin bir düşmanlığı ifade etmektedir.
Trump, seçilmesinden sonraki haftada, kürtajın yasaklanması, toplu sınır dışı uygulaması ve kapsamlı aşırı sağcı politikaların izlenmesi konusundaki kararlılığını yeniden ifade etti. Trump’ın beyaz milliyetçisi ve neo-faşist gruplarla doğrudan bağlara sahip biri olan Stephen Bannon’u baş stratejisti olarak ataması, tüm işçi sınıfının karşı karşıya olduğu tehlikeleri gözler önüne sermektedir. Trump’ın seçilmesi, Amerikan yönetici sınıfının toplumsal muhalefete karşı otoriter bir politikaya ve devlet şiddetine yönelmesine işaret etmektedir.
Göstericileri harekete geçiren duygular, Trump’a “başarı” dilemekte sıraya girmiş ve onunla işbirliğine hazır oldukları vaadinde bulunmuş olan önde gelen Demokratik Parti yetkililerinin tepkisiyle keskin bir karşıtlık içindedir.
Hillary Clinton’ı kabul ettikten sonraki gün Trump ile Beyaz Saray’da bir araya gelen Başkan Obama, “gelecek iki aydaki bir numaralı önceliğinin”… “seçilmiş başkanımızın başarılı olmasını” sağlamak olacağını söyledi. Obama, Pazar günkü basın toplantısında, Amerikalıların bir Trump başkanlığı ile “uzlaşması” gerektiğinde ısrar etti ve seçilmiş başkan ile “samimi görüşme”sini övdü.
Hafta sonu, New York Times’da, “gerçekten bu ülkenin orta sınıf ve çalışan aileleri için çalışacağı konularda Başkan Trump ile birlikte çalışmak” istediğini yazarak onu “orta sınıfın” bir temsilcisi olarak meşrulaştırmaya çalışan Senatör Bernie Sanders’ın tepkisi özellikle rezilcedir.
Bu tip açıklamalar, gösterilere katılanlar da dahil ülke genelinde ve uluslararası düzeyde milyonlarca işçi ve genç için apaçık ortada olanları hiçe saymaktadır. Trump, çalışanların çıkarlarına hizmet edecek hiçbir şey yapmayacaktır. Tersine, o, toplumsal ve demokratik haklara topyekün bir saldırıya hazırlanıyor.
Protestoların büyüdüğünü hisseden Sanders, geçtiğimiz birkaç gün boyunca, beklenmedik bir şekilde kendisini bir kez daha düzen karşıtı bir kişilik olarak sunan daha eleştirel bir tavır benimsedi. O, siyaset kurumuna karşı artan muhalefeti Demokratik Parti’nin sınırları içinde tutmak için “milyarder sınıfı” eleştirdiği ve kendisini bir sosyalist gibi gösterdiği, Demokratik Parti önseçimlerindeki rolünü yinelemeyi amaçlıyor. Sanders, yozlaşmış mevcut durumun canlı örneği Clinton’a destek vererek, çalışanların geniş kesimlerini harekete geçirmiş olan gerileyen yaşam koşullarına ve artan eşitsizliğe ilişkin öfkenin ve hayal kırıklığının, sonunda Trump’ın zaferini sağlayacak şekilde sağ tarafından ele geçirilebilmesini güvence altına almıştı.
Clinton ve Obama, Trump’ın oy kullananların çoğunluğunu elde etmesi için gerekenden 2 milyon kadar az oy aldığı gerçeğine değinmediler bile. Onlar, çoğunluk oyu ile Seçici Kurul sonucu arasındaki tarihsel olarak eşi görülmemiş farklılığın, Trump’ın aşırı sağ gündemi için halktan yetki aldığı iddiasını çürüttüğünü de ileri sürmediler.
Demokratik Parti’nin seçime tepkisi, temel bir siyasi gerçeği vurgulamaktadır: Trump’a muhalefet, Demokratik Parti dolayımıyla ya da onunla ve onun hiziplerinden herhangi biri ile ilişki içinde ilerletilemez. Amerikan emperyalizminin bu kıdemli partisi değiştirilemez, reforme edilemez veya “geçmişe götürülemez”. Bu tür bir perspektifi ileri sürenlerin tamamı, nesnel politik koşullar içinde, işçi sınıfının bağımsız bir siyasi hareketinin oluşturulmasını engellemeye çalışıyor.
Obama, seçimi “aile içi bir kavga” olarak adlandırdığında, niyetlendiğinden daha fazlasını açığa vurmuştu: Demokratlar ve Cumhuriyetçiler (Wall Street, CIA ve Pentagon ile birlikte), işçi sınıfına karşı bir duruş sergilemektedir. Demokratlar, hizmet ettikleri kapitalist sistemi ve egemen sınıfı tehdit eden bir toplumsal muhalefetin büyümesi karşısında şaşkına dönmüş durumdalar. Onlar, bir Trump yönetiminin sonuçlarından çok, kızışan ve meşrulaşan halk muhalefetinden korkuyorlar.
Demokratların Trump ve aşırı sağ karşısındaki bu korkaklığı, onların seçim kampanyasındaki rollerinin devamıdır. Clinton, skandallara ve özellikle Rusya’ya yönelik savaş kışkırtıcılığına dayanan sağcı bir kampanya yürüttü. O, [seçimlere,] sekiz yıl boyunca askeri şiddete, artan toplumsal eşitsizliğe ve demokratik haklara yönelik artan saldırılara başkanlık eden Obama yönetiminin devamı olarak katıldı.
Demokratlar, seçim boyunca, kendilerini, sağcı bir savaş ve gericilik politikası ile üst-orta sınıfın ayrıcalıklı kesimlerinin çıkarlarını ilerletirken işçi sınıfını bölmeye hizmet eden, ırk ve cinsiyet politikalarının özendirilmesini birleştiren bir “kimlikler” partisi olarak pazarladılar. Demokratların işçi sınıfına sunacak hiçbir şeyi olmadığı için, Clinton’ın seçmen desteği, bütün ırklardan işçiler arasında gerilemiştir.
Bu, Demokratların, tüm dünyada ölümcül bir kriz içinde olan kapitalist sistemi savunmalarından kaynaklanmaktadır. Trump’ı da üretmiş olan, bu kapitalist sistemdir.
Onlarca yıllık savaş, kemer sıkma ve toplumsal gericilik, kaçınılmaz şekilde demokratik süreçlerin altını oymuş; mali asalaklığın ve siyasi yozlaşmanın egemen olduğu bir toplum üretmiştir. Amerikan demokrasisinin çöküşünün faşizan bir kişileşmesi olan Donald Trump’ı kusan koşullar bunlardır.
Bu yüzden, Trump’a karşı mücadele, kapitalizme karşı mücadele üzerine kurulmalıdır. Bu, bütün ırklardan ve cinsiyetlerden emekçilerin ve gençliğin, ABD’de ve uluslararası düzeyde, sosyalist bir program temelinde birleştirilmesi için mücadele demektir. Bu, bir kişiye değil; üretim araçlarının özel mülkiyeti ve servetin giderek daha fazla şirket ve mali aristokrasisinin elinde toplanması üzerine kurulu tüm bir toplumsal ve ekonomik sisteme karşı olma meselesidir.
Sosyalist Eşitlik Partisi ve Toplumsal Eşitlik İçin Uluslararası Gençlik ve Öğrenciler, sosyalizm için mücadeleye öncülük etmektedir. Biz bütün işçileri ve gençliği SEP ile iletişime geçmeye, IYSSE’ye katılmaya ve bu kavgada yer almaya çağırıyoruz. Kaybedecek zaman yok!
16 Kasım 2016