Pazar akşamı Pakistan’ın Lahor kentinin bir yerleşim yerindeki kalabalık bir lunaparktaki bomba patlaması en az 69 kişiyi öldürdü, 300 kişiyi yaraladı. Açık bir şekilde azami can kaybına yol açmak için tasarlanmış olan vahşeti, çocuk salıncaklarının sadece birkaç metre uzağındaki bir otoparkta patlamayı ateşleyen bir intihar bombacısının gerçekleştirdiği tahmin ediliyor.
Bir görgü tanığı, Reuters’a, “Patlama meydana geldiğinde alevler ağaçların üstüne ulaşacak kadar yüksekti ve havaya uçan cesetler gördüm.” dedi. Ölü ve yaralı sayısı, çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere hala artıyor. Patlama, aynı zamanda, paniğe kapılmış ve afallamış insanların kalabalık lunaparktan ve onu çevreleyen mahalleden kaçmaya çalışması nedeniyle daha fazla kayba yol açacak şekilde bir izdihama neden oldu.
Washington Post’a göre, Tehrik-e-Taliban’dan (TTP) ayrılan bir grup olan Jamaat ul-Ahrar saldırının sorumluluğunu üstlendi. Örgütün sözcülerinden Ehsanullah Ehsan, “Paskalya’yı kutlayan Lahor’daki Hıristiyanların hedef alındığını duyurdu. O, patlama, Pakistan’da Şeriat ya da İslam hukuku uygulanana kadar daha fazla saldırı olacağı yönünde “hükümete bir mesaj” verdi, dedi.
Terörist saldırılar başkenti Lahor olan Pencap eyaletinde daha az görülürken, Pakistan’ın diğer yerlerinde Hıristiyanlar ve diğer dini azınlıklar Sünni İslamcı köktendinciler tarafından sıklıkla hedef alınıyorlar. Pakistan merkezli Nation gazetesinin hesaplamasına göre, geçtiğimiz dört yıldaki 117 saldırıda 1.700 insan öldü.
Pazar günkü iğrenç saldırı kim tarafından gerçekleştirilmiş olursa olsun, gerici amaçlara hizmet etmektedir. Saldırı, ülkenin daha fazla askerileştirilmesini, Pakistan’ın ABD’nin komşu Afganistan’daki yeni-sömürgeci işgaline desteğini arttırmasını ve Pakistan ordusunun yetkilerini genişletmeyi meşrulaştırmak için kullanılacaktır. Ülkenin silahlı kuvvetleri devasa ekonomik ve siyasi güce hükmetmektedir ve ülkeyi, Washington’ın desteğiyle on yıllarca -en son 1999-2008 arasında General Pervez Müşerref’in yönetimi altında- yönetmiştir.
TTP’nin Peşaver’deki ordu destekli bir okula yönelik 133 çocuğu katleden Aralık 2014’teki saldırısı, mevcut Pakistan Müslüman Birliği (PML-N) hükümeti tarafından siyaset kurumunun desteğiyle hızla kendi çıkarına kullanılmıştı. PML-N hükümeti, sivilleri gizli duruşmalarda yargılayabilen bir askeri mahkeme sisteminin yeniden kurulması dahil genişletilmiş “terörle mücadele” yasaları kapsamında orduya olağanüstü yetkiler vermişti. Ordu, “suç”a ve “terörizm”e son verme kılıfı altında Karaçi’deki varlığını derhal arttırmıştı.
Hükümet, 2014 saldırısının ardından, birçok asarak idam etmeyi beraberinde getirecek şekilde, 2008’de uygulamaya konan infaz ertelemeyi de kaldırdı. Reuters’ın haberine göre, infaz edilen 351 kişiden yalnızca 39’u “bilinen saldırgan bir grupla ilişkili veya saldırganlıkla bağlantılı suçlardan hükümlü insanları kapsıyordu.” Pakistan, 2015’te, dünyada en fazla idam gerçekleştiren üçüncü ülkeydi.
Pakistan hükümeti gibi, ABD de, Pazar günkü bombalı terör saldırısını “şiddetle” kınadı. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü John Kirby, “Bu tür saldırılar, yalnızca, dünya çapında terörizmi yenilgiye uğratma yönündeki ortak kararlılığımızı derinleştirmektedir.” dedi. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü Ned Price, ABD’nin, “terörizm belasının kökünü kazımak için” Pakistan’la birlikte çalışacağını söyledi.
Bu dil, yalnızca, ABD emperyalizminin, Pakistan’ı Amerikan jeo-stratejik hedeflerini desteklemek için “daha fazlasını yapmaya” zorlama yönündeki çabalarıyla zaten son derece istikrarsızlaştırmış olduğu bölgedeki müdahalesini yoğunlaştıracağı anlamına gelmektedir.
Bu resmi kınamalara karşın, son vahşetin esas sorumluluğu, her ikisi de gerici İslamcılığı desteklemiş ve onu kendi savaşlarını meşrulaştırmak için kullanmış olan Washington’a ve İslamabad’a aittir.
ABD, 1980’li yıllarda, Sovyetler Birliği için “bir Vietnam” yaratma peşinde koşarken, Afganistan’daki Sovyet destekli rejimi devirmek için Mücahit milislerini finanse etmiş, örgütlemiş ve silahlandırmıştı. ABD, ayrıca, Pakistan’ı İslamcılar için bir geçiş yoluna dönüştüren İslamabad’daki General Ziya ül Hak’ın askeri diktatörlüğünü destekledi. General Ziya, aynı anda, Pakistan’daki işçi sınıfını bastırmayı hedefleyen şiddetli bir “İslamlaştırma” kampanyası yürüttü.
El Kaide ve Kabil’deki Taliban rejimi, CIA’in önderlik ettiği bu geniş çaplı operasyonun sonuçlarıydı. ABD, 11 Eylül saldırılarının ardından Taliban’ı devirmek ve Pakistan’ı Taliban yönetimiyle bağlarını koparmaya zorlamak için 2001’de Afganistan’ı istila etti. Washington, ayrıca, İslamabad’dan, Pakistan’ın Federal Yönetim Altındaki Kabile Bölgeleri’ndeki (FATA) sınır boyunca üslenmiş işgal karşıtı milisleri ezerek ABD’nin Afganistan işgalini desteklemesini talep etti.
Pakistan ordusu, şiddetli karşı çıkışı kışkırtacak şekilde, tarihsel olarak özerk olan FATA bölgelerini işgal etmek için bir dizi yıkıcı askeri sefer düzenledi. ABD’nin Afganistan işgali ve Pakistan ordusunun askeri operasyonları, TTP olarak bilinen örgütün yükselişine yol açtı. Pakistan Talibanı olarak da bilinen örgüt, Afganistan’daki Taliban’a ideolojik olarak bağlı fakat ondan ayrı bir şemsiye grubu.
Tüm halkı terörize etmiş olan FATA’daki Pakistan askeri saldırılarının ve CIA’in yönettiği insansız hava aracı savaşının kadınlar ve çocuklar dahil binlerce sivili katleden ve sakat bırakan katıksız gaddarlığı, Pakistan’ın diğer bölgelerinde artan sayıda terör saldırısına yol açtı. En kötü darbe alanlar, mezhepçi şiddetin giderek artan oranda kurbanları olan dini azınlıklar oldu.
Aralık 2014’teki Peşaver terör saldırılarının ardından, Pakistan ordusu, Washington’la yakın işbirliği içinde, Kuzey Veziristan’da ve FATA bölgelerinde bir savaş yürütüyor. Çoğu kaçmaya ve bakımsız sığınmacı kamplarında yaşamaya zorlanan bir milyonu aşkın insanı yerinden eden bu saldırı, büyük çapta bir insani krizi tetiklemiş durumda.
Pazar günkü patlamanın ardından, Pakistan ordusunun yüksek rütbeli subayları, Servisler Arası İstihbarat (ISI) ve diğer istihbarat kurumları, Başbakan Navaz Şerif’in ve üst düzey hükümet yetkililerinin bir toplantısına paralel olarak apar topar bir araya geldiler. Peşaver okul saldırısı sonrasında olduğu gibi, şimdi görüşülmekte olan şey, FATA bölgelerinde, Pakistan’ın yıkıcı iç savaşını daha fazla genişleten, anti-demokratik tedbirlerin ilerletilmesinin eşlik edeceği yeni bir askeri saldırı dalgasıdır.