Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir hükümetine karşı protestolar sırasında en az 37 kişi öldürüldü, 219 kişi ise yaralandı. Ekmeğin de aralarında olduğu temel ürünlerin yükselen fiyatlarına karşı düzenlenen gösterilere yönelik acımasız devlet baskısı sırasında yüzlerce kişi gözaltına alındı.
Muhalefet koalisyonu Ulusal Mutabakat Güçleri’nin 14 önderi de gözaltına alındı. Onlar arasında, koalisyonun önderi ve Komünist Parti’nin kıdemli önderlerinden, sağlık durumu kötü olan 85 yaşındaki Faruk Ebu İssa ve Arap milliyetçisi Baas ve Nasırcı partilerin önderleri var. Yetkililer, ayrıca, protestocuların iletişim kurmasını engellemek için sosyal medya sitelerini kapattılar ve interneti kestiler.
Cuma günü, güvenlik güçleri, Hartum eyaletinin parçası olan Omdurman’da Cuma namazından çıkan protestoculara göz yaşartıcı gazla saldırdı.
İktidardaki Ulusal Kongre Partisi’nin yanan ofislerinin dışındaki protestocular kalabalığı
Protestolar, ilk olarak, 19 Aralık’ta, kuzeydoğudaki Atbarah kentinde, ekmek fiyatının üçe katlanması ve yakıt kıtlığı üzerine patlak verdi; protestocular kentte iktidardaki Ulusal Kongre Partisi’nin ofislerini yaktılar. Atbarah, demiryolları ağındaki tarihsel önemi ve 1980’lerdeki askeri yönetim sırasında dağıtılmış olan militan bir demiryolu işçileri sendikasının varlığı nedeniyle “Çelik ve Ateş Kenti” olarak biliniyor.
Protestolar, hızla, söylendiğine göre yönetimin kalesi olan Riverain bölgesinin ve başkent Hartum’un da aralarında olduğu büyük kentlere ve kasabalara yayıldı. Göstericiler, Dongola’da iktidar partisinin ofislerini ateşe verdiler. 24 saat içinde, gösteriler, çoğu Sudanlı, özellikle de gençler için yıllardır yaşamı dayanılmaz kılan kemer sıkmaya, ekonomik güçlüklere ve en temel demokratik hakların bastırılmasına yönelik muhalefetin daha genel bir dışavurumuna dönüşmüştü. Haberlere göre, Hartum’da, protestocuların ortalama yaşları 17 ile 23 arasında değişiyor.
Protestoların başlamasından sonraki iki gün içinde, hükümet, orduyu ülke geneline konuşlandırarak, çeşitli kentlerde sokağa çıkma yasakları ve olağanüstü hal uygulamaya koydu. Polise, nerede büyük kalabalık görürlerse göz yaşartıcı gaz kullanma emri verildi. O kadar ki, polisler, Hartum’daki bir futbol maçından sonra stadyumdan çıkan taraftarlara da göz yaşartıcı gazla saldırdı.
24 Aralık haftası başında, 1989’daki askeri darbeden beri iktidarda olan Devlet Başkanı Beşir’in ve yönetiminin gitmesi talebiyle barışçıl bir şekilde gösteri yapan binlerce kişinin son yıllardaki bu en büyük gösterisinde, güvenlik güçleri, protestocuların devlet başkanlığı sarayına ulaşmasını engellemek için gerçek mermiyle ateş açtılar. Sudanlı Uzmanlar Derneği, Salı günkü gösterinin, “seslerimizi ve gücümüzü, bizi mahvetmiş ve ülkemizi bölmüş olan bu yönetimi göndermeye yöneltilmesi” çağrısı yapmıştı.
Sudanlı işçiler ve yoksul köylüler, enflasyonun geçtiğimiz Eylül ayında yaklaşık yüzde 70’e çıkmasıyla birlikte, fiyatlarda yaşanan çok büyük artışla karşı karşıya bulunuyorlar. Reuters’ın, geçtiğimiz ayın pazar satıcıları fiyatlarına ilişkin haberine göre, bir kilo unun fiyatı yüzde 20; etin yüzde 30 ve patatesin yüzde 50 yükselmiş durumda.
Fiyatlar ivmelenerek artarken, paraları sıklıkla tükenen ATM’lerin önünde saatler süren kuyruklara yol açan çok büyük bir nakit talebi söz konusu oldu. Bunu, hükümetin, geçtiğimiz Ekim ayında Sudan pounduna yönelik sert devalüasyonu ve merkez bankasının, para birimini desteklemek ve bankalardaki mevduatları korumak için bir likidite darlığına ve nakit sıkıntısına yol açacak şekilde para arzını kısıtlama politikası izledi.
İnsanlar karaborsaya yönelmek zorunda bırakıldı ancak Sudan poundunun ABD doları karşısında sadece geçtiğimiz ay en az yüzde 25 değer kaybetmesiyle birlikte, fiyatlar aşırı derecede yüksek hale geldi.
Hükümetin göstericilere yönelik gaddarlığı, yalnızca protestoları körüklemeye hizmet etti. Perşembe günü, Sudanlı Gazeteciler Ağı, üyelerinin, protestocularla dayanışma göstermek ve hükümetin baskısına karşı çıkmak için üç günlük bir greve başladığını duyurdu. Gösterileri haber yapanların dövülmesinin ve gözaltına alınmasının yanı sıra, gazeteciler, güvenlik güçlerinin gazetelere devamlı el koyması ile karşılaşıyorlar.
Doktorları ve diğer uzman çalışanları içeren Sudanlı Uzmanlar Derneği, Pazartesi günü bir genel grev başlattı ve bunun, hükümeti “felce uğratmayı” ve onu çok ihtiyaç duyduğu gelirden yoksun bırakmayı amaçladığını belirtti.
Sudan Komünist Partisi, muhalefet gruplarını protestoları sürdürmeye çağıran bir açıklama yayınladı ve şunları belirtti: “Sudan halkını, rejimin devrilmesiyle başarıya ulaşana dek gösterilerini sürdürmeye çağırıyoruz.”
Ülkedeki en büyük siyasi partiler olan Ümmet Partisi ile Demokratik Birlikçi Parti de, Beşir’in istifa etmesini talep ediyor.
Kriz üzerine ilk kez 28 Aralık Cuma günü konuşan Beşir, protestoları, sadece ekonomik sıkıntılara dayanıyormuş ve önemsizmiş gibi göstermeye çalıştı. Devlet başkanı, “düşmanlarımıza teslim olmayacağım” diyerek, ekmek sübvansiyonlarını arttırmayı reddetti. Beşir, “Dış düşmanlarımızın gündemlerine hizmet eden bazı paralı askerler, ülkemize sabotaj düzenlemek için kimi malların olmamasından faydalanıyorlar,” iddiasında bulundu ve halkı, “gerilim aşılama girişimlerini” görmezden gelmesi konusunda uyardı.
Onun yardımcısı ve iktidar partisinin milletvekili, Faysal Hasan İbrahim, protestoların “koordineli ve organize” olduğunu ve El-Gadarif kentindeki gösteride öldürülenlerden ikisinin silahlı kuvvetlerden olduğunu söyledi. Bu, orduyu ülke genelinde konuşlandırmaya yol açmıştı.
Sudan egemen seçkinlerinin bu gösterilere bu böylesi bir gaddarlıkla karşılık vermesi, ekonomik ve siyasi krizin derinliğine tanıklık etmektedir. 40 milyonu aşkın bir nüfusu olan Sudan, 30 yıllık iç savaştan sonra, 2011’de, Güney Sudan’ın ayrılmasını hiçbir şekilde atlatamadı. Ayrılma, büyük ölçüde, Çin’in Afrika Boynuzu’nda artan ekonomik etkisini sekteye uğratma amacıyla, ABD tarafından organize edilmişti. Ayrılmanın ardından, Sudan, son derece önemli bir döviz kaynağı olan petrol üretiminin dörtte üçünü kaybetti.
Her ne kadar Sudan, Washington’ın Hartum’un uluslararası terörizme yardım ettiği iddialarının ardından 1990’larda uygulamaya konan sert ABD yaptırımlarına katlansa da, ABD-Sudan ilişkileri kısmen iyileşmiş durumda. Geçtiğimiz yıl, Trump yönetimi, yaptırımları kaldırdı. Bu, büyük ölçüde, Sudan’ın Yemen’de Suudilerin öncülüğündeki koalisyon ile birlikte savaşmak üzere 1.000 kadar asker sevk etmesinden sonra, Körfez monarşilerinden (Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve diğerleri) gelen basınçtan kaynaklandı. Sudan’ın Ocak 2016’da İran ile diplomatik ilişkileri kesmesinin ardından, Suudilerden yatırım sözleri gelmişti.
Yine de, Washington, ilişkilerde tam normalleşme için, Sudan ekonomisinin çok az yarar sağladığı ve egemen klik içindeki farklı hizipler arasında bir çatışmaya yol açan şartlar koşuyor.
Ocak ayında, hükümet, buğdaya, elektriğe ve diğer temel ürünlere yönelik sübvansiyonların kesilmesini kapsayan kemer sıkma önlemleri uygulamaya koymuş; fiyatların hızla yükselmesine ve hükümetin yüzlerce kişiyi gözaltına alarak bastırmayı başardığı geniş protestolara yol açmıştı.
Geçtiğimiz Nisan’da, söylendiğine göre ABD’nin koşullarını yerine getirmekten yana olan Dışişleri Bakanı İbrahim Gandur, hükümetin karşı karşıya olduğu ekonomik krizin boyutunu belirttiği için kovuldu. Gandur, parlamentoda, bakanlığının bir mali krizle karşı karşıya olduğunu ve maliyetlerini kapatmak için 30 milyon dolara gereksinim duyduğunu söylemiş ve eklemişti: “Sudanlı diplomatlar maaşlarını almadılar ve diplomatik temsilciliklerin kirasının ödenmesi de ertelendi.”
Beşir, her biri kendi zayıf rejimi için korku duyan bölge diktatörlerinin desteğine güvenebilir. Haberlere göre, Katar, “Sudan’a, bu zorlu işin üstesinden gelmek için gerekli her şeyi” teklif ederken, Mısır, desteğini dile getirmekte vakit kaybetmedi. Hem Katar ve Güney Sudan’ın ayrılmasından beri Sudan için önemli bir fon kaynağı olmuş olan Körfez devletleri hem de Türkiye, Afrika Boynuzu’nda etki için rekabet ediyor.
Aralık ayının başında, Beşir, Riyad ve Abu Dabi adına, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın nabzını yoklamak üzere Şam’a gönderildi. Bu, Körfez devletlerinin Doğu Akdeniz ülkelerinde, Lübnan’da, Suriye’de ve Irak’ta etki kaybettiği koşullarda, Tahran’ın savaştan harap olmuş bu ülkedeki etkisini azaltma yönünde daha kapsamlı bir çabanın parçasıydı.
ABD, Britanya, Norveç ve Kanada, Sudan halkının “meşru şikayetlerini” dile getirmek için barışçıl şekilde protesto etmek hakkını tekrarlarken, göstericilere karşı gerçek mühimmat kullanılması hakkında kaygılarını ifade eden ve tüm tarafları şiddetten ya da mala mülke zarar vermekten kaçınmaya çağıran ortak bir açıklama yayınladı.
29 Aralık 2018