Şişecam’da mücadele bitmedi: Kristal-İş’in satışına karşı çıkalım!

Şişecam şirketinin Anadolu Cam, Paşabahçe ve Trakya Cam fabrikalarından 200’ye yakın işçiyi işten çıkarma kararına karşı fabrikayı terk etmeme eylemine başlayan Mersin’deki Anadolu Cam işçilerinin mücadelesi, bugün, Kristal-İş sendikasının şirket yönetimiyle yaptığı satış anlaşmanın ardından sona erdirildi.

Şişecam’ın işten çıkarma saldırısına göz yuman Kristal-İş yönetiminin sürece dahil olması, ihanetin hazırlandığının en açık işaretiydi. Sendika, işten çıkarılacak işçi sayısının 90’a indirilmesi anlaşmasını yaparak, işçilerin sendika yönetimine rağmen tabandan başlattıkları direnişi kontrolü altına almış ve direnişi işçilerin iradesine karşı sona erdirmiş oldu.

Sendikanın bu anlaşması, hiçbir şekilde bir başarı olarak gösterilemez. Aksine, sendika yönetimi, arkadaşlarına, işlerine ve geleceklerine sahip çıkmaya çalışan ve onurlu bir mücadele ortaya koyan cam işçilerinin tabandan yükselen mücadelesinin önüne geçmek ve şirketin imdadına yetişmek üzere harekete geçmiş ve 90 işçinin satılması uğruna Şişecam ile anlaşmıştır. Sendikanın şirket lehine devreye girmemesi durumunda, cam işçileri üretimi durdurabilir, direniş dalga dalga diğer fabrikaları yayılabilir, tüm işten çıkartmaları geri çektirebilir ve Şişecam şirketi tam anlamıyla diz çökmek zorunda kalabilirdi. Sendika yönetimi, bunu önlemek için müdahale etmiştir.

Kristal-İş sendikası, Şişecam’ın işten çıkarma kararını ilan etmesinden sonra hiçbir şey yapmayarak ve “yapacak bir şey yok” düşüncesini egemen kılmaya çalışarak, baştan itibaren, bu saldırının suç ortağı olduğunu ortaya koymuştu. Bu durum, aynı Paşabahçe ve Topkapı süreçlerinin bir tekrarıydı ve Mersin’deki cam işçilerinin direnişi, işçilerin sendikanın bu satışına karşı harekete geçmesi anlamına geliyordu. Sendika da, buna karşı, diğer fabrikalarda harekete geçmek isteyen işçileri durdurarak ve Mersin’deki direnişi kontrolü altına almaya çalışarak karşılık verdi.

Mersin’deki cam işçilerinin özverili direnişini ileriye taşımak, sendikanın ihanetini önlemek ve şirketin saldırılarını püskürtmek üzere tüm cam işçilerinin birliğini sağlamak üzere yaptığımız çağrıda şunları yazmıştık:

Sendika başkanı Bilal Çetintaş’ın, Eskişehir fabrikasında da bir fırının kapatıldığını ve oradaki işçilerin gönüllü olarak çıkmalarıyla “sorunun halledildiği”ni ifade etmesi, cam işçilerine yönelik saldırının arkasında şirket-sendika ittifakının bulunduğunu açıkça gözler önüne seriyor. Şirketin ve sendikanın hesabını bozan şey, Mersin’deki cam işçilerinin, bu ikiyüzlü işbirliğine karşı arkadaşlarına, işlerine ve geleceklerine sahip çıkarak direnişe geçmeleridir.

…Öncelikle ekonomik kriz gerekçesinin bir yalan olduğunu, Şişecam AŞ’nin kendi finansal raporları kanıtlamaktadır. Şişecam’ın 2015 yılı ikinci çeyreğindeki net karı, yüzde 67 artışla, 228,6 milyon lira; ilk yarıyıl net karı ise 421 milyon lira olarak açıklandı. Yine, şirket, aynı dönemde 528 milyon lira yatırım harcaması yaptı. Yani Şişecam, ekonomik kriz bahanesinin aksine, karlarını artırmakta ve yatırım yaparak büyümektedir.

Daralmaya gideceği yönünde işçilere asılsız haberler yayan yönetim, imza kampanyası metninde de belirtildiği üzere, ortalamanın üstünde maaş alan işçileri çıkarıp, 6 veya 7 ay sonra daha yüksek tonajla açacağı fırına düşük ücretli işçiler alarak, ücret ortalamasını düşürmek istemektedir.

…Şişecam yönetimi bugün krizi bahane edip Mersin’de 200’e yakın işçiyi işten çıkarma kararı alarak, diğer fabrikalarda çalışan yaklaşık 5.800 işçiye, işten atma saldırısının ve ücret düşürme politikasının süreceği işaretini vermektedir.

Eğer bu hamle püskürtülmezse, saldırı artarak sürecektir.

Gebze’deki işçilerin benzer bir saldırının bir sonraki hedefi olduğu bilgisi, binlerce cam işçisinin tüm Şişecam fabrikalarında birleşmelerinin can alıcı gerekliliğini vurgulamaktadır.

Bu birlik, yalnızca işçilerin kendi taban komitelerini kurmaları ve sendikanın olası ihanetinin önüne geçmesiyle mümkündü ve hala da öyledir:

Şişecam işçilerine yönelik işten atma saldırısında kullanılan aynı bahaneyle, birçok yerde olduğu gibi, Ford, Fiat Chrysler ve General Motors fabrikalarında çalışan on binlerce ABD’li otomotiv işçisi de karşı karşıya. Oradaki sendika da aynı Kristal-İş gibi bu saldırıda şirketlerle işbirliği yapıyor.

 

Sendikaların uluslararası ölçekteki bu ortak tavrı, bu örgütlerin, tüm dünyada, üyelerinin çıkarlarını savunan işçi örgütleri olmaktan çıktıkları ve şirket yönetimleriyle bütünleştikleri gerçeğinin bir ifadesidir. Bu yüzden, Topkapı direnişindeki hatayı tekrarlayarak, sendika yöneticilerine baskı yapma yoluyla onları işçilerin çıkarlarını savunmaya itme düşüncesine kapılmak ölümcül bir yanılgı olacaktır. Sendikacılar, Şişecam şirketinin saldırısının suç ortaklarıdır ve bu saldırıya karşı çıkamazlar. Mersin’de sendikanın işbirlikçi tavrını kırıp harekete geçen cam işçileri, sendika yönetiminin mücadelenin önderliğini alıp direnişi yenilgiye uğratma çabalarını kesin bir şekilde reddetmelidir.

Bu öngörü, ne yazık ki çok kısa bir süre içinde doğrulanmış ve yılların deneyimine sahip olan sendika bürokratları, cam işçilerinin bu tür bir perspektife ve örgütlenmeye sahip olmamaları nedeniyle inisiyatifi ele almayı başarmıştır. Bunun ilk bedeli, 90 işçinin işten atılması oldu.

Şirket-sendika işbirliği ile gerçekleştirilen bu saldırının, daha güçlü bir şekilde ve yaygınlaşarak devam edeceğinden hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Şişecam’ın yaklaşık 200 işçiden 90’ını çıkarmakta anlaşması, yalnızca yeni saldırı öncesi taktik bir geri çekilmedir.

Emrinde emek polisliği yapan böylesi bir sendikaya sahip olan Şişecam yönetimi,  dünya çapında belirlediği stratejik hedeflere sahip ve bu hedefler, işçilerin daha düşük ücretlerle çalıştırılmasını ve sosyal hakların ortadan kaldırılmasını; yani sömürünün arttırılmasını gerektiriyor. Yıllardır sendikanın göz yumduğu ücret ve hak kayıplarının geri almanın ve bugün bu hedefler doğrultusunda sürdürülecek olan saldırıları durdurmanın tek yolu, tüm cam işçilerinin şirket-sendika ittifakına karşı birleşmesi ve diğer sektörlerdeki işçileri de yardıma çağırmasıdır.

Şişecam’ın bu yılın ilk altı ayındaki net karı 421 milyon lira ve bu karı, yine, hiçbir şekilde denetlenemeyen aidat gelirlerine ve onları kat kat aşan “yan” gelirlere sahip olan Kristal-İş sendikasının işbirliği sayesinde elde etti. Öte yandan, bu şirket-sendika ittifakının arkasında, yalnızca bir banka değil, cam işçilerinin geçtiğimiz yılki grevini, aynı metal sektöründeki grevde olduğu gibi yasaklayan bir hükümet bulunmaktadır. Siyasi iktidarın, CHP’nin pay sahibi olduğu İş Bankası’nın kuruluşu olan Şişecam’ın yardımına koşması, aslında, bir bütün olarak siyaset kurumu-şirket-sendika ittifakının yalın bir ifadesidir.

Cam işçileri Şişecam patronlarıyla ya da Kristal-İş bürokratlarıyla bir “aile” değildir. Bu nasıl bir “aile”dir ki, şirket, Türkiye’deki ve yurtdışındaki binlerce işçiyi sömürerek yüz milyonlar kazanıyor; işçilerden milyonlarca lira toplayan sendika, işçilere yönelik saldırılarda, her defasında patronlarla “uzlaşıyor”? Cam işçilerinin gerçek kardeşleri, Şişecam fabrikalarındaki binlerce ve diğer sektörlerdeki milyonlarca sınıf kardeşinden başkası değildir. Onlar, sendika bürokrasisinin kasten körüklediği hemşerilik ve fabrika eksenli bölünmüşlüklerini aşıp birlik olmadıkça, şirket-sendika-hükümet ittifakının saldırıları engellenemeyecektir.

Mersin’de direnişe geçen işçiler yalnızca Şişecam yönetiminde değil ama Kristal-İş yönetiminde de en az o kadar endişe ve korku yaratmışlardır. Sendika yönetiminin ve onun tetikçilerinin muhalif işçilere ve sendikanın şirket yanlısı rolünü teşhir edenlere yönelik düşmanca tavrı, tabanda biriken öfkenin patlamasını önleme amacının en açık ifadesidir.

Eğer tüm fabrikalardaki cam işçileri, bu ihaneti sineye çeker ve hatta suç ortağı sendika yönetiminin bu satışını bir başarı olarak görürlerse, gelecek saldırılara bütünüyle hazırlıksız yakalanacaklardır.

Mersin’deki cam işçileri harekete geçtiğinde yaptığımız çağrı, sendikanın şirketin gardiyanı rolünün çok kısa bir sürede doğrulanmasıyla birlikte, geçerliliğini olduğu gibi korumaktadır:

Öncü cam işçileri, işten atma saldırısının geri çekilmesi, tüm işçilere iş güvencesi, ücret farklılıklarının ücretleri en üst seviyeye çekerek ortadan kaldırılması, sendikanın toplu sözleşmelerde yıllardır verdiği tavizlerin geri alınması gibi en yakıcı talepleri içeren bir mücadele programı oluşturmalıdır. Onların, tüm cam işçilerini sendika yönetiminden bağımsız taban komitelerinde birleşmeye çağırması ve mücadeleyi diğer illerdeki fabrikalara ve sektörlere yaymak için çaba harcaması yaşamsal öneme sahiptir.

Bugüne kadar, bir dünya devine dönüşen Şişecam’a karşı ve sendikaya rağmen büyük direnişler ortaya koyan cam işçileri, işlerine ve geleceklerine sahip çıkmak için zaman yitirmeden harekete geçmeli, inisiyatif almalı ve boyun eğdirilemez gibi görünen bu gerici ittifaka karşı kitlesel militan bir mücadeleyi örgütlemeye girişmeliler. Paşabahçe ve Topkapı direnişlerinden bu yana cam işçilerini şirket-sendika ittifakına karşı birleşmeye çağıran Toplumsal Eşitlik, bu perspektiflere katılan işçilere, elinden gelen desteği sunmaya hazırdır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir