Sosyalist Eşitlik Partisi (Sozialistische Gleichheitspartei, SGP), Alman makamlarının Carlos Puigdemont’u gözaltına almasını kınar ve onun derhal serbest bırakılmasını talep eder. Katalonya’nın eski bölgesel başkanı, Pazar sabahı Schleswig-Holstein eyaletindeki bir otoyolda Alman federal polis memurları tarafından gözaltına alındı ve Neumünster kasabasındaki bir tesise konuldu.
Puigdemont’un Alman yetkililer tarafından gözaltına alınması, otoriter bir yönetim niteliği taşıyan keyfi bir adli muameledir. Alman hükümeti ve yargısı, Katalan bağımsızlık hareketine yönelik acımasız bir baskıya girişmiş olan Madrid yönetiminin infazcıları işlevi görüyor.
Puigdemont, hiçbir suç işlemedi ama tamamen siyasi nedenlerle peşi bırakılmıyor. İspanya Yüksek Mahkemesi, Cuma günü, onu, 12 üst düzey Katalan politikacısıyla birlikte, isyan ile suçladı. Suçlamalar, önceki seçimler sırasında kampanyasını yürüttükleri bir söz olan Katalan bağımsızlığı üzerine bir referandum gerçekleştirmelerinden kaynaklanıyor.
Puigdemont’un gözaltına alınması, geçmişten tatsız bir olayı hatırlatmaktadır. Alman yetkililer bir Katalan başkanını ilk kez gözaltına almıyor. Gestapo, Ağustos 1940’ta, Fransa’da, iç savaş sırasında Hitler’in müttefiki Franco’ya karşı savaşmış olan Lluis Companys’i gözaltına almış; onu, işkence görüp idam edildiği Madrid’e iade etmişti.
Puigdemont’un da ciddi sonuçlarla karşı karşıya olan bir siyasi tutuklu olduğuna hiç kuşku yok.Süddeutsche Zeitung’da yayınlanan “Almanya ilk siyasi tutuklusuna sahip” başlıklı bir yorumda, Madrid’in “demokratik bir kitle hareketini hapisler ve para cezaları ile kırmaya” çalışıyor olduğu kabul edildi. “İspanyol yargısının sert tavrının Katalan eylemcilerin toplumsal ve ekonomik varlığını ortadan kaldırmayı hedeflediği açık.”
Alman hükümeti, göreve gelmesinden sadece on gün sonra, Puigdemont’u gözaltına alarak bu antidemokratik politikaya tam destek veriyor. Katalan politikacının gözaltına alınmasının en üst siyasi düzeyde onay olmaksızın gerçekleşebilmesi hayal edilemez. Geçtiğimiz Ekim ayında, İspanyol hükümeti Katalan bağımsızlık referandumunu acımasız şiddetle bastırdığında, Alman hükümeti Madrid’in adımlarını tamamen desteklemişti.
Focus dergisinin bildirdiği gibi, İspanyol istihbaratı Puigdemont’u sürekli gözetim altında tutuyordu. Onlar, Almanya İçişleri Bakanlığı’nın doğrudan denetimi altında olan Federal Suç Bürosu’nu bilgilendirdiler. Finlandiya’da bir konferansa katılan ve arabayla İsveç ve Danimarka üzerinden Belçika’ya geri dönüş yolunda olan Puigdemont, Alman sınırlarına girmesinden kısa süre sonra federal polis tarafından gözaltına alındı.
Almanya’daki büyük koalisyon, İspanyol hükümetini, tüm toplumsal ve siyasi muhalefeti bastırma hedefiyle tamamen hemfikir olduğu için desteklemektedir. Polisin kuvvetlendirilmesi, istihbarat kurumlarının genişletilmesi ve Avrupa’nın ağır silahlı bir kaleye dönüştürülmesi, Almanya’daki Sosyal Demokratlar ile muhafazakar partiler arasındaki koalisyon anlaşmasının önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.
Devletin baskı aygıtının bu şekilde kuvvetlendirilmesi, yalnızca Madrid ile anlaşmazlıklarına karşın bütünüyle burjuva bir program ileri süren Katalan ayrılıkçıları gibi hareketlere yönelik değildir. Bu adımların başlıca hedefi işçi sınıfıdır. Puigdemont’un gözaltına alınması, Avrupa genelinde ve Amerika Birleşik Devletleri’nde giderek artan toplumsal çatışmalar ve sınıf mücadeleleri bağlamında gerçekleşmektedir.
İki hafta önce, Barselona’da, 45.000 kişi Katalan bağımsızlığı lehine gösteri yaptı ve Pazar akşamı, Puigdemont’un gözaltına alınmasını protesto etmek için 55.000 kişi sokaklara döküldü. Fransa’da, demiryolu işçileri ve kamu çalışanları Devlet Başkanı Emmanuel Macron’un emek piyasası reformlarına karşı grev yapıyor. Almanya’da, sanayideki grevlerin ardından, şimdi on binlerce kamu çalışanı uyarı grevlerine katılıyor. ABD’de, bu hafta sonu, Vietnam savaşından beri en büyük öğrenci gösterileri düzenlendi. ABD ile gelişen bir ticaret savaşı, artan savaş tehlikesi ve bununla bağlantılı askeri takviye koşullarında, bu çatışmalar yoğunlaşacaktır.
Alman hüklümetinin, kökleri İspanya’yı 1936’dan 1975’e kadar yönetmiş olan Franco diktatörlüğüne dayanan Mariano Rajoy’un Halk Partisi (PP) hükümetine tam destek vermesinin nedeni budur. Avrupa’nın dört bir yanındaki aşırı sağcı hükümetler, geçmişte olduğu gibi, tüm muhalefet biçimlerini acımasızca bastırmak için teröre dayanan polis devletleri inşa etmeye çalışıyorlar.
Azınlık hükümeti her taraftan gelen basınçla karşı karşıya olan Rajoy, geçtiğimiz Ekim ayında, nefret edilen Sivil Muhafızlar’dan on binlerce polisi seçmenlere baskı uygulamaları için Katalonya’ya göndermişti. Rajoy, ayrılıkçıların Madrid tarafından dayatılan yeni seçimleri kazanmasının ardından, yeni bir bölgesel yönetim başkanının seçilmesini engellemek amacıyla, olası adayların birbiri ardında tutuklanması talimatı verdi.
Bu baskı, Berlin’in tam desteğine sahiptir; çünkü egemen sınıf gerici politikalarına yönelik tüm toplumsal ve siyasi muhalefeti bastırmak istemektedir. Puigdemont’un gözaltına alınması, Almanya’da ve Avrupa genelinde polis devleti önlemlerinin uygulanmasıyla doğrudan bağlantılıdır.
SGP, Carles Puigdemont’un derhal serbest bırakılması talebini yineler ve işçileri, gençleri ve ciddi aydınları otoriter bir rejim kurulmasına karşı cesurca direnmeye çağırır.
26 Mart 2018