Rusya ve Türkiye Suriye’de ateşkese arabuluculuk yaptı

Rusya ve Türkiye hükümetlerinin arabuluculuk yaptığı bir ateşkes, Suriye ordusunun, “Suriye Arap Cumhuriyeti’nin tüm toprakları genelinde geniş kapsamlı bir ateşkes ilan etmiş” olduğunu duyurmasıyla birlikte, 30 Aralık Cuma gününün başında yürürlüğe girdi.

Ateşkes anlaşması, Suriye ordusunun ve müttefik milislerin, eskiden El Nusra Cephesi olarak bilinen El Kaide’nin Suriye kolunun önderlik ettiği milisleri son kent kaleleri olan kentin doğu bölümünden yoksun bırakacak şekilde, Halep’in tümü üzerinde kontrolünü yeniden kurmasından sadece bir hafta sonra geldi.

Halep’in geri alınması, rejim değişikliğini hedefleyen yaklaşık altı yıllık savaşta vekil güçleri olarak işlev gören İslamcı milisleri organize eden, silahlandıran ve destekleyen Amerika Birleşik Devletleri ve bölgesel müttefikleri için stratejik bir yenilgiydi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, anlaşmayı, Perşembe günü, Rusya dışişleri ve savunma bakanlarının bir toplantısında duyurdu. Putin, üç belgenin, Devlet Başkanı Beşar Esad hükümeti ve yedi silahlı muhalefet grubu tarafından kabul edilmiş olduğunu söyledi. Birincisi, düşmanlıkların durdurulması için bir anlaşma idi; ikincisi, ateşkesi izleme ve uygulama araçlarının geliştirilmesine ve üçüncüsü, yeni yılda, Kazakistan’da düzenlenecek olan barış görüşmelerine hazırlanmaya ilişkindi.

Anlaşma Suriye’nin kimi bölgelerinde ateşin kesilmesine yol açabilecek olsa da, bunun, yüz binlerce yaşama mal olan ve ülke nüfusunun yarısını, yaklaşık 11 milyon insanı evlerini terk etmeye zorlayan şiddetin tamamen durmasına işaret etmesi oldukça zor.

Washington ile Moskova’nın arabulucu olduğu önceki sonuçsuz ateşkes anlaşmaları gibi, son anlaşma da, IŞİD ve Fetih El Şam Cephesi (El Kaide’nin Suriye kolu eski El Nusra Cephesi) dahil, Birleşmiş Milletler’in “terörist” olarak sınıflandırdığı örgütleri dışlıyor. Bu iki grup, Fetih El Şam’ın CIA, Suudi Arabistan ve diğer Körfez petrol monarşileri tarafından desteklenen zayıf sözde “ılımlı asiler” ile yakın işbirliği içinde savaşıyor olmasıyla birlikte, Esad hükümetine karşı savaştaki en aktif savaş güçleri olmuştur.

Bu, savaşın, yalnızca Suriye hükümetinin değil, ama aynı zamanda hem ABD destekli Kürt savaşçıların hem de Türkiye’nin ve destek verdiği milislerin kuşatması altında bulunan IŞİD’in kontrol ettiği alanlarda kesinlikle devam edeceği anlamına geliyor.

Kürt milis gücü Halk Savunma Birlikleri (YPG), görünüşe göre anlaşmaların bir parçası değil. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Perşembe günü, Ankara’nın YPG’yi bir “terörist” örgüt olarak sınıflandırması konusunda bir mutabakat olmadığını kabul etti. Bununla birlikte, Çavuşoğlu, Kürt grubunun ve onun siyasi kolu Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) Astana’daki barış görüşmelerinden dışlanacağı konusunda ısrar etti. Ankara, PYD/YPG’yi, karşısında uzun süreli bir kontrgerilla harekatı yürüttüğü Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) bir uzantısı olarak kabul ediyor.

YPG’nin statüsü, Washington ile Ankara arasındaki önemli bir sürtüşme konusu. Pentagon, Türkiye hükümeti YPG’nin kendi sınırında fiili bir Kürt devleti biçiminde kontrolünü sağlamlaştırmasını önlemek için askeri harekat gerçekleştireceğini açıklarken bile, YPG’ye silah ve yardım akıttı ve örgütü desteklemek için ABD özel operasyon askerlerini konuşlandırdı.

Ateşkesin Kürt grupları zararına yapılmış olma olasılığının, Doğan Haber Ajansı’nın, Rus savaş uçaklarının Suriye kasabası El Bab çevresindeki IŞİD mevzilerine karşı ilk kez hava saldırıları gerçekleştirmiş olduğu haberiyle birlikte, mümkün olduğu ortaya çıktı. Türk Silahlı Kuvvetleri, Kürt milislerin kasabayı almasını ve dolayısıyla, Kürtlerin kontrolündeki iki ayrı bölgeyi birleştirme hedeflerini önlemeyi amaçlayan bir saldırı yürütüyor.

Türkiye ile Rusya arasındaki yakınlaşma, bu yılın başlarında başlamıştı. Bu, Türk savaş uçaklarının Kasım 2015’te, NATO üyesi bir devlet ile Rusya arasında bir savaş hayaletini gündeme getirecek şekilde, Suriye-Türkiye sınırında hava saldırıları gerçekleştiren bir Rus jetini vurup düşürmesinin ardından ilişkilerin keskin bir şekilde kötüleşmesinin ardından gelmişti. İlişkiler, Türk yetkililerin Washington’ı sorumlu tuttuğu geçtiğimiz Temmuz ayındaki başarısız askeri darbeden sonra daha da yakınlaştı.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Perşembe günü, 60.000 savaşçıyı içeren yedi ayrı “asi” grubunun ateşkes anlaşmasını imzalamış olduğunu söyledi. Bununla birlikte, aynı gün ilerleyen saatlerde, bu gruplardan biri, El Kaide ile yakın bir işbirliği içinde olmuş olan Ahrur El Şam, belirsiz koşullar saptayan anlaşmayı kabul etmiş olduğunu reddetti.

El Kaide’nin Suriye kolunun ateşkesten dışlanması da, ateşkesin geleceği konusunda ciddi sorunları gündeme getiriyor. Ona yönelik hava saldırıları, büyük ihtimalle, onunla müttefik olan ve yan yana savaşan sözde “ılımlılar”ı da etkileyecek. Bu, Moskova ile Washington arasındaki önceki ateşkes anlaşmalarında da süregiden bir anlaşmazlık konusuydu. Rusya ABD’nin “ılımlılar”ını El Nusra’dan ayırma sözünü yerine getirmesini talep ederken, ABD Dışişleri Bakanlığı, bunun, ABD destekli grupların El Kaide şubesi ile “iç içe geçmiş” olduğu için neredeyse imkansız olduğunu iddia ediyordu.

Perşembe günü, Suriye hükümeti, ateşkes anlaşmasının, IŞİD’i, El Nusra Cephesi’ni ve “onlarla bağlantılı grupları” dışladığını açıkladı. Şam, ayrıca, anlaşmayı imzalamış olan grupların, kendilerini bu iki İslamcı gruptan ayırma yükümlülüğünü vurguladı.

Bu arada, Çavuşoğlu, hükümetinin, herhangi bir barış görüşmesinde Esad hükümetinin temsilcileriyle pazarlık yapmayı kabul etmeyeceğini ve Rusya’yla, gelecekteki Suriye devlet başkanını “şimdilik konu dışında tutma” yönünde bir anlaşmaya varmış olduğunu söyledi. Daha önce, Ankara, herhangi bir anlaşmanın, Esad’ın Suriye devlet başkanlığından alınmasını içermesi gerektiğinde ısrar ediyordu.

Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim ise, devlet haber ajansı Sana’ya, Şam Moskova’yı ateşkesin bir garantörü olarak kabul etmiş olsa da, Ankara’nın İslamcı milislere desteği nedeniyle “Türklerin rolüne güvenmiyoruz” diye konuştu.

ABD Dışişleri Bakanlığından bir yetkili, Perşembe günü, ateşkesi, “olumlu bir gelişme” olarak tanımladı, ancak Washington’ın (Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un Trump yönetiminin katılabileceğini belirttiği) anlaşmadan dışlanması, açık bir biçimde, ABD’nin Suriye’de rejim değişikliği politikasının başarısızlığını ve tüm bölge üzerinde egemenlik kurma yöneliminde bir tersine dönüşü yansıtıyor.

ABD egemen çevreleri, Ocak’ta yönetimin değişmesinden sonra bile, ABD militarizminin Ortadoğu’daki yeni bir yükselişinin temellerini atacak şekilde, Suriye’yi kimin kaybettiği üzerine karşılıklı suçlamalarla gerilmeye devam edecek.

30 Aralık 2016

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir