ABD Kongresi Suriye’ye savaş konusunu oylamak üzere bu hafta toplanır ve BM denetçileri Guta’daki iddia edilen zehirli gaz saldırısı üzerine raporunu hazırlarken, ABD yönetimi ve medya, savaşı arzulayan hummalı bir propaganda saldırısı hazırlıyor. Bu saldırının amacı, Suriye’ye yönelik saldırıya ezici çoğunlukla karşı çıkan kamuoyunu sindirmek ve halkı kapsamlı bir Ortadoğu çatışmasına zorlamaktır.
Beyaz Saray Özel Kalem Müdürü Denis McDonough, haftasonu, “Biz önümüze, bu hafta, halkın olayın unsurlarını anlamasını garantileme hedefini koyduk. Benim konuştuğum hiç kimse istihbarattan kuşku duymuyor. Asıl suçlamanın doğruluğunu gerçekten tartışmıyoruz.” diyerek, Obama yönetiminin planlarını sergiledi.
Onlar, “asıl suçlama”yı (21 Ağustos’ta yüzlerce insanın öldüğü kimyasal saldırıyı Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın gerçekleştirdiğini) tartışamazlar; çünkü bu, onların inandırıcı hiçbir kanıta sahip olmadıkları bir uydurmadır.
Bu bir sürü yalana ve MCDonough’nun “olayın unsurları” dediği kanıtlanmamış iddialara, Beyaz Saray’daki küçük bir hizbin ve istihbarat ajanlarının dışında neredeyse hiçkimse inanmıyor. Dünyanın Irak’ta, kitlesel imha silahlarına ilişkin yalanlar üzerine kurulu bir savaşa sürüklenmesinden 10 yıl sonra, hem Amerika’da hem de Avrupa’da, halkların ezici çoğunluğu Ortadoğu’daki bir diğer saldırı savaşına karşı çıkmaktadır.
Britanya Parlamentosu bile, Guta’daki saldırıyı Esad’a bağlı güçlerin gerçekleştirdiği konusunda “yüzde 100 kesinlik” olmadığını kabul etmeye mecbur kalan Başbakan David Cameron’un savaş yanlısı mektubunun olgusal temellere sahip olmadığı ortaya çıktığında, 29 Ağustos’ta savaşa karşı oy kullanmak zorunda kaldı.
Ama Obama yönetimi, olguları, kamuoyunu, uluslararası ve ulusal hukuku ya da yolaçacağı can ve mal kaybını göz önünde bulundurmaksızın, kendi savaşını (savaş, yağma ve jeo-stratejik amaçlar uğruna bir savaş) yapmaya kararlı.
Bu yüzden, önümüzdeki günlerde, Obama yönetiminin üst düzey yetkilileri ve onun düşüncelerini yansıtan medya için, söylenecek hiçbir yalan aşırı ve ortaya atılacak hiçbir iddia mantıksız olmayacak, hiçbir çelişki göze batmayacaktır.
Yalnızca Suriye’ye değil ama potansiyel olarak onun İran, Hizbullah ve Rusya gibi müttefiklerine karşı açık uçlu bir askeri saldırıya izin veren yasa tasarılarını çıkarmak için Senato’da ve Temsilciler Meclisi’nde yeterli sayıda oy elde etmek için baskı uygulanacaktır. Bu, Amerikan halkına, “sınırlı”, “orantılı” ve “hedefleri belirli” bir saldırı gibi anlatılacak.
“Kararsız” yasa koyucular, hükümetin güçlü görüşüne ikna olduklarını açıklayacaklar. Bu arada, yönetim ve medya, Kongre askeri harekata izin vermese bile, halkı savaşa şartlandırmaya çalışacak.
Arka planda, BM denetçileri ve yetkilileri, raporlarının ABD’nin savaş propagandasına bahane sağlamasını garantiye almak için tehditlere ve mali şantajlara maruz kalacaklar.
Pazar günü, Beyaz Saray Özel Kalem Müdürü Denis McDonough, NBC’nin “Basınla Görüşme” adlı programında, “sağduyu testi”nin Esad’ın Guta saldırısından sorumlu olduğunu ortaya koyduğunu anlattı. Yani, hükümetin görüşü olgulara ve kanıtlara değil ama tehditlerle ve zorbalıkla desteklenmiş yavan iddialara dayanmaktadır.
Gerçekte, “sağduyu”, Guta’yı gaza boğanın Esad değil ama CIA destekli muhalefet olduğunu öne sürmektedir. Savaş alanında galip gelen Esad güçlerinin, kendilerine karşı bir ABD saldırısına bahane sunacak olan bir gaz saldırısından hiçbir kazancı yoktu. Bu saldırıdan yarar sağlamış olan, El Kaide bağlantılı İslamcı mezhepçi katillerin egemen olduğu muhalefet oldu.
Muhalefet, daha önce zehirli gaz kullanmıştı. Washington, Mayıs ayında Han El Esad’ın gaza boğulduğu son büyük kimyasal silah saldırısına ilişkin BM raporunun yayımlanmasını yasakladı. BM görevlisi Carla Del Ponte, o zaman, BM denetçilerinin muhalefetin sorumlu olduğu sonucuna vardığını doğrulamıştı. New York Times, Irak’ta ve Libya’da yapmış olduğu gibi, canice bir savaş için, okurlarını propagandaya boğuyor. O, Pazar günü, ön sayfasında, aynı on yıl önce Irak’ın kitlesel imha silahlarına ilişkin CIA yalanları için bir kanal işlevini görürken yaptığı gibi, Suriye’nin kimyasal silah cephaneliğini ürkütücü bir şekilde anlatan bir başyazı yayımladı.
O, önümüzdeki hummalı propaganda faaliyetinde şöyle söz etti: “Savunucular basit bir mesaj taşıyacak… Suriye, İran için bir vekildir ve Sayın Obama’nın Esad tarafından kimyasal silah kullanılmasına ilişkin ‘kırmızı çizgi’sinin yerine getirilememesi, Tahran’da, onun İran yönetiminin nükleer silah üretimine karşı kırmızı çizgisini de uygulamayacağının işareti olarak yorumlanacaktır.”
Bu, o zamanlar nükleer bir “mantar bulut”u önlemenin tek yolu olarak sunulan Irak’a karşı savaşı haklı göstermek için kullanılmış olan nükleer umacının yeni bir versiyonudur.
New York Times’ın, Tibet’ten Darfur’a kadar her zaman CIA için kurtarılacak birilerini bulan “insancıl” yazarı Nicholas Kristof, Pazar günü, savaş karşıtlarını çocukların öldürülmesine ilgisizlikle karalayan bir makale yazdı. Suriye ile savaşı “kötünün iyisi seçenek” olarak öne süren Kristof şunu yazdı: “Ders kitapları ölü çocukları kapsadığında ve uluslararası kurallar cezadan muaf şekilde çiğnendiğinde, neslimiz bizim bu katliam sırasında pasifliğe gömülürken gurur duymuş olmamıza şaşıracaklar mı?”
Hayır, Bay Kristof, onlar, Amerikan şirket basınının sizin gibi önde gelen kişilerinin, Suriye’de ve ötesinde yalanlar üzerine kurulu, El Kaide’nin ölüm çeteleri ile ittifak halinde, yüz binlerce insanın yaşamına mal olan canice bir ABD savaşının propagandasını yaptığınız sonucuna varacaklar. Onlar, Esad rejimini devirme işinin ABD emperyalizmine ve aşırı sağcı İslamcı teröristlere değil Suriye işçi sınıfına düştüğü sonucuna varacaklar.
Kristof’un meslektaşı, müthiş Thomas Friedman, “Saddam’dan Jefferson’a giden” yol adını koyduğu Suriye’ye yönelik bir saldırıyı, Ortadoğu demokrasisi uğruna mücadelenin bir parçası olarak övdü. O, coşkuyla, Suriye ve Irak, yerlerini, “kendi kendini yöneten, büyük ölçüde homojen etnik ve dinsel birimler”e bırakacak ve “Bu birimler, eğer şanslıysak, Lübnan’da 14 yıllık iç savaşın ardından gerçekleştiği gibi, bir geçici anlaşmaya ulaşacaklar” diye yazdı.
Önde gelen bir köşe yazarının, Suriye’deki mezhepsel iç savaşı -hele de o Irak’taki ABD işgali sırasında bir milyonun üzerinde yaşama mal olduktan sonra- “demokrasi” mücadelesinin bir parçası olarak övmesi, bütün Amerikan egemen seçkinlerinin yozlaşmışlığını kanıtlamaktadır.
Geniş kitleleri savaşa karşı harekete geçirmek, örgütlemek ve birleştirmek gerekiyor. Ülkenin her yerinde, işyerlerinde, okullarda ve mahallelerde toplantılar, gösteriler ve tartışmalar düzenlenmeli. Savaşa muhalefetim merkezi işçi sınıfıdır. Savaşa karşı mücadeleyi toplumsal şartlara ve demokratik haklara karşı muhalefetle bağlantılandırarak savaş yönelimine son vermek için öne çıkabilecek olan ve bunu yapması gereken toplumsal güç odur.
Bu hareketin, açık bir siyasi programla donanması gerekiyor. Savaş karşıtı muhalefeti Kongre’ye yönelik protestolara ve Demokratlar üzerinde baskı yapmaya yönlendirilmesi yönündeki her girişim reddedilmelidir.Emperyalist savaşa karşı mücadele, savaşın, yoksulluğun ve baskının kaynağı olan kapitalizme karşı mücadeleden ayrılamaz. İşçi sınıfı ve gençlik, sosyalist ve devrimci bir program temelinde bağımsız şekilde seferber olmalıdır.