Musul ve emperyalist “insan hakları”

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Çarşamba günü, bir kez daha, Suriye’yi ve Rusya’yı savaştan harap olmuş Halep’teki sivillerin durumu konusunda kınamak için toplandı.

Rusya tarafından desteklenen Suriye hükümet güçlerinin geçtiğimiz hafta başlattığı bir saldırıda, Halep’in El Kaide bağlantılı ve diğer İslamcı milislerin 2011’de Devlet Başkanı Beşar Esad rejimine karşı bir iç savaş başlatmalarından bu yana ellerinde tuttukları kesimlerinin yüzde 40’ı geri alındı. Suriye hükümeti yetkilileri, Halep’in tamamını yılsonuna kadar geri alacaklarını ileri sürüyor.

Güvenlik Konseyi’ne seslenenler arasında, ABD’nin BM’deki temsilcisi Samantha Power da vardı. Power, Esad’a karşı savaş başlatmak için İslamcı milisler ile etkin bir şekilde dolaplar çevirmiş olan Obama yönetiminin temsilcisi olarak konuştu. Washington, “asiler”i toplamak, finanse etmek ve silahlandırmak için, hem Türkiye, Suudi Arabistan ve Körfez monarşileriyle hem de Avrupalı güçlerle birlikte çalışmıştır. O, İslamcıları, emperyalizm yanlısı bir rejim değişikliği operasyonundaki vekilleri olarak kullandı. Sonuç, 400.000’den fazla ölü, 10 milyondan fazla insanın yerinden edilmesi ve Suriye’nin büyük kısmının yıkımı oldu.

Power, Washington, milis vekillerinin büyük kısmının, Esad rejimini devirme çabalarının genel başarısızlığına işaret edecek şekilde, önümüzdeki haftalarda yok edilebileceği olasılığına kafa yorarken konuştu. O, acil bir ateşkes ve “uluslararası insani hukuka uyma” çağrısında bulundu.

Power, duygusal bir şekilde şunları söyledi: “Konsey üyelerinden ve tüm dünya yurttaşlarından, kendilerini günlük işlerine ara verip doğu Halep’ten gelen görüntülere bakmaya zorlamalarını rica ediyorum. Can çekişen çocuklarını özenle kucaklayan anne-babalar; çok geçmeden onların cansız bedenlerinin yanında yerde yatacak olan bavullarını taşırken kurşun yağmuruna tutulan siviller…”

Rusya destekli Suriye hükümetinin Halep’teki saldırısı, hiç tartışmasız, gaddar ve acımasızdır. Bununla birlikte, 25 yılı aşkın süredir Ortadoğu’nun büyük kısmını yakıp yıkan ABD emperyalizminin kaygı açıklamaları, hiçbir siyasi ya da ahlaki değere sahip değildir. Power’ın söylemi ve ABD’nin Fransa, Britanya, İspanya ve Yeni Zelanda gibi müttefiklerinin Güvenlik Konseyi’ndeki benzer açıklamaları, Irak’ta ABD önderliğinde devam eden Musul’a yönelik saldırının karakteri göz önünde bulundurulduğunda, daha da anlamsızdır.

ABD ve müttefikleri, Halep’in 600 kilometre doğusunda, Irak hükümetinin, Washington’ın Suriye’deki entrikaları aracılığıyla desteklenmiş ve 2014’te Irak’a geçip Musul’u ele geçirmiş olan IŞİD’e yönelik bir saldırısına yardım ediyorlar. Bağdat’taki ABD destekli yönetim, kentin, Irak ordusu birlikleri, Kürt güçleri ve çeşitli Şii milis güçleri tarafından tümüyle kuşatılmış olduğunu iddia ediyor.

Associated Press’in bir haberinde yinelenen, ABD önderliğindeki güçlerin “sivilleri korumak için ezici güç kullanmaktan kaçındığı” yönündeki bir iddia, kaba propagandadır. Irak ordusu, herhangi bir pazarlık olasılığını etkin bir şekilde dışlayan IŞİD savaşçılarının “ölümüne savaşma” niyetinde olduğunu ileri sürdü. Bir ABD, Britanya, Fransa, Avustralya, Kanada ve Ürdün uçakları “koalisyonu”, IŞİD mevzileri olduğundan kuşkulanılan yerleri bombalarken, kentte kapana kısılmış 1,6 milyon kadar sivile evlerinde kalmaları talimatı veren bildiriler atıldı. Yardım kuruluşu REACH’in insani duruma ilişkin 24 Kasım tarihli bir genel değerlendirmesi, ailelerin hava saldırısı korkusundan dolayı apartmanların alt katlarına doluştuklarını bildirdi.

Çoğu durumda Amerikalı personellerin eşlik ettiği Irak özel kuvvet birlikleri, mahalleleri blok blok temizleyerek kentin doğusundaki varoşlarda ilerliyorlar. Onların kullandıkları taktikler basit ve kaba; dahası, sivillere evlerinde kalmaları yönünde verilen talimatlar dikkate alındığında, öldürücü. Onlar, IŞİD’in elinde olduğundan ya da patlayıcılı bubi tuzağı bulunduğundan şüphelenilen her binayı imha etmek üzere hava saldırılarılarını, topları ya da tankları yardıma çağırıyorlar. Sivil kayıplar, IŞİD’in insanları “canlı kalkan” olarak kullandığını iddia ederek, peşinen gerekçelendirilmiş durumda.

IŞİD, hükümet yanlısı güçlerden ve Kürt birliklerinden 3.700’den fazla askeri öldürdüğünü iddia ederken, Irak ordusu, bu hafta 1.000 IŞİD savaşçısını öldürmüş olmakla övündü. Her iki taraftan da hiçbir güvenilir kişi, sivil ölü sayısına ilişkin bilgi vermiyor ancak haberler, rakamın yüksek olduğu izlenimi veriyor. Musul’dan yaklaşık 80 kilometre uzakta bulunan Batı Erbil Hastanesi, her gün, 150 askeri ve sivil ölü ve yaralı alıyor. Hastaneye ulaşabilen siviller, yalnızca, hükümet güçleri tarafından ele geçirilmiş alanlarda bulunanlar. Şimdiye kadar yalnızca 70.000 insan kaçmayı başarabilmiş durumda.

Geçmişi 4.000 yıl geriye uzanan bir kent olan Musul, “kurtarılmak” için, kelimenin tam anlamıyla yerle bir ediliyor. Bu haftaki bombardımanda, 650.000 dolayında insanın suyu kesecek şekilde, doğu mahallelerindeki büyük bir içme suyu boru hattı imha edildi. Elektrik, zaten büyük ölçüde kesik. Haberlere göre, arz giderek azaldığı için, gıda fiyatları iki katına çıkmış durumda. Kentin sağlık sistemi kullanılamaz halde. Üniversite ve çok sayıda başka kamu binası enkaz haline getirildi. Çarşamba günü, koalisyon uçakları, kentin doğusundaki halkın gıda ve diğer temel mallara yeniden ulaşma olasılığını daha da azaltacak şekilde, Musul’un batı ve doğu bölgelerini birbirine bağlayan Dicle Nehri üzerindeki dört büyük köprüyü bombaladı ve “kullanılamaz hale” getirdi.

Musul kuşatmasının, eğer aylarca değilse, haftalarca sürmesi öngörülüyor. Kış ve dondurucu soğuklar başlarken, açıkta kalma, açlık ve hastalık, çocuklar, sakatlar ve yaşlılar arasında, muhtemelen bombardımandan daha çok can alacak.

Obama yönetimi, bu hafta, Musul’da ateşkes veya “uluslararası insani hukuka uyma” talebinde bulunmadı. Emperyalist güçlerin savaş suçlarına yönelik tavrı, bundan yararlanıp yararlanmadıklarına göre belirlenmektedir. Halep’te, ABD’nin ve Avrupalı güçlerin çıkarları köstekleniyor; bu yüzden, orada kınama ve eylem çağrıları yapılıyor. Musul’da ABD’nin çıkarları ilerletiliyor; bu yüzden, sivil ölümleri önemsiz gibi gösteriliyor ya da peşinen inkar ediliyor.

Emperyalizmin ve kapitalist egemen seçkinlerin temsilcileri ne zaman “insan hakları”ndan söz etseler, işçi sınıfının bağımsız bakış açısı aşağılama ve düşmanlık olmalıdır. Emperyalist savaş suçlarına ve yeni-sömürgeci entrikalara son vermenin tek yolu, bizzat kapitalizme son vermektir.

02 Aralık 2016

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir