DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası’yla MESS arasında süren metal grup TİS (toplu iş sözleşmesi) görüşmelerinden grev kararı çıktı. Metal işkolunda en son grev kararı 1990 yılının Aralık ayında alınmıştı. Bu durum metal işkolunda 21 yıl sonra bir “ilk adım” olma özelliğine sahip. 9-15 Şubat tarihleri arasında Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu 33 fabrikaya grev kararları asıldı.
MESS, Birleşik Metal-İş’in grev kararına karşı 12 Eylül Askeri Diktatörlüğünün bir ürünü olan “Lokavt” ve “Yüksek Hakem Kurulu” gibi iş kanunlarını devreye sokmaya çalışıyor. 2822 Sayılı “Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasası”na göre lokavt, greve çıkan işçilerin iş sözleşmelerinin askıya alınması anlamına geliyor. “Yüksek Hakem Kurulu” ise mevcut hükümetlere grevleri yasaklama yetkisi veriyor. MESS bu yolla grev kararını etkisizleştirilmeyi hedefliyor.
Ayrıca, greve çıkmaya hazırlanan fabrikaların önemli bir bölümünde patronların işçilere yönelik tehditleri artıyor. Tehditlerin sökmediğini gören patronlar, bir yandan yıllardır yapılmayan iyileştirmeleri gündeme getirerek ve her ay fazladan yarım altın dağıtmak gibi rüşvetlerle de işçilerin grev iradesini parçalamaya çalışıyor.
MESS 22 Şubat tarihinde yaptığı yönetim kurulu toplantısında, Birleşik Metal-İş’in grev kararı ilan ettiği 28 işyeri için lokavt kararı aldı ve işyerlerinde bu kararı ilan etti. 28 fabrikadan 26’sında yapılan grev oylamaları sonucunda, grev kararının uygulanacağı fabrikalar şunlar: Demisaş, Süsler Doruk (Eskişehir Şube), Kroman Çelik, Sarkuysan, Çayırova Boru, Yücel Boru, Areva,Arfesan, Bosal Mimaysan, Poly Metal (Gebze Şube) Bekaert, Standart Depo (Kocaeli Şube), Aksan Metal, Remas (İstanbul 1 No’lu Şube), Çimsataş (Anadolu Şube), RSA, Paksan Makine (İstanbul 2 No’lu Şube), Prysmian, SCM (Bursa Şube). Başöz Enerji (Anadolu Şube) ve ABB Elektrik (İstanbul 1 No’lu Şube) fabrikalarındaki grev oylamalarının ise önümüzdeki günlerde yapılması bekleniyor. MESS’ ten istifa eden Çemaş Döküm (Anadolu Şube) fabrikasında ise grev uygulama kararı alınmadı. Grev oylamalarında greve “hayır” oylarının baskın çıktığı Makine Takım, Akkardan (Gebze Şube), Isuzu, Anadolu Motor (İstanbul 1 No’lu Şube), Şenkaya (İzmir Şube), Çimtaş (Bursa Şube) fabrikaları hakkındaki kararı ise Yüksek Hakem Kurul verecek. Yüksek Hakem Kurulu’nun bu fabrikalar için vereceği kararın, geçmişte gangster sendika Türk-Metal ile MESS arasında imzalanan toplu iş sözleşmesinin aynısı olacağı kesin gözüküyor. Sonuç olarak, 6 fabrikada “hayır” oyu çıkarırken, 19 fabrikada ise işçiler greve “evet” dediler.
Grevin başarısı tabanın iradesine bağlı
Birleşik Metal-İş Eskişehir Şube Başkanı Bayram Kavak sürece ilişkin şunları söylüyor: “Bu süreçte farklı bir işçi yapısıyla karşı karşıyayız bunu belirteyim. Her zaman ‘benim derdim var, borcum var, greve gidemem’ diyen işçi, bu yıl ‘evet benim derdim var, borcum var, bu yüzden iyi bir toplu iş sözleşmesi ihtiyacım var.’ diyor. Biz de tabanın iradesine uyduk.”[1]. Görünen o ki, Birleşik Metal-İş’i 21 yıl aradan sonra grev kararı almak zorunda bırakan, sendikal bürokrasinin metal patronlarına karşı mücadele etme azmi değil; yaşam koşulları her geçen gün daha da kötüye giden işçilerin mücadele etme isteği. Bu yüzden, işçilerin tabandan gelen iradesine kayıtsız kalamayan sendikal bürokrasi, metal işkolunda grev kararı almak zorunda kalmış gözüküyor.
Her ne kadar, Kavak, yukarıda değindiğimiz röportajda “Grev kararı artık 33 fabrikada asılı bulunuyor. Artık geri dönüş yok.”[2] dese de, metal işkolunda alınan grev kararının başarıya ulaşması, sendika bürokratlarının MESS karşısındaki tutumundan çok, bu sektörde çalışan işçilerin sürece ne derece ağrılıklarını koyacağına bağlıdır. Başka bir deyişle, grev kararının başarıyla hayata geçirilmesinin tek garantisi, metal işçilerinin MESS karşısında net bir sınıf duruşu sergilemesinden geçiyor. Bu da ancak işçilerin hem sendikal bürokrasinin uzlaşmacı tutumuna hem de MESS patronlarının saldırılarına karşı bütünlüklü bir mücadele perspektifine sahip olması ile gerçekleştirilebilir.
Bu arada, grev nedeniyle tam zamanlı üretim yapan fabrikalar stok biriktirmeye çalışıyor, üretimin kaydırılacağı diğer işletmeler ve ülkeler gündeme alınıyor; fabrikalardan makineler kaçırılmaya çalışılıyor. Örneğin, işçilerin grev kararlılığından korkan Bosal patronu fabrikadaki makineleri kaçırmaya kalkıştı. Patronun bu girişimini haber alan işçiler, fabrika önüne gelerek makinelerin kaçırılmasını engelledi. Fabrika önünde toplanan işçiler, kaçırılan makineler gelmediği sürece çalışmayacaklarını ve fabrika içindeki makinelerin kaçırılmasına izin vermeyeceklerini fabrika yönetimine bildirdiler. İşçilerin kararlı duruşu karşısında patron, kaçırdığı makineleri geri getirmek zorunda kaldı. Bosal’da yaşanan deneyim, grev kararının başarıya ulaşmasının tek garantisinin işçilerin kendi öz gücü olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.
Metal işçisinin tutumu ne olmalı?
İşçi sınıfı, sermayenin fabrikadaki gardiyanı gibi çalışan sendika bürokratlarına karşı net bir mücadele perspektifi olmaksızın başarı elde edemez. İşçiler, sermaye sınıfına karşı verdikleri mücadeleyi, mevcut düzenle iç içe geçmiş olan sendika yönetimlerine karşı da yürütmek zorundadır. Sermayeye karşı mücadele, sendikal bürokrasiye karşı mücadeleden ayrı düşünülemez. Bugüne kadar yaşanan bütün deneyimlerde görüldüğü üzere, yalnızca böylesi bir perspektif temelinde hareket edecek olan işçiler, grev kararını başarıyla hayata geçirebilirler.
Bunun için de işçiler, mevcut sendikal önderlikleri aşan bir tarzda, fabrika ve işyeri komiteleri içinde örgütlenmeli, bu türden kitle örgütlenmeleri aracılığıyla grev süreci üzerindeki taban denetimlerini arttırmalıdırlar. Mücadele bayrağının toptan sendikal bürokrasiye teslim edilmesi durumunda, mücadelenin keskinleştiği bir anda patron-sendika işbirliğiyle grevin başarısız kılınacağı kesindir. Metal işçilerinin görmesi gereken en önemli gerçek budur.
Bizler Marksist devrimciler olarak, metal işçilerinin, sermayenin ve sendikal bürokrasinin her türlü ayak oyununa karşı uyanık olmasının ve fabrika ve işyeri komiteleri üzerine inşa edecekleri kendi öz örgütleri dışında hiçbir güce güvenmemesinin, grevin başarıya ulaşmasının tek yolu olduğunu söylemeyi bir görev biliyoruz.
Öte yandan, sermayenin en örgütlü kurumlarından biri olan MESS’e karşı verilecek bu mücadele, sadece metal işçilerinin mücadelesi değildir. Çünkü bu mücadeleden metal işçisi alnının akıyla çıkarsa, kazanan aynı zamanda ekmeği için direnen bütün işçiler olacaktır. Sonuç olarak, metal işçisinin grev iradesini kazanımla sonuçlandırabilmesi ancak işçi sınıfının taban iradesine ve öz örgütlenmesine dayalı bir mücadele perspektifiyle ve diğer sektörlerdeki emekçilerin dayanışmasıyla mümkün olacaktır.