Mecklenburg-Batı Pomeranya’daki eyalet seçimleri: Almanya’daki sağcı tehdit ve sosyalist bir parti ihtiyacı

Aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif (AfD), 4 Eylül Pazar günü yapılan Mecklenburg-Batı Pomeranya’daki eyalet seçimlerinde oyların beşte birinden fazlasını aldı. AfD, seçimleri, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in kendi seçim bölgesi olan kuzeydoğu eyaletinde Merkel’in partisi Hristiyan Demokrat Birlik’i (CDU) üçüncü sıraya iterek, Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) arkasından ikinci tamamladı.

Mecklenburg-Batı Pomeranya, kişi başına üretim açısından en yoksul Alman eyaleti. Buradaki seçim sonucu, AfD’nin sandalye kazandığı diğer dokuz eyalettekinden daha açık bir şekilde, bu sağcı ajitatörlere ve demagoglara neyin güç verdiğini göstermektedir. Bu, işsizliğe, yoksulluğa ve Sol Parti dahil düzen partilerinin kemer sıkma politikalarına yönelik halk öfkesi ve ilerici bir alternatifin yokluğudur.

Bu nüfusu seyrek eyalette sadece 11.000 sığınmacının yaşıyor olmasına ve yabancıların oranı yüzde 3’le çok düşük olmasına rağmen, bütün düzen partileri AfD ile yabancı düşmanı korku tellallığında yarışa girdi. SPD’li eyalet başbakanı Erwin Selle federal hükümetin sığınmacı politikasına sağdan saldırırken, CDU’nun baş adayı Lorenz Caffier burka yasağı kampanyası yürüttü.

Anketler işsizliğin seçmenlerin yüzde 38’i için en önemli sorun olduğunu göstermiş olmasına karşın, hiçbir parti buna ilgi göstermedi. Onların hiçbiri, yüz binlerce insanı etkileyen yakıcı toplumsal sorunların üzerine gidemez, çünkü bunların sorumlusu onlardır. Berlin Duvarı’nın 1989’da yıkılmasından bu yana, SPD, 22 yıldır; CDU 18 yıldır; Sol Parti ise 8 yıldır eyalet yönetiminde olmuştur.

Hemen hemen başka hiçbir Alman eyaletinde emekçiler, 1,6 milyonluk nüfusa sahip bu büyük çoğunluğu kırsalda olan eyalette yaşayanlar kadar sert bir muamele görmemiştir. Almanya’nın birleşmesinden bu yana geçen çeyrek yüzyılda, eyaletin batı kenti Schwerin ile doğuda Polonya sınırı arasında yaşayan insanlar, kapsamlı bir şekilde kandırılmış ve aldatılmıştır. Ardı ardına hükümetler, sosyal harcamalarda büyük kesintiler uygulamıştır.

AB desteklerinin turizm sektörünü canlandırmaya yardım ettiği ve yöre sakinlerinin düşük ücretlerle hizmetçi ya da mevsimlik işçi olarak çalıştırıldığı Baltık bölgesindeki dar bir kıyı şeridi dışında, Mecklenburg-Batı Pomeranya’nın geri kalanı, bir çölü andırmaktadır. Almanya’nın birleşmesinden bu yana, 300.000 dolayında sakini eyaleti terk etmiştir. Geri kalanlar, yaşlanan bir nüfusa sahip, ölmekte olan köyler ve kasabalardır.

Düzen partileri, kendi politikalarından ne kadar nefret edildiğini bildikleri için, büyüyen muhalefeti, AfD’nin değirmenine su taşıyacak şekilde, sağcı, milliyetçi kanallara akıtmaya çalıştılar. Bu aşırı sağcı grup bir yandan göçmen karşıtlığını arkasına alırken, aynı anda kendisini düzen karşıtı bir parti olarak pazarladı.

Gerçekte, sağın yükselişine yönelik kitlesel bir muhalefet söz konusudur. Bunun bir belirtisi, seçimden hemen önce internette dolaşan, “Jennifer Rostock” grubunun AfD karşıtı “Sadece en sersem danalar kendi kasaplarını seçti” şarkısıdır. Şarkı, “Sağcı terör ve başka şeyler için öcü gibi bir din, her şey 1933 gibi kokuyor” sözlerini içeriyor (Hitler, 1933’te Almanya başbakanı olmuştu). Şarkı, sadece bir haftada 13 milyon tıklama aldı. Bu, Mecklenburg-Batı Pomeranya’daki seçmenlerden on kat fazladır.

Ancak hiç kimse, bu muhalefete bir ses ve perspektif sağlamıyor. En zararlı rol, her tür toplumsal direnişi boğmakta ve işçi sınıfına yönelik her saldırıyı sahte sözler karışımıyla desteklemekte uzmanlaşan Sol Parti tarafından oynanmaktadır. Sol Parti, Pazar günü, kendi ektiğini biçti. Beş puandan fazla oy kaybederek, tüm partiler içinde en büyük düşüşü kayda geçirdi. Sol Parti, oyların yüzde 13’ü alarak, tarihinde eyaletteki en kötü sonucu elde etti.

Doğu Almanya’nın 1990’daki tasfiyesini örgütleyen ve daha sonra ismini Demokratik Sosyalizm Partisi (PDS) olarak değiştiren eski devlet partisi Sosyalist Birlik Partisi (SED), sosyal reformlar sözü vermişti. Parti, 1998 eyalet seçimlerinde yüzde 25 oy aldı ve Mecklenburg-Batı Pomeranya eyalet yönetimine SPD’nin küçük ortağı olarak girdi. Eski PDS’nin, bugün Sol Parti’nin eyalet lideri olan Helmut Holter, eyaletin başbakan yardımcısı ve çalışma bakanıydı.

Onların yönetiminde, sonuç, yıkıcıydı. Herhangi bir toplumsal ilerlemenin zerresi söz konusu olmadı. PDS’li bakan, girişimcilere ve patronlara yaltaklandı ve işçilere karşı burnu havada bir şekilde ve zorbaca davrandı. Holter’ın bakanlığı, devlete ait varlıkları ve belediye tesislerini elden çıkardı. O sıralarda, işçilerin öfkeli direnişine karşın, başka hiçbir eyalette bu kadar çok hastane özelleştirilmedi. Holter, kendi yönetiminin çalışmalarının en büyük başarısını, eyalet bütçesinin sağlamlaştırılması olarak tanımlamaktadır.

SPD-PDS saltanatının sekiz yılının sonunda, Mecklenburg-Batı Pomeranya, Almanya’nın tüm eyaletleri içinde en düşük ücretlere sahipti. Doğu’daki en yüksek oranla, işçilerin yüzde 41’i herhangi bir sözleşme olmaksızın çalışıyordu. Bunlara ek olarak, Mali Denetçiler Bölge Mahkemesi, Holter’in yönetimine karşı, onun denetimi altındaki makamlarda yolsuzluk ve insan kayırmaya ilişkin ciddi suçlamalar gündeme getirdi.

Sol Parti, AfD’nin yükselişinden iki açıdan sorumludur. İlk olarak, bu parti, yönetimde olduğu dönemlerde, bugün birçok aileyi umutsuzluğa sürükleyen sosyal sefaleti yaratmıştır. İkincisi, sol sözler örtüsü altına izlediği sağcı kapitalist politikalar, sağcı demagogların kendi çıkarına kullandığı siyasi hayal kırıklığını doğurmuştur.

AfD’nin daha fazla yükselmesini, yalnızca, işçi sınıfının siyasi gelişmelere bağımsız müdahalesi engelleyebilir. Bunun için, işçi sınıfının, savaşa karşı mücadele ile kapitalizme, yoksulluğa ve sefalete karşı mücadeleyi birleştiren bir partiye; sosyalist bir program savunan ve bütün işçilerin uluslararası dayanışması ve birliği uğruna mücadele eden bir partiye ihtiyacı var.

Partei für Soziale Gleichheit’ın (PSG – Sosyalist Eşitlik Partisi) Berlin eyalet seçimlerindeki kampanyasının önemi budur. PSG’nin baş adayı olarak, Berlin’de oy verme hakkına sahip tüm WSWS okurlarını 18 Eylül’de PSG’ye oy vermeye çağırıyorum. Seçim programımızı okuyun, kampanyamızı destekleyin ve Dördüncü Enternasyonal’in (DEUK) Almanya şubesi PSG’ye katılın.

7 Eylül 2016

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir