ABD Başkanı Barack Obama’nın Malezya Havayolları’nın MH17 sefer sayılı uçağının doğu Ukrayna’da trajik şekilde düşmesi konusunda Cuma günü söyledikleri, yanıtladıklarından çok daha fazla soruyu gündeme getirdi.
Obama, ABD yetkililerinin ve medyasının, Rusya’yı ve Rusya yanlısı ayrılıkçıları uçağı düşürmekle suçlayan ve ayrılıkçıların Batı destekli Kiev yönetimine teslim olmasını talep eden bıktırıcı propagandasını sürdürdü. Bununla birlikte, onun yorumları, bizzat bu propaganda kampanyasının herhangi bir maddi zemine dayanmadığının ve Washington’ı Rusya ile patlamaya hazır bir cepheleşmeye sürüklediğinin altını çiziyordu.
Obama şunları söyledi: “Şimdiye kadar bildiklerimiz bunlar. Kanıtlar, uçağın, Ukrayna içindeki Rusya destekli ayrılıkçıların denetimindeki bir bölgeden fırlatılan yerden havaya füze tarafından vurulduğunu gösteriyor. Biz, doğu Ukrayna’da ilk kez bir uçak vurulmadığını da biliyoruz. Geçtiğimiz haftalar içinde, Rusya destekli ayrılıkçılar bir Ukrayna kargo uçağını ve bir helikopteri düşürdüler; bir Ukrayna savaş uçağının vurularak düşürülmesinin de sorumluluğunu üstlendiler. Dahası, bu ayrılıkçıların Rusya’dan sürekli yardım aldığını da biliyoruz.”
Obama’nın yorumlarını bir kez daha okuyun. Onun sözlerinde, Rusya yanlısı güçlerin MH17’ye bir füze attığını kanıtlayan hiçbir şey göremeyeceksiniz. Ayrılıkçı asiler, alçaktan uçan bir Ukrayna askeri kargo uçağını taşınabilir uçaksavar füzeleriyle vurmuşlardı ama bu, onların, 10.826 metre yüksekte uçan bir jumbo jeti vurma niyetine ya da kapasitesine sahip oldukları anlamına gelmez (onlar, bu tür bir eylemin Washington’a güçlü bir propaganda silahı sunacağını biliyorlardı).
Obama’nın, füzenin ayrılıkçıların kontrolündeki bölgeden fırlatıldığı iddiası -ki buna ilişkin herhangi bir kanıt sunmuyor, doğu Ukrayna’daki kaotik durum karşısında hiçbir şey ifade etmemektedir. Kiev karşıtı ayrılıkçıların kalesi olan Donetsk kentinde, Kiev’e bağlı güçler havaalanını kontrolü altında tutuyor ve oradan sürekli olarak kenti bombalıyor. Gerçekte, MH17 iddialara göre Donetsk yakınlarında bir BUK füzesi tarafından vurulmadan kısa süre önce, Kiev yönetimi bölgedeki uçaksavar bataryalarını güçlendirmişti.
Obama, konuşmasını, dikkat çekici biçimde, yönetiminin, MH17’yi kimin ya da neden düşürmüş olduğunu bilmediğini kabul ederek sürdürüyor: “Bana göre, karadan havaya uçaksavar füzesini fırlatmış olabilecek kişilerin niyetinin ne olduğu konusunda bir tahmin yapmakiçin çok erken… Yani, hangi bireyin ya da bireyler grubunun saldırı emrini verdiği, onun nasıl gerçekleştiği; bunlar, sanırım toplayacağımız ek bilgilere bağlı olacak şeylerdir.”
Obama’nın açıklamasını bir kez daha okuyun. O, bütün koşullu açıklamaların ve dolambaçlı lafların ardında, saldırıyı kimin yaptığına ilişkin hiçbir şey söylemiyor. Obama’nın değerlendirmeleri, kısa süre önce, uçağın düşürülmesinden Rusya’nın sorumlu olduğuna ilişkin “güvenilir kanıtlar” olduğunu belirtmiş ve “Rusya bu savaşa son verebilir. Rusya bu savaşı sonlandırmalıdır.” diyen kendi BM Temsilcisi Samantha Power’ın açıklamalarıyla çelişmektedir.
Obama, MH17’nin düşmesinin tüm içeriği üzerine bir soru işareti koyacak şekilde devam ediyor: “Muhtemelen yanlış bilgilendirmelerin olacağını da belirtmek isterim. Bana göre, insanların, neyin olgulara dayalı, neyin yalnızca spekülasyon olduğunu incelemesi çok önemli.”
Obama’nın açıklamasından çıkan tablo dikkat çekici. Bizzat onun kabul ettiği üzere, ABD ile müttefikleri, Beyaz Saray’ın MH17’nin düşmesinden kimin sorumlu olduğunu bilmediği ve etkili siyasi güçlerin medyayı yanlış bilgilerle beslediğine inandığı koşullar altında, hızla Rusya ile askeri bir yüzleşmeye doğru gidiyorlar.
Kısa süre önce, CIA’nın Alman yetkililerini gizlice dinlemeden önce kendisini bilgilendirmediğini kabul etmiş olan Obama, öyle görünüyor ki, kendi hükümetinin ne yaptığını (en baştan beri sorumsuzca Rusya’yı suçlamak) anlamaya çalışıyor.
Uygun bir şekilde değerlendirildiğinde, MH17’ye füze fırlatılmasına ilişkin olası açıklamaların her biri, Batılı güçler ile Rusya arasında doğrudan bir çatışma riskine ilişkin son derece ciddi soruları ortaya atıyor.
MH17’yi düşüren BUK füzesi, pekala Kiev’e sadık güçler tarafından atılmış olabilir ama bu konuda ABD medyasında güçlü bir sessizlik söz konusu. Böylesi bir eylemin arkasındaki neden, bizzat ABD medyası tarafından gösteriliyor: Rusya’yı suçlamak, NATO’nun Ukrayna’ya müdahalesine yönelik kampanyayı arttırmak ve Washington’ın Rusya’ya kapsamlı yaptırımlar uygulanması konusunda isteksiz olan kimi Avrupalı müttefiklerini hizaya getirmek.
Uçağı Kiev yanlısı güçlerin düşürmüş olabileceği ihtimali ki bu son derece yüksek, CIA ajanları, Blackwater olarak bilinen ABD şirketinin paralı askerleri, Avrupalı istihbarat örgütleri ve Kiev’in silahlı kuvvetlerinin başını çeken faşist milisler arasındaki sıkı bağlantıları hesaba katmaktadır. O, MH17’nin yolcularının ve personelinin öldürülmesinde, Amerikan devletinin kimi kesimlerinin doğrudan suç ortaklığı olasılığını ortaya atıyor.
Rus medyasında yeralan ve MH17’nin rotasının, Dünya Kupası’ndan ve Brezilya’daki bir uluslararası zirveden dönen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in uçağının yolu ile kısa bir süre için çakıştığına ve Moskova’daki kimi kesimlerin MH17’yi vuran füzenin Putin’i hedeflemiş olabileceğine inandıklarına ilişkin haberler özellikle dikkate değer. Bu tür haberlerin doğru olup olmadığını kanıtlamak mümkün değil. Bununla birlikte, eğer Rus devleti içindeki kimi gruplarının Amerikan ve Avrupalı istihbarat örgütlerinin Rusya devlet başkanına yönelik bir süikasti onayladıklarına inanma noktasına geliyorsa, bunun sonuçları akıllara durgunluk veriyor.
Öte yandan, eğer MH17 uçağı, ABD propaganda kampanyasının iddia ettiği gibi, Rusya’nın müttefiki ya da ondan doğrudan yardım alan güçler tarafından atılmış bir füzeyle vurulduysa, bu, sözkonusu Rus grupların yaklaşık 300 insanı öldürme iradesini sergileyerek hangi mesajı vermeye çalıştıkları sorusunu ortaya koyuyor. Bu, kesinlikle, Moskova’nın, Ukrayna’daki krizi Washington’ın düşündüğünden çok daha fazla ciddiye aldığını ve durumun son derece tehlikeli olduğunu gösterir.
ABD medya ve siyaset kurumu, Rusya’yı suçlamakta acele ederken, bu sorular karşısında bütünüyle ilgisiz görünüyor. Bu tutum, tam bir pervasızlık ve kararsızlık bileşimidir. MH17 felaketi, daha şimdiden, Batı emperyalizminin derin krizi ve küresel savaş riskini açığa vurmuştur.