Birleşmiş Milletler Daimi Tahkim Mahkemesi’nin, Çin’in Güney Çin Denizi’ndeki denizcilik ile ilgili tüm hak iddialarını reddeden Salı günkü kapsamlı kararının ardından, Çin’in “yasadışı faaliyetler”ini kınayan, Pekin’in konseyin kararına uymasını talep eden ve kararı uygulamak için ABD’den diplomatik ve askeri eylem isteyen ABD önderliğinde bir kınama korosu oluştu.
New York Times’ın “Güney Çin Denizi’nde Hukukun Üstünlüğü Testi” başlıklı bir başyazısı, “Pekin’in uluslararası tahkim mahkemesinin yargılama yetkisini meydan okurcasına reddetmiş olmasına” ve “çığır açıcı karar”ı kabul etmeyeceğine ilişkin “işaretler rahatsız edici” diye ilan etti. Yazı, Obama yönetiminin “Asyalı uluslar ile daha yakın güvenlik bağları” kurmasına ve “Çin’in dayatmacılığı”na karşı koymak için daha fazla deniz devriyeleri başlatmasına onay veriyor.
Wall Street Journal, başyazısında, BM mahkemesinin, Çin’in Asya’da “kurallara dayalı düzeni tehdit eden” egemenlik iddialarına ve “bunları zorla kabul ettirme yönündeki saldırgan girişimleri”ne “gerekli bir tepki” verdiğini belirtti. Yazı, ABD Donanması’nın, Güney Çin Denizi’nde bulunan Çin kontrolündeki adacıkları çevreleyen sulardaki kışkırtıcı “denizcilik özgürlüğü” ihlallerinde “kapsam ve sıklık bakımından bir artış” istiyor.
Buradaki ikiyüzlülük çarpıcıdır. Amerika Birleşik Devletleri, uluslararası hukuku sürekli hiçe saymaktadır ve hiçbir zaman, Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de ve Libya’da milyonlarca insanın ölümüne yol açan gayri meşru savaşlarından dolayı herhangi bir BM mahkemesine hesap vermemiştir. Obama yönetimi, Çin’e karşı “Asya’ya dönüş”ünün parçası olarak, Güney Çin Denizi’ndeki eski, düşük yoğunluklu bölgesel anlaşmazlıkların yeni ve çok daha yıkıcı bir savaşı tetiklemekle tehdit eden tehlikeli bir parlama noktasına dönüştürülmesinin baş sorumlusudur.
Washington, davası Lahey’de görülen BM Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS) kapsamındaki uluslararası yasayı onaylamayı reddetmiştir. ABD, bu nedenle, BM mahkemesinin önüne hiç çıkmadı ve eski sömürgesi Filipinler’i bir vekil olarak kullandı. Dava, kuşkusuz, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın ve Beyaz Saray’ın yakın işbirliğiyle, Washington merkezli hukuk firması Foley Hoag tarafından savunuldu.
Filipinler’in taleplerinin kabul edilmesi, gerçekte bütünüyle beklenen bir sonuçtu. Ayrıntılı karar, mahkemenin bölgesel anlaşmazlıklar üzerine -yani, Güney Çin Denizi’ndeki toprak parçalarına ve sulara fiilen kimin sahip olduğuna- karar verme yetkisine sahip olmadığı gerçeğinin etrafından dolaşmak için dikkatle tasarlanmıştı ama o, etkin bir şekilde tam da bunu yapan bir karar üretti. Mahkeme, Çin’in Güney Çin Denizi’nin büyük bölümüne yönelik tarihsel hak iddialarını reddetmekle kalmadı; aynı zamanda, Çin’in kontrolündeki kayalıkların ve adacıkların etrafındaki sulara ilişkin hak iddialarını da ciddi bir şekilde sınırladı ve denizi doldurma dahil, çeşitli faaliyetlerini yasadışı olarak mahkum etti.
Karar, BM’nin ve onun çeşitli organlarının, büyük emperyalist güçlerin, özellikle de ABD’nin “hırsızlar mutfağı” işlevini gördüğünü bir kez daha kanıtlamıştır.
Bölgesel anlaşmazlıklar ve kendi “denizcilik özgürlüğü” talepleri, Washington için, Güney Çin Denizi’nde devasa bir askeri yığınak ve Güney Doğu Asya’daki stratejik ittifakları ve ortaklıkları güçlendirmek için uygun bir bahane olmuştur. ABD, son beş yıl içinde, kuzey Avustralya’da ve Filipinler’de yeni üs düzenlemeleri oluşturmuş; Singapur’a en yeni kıyı muharebe gemileri yerleştirmiş; Vietnam, Malezya ve Endonezya ile bağları geliştirmiş ve bölge genelindeki ortak askeri tatbikatlarını arttırmıştır.
ABD’nin “denizcilik özgürlüğü” üzerindeki ısrarının bölgesel ticareti korumakla hiçbir ilgisi yoktur. Tersine o, ABD savaş gemilerinin ve uçaklarının Çin anakarasına yakın stratejik olarak hassas sulara erişimini sağlamayı amaçlamaktadır. Pentagon’un Çin ile savaş stratejisi (Hava-Deniz Savaşı), Batı Pasifik’teki gemilerden, denizaltılardan ve üslerden, Çin ekonomisini felce uğratmaya yönelik bir deniz kuşatmasıyla desteklenen kapsamlı bir hava ve füze saldırısı öngörmektedir. Güneydoğu Asya’daki yığınak, Çin’i kuşatmayı amaçlayan daha kapsamlı bir yayılmanın parçasıdır. 2020’ye kadar, Amerikan askeri uçaklarının ve gemilerinin yüzde 60’ı, Hint-Pasifik bölgesine konuşlandırılacak.
ABD hükümeti Çin ile mutlaka bir savaş istemiyor olabilir. Ama o, küresel üstünlüğünü korumak için mevcut her aracı kullanmaya kararlıdır ve Çin’i, bunun önündeki başlıca engel olarak görmektedir. ABD’nin Çin ve aynı zamanda Rusya ile giderek artan oranda pervasız cepheleşmesi, onları parçalayıp sömürge konumuna indirme nihai amacıyla, Amerikan çıkarlarına tabi kılmayı hedeflemektedir.
Lahey kararı, ezici emekçi çoğunluğunun değil ama bir avuç süper zengin kapitalist seçkinin çıkarlarını temsil eden Pekin’deki Çin Komünist Partisi (ÇKP) yönetiminin topyekün siyasi iflasını vurgulamıştır. ÇKP önderliği, Çin milliyetçiliğini kışkırtarak, silahlı kuvvetlerini genişleterek ve Güney Çin Denizi üzerinde bir Hava Savunma Kimlik Saptama Bölgesi uygulama tehdidinde bulunarak, doğrudan ABD emperyalizminin ekmeğine yağ sürmekte ve uluslararası işçi sınıfı içinde bölünme tohumları ekmektedir.
Mahkeme kararı, kasıtlı olsun ya da olmasın, Güney Çin Denizi’nde hak iddia eden rakiplerin dahil olduğu küçük bir kazanın kontrolden çıkması ve bunun nükleer silahlı güçler olan ABD ile Çin arasında bir çatışmayı tetiklemesi riskini kaçınılmaz olarak arttıracak, tehlikeli bir dönüm noktasına işaret etmektedir. İnsanlık, kapitalizmin küresel ekonomik krizi kötüleştikçe, iflas etmiş kar sistemi ve onun dünyayı miadını doldurmuş rakip ulus devletlere bölmüş olması eliyle bir kez daha dünya savaşına doğru sürükleniyor.
Savaşa gidişi durdurma kapasitesine sahip tek toplumsal güç uluslararası işçi sınıfıdır. O, bunu, kapitalizmi yıkma ve toplumu sosyalist temelde (bir avuç süper zenginin kar gereksinimlerini değil, çoğunluğun acil toplumsal ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla) köklü bir şekilde yeniden inşa etmeye yönelik birleşik bir mücadele temelinde başarabilir. Tüm okurlarımızı, bu sosyalist enternasyonalist perspektif uğruna uluslararası savaş karşıtı bir işçi hareketini inşa etme mücadelesinde tek başına olan Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’ni ve şubelerini desteklemeye çağırıyoruz.
14 Temmuz 2016