Kocaeli Darıca’da bulunan ve DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş sendikasının örgütlü olduğu Kroman Çelik fabrikasında işyeri baştemsilcisi olan Temel Özcan, bugün, uzun süredir devam eden tehdit ve yıldırma çabalarının ardından şirket-sendika işbirliğiyle işten atıldı.
Özcan, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, işten atma saldırısını ve buna verilmesi gereken tepkiyi şu sözlerle ifade etti: “Kroman’daki son dönemde yaşadığımız sıkıntılardan kaynaklı devamlı ekmeğimle tehdit ediliyordum. BUGÜN İTİBARİ İLE SİZLER İÇİN MÜCADELE ETTİĞİM İÇİN İŞİME SON VERİLMİŞTİR. Bugüne kadar yaptığım her şeyi sizlerin talepleri doğrultusunda yaptım. Bu haksızlık tüm Kroman işçilerine yapılmıştır. İşveren bu haksız tutumundan vazgeçene kadar Kroman temsilcileri olarak üretim yapmama kararı almış bulunmaktayız. Bu haklı davamızda bizi yalnız bırakmayacağınıza inanıyorum. Kazanan bir kez daha Kroman çalışanları olacak. Teşekkürler.”
İşçilerin oylarıyla seçilen Temel Özcan’ın işten çıkarılması ve onun ve çalışma arkadaşlarının buna doğru bir şekilde üretimi durdurma çağrısıyla karşılık vermesi, tüm işçi sınıfı için son derece önemli siyasi konuları gündeme getirmektedir.
Özcan’ın işten çıkarılması tek başına bir yöneticinin/şirketin keyfi bir tutumundan değil, bir bütün olarak uluslararası sınıf mücadelesinin dinamiklerinden kaynaklanmaktadır. Temel Özcan’ın işten çıkarılmasına gelen son birkaç aylık sürece bakıldığında, onun yalnızca Kroman Çelik’le ve Türkiye’yle sınırlı olmayan nesnel bir sürecin parçası olarak metal patronlarının ve sendikanın hedefi olduğu görülecektir.
Birleşik Metal-İş ile MESS arasında yapılan toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması sonucunda sendikanın 2 Şubat’ta greve çıkacağını ilan etmesinin ardından, Özcan, hem Birleşik Metal-İş Temsilciler Meclisi’nde yaptığı konuşmada hem de sosyal medya hesabı üzerinden, ne olursa olsun işçilerin taleplerinden geri adım atmayacaklarını ilan etmiş; grevin hükümet tarafından yasaklanması durumunda fiilen greve çıkacaklarını açıklamıştı.
AKP hükümetinin beklendiği üzere grevi yasaklaması ve MESS’in de lokavt ilan etmesinin ardından yapılan görüşmelerde, önce Türk Metal sendikası ardından da Birleşik Metal-İş başlangıçtaki taleplerinden geri adım atarak aynı sözleşmeyi imzalamış; onlarca yıldır ücret ve sosyal hak kayıplarına yol açan satış sözleşmelerine kıyasla kısmen daha iyi şartlar içeren bu anlaşmayı, bir “zafer” olarak sunmuşlardı. (Bkz: “Metal toplu sözleşmesi sürecinden çıkartılması gereken dersler”)
Kroman Çelik işçileri ise, bu aldatmacaya karşı greve çıkma ve mücadeleyi sürdürme yönünde bir çaba göstermiş; bunda da “tabanın iradesi”ni dile getiren işyeri baştemsilcisi Temel Özcan’ın büyük etkisi olmuştu. Kroman işçilerinin mücadeleyi sürdürme kararlılığı yaşama geçirilememiş olsa da, Özcan’ın hükümeti, şirketi ve sendikayı karşısına alan ve sendikadan bağımsız bir taban hareketine öncülük eden tavrı, onu ibret olması için işten çıkartılmak üzere hedef tahtasına yerleştirmişti.
Bugün gerçekleştirilen işten çıkarma saldırısı, ilk kez, geçtiğimiz ay, toplu sözleşmenin imzalanmasının ve Kroman işçilerinin mücadeleyi sürdürme çabası göstermelerinin ardından, Özcan’ın şirketin disiplin kuruluna verilmesi yoluyla denenmiş; işçilerin üretimi durdurma kararı almasının ardından söz konusu toplantı iptal edilmişti.
MESS, sendikaların “büyük zafer” olarak sunduğu toplu sözleşmenin ardından, çeşitli metal ve otomotiv fabrikalarındaki öncü işçileri hedef almaya ve bu kısmi geri adımı bir işten çıkarma ve sömürüyü yoğunlaştırma saldırısıyla karşılamaya girişti. Özcan’ın sosyal medya hesabından bir süredir duyurduğu yıldırma ve tehditler, en son, “bayram tatillerinde çalışma” konusu üzerinden tırmandırılmış, işçilerin taleplerinden geri adım atmayan ve uzun süredir kara listeye alınmış olan Özcan, şirketin geçtiğimiz ayki geçici geri adımının ardından işten atılmıştır.
Kroman Çelik’te gerçekleşen bu işten çıkarma saldırısı, sendikaların şirket yanlısı ve işçi sınıfı karşıtı karakterini bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir. Birleşik Metal-İş, hala konuyla ilgili resmi bir açıklama yapmazken, Kroman’da çalışan bir işçinin yine sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşıma göre, sendika işten çıkarma saldırısının doğrudan suç ortağı olduğunu gizleme telaşıyla Temel Özcan’a iftira atma yoluna başvurmaktadır. Sendika genel merkezinden gönderilen mesajda, Özcan’ın kendi isteğiyle işten ayrılmak istediği, bu talebin işverene iletildiği ama onun hesaplanan tazminat tutarını kabul etmeyerek “daha fazla para” (!) istediği iddia ediliyor.
Temel Özcan’ın bu iddiaya verdiği yanıt, sendikaların asli rolünün ne olduğunu ortaya koymaktadır: “Değerli arkadaşlarım. Sendikanın ve Kroman’ın şahsım adına iddaları asılsızdır. Aylardır sendika şubesinden ve Kroman yonetiminden işimi bırakmamla alakalı tehditler almaktayım bunu birçok platformdan dile getirdim birçogunuz yaşadıklarıma şahitsiniz en son noktada sendika şube başkanı beni çağırarak bu bayramları çalıştıracaksın dedi. Ben sözünü verdim dedi, bu işlerden zaten atılacaksın da dedi, uğraşacaklar zaten dedi. Ben de işçi arkadaşlarımın bayram talepleri var dedim. Bunun üzerine boşver işçileri sat gitsin, onlar her şeyi ister dedi, biz söz verdik bayramda çalışacaklar dedi. SENDİKA İŞÇİLERİ SATMAMI İSTEDİ FABRİKA İLE SENDİKA BİR OLDU BENİ KOVDULAR ÜZERİME ATILAN İFTİRALAR TAMAMEN ASILSIZDIR. YÖNETİM 200 bin TL’yi önüme koydu ve ben almadım. Sendika ve fabrikanın göbek bağı vardır. Bilginize arkadaşlar. BU SENDİKA İŞVEREN YALAMASIDIR …”
Bu tablo, sendikaların uzun süre önce “işçi örgütleri” olmaktan çıkıp fabrikalarda ve işyerlerinde işçileri denetleme ve dizginleme rolünü oynayan emek polisi şirket maşalarına dönüştükleri gerçeğinin yalın bir ifadesidir. İşçilerin oylarıyla seçilen ve işçi toplantılarında alınan kararlardan geri adım atmama tavrıyla sendikaya karşı tabanın sesini temsil eden Özcan, sendikaların işçi sınıfı üzerine geçirdiği deli gömleğinin uluslararası ölçekte parçalanması sürecinde öne çıkan bir işçi olduğu için hem hükümetin ve MESS’in hem de sendikanın hedefi olmuştur.
Kapitalist sistemin küresel krizinin ve tırmanan dünya savaşı tehlikesinin eşlik ettiği işçi sınıfı radikalleşmesi, uluslararası ölçekte en açık ve ortak ifadesini sendikalara karşı başkaldırı biçiminde bulmaktadır. Türkiye metal işçilerinin 2015 Mayıs’ındaki “metal fırtına” ile çarpıcı biçimde gözler önüne serdiği bu gerçek, bugün ABD’deki 30.000’i aşkın Batı Virginia öğretmeninin ve Britanyalı öğretim görevlilerinin grevlerinde ifadesini bulmaktadır.
Önü alınması mümkün olmayan bu uluslararası nesnel eğilime karşı egemen sınıfın dünya çapında vermeye hazırlandığı tepkinin ne olduğu, Hindistan’da komplo kurulan Maruti Suzuki işçileri örneğine bakılarak görülebilir. Küresel otomotiv devi Suzuki’nin fabrikasındaki şirket maşası sendikaya karşı kendi bağımsız örgütlenmelerini kuran ve önceki yıllarda büyük grev ve işgal mücadelelerine girişen öncü Maruti Suzuki işçilerinin 13’ü, hükümet, yargı, polis ve şirket işbirliğiyle kurulan bir komployla ömür boyu hapse mahkum edilmiş durumda ve bunun yeterli olmadığına inanan yetkililer, bugün onların asılarak idam edilmesini talep ediyorlar.
Maruti Suzuki işçilerinin serbest bırakılması için, tam bir yıl önce, işçilerin mahkum edilmesinin hemen ardından dünya çapında bir kampanya başlatan Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin, tek tek ülkelerde birbirinden bağımsızmış gibi gelişen ama tek bir üretim hattı bütünlüğü taşıyan bu uluslararası işçi sınıfı mücadelelerine yönelik geliştirdiği ve tek devrimci işçi sınıfı perspektifi niteliği taşıyan siyasi perspektifin tüm fabrikalara, işyerlerine ve mahallelere yayılması gerekiyor.
Bu perspektif, kapitalist sistemin krizinin yön verdiği tırmanan savaş, diktatörlük ve toplumsal karşıdevrim yöneliminin, aynı zamanda işçi sınıfını dünya çapında kitlesel devrimci mücadelelere soktuğu; kapitalist sınıfların insanlığı yeni bir dünya savaşı felaketine sürükleyen adımlarının yalnızca savaş karşıtı ve sosyalist bir uluslararası işçi sınıfı hareketinin inşa edilmesiyle durdurulabileceği ve bunun için de işçi sınıfının kendi uluslararası devrimci siyasi önderliğine gereksinim duyduğudur.
Kapitalist sistem, işçilerin işlerini, sosyal haklarını ve yaşam koşullarını savunma, barış içinde ve insanca yaşama özlemi ile bağdaşmamaktadır. Bunlar uğruna mücadeleye egemen sınıfın ve onun emrindeki sendikaların yanıtı, işten çıkarılma ve hapsedilme tehdididir. Bu saldırı, yalnızca, egemen sınıfın stratejisine karşı işçi sınıfının kendi uluslararası devrimci stratejisini benimsemesi; şirketlerle bütünleşmiş sendikalardan bağımsız taban komitelerini örgütleyerek sosyalizm uğruna harekete geçmesiyle püskürtülebilir.
Kroman Çelik işçilerini, şirketin suç ortağı sendikadan bağımsız taban komitesini seçmeye ve Temel Özcan’ı savunmak için Kroman işçilerine yapılan üretimi durdurma çağrısını Sarkuysan’a, Yücel Boru’ya, Çayırova Boru’ya, ABB’ye, Arçelik’e, Renault’ya, Tofaş’a, Ford’a ve diğer tüm fabrikalara yaymaya; bir bütün olarak işçi sınıfına yapılan bu saldırıyı, işçi sınıfının yeni bir karşı saldırısının başlangıcı haline getirmeye çağırıyoruz.
0