28 Şubat 2011 gününden itibaren TKP’nin seçim bildirgesinde yer alan 8. madde sebep gösterilerek Demokratik Yurtsever Gençlik’ten (DYG) öğrenciler tarafından, TKP’li öğrencilere yönelik başlatılan saldırılar ne yazık ki birçok üniversiteye yayılmış durumda. Önce Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nde DYG’lilerin TKP afişini indirmesiyle başlayan olaylar, arkasından Tandoğan Kampüsü’ne, buradan da İstanbul Üniversitesi’ne yayıldı. Son gerginlik haberi ise Yıldız Teknik Üniversitesi’nden geldi.
DYG’li öğrencilerin Kürt halkına ve siyasi hareketine yönelik hakaret edildiğini iddia ettikleri 8. madde şöyle: “Komünist partinin güçlü olduğu bir Türkiye’de kimse bir yandan ülkeyi satıp bir yandan da birlik-bütünlük edebiyatı ile milliyetçiliği pompalayıp düşmanlık üretemez; halkları birbirine düşürecek söylemler alıcı bulmaz; Kürtlerin umutsuzluk içinde emperyalist ülkelerden, cemaatlerden ya da ayrılıktan medet umar hâle getirilmesine kimse izin vermez; farklı etnik kökenlerden insanların birbirlerine güveni pekişir; birçok okulda İngilizce, Fransızca, Almanca eğitim verilirken, bu ülkenin dillerinden Kürtçe üzerindeki yasaklama ve kısıtlamalar kolay kolay savunulamaz.”
Bizim kalın puntoyla işaretlediğimiz bölüm gerekçe gösterilerek, DYG’li öğrenciler ya bu maddenin değiştirilmesini-çıkarılmasını ya da afişin artık asılmamasını talep ediyorlar. Aksi takdirde, TKP’ ye yönelik müdahalelerin devam edeceğini ifade ediyorlar.
Biz Sosyalizm Gençliği olarak, TKP’nin seçim çalışmasına yönelik hazırladığı bu on maddelik bildirgenin yalnızca 8. maddesinin değil, tamamının sınıf temelinde kapsamlı bir eleştiriye tabi tutulması gerektiğini ve gerçek devrimci siyasetin ancak bu şekilde ortaya konulabileceğini düşünüyoruz. Hiç şüphesiz bunu gerçekleştirmenin yolu TKP bildirgesini siyasi olarak teşhir edecek araçlar kullanmaktan geçiyor. Karşı tarafın afişlerini yırtmak ya da şiddete başvurmaksa, ne yazık ki ideolojik-politik geriliğin ve bir tartışma kültürüne sahip olmamanın en açık göstergesidir. Yaşananlar Kürt siyasi hareketine hiçbir şey kazandırmayacağı gibi siyasi mücadelenin meşru araçları yerine şiddete yönelmek DYG’yi ve diğer muhalif Kürt gençlerini yalnızlaştıracaktır.
Bahsi geçen siyasi parti olarak TKP, bugün ne solun geneli tarafından ne de DYG tarafından “faşist” olarak tanımlanmamakta, devrimci harekete ve Kürt hareketine karşı fiziki olarak herhangi bir saldırıda bulunmamaktadır. Üniversitelerde süren ve sokağa taşma riski bulunan bu gerginliğin yalnızca sermaye devletinin ve yeni saldırıların hazırlığında olan faşistlerin işine yarayacağı ortadadır.
Üniversitelerdeki saldırılar ve çatışmalar, bugün üniversitelerin dışında bekleyen kolluk kuvvetlerine, “öğrencilerin güvenliğini sağlama” adı altında okulun içine yerleşme, yalnızca TKP’nin değil tüm solun siyasi faaliyetini sert bir şekilde bastırmak, yani gerçek bir “olağanüstü hal durumu” yaratmak için bekleyen sermaye devletinin arayıp da bulamadığı bir fırsat sunmaktadır.
Tüm bu gerçeklerden hareketle, DYG’li öğrencileri, onlara saldırılara son verme çağrısı yapan sol güçlere kulak vermeye davet ediyoruz.