Dünyanın dört bir yanından yüzlerce gazeteci ve basın emekçisi, WikiLeaks’in kurucusu Julian Assange’ın koşulsuz serbest bırakılmasını ve “savaş suçlarını ortaya çıkarma suçundan dolayı Assange aleyhine yürütülen hukuki girişimin son bulmasını” isteyen coşkulu bir açık mektubu imzalıyor.
Şu ana kadar açıklamayı imzalayan 422 imzacı aralarında, WikiLeaks Genel Yayın Müdürü Kristinn Hrafnsson, dünyaca ünlü araştırmacı gazeteci John Pilger ve Vietnam Savaşı’nın tüm suçlarını açığa vuran, Pentagon Belgeleri ifşaatçısı Daniel Ellsberg de var.
Mektubu, Dünya Sosyalist Web Sitesi (WSWS) adına, WSWS Uluslararası Yayın Kurulu Başkanı David North ve diğer önde gelen WSWS muhabirleri imzaladı.
Bu güçlü çağrı, Britanya’nın Assange’ı maksimum güvenlikli Belmarsh Cezaevi’nde hapsetmesinin haydutça ve kanunsuz karakterine tanıklık etmektedir. Açıklama, ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin Assange’ı Casusluk Yasası’ndan 17 suçlamayla kovuşturma ve ömür boyu hapse atma girişiminin, ilkeli gazeteciler arasında basın özgürlüğüne cepheden bir saldırı ve kendi haklarına yönelik büyük bir tehdit olarak görüldüğünü ortaya koymaktadır.
WikiLeaks kurucusu Julian Assange, Londra’daki Ekvador büyükelçiliğinin balkonunda destekleyicilerini selamlarken. (AP Photo/Frank Augstein, File)
Gazetecilerin açıklaması, geçtiğimiz ay 65’ten fazla seçkin doktorun Britanya İçişleri Bakanlığı’na bir açık mektup göndermesini takip ediyor. Doktorlar, Assange’ın yeterli tıbbi bakımdan yoksun bırakılmasını kınayarak onun hapishanede ölebileceğini belirtmişlerdi. Gazetecilerin mektubu, uluslararası ölçekte bir grup avukatın yaptığı açıklamayla kesişiyor. Avukatların açıklamasında, Assange’a karşı ABD önderliğinde yürütülen zulmün yasadışılığı belgeleniyor ve derhal serbest bırakılması çağrısı yapılıyor.
Bu girişimler, Assange’a karşı dokuz yıllık kampanyaya öncülük eden hükümetlerden, istihbarat kurumlarından ve medya şirketlerinden oluşan dar çevre dışında, dünya kamuoyunun WikiLeaks’in kurucusunu desteklediğini ve ona zulmedenlere karşı olduğunu gözler önüne sermektedir.
Gazetecilerin mektubunda şunlar belirtiliyor: “Bu dava, ifade özgürlüğü ilkesinin merkezinde yer almaktadır. Eğer ABD hükümeti gizli belgeleri yayımladığı için Bay Assange’ı kovuşturabilirse, bu, her yerde hükümetlerin gazetecileri kovuşturmasının önünü açabilir ve dünya çapında basın özgürlüğü için endişe verici bir örnek oluşturur.”
Mektupta, dobra dobra, “Bir demokraside gazeteciler, savaş suçlarını ve işkence ve taciz olaylarını hapse atılmadan ortaya çıkarabilirler. Demokraside basının rolü tam da budur,” deniyor.
Açıklamada, Birleşmiş Milletler Keyfi Gözaltı Üzerine Çalışma Grubu’nun, Assange’ın 2012’de siyasi sığınma aldığı Ekvador büyükelçiliğinin Britanya makamları tarafından kuşatılmasıyla yasadışı bir tutukluluk sürecine tabi tutulduğunu tekrar tekrar ortaya koyan bulgular değerlendiriliyor.
Mektup, BM İşkence Özel Raportörü Nils Melzer’in vardığı sonucu özetliyor. Melzer, Assange’ın yasal ve demokratik haklarının çiğnendiğini ve “psikolojik işkence” anlamına gelen görülmemiş bir “aleni mobbing” kampanyasına tabi tutulduğunu belirtiyor
Gazeteciler şöyle yazıyorlar: “Bizler, Bay Assange’a yönelik insan hakları ihlallerinden Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Ekvador ve İsveç hükümetlerini sorumlu tutuyoruz.”
Ayrıca, Melzer’in bu yıl daha önce yazdığı şu güçlü yorum alıntılanıyor: “Sonunda, propaganda eliyle kör edildiğimi ve Assange’ın, dikkati onun tarafından ifşa edilen suçlardan saptırmak için sistematik olarak iftiraya uğradığını anladım.” BM yetkilisi, Assange’ın şeytanlaştırılmasında ve istihbarat kurumları tarafından ona karşı uydurulan iftiraların yinelenmesinde şirket basınının rolüne de dikkat çekiyordu.
Basın emekçileri, anlamlı bir şekilde, şunu belirtiyorlar: “Assange, tüm dünyada kamu yararına gazeteciliğe, şeffaflığa ve hükümetlerin hesap verme zorunluluğuna üstün bir katkıda bulunmuştur.” Gazeteciler, Assange’ın WikiLeaks’in haberciliği karşılığında aldığı onlarca ödülden bir kısmını hatırlatıyorlar. Bu, Assange’ın “gazeteci olmadığını” söyleyerek Trump yönetimiyle işbirliği içine giren şirket maşalarının iddialarını güçlü bir şekilde çürütmektedir.
Mektupta ayrıca, hükümetlerin suçlarını ifşa ettikleri için zulüm gören ifşaatçılar da şu sözlerle savunuluyor: “Bay Assange’ın kötü muameleleri ve suçları haber yapması, şu anda sürgünde ya da hapiste olan ifşaatçılar Edward Snowden, Chelsea Manning ve Reality Winner tarafından yapılan katkılar gibi, tarihsel önem taşımaktadır.”
Gazeteciler, Fransız romancı Émile Zola’nın, 19. yüzyıl dönümünde düzmece casusluk suçlamalarıyla aleyhine komplo kurulan Yahudi subay Alfred Dreyfus’tan yana verdiği mücadeleyi hatırlatıyorlar. Zola, 1898’de, Dreyfus’a yönelik zulümden sorumlu olanlara hitaben ünlü “J’Accuse!” (“Suçluyorum!”) başlıklı açık mektubunu yazmıştı.
Gazetecilerin mektubunda şunlar belirtiliyor: “Zola’nın duruşu tarih kitaplarına girdi ve adli yanlışlarla mücadele etmek ve güçlüyü sorumlu tutmak bugün hâlâ görevimizdir. Bu görev, Julian Assange’ın hükümetler tarafından kurban edildiği ve yüzyıl geriye uzanan ABD Casusluk Yasası’na göre 17 suçlamayla karşı karşıya olduğu günümüzde her zamanki gibi gereklidir.”
Bu kıyaslama bütünüyle yerindedir. Dreyfus davasında olduğu gibi, Assange’a yönelik zulme, toplumdaki en gerici güçler öncülük ediyor ve bunu, tüm toplumun temel haklarını yürürlükten kaldırmak için bir örnek olay olarak kullanıyorlar. Ve Dreyfus davasında olduğu gibi, Assange’ın koşulsuz özgürlüğünü sağlamanın ve demokratik haklara yönelik saldırıları püskürtmenin tek yolu, işçi sınıfının ve gazeteciler dahil ilkeli temel hak savunucularının seferberliğinden geçiyor.
Mektubun sonuç bölümü tamamen alıntılanmayı gerektiriyor: “İnsan haklarına, haber alma özgürlüğüne ve halkın bilme hakkına inanan gazeteciler ve gazeteci örgütleri olarak, Julian Assange’ın derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.
“Hükümetlerimizi, tüm ulusal ve uluslararası kurumları ve gazeteci meslektaşlarımızı, savaş suçlarını ortaya çıkarma suçundan dolayı Assange aleyhine yürütülen hukuki girişimin son bulmasını istemeye çağırıyoruz.
“Gazeteci meslektaşlarımızı, kamuoyunu, temel haklara yönelik bu ihlal hakkında tam olarak bilgilendirmeye çağırıyoruz.”
Dünya çapında WikiLeaks’e duyulan muazzam saygının ve Assange’a yönelik zulmün olası uluslararası sonuçlarının farkına varılmasının işareti olarak, mektup, Güney Afrika, Kenya, Namibya, Uganda, İsrail, Lübnan, Şili, Sri Lanka, Ukrayna, Rusya, Çin, Yeni Zelanda, Avustralya, İzlanda, İsveç, İtalya, Fransa, Türkiye, Hırvatistan, Britanya, ABD ve daha bir sürü ülkeden gazeteciler tarafından imzalandı.
İmzacılar arasında basın sektöründe onlarca yıllık deneyime sahip figürler bulunuyor. Avustralya’da, Walkley Vakfı’nın başındaki Kerry O’Brien ile araştırmacı gazeteciler Andrew Fowler ve Quentin Dempster de onlar arasında.
Büyük medya kuruluşlarında hâlâ çalışmakta olanlar da mektubu imzaladı. Almanya’da, ülkenin en öne çıkan haber kuruluşlarının birçoğundan önde gelen figürler girişimde yer alıyor. Onlar arasında, Der Spiegel editörü Becker Sven ve Süddeutsche Zeitung’un araştırma bölümünün başındaki Bastian Obermeyer de var.
Consortium News editörü Joe Lauria ve Chris Hedges, Mark Curtis, Elizabeth Vos, Nozomi Hayase ve daha birçok gazetecinin dahil olduğu ilerici ve savaş karşıtı medyadan öne çıkan figürler de imzacılar arasında.
140 ülkede 600.000 üyeyi temsil eden 187 üye örgüte sahip küresel bir oluşum olan Uluslararası Gazeteciler Federasyonu’nun Genel Sekreteri Anthony Bellanger da imzacılar arasında.
Assange’ın ve demokratik hakların tüm savunucuları, gazetecilerin aldığı tavrı olabildiğince geniş biçimde duyurmalıdır. Mektup sosyal medyada yaygınlaştırılmalı, tüm basın emekçilerine gönderilmeli ve üniversite kampüslerinde ve işçi sınıfı bölgelerinde dağıtılmalıdır.
Tüm dünyada milyonlarca işçi, öğrenci, genç ve aydın arasında Assange’a yapılan zulme duyulan düşmanlığın siyasi yaşamın yüzeyine çıktığı koşullarda, bu mektup, Assange’a yönelik halk desteğinin bir başka ifadesidir.
Bu memnuniyet verici gelişme, Assange’ı savunma kampanyasını mümkün olduğunca geniş çapta; özellikle de uluslararası işçi sınıfı içinde yoğunlaştırma gerekliliğinin altını çizmektedir. Zira işçi sınıfı dünyadaki en kuvvetli toplumsal güçtür ve çıkarları tüm demokratik ve sosyal hakları korumak için yürütülecek bir hücumdan ayrılamaz.
Mektubun Türkçesi aşağıdan okunabilir. Ayrıca bkz. güncel imzacı listesi.
***
Gazeteciler Julian Assange İçin Seslerini Yükseltiyor
WikiLeaks’in kurucusu ve yayıncısı Julian Assange, şu anda Birleşik Krallık’taki yüksek güvenlikli Belmarsh Cezaevi’nde tutuluyor ve Casusluk Yasası kapsamında Amerika Birleşik Devletleri’ne iade edilmek ve cezai kovuşturma ile karşı karşıya bulunuyor. ABD’nin Afganistan ve Irak askeri belgelerinden ve sayısız ABD Dışişleri Bakanlığı telgrafından oluşan sızıntının ortaya dökülmesindeki rolünden dolayı 175 yıla kadar hapis riski altında. ‘Savaş Günlükleri’, ABD Hükümeti’nin kamuoyuna Afganistan’daki ve Irak’taki faaliyetleri hakkında yanlış bilgi verdiğinin ve savaş suçları işlediğinin kanıtlarını sunmuştu. WikiLeaks, dünya çapında Savaş Günlükleri’ni ve büyükelçilik telgraflarını yeniden yayımlayan çok sayıda medya kuruluşu ile işbirliği yaptı. Bay Assange aleyhine açılan dava, gazeteciler, medya kuruluşları ve basın özgürlüğü için son derece tehlikeli bir örnek oluşturmaktadır.
Bizler, dünyanın dört bir yanından gazeteciler ve gazeteci örgütleri olarak, Bay Assange’ın sağlığı, devam eden tutukluluğu ve çok ağır casusluk suçlamaları hakkında ciddi kaygı duyuyoruz.
Bu dava, ifade özgürlüğü ilkesinin merkezinde yer almaktadır. Eğer ABD hükümeti gizli belgeleri yayımladığı için Bay Assange’ı kovuşturabilirse, bu, her yerde hükümetlerin gazetecileri kovuşturmasının önünü açabilir ve dünya çapında basın özgürlüğü için endişe verici bir örnek oluşturur. Ayrıca, ifşaatçılar tarafından sağlanan materyalleri yayımlayan insanlara karşı casusluk suçlamalarına başvurulması bir ilktir ve her gazeteciyi ve yayıncıyı ayağa kaldırmalıdır.
Bir demokraside gazeteciler, savaş suçlarını ve işkence ve taciz olaylarını hapse atılmadan ortaya çıkarabilirler. Demokraside basının rolü tam da budur. Eğer hükümetler gazetecilere ve yayıncılara karşı casusluk yasalarını kullanabilirlerse, gazeteciler ve yayıncılar Casusluk Yasası kapsamında geçerli olmayan en önemli ve geleneksel savunmalarından –kamu yararı doğrultusunda hareket etme– mahrum kalırlar.
Bay Assange, Belmarsh Cezaevi’ne atılmadan önce, ev hapsinde bir yıl ve sonra da kendisine siyasi sığınma tanıyan Ekvador’un Londra Büyükelçiliği’nde yedi yıl geçirdi. Bu zaman zarfında Assange’ın insan hakları ciddi ihlallere uğradı. Bunlara, yasal olarak özel hakkı olan görüşmelerin ABD kurumlarından doğrudan talimat alan kurumlarca gözetlenmesi de dahildir. Ziyaretçisi olan gazeteciler yaygın gözetlemeye tabi tutuldular. Assange’ın yasal savunmaya ve tıbbi bakıma erişimi kısıtlandı. Gün ışığına çıkmaktan ve egzersiz yapmaktan mahrum bırakıldı. Nisan 2019’da, Moreno hükümeti, Birleşik Krallık’ın kolluk görevlilerinin Ekvador Büyükelçiliği’ne girip Bay Assange’ı ele geçirmelerine izin verdi. O zamandan beri Assange, günde 23 saat hücre hapsinde tutuluyor ve ziyaretçilerine göre, “ağır şekilde ilaç alıyor”. Fiziksel ve akıl sağlığı ciddi biçimde kötüleşmiş durumda.
Birleşmiş Milletler Keyfi Gözaltı Üzerine Çalışma Grubu (WGAD), daha 2015’te, Bay Assange’ın keyfi olarak alıkonulduğunu ve özgürlüğünden yoksun bırakıldığını saptamış; serbest bırakılıp kendisine tazminat ödenmesini istemişti. WGAD, Mayıs 2019’da endişelerini yineledi ve onun kişisel özgürlüğünün sağlanması talebini tekrarladı.
Bizler, Bay Assange’a yönelik insan hakları ihlallerinden Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Ekvador ve İsveç hükümetlerini sorumlu tutuyoruz.
Julian Assange, tüm dünyada kamu yararına gazeteciliğe, şeffaflığa ve hükümetlerin hesap verme zorunluluğuna üstün bir katkıda bulunmuştur. O, kamuoyundan asla saklanmaması gereken bilgileri yayımladığı için ayrı tutulup zulüm görüyor. Assange’ın çalışması, 2011’de Walkley Gazeteciliğe En Üstün Katkı Ödülü, Martha Gellhorn Gazetecilik Ödülü, Sansür Endeksi ödülü, Economist’in Yeni Medya Ödülü, Uluslararası Af Örgütü Yeni Medya Ödülü, 2019 Gavin MacFadyen Ödülü ve daha birçok ödül ile takdir edilmiştir. WikiLeaks ayrıca 2015’te BM Mandela Ödülü’ne ve yedi kez (2010-2015, 2019) Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmiştir.
Bay Assange’ın kötü muameleleri ve suçları haber yapması, şu anda sürgünde ya da hapiste olan ifşaatçılar Edward Snowden, Chelsea Manning ve Reality Winner tarafından yapılan katkılar gibi, tarihsel önem taşımaktadır. Onların tamamı, karşıtları tarafından yürütülen aralıksız iftira kampanyalarıyla karşılaştılar. Bunlar, sıklıkla, araştırılmadan yapılan ve onların kötü durumundan bahsetmeyen yalan yanlış medya haberlerine yol açtı. Bay Assange’ın haklarının geçtiğimiz dokuz yıldır sistematik biçimde ihlal edilmesi, Gazetecileri Koruma Komitesi, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu ve önde gelen insan hakları örgütleri tarafından görülmüş ve protesto edilmiştir.
Birleşmiş Milletler Özel Raportörü Nils Melzer davayı inceledi ve Haziran 2019’da şunları yazdı:
“sonunda, propaganda eliyle kör edildiğimi ve Assange’ın, dikkati onun tarafından ifşa edilen suçlardan saptırmak için sistematik olarak iftiraya uğradığını anladım. Tıpkı kazığa bağlayıp yaktığımız cadılar gibi, tecrit, alay ve utanç yoluyla insanlıktan çıkarılırsa, dünya çapında kamuoyunun öfkesini kışkırtmadan onu en temel haklardan yoksun bırakmak kolaydı. Böylece, bizim kayıtsızlığımızın arka kapısından, gelecekte The Guardian, the New York Times and ABC News tarafından yapılacak ifşaatlara da uygulanabilecek ve uygulanacak bir emsal oluşturuluyor.”
“İsveç, Ekvador, Birleşik Krallık ve ABD hükümetleri, en iyi ihtimalle bir kayıtsızlık; en kötü ihtimalle ise suç ortaklığı tavrı sergileyerek, Bay Assange’a yönelik dizginsiz iftiraları ve tacizi teşvik eden bir dokunulmazlık atmosferi yarattılar. Savaş, şiddet ve siyasi zulüm kurbanları ile çalıştığım 20 yılda, bir grup demokratik devletin bu kadar uzun süre ve insan onuruna ve hukukun üstünlüğüne bu kadar az saygı göstererek tek bir kişiyi kasten tecrit etmek, şeytanlaştırmak ve taciz etmek için birlik olmasına hiç tanık olmamıştım.”
Kasım 2019’da Melzer, Bay Assange’ın ABD’ye iade edilmesinin engellenmesini ve derhal serbest bırakılmasını tavsiye etti. Melzer şunları belirtti: “Assange, tutukluluk durumuna dayanmayan baskıcı tecrit ve gözetleme koşulları altında tutulmaya devam ediyor (…) Bay Assange’ın keyfi hareketlere ve kötü muameleye maruz kalmasının devam etmesi, yakında hayatına mal olabilir.”
1898’de, Fransız yazar Émile Zola, Alfred Dreyfus adlı subayın casusluk suçlamalarıyla haksız yere ömür boyu hapse mahkum edilmesi hakkında uyarıda bulunmak için J’accuse…! (Suçluyorum) başlıklı açık mektubu yazmıştı. Zola’nun duruşu tarih kitaplarına girdi ve adli yanlışlarla mücadele etmek ve güçlüyü sorumlu tutmak bugün hâlâ görevimizdir. Bu görev, Julian Assange’ın hükümetler tarafından kurban edildiği ve yüz yıl geriye uzanan ABD Casusluk Yasası’na göre 17 suçlamayla [1] karşı karşıya olduğu günümüzde her zamanki gibi gereklidir.
İnsan haklarına, haber alma özgürlüğüne ve halkın bilme hakkına inanan gazeteciler ve gazeteci örgütleri olarak, Julian Assange’ın derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.
Hükümetlerimizi, tüm ulusal ve uluslararası kurumları ve gazeteci meslektaşlarımızı, savaş suçlarını ortaya çıkarma suçundan dolayı Assange aleyhine yürütülen hukuki girişimin son bulmasını istemeye çağırıyoruz.
Gazeteci meslektaşlarımızı, kamuoyunu, temel haklara yönelik bu ihlal hakkında tam olarak bilgilendirmeye çağırıyoruz
Bütün gazetecileri, bu kritik zamanda Julian Assange’ı savunmak için seslerini yükseltmeye çağırıyoruz.
Tehlikeli zamanlar korkusuz gazeteciliği gerektirir.
[1] Farklı bir yasa kapsamında bir başka suçlama daha var. Onunla birlikte toplam 18 suçlama bulunuyor.