Wall Street’in mali seçkinleri, bu hafta, tam da Detroit kenti iflasa giderken ve hem eyalet hem de yerel politikacılar Yunanistan tarzı bir kemer sıkma programını genişletme planlarının ana hatlarını oluşturmaya başlarken, Dow Jones Sanayi Ortalaması’nda kaydedilen yeni rekoru kutladılar.
1 Mart günü, Michigan’ın eski girişimci kapitalist ve milyoner Cumhuriyetçi valisi Rick Snyder, Detroit’te “mali acil durum” ilan etti. Bu girişim, pek yakında toplu sözleşmeleri yırtıp atacak, emeklilik tazminatlarını azaltacak, temel hizmetleri kapatacak ve şebeke suyu, kanalizasyon sistemleri, hayvanat bahçesi ve müzeler de dahil kamu varlıklarını ucuz fiyata satacak geniş yetkilere sahip bir acil durum yöneticisi atamanın zeminini oluşturmaktadır.
Bu hamle, kentin yağmalanmasını egemen sınıf için ABD’de ve uluslararası düzeyde bir model olarak gören şirket medyası tarafından alkışlandı. Londra merkezli Financial Times, Pazartesi, acil durum yöneticisi atama planını selamlayan bir makalede, “yalnızca köklü ve rağbet görmeyen bir eylem Detroit’in kısır döngüsünü tersine çevirecektir” dedi.
Bankalar ve onların her iki siyasi parti içindeki satın alınmış temsilcileri için, demokratik formaliteler, her zamankinden daha büyük ölçekte kişisel servet birikiminin önünde durmamalı. Detroit’te yaşanan insani sefalet, özellikle, milyoner serbest yatırım fonu yöneticilerinin elindeki vergiden muaf yerel yönetim tahvillerinin en fazla kazancı getirmesi için gerekli.
İşçi sınıfı tarafından -emeklilik, sağlık yardımı, kamu okulları, sokak aydınlatması, temizlik biçiminde- kazanılmış her kuruşun dolaylı yoldan geri alınması ve yeni bir kâr kaynağına dönüştürülmesi gerekiyor.
Detroit’in yazgısı, bir bütün olarak Amerikan kapitalizminin evriminin yoğunlaşmış bir ifadesidir. Savaş sonrası parlak günlerde, kentteki otomobil fabrikalarının dünyadaki otomobillerin büyük çoğunluğunu ürettiği zamanlarda, otomotiv işçilerinin kitlesel mücadeleleri, Detroit’i, ABD’deki kişi başına gelirin ve ev sahibi olma oranının en yüksek olduğu yerlerden biri haline getirmişti.
Şimdi, Detroit sokakları terk edilmiş fabrikaların paslanan bina iskeletleriyle; 79.000 dolayında terkedilmiş evle ve yeni bir otomobilden daha ucuz fiyata satılık evlerle dolu.
Amerikan egemen sınıfı, Detroit’in çöküşünde kendi yansımasını; üzerinden akılalmaz ölçekte servet biriktirmiş olduğu enkazı görmektedir. ABD sanayisinin çökmesi ve egemen sınıfın son otuz yıl boyunca her zamankinden fazla asalak mali spekülasyon biçimlerine yönelmesi, işçi sınıfının işyerlerine, yaşam standartlarına ve toplumsal konumuna yönelik, her iki büyük burjuva partisi tarafından desteklenen amansız bir saldırıyla örtüşmektedir.
Bu durum bu kente özgü değil. 2008 mali çöküşü Amerikan kapitalizminin uzun süredir çürüyen temellerini açığa vurdu. O aynı zamanda, yeni bir mali aristokrasinin devasa ekonomik ve siyasi gücünü gözler önüne serdi.
Düşük gelir gruplarına yüksek faizle verilen konut kredileri balonu patladığında, Başkan Obama, Cumhuriyetçi öncelleri gibi, Wall Street’e trilyonlarca dolarlık nakit para akıttı, garantiler ve gerçekte faizsiz kredi sağladı. Geçtiğimiz 4,5 yıl boyunca, krizi yaratmış olan mali aristokrasi yalnızca zararını karşılamakla kalmadı; o, yeni bir spekülatif aşırılığa girişirken, her zamankinden daha fazlasını kazanıyor.
Bu, devasa bir servetin çalışanlardan alınıp, nüfusun en zengin yüzde birine aktarılması yoluyla başarılmıştır. Nüfusun ezici çoğunluğunun gelirleri azalırken, bu yüzde birlik kesim, sözde “ekonomik iyileşme”nin ilk iki yılı içinde bütün gelirlerin yüzde 121’ini cebine indirdi.
Bunun örneği, 2009’da, General Motors ile Chrysler’in, yeni işçiler için yüzde 50 ücret kesintisini, günde sekiz saat çalışmanın kaldırılmasını ve üretimin acımasızca hızlandırılmasını talep etmiş olan Obama yönetimi tarafından yeniden yapılandırılmasında oluşturuldu. Sonuç olarak, bu otomobil şirketleri 2012 yılında 11 milyar dolar kâr elde ettiler ve üst düzey yöneticilerine, hepsi Obama’nın “ödeme çarı” tarafından onaylanan milyonlarca dolarlık ikramiyeler ödediler.
Bu arada, işe yeni başlayan bir otomobil işçisinin alım gücü 1930’ların düzeyine düştü ve otomobil fabrikalarında yeni işe başlayan binlerce işçi ürettikleri arabalardan birini alamaz hale geldi. Kârların Gayrisafi Yurtiçi Hâsıla’daki (GSYH) payı tarihteki en yüksek düzeyine ulaşırken, toplam ücretler GSYH’nin yüzde 43,5’ine indi.
Obama yönetimi, aynı zamanda, federal, eyalet ve yerel düzeylerde acımasız bir bütçe kesintisi politikasının başını çekti. 2009’dan bu yana, aralarında 300.000 öğretmenin olduğu 700.000 kamu sektörü çalışanı işini yitirdi ve tahminen 4.000 kamu okulu kapatıldı. Philadelphia’da, Washington’da, Chicago’da, New York’ta ve başka kentlerde, yüzlerce okulun kapatılmasını ve kâr amaçlı sözleşmeli okulların yayılmasını hedefleyen yetkililer, bir dizi okulun kapatılmasını talep ediyorlar.
Ulusal düzeyde, Obama yönetimi ve kongredeki Cumhuriyetçiler, federal bütçede, K-12 eğitimi [ilk ve orta öğretim], Head Start’ı [düşük gelirli ailelere eğitim, sağlık, beslenme yardımı içeren program], çocuk beslenmesi programını, evsizliği önleme programlarını ve uzun süreli işsizlere işsizlik yardımlarını içeren 1,2 milyar dolarlık bir kesintiyi uygulamak için “haciz” krizini kullandı. Bu, on milyonlarca emekli işçinin ve yoksulların bağlı olduğu Medicare’e [yaşlılar için devlet sağlık sigortası], Medicaid’e [yoksullar için sağlık yardımı] ve Sosyal Sigorta’ya yönelik kapsamlı saldırı planlarının ilk bedelidir.
Detroit’te tekrarlanan nakarat, tüm ABD’dekiyle ve dünyadakiyle aynı: borsalar yükselir ve şirket kârları rekor kırarken bile modern toplumun en temel gereksinimlerini güvence altına alacak para yok.
Wall Street ve Amerikan egemen sınıfı, kutlama ve vurgun partisinde, yalnızca toplumun diğer kesimiyle ilişkisindeki asalaklığını ve savunduğu toplumsal sistemin, kapitalizmin tarihsel iflasını göstermektedir.
7 March 2013