Burjuva muhalefet dar görüşlülükte sınır tanımıyor

Cumhuriyet gazetesi okurlarına Komünist Manifesto armağan etti

Kemalizmin farklı eğilimlerini barındırmakla birlikte asıl olarak CHP’yi destekleyen Cumhuriyet gazetesi, 1 Mayıs’ta, okurlarına Komünist Manifesto armağan etti. Komünist Manifesto’nun bu gazete eliyle ücretsiz olarak dağıtılmasının, biz komünistleri memnun ettiğini söylemeye bile gerek yok. Zira böylece, Marksizmin en temel eserlerinden biri, muhtemelen binlerce insan tarafından daha okunacak.

Bununla birlikte, kapitalist sisteme karşı dünya devrimini ve komünist sistemin kurulması uğruna mücadele bayrağını açmış olan Marx ve Engels önderliğindeki Komünistler Birliği’nin Komünist Parti Manifestosu’nun nasıl olup da burjuva muhalefetin önde gelen gazetelerinden biri tarafından ücretsiz dağıtılabildiğini sormak, sorgulamak gerekiyor.

Cumhuriyet gazetesi, kampanyasını tanıtırken, Komünist Manifesto’yu, “Bir dönemin yasaklı kitabı” olarak tanımlıyor ama bu yasağın kaynağından hiç söz etmiyor. Burada söz konusu olan, 31 Ocak 1991’de, dönemin ANAP iktidarı tarafından, “cebir şartı ile yapılması hariç tutulmak üzere” eski Türk Ceza Kanunu’ndan (TCK) çıkartılmış olan 141. ve 142. maddeleridir. Bu maddeler, özetle, “sosyal bir sınıfın, diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü tesis etmeğe veya sosyal bir sınıfı ortadan kaldırmaya veya memleket içinde müesses iktisadî veya sosyal nizamlardan birini devirmeye…” yönelik örgütlenmeyi ve propagandayı yasaklıyordu.

Kemalist muhalefetin “amiral gemisi”, Komünist Manifesto’nun yasaklanmasına yasal zemin oluşturan eski TCK’nin 141. ve 142. maddelerinin, ilk TCK’nin “Vatan Aleyhinde Cürümler” başlıklı bölümünde 23 Haziran 1936’da yapılan değişiklikle biçimlendiğini söylemiyor. Cumhuriyet gazetesi, işçi sınıfı ve sosyalizm düşmanı maddelerin, faşist İtalya’nın 1926 tarihli “Devletin Korunması Hakkında Kanun”undan alındığından da söz etmiyor. Çünkü gazetenin yöneticileri, bunu yapmaları durumunda, ister istemez, savunucusu oldukları siyasi geleneğin (Kemalizm) işçi sınıfı ve komünizm düşmanı karakterini ve en temel demokratik haklara karşıtlığını ortaya koymak zorunda kalacaklardı ki bu, mevcut siyasi ortamda, hiç işlerine gelmiyor.

“Demokratik, laik bir hukuk devleti”nin, yani “Batı standartlarında” bir burjuva cumhuriyetinin savunucusu olan Cumhuriyet gazetesinin kapitalizme, emperyalizme karşı olmadığını söylemeye bile gerek yok. Onun tek talebi, sözde “insani”, “demokratik” bir kapitalizmdir. Tarihi boyunca, dönemin “ruhuna” bağlı olarak, Kemalizm’den faşizme ve “ulusal devrimci”likten “Türk tipi” sosyal demokrasiye kadar çeşitli siyasi akımların sözcülüğünü üstlenmiş olan Cumhuriyet gazetesinin çizgisinde değişmeyen tek şey, CHP’ye bağlılıktır.

Peki, CHP komünist mi oldu? Elbette hayır. AKP iktidarına karşı emperyalist merkezlerin ve TÜSİAD’ın desteğini arkasına alan ana muhalefet burjuva partisi CHP işçi sınıfının ve komünist hareketin, en az AKP ya da diğerleri kadar düşmanıdır. Bununla birlikte, Stalinist Türkiye Komünist Partisi’nin ve onun ardılı partiler ile küçük-burjuva solcularının, neredeyse tüm tarihi boyunca CHP’ye “solcu” maske takmak için birbiriyle yarıştığını biliyoruz.

Dolayısıyla, Cumhuriyet gazetesinin okurlarına Komünist Manifesto dağıtması, işçi sınıfının işsizliğe, yoksulluğa, baskılara ve Ortadoğu’da sürmekte olan emperyalist müdahalelere yönelik öfkesini AKP karşıtlığı ile sınırlama ve burjuva muhalefete yedekleme çabasını ifade eden seçim öncesi bir taktiktir ve CHP’nin, emekçilerin oylarını kazanmayı amaçlayan ikiyüzlü “insani” kapitalizm seçim programıyla uyumludur. Gazete, bu yolla, TÜSİAD’ın başını çektiği ve arkasına emperyalist başkentleri almış olan burjuva muhalefete “ilerici” ve “solcu” bir görünüm kazandırmaya çalışmaktadır.

Cumhuriyet gazetesinin, yaklaşan seçimlerde Vatan Partisi gibi küçük-burjuva ulusalcı partilere ya da HDP’ye gitme eğilimindeki solcu seçmenleri CHP’ye kazanma çabası içinde Komünist Manifesto’ya sarılması, yalnızca büyük bir ikiyüzlülük ifadesi değildir. Cumhuriyet gazetesi, aynı zamanda, burjuvazinin Marksizm karşısındaki çaresizliğini de sergilemektedir.

Karl Marx ile Friedrich Engels’in Aralık 1847 – Ocak 1848 tarihleri arasında kaleme almış olduğu Komünist Parti Manifestosu, “Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor; komünizm hayaleti” sözleriyle başlıyor ve “Komünizm, artık tüm Avrupalı devletler tarafından bir güç olarak kabul edilmiştir.” diyerek devam ediyordu. Cumhuriyet gazetesinin Komünist Manifesto dağıtması, CHP’de temsil edilen burjuva muhalefetinin, bu gerçeği kabul ettiğini gösteriyor. Hem de emperyalist merkezlerden beslenen üniversitelerin ve medyanın emekçilere ve gençliğe sınıf kimliğini unutturmak için elinden geleni ardına koymadığı, kitlelere etnik, dinsel, kültürel, cinsel vb. burjuva kimlik politikalarını dayattığı bir dönemde.

Cumhuriyet gazetesinin, düzenden umudunu kesmiş olan ve bir alternatif arayan emekçileri ve gençliği burjuva ana muhalefete yedeklemeye yönelik bu girişimi, “komünizm hayaleti”nin “bir güç” olmaya devam ettiğinin göstergesidir. Dahası, bu “hayalet”, emperyalist sistemin bir bütün olarak çatırdadığı günümüzde, komünizmin kurucularının yukarıdaki satırları yazdığı dönemde olduğundan çok daha güçlü ve tehdit edicidir. Cumhuriyet gazetesinin ve Marksist klasikleri basan, yayınlayan diğer burjuva yayın çevrelerinin bu ikiyüzlülüğünün dayanaklarından birisi de, işçi sınıfının komünizm mücadelesinin “yeni dünya düzeni” ile birlikte bitmiş olduğunu sanmaları ya da öyle olduğunu ummalarıdır.

İlk kez Komünist Manifesto’da ilan edilmiş olan proleter dünya devrimi programı, başta Lenin ve Troçki olmak üzere önceki Marksist kuşakların sosyal demokrat ve Stalinist ihanetlere karşı mücadeleleri içinde edinilmiş devasa deneyimle ve teorik birikimle zenginleştirmiş durumda. Önceki kuşakların deneyimlerini ve birikimini günümüz kapitalizmine ilişkin bilimsel çözümlemelerle tamamlayan günümüz Marksistleri, Komünist Manifesto’nun ve Marksizmin “Günümüzde burjuvazinin karşısında yer alan tüm sınıflar içinde yalnızca proletarya gerçekten devrimci sınıftır.” ve “İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır.” şiarlarını bugün de ilke edinmeye devam ediyor.

Cumhuriyet gazetesinin Komünist Manifesto kampanyası, burjuva kimlik politikaları eşliğinde emperyalizmin hizmetine girmiş olan küçük-burjuva sol önderliklere, burjuva muhalefete verdikleri desteği örtmeleri için bir “incir yaprağı” sağlayabilir. Ama Komünist Manifesto’yu (ve oradan hareketle diğer Marksist eserleri) okuyanların, orada yazılanlar ile günümüz gerçekliği arasındaki sıkı bağı görmesi uzun sürmeyecektir.

Komünist Manifesto, Cumhuriyet okurlarının yaşanmakta olan bütün felaketlerin gerçek nedeninin bizzat kapitalizm olduğunu ve bu sistemi alaşağı etmek için uluslararası işçi sınıfı ekseninde örgütlenip sınırsız, sınıfsız, sömürüsüz bir dünya uğruna mücadele etmek gerektiğini anlamalarına yardımcı olacaktır. Tam da bu yüzden, Cumhuriyet gazetesindeki burjuva solcularının, “ne pahasına olursa olsun AKP’den kurtulma” adına Marksizm’e sarılırken daha dikkatli olmalarında yarar var. Zira onların Komünist Manifesto kampanyası, savundukları sınıfsal çıkarlara uzun vadede daha fazla zarar verebilir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir