Brexit’e, Avrupa genelinde sosyalizm uğruna mücadele ile yanıt verin!

Aşağıdaki açıklama, Cumartesi günü Londra’da düzenlenen Halk Oylaması yürüyüşünde dağıtıldı.

Bugün yüz binlerce kişi, Londra’da, Britanya’nın Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılma şartları konusunda varılacak herhangi bir anlaşma üzerine ya da bir “anlaşmasız Brexit” Başbakan Theresa May tarafından uygulamaya konmadan önce, bir “halk oylaması” talep etmek için yürüyor.

Hem böylesine büyük katılımlı bir protestoyu hem de Brexit’i başlatan 50. maddenin iptal edilmesini talep eden dilekçeye üç milyondan fazla imza verilmesini, ancak Brexit’in etkisine ilişkin derin korkular ve kaygılar harekete geçirebilirdi.

Anlaşmasız bir Brexit, Britanya’ya yılda 48 milyar pound ya da kişi başına ortalama 750 pound gelir kaybına mal olabilir. AB yurttaşları da, Britanya’nın Avrupa Birliği’nden bu şekilde ayrılması durumunda, ilaveten 40 milyar avro kaybedecekler. Bu ortalamaların arkasında, giderek artan sayıda fabrikanın kapanmasının ve işten çıkarmaların resmi var. Çoğu gösterici, Muhafazakar Parti’nin sağ kanadı ve Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi (UKIP) ile Nigel Farage’ın yeni Brexit Partisi gibi yabancı düşmanları tarafından kışkırtılan “Küçük İngiliz” milliyetçiliğine ve göçmen karşıtlığına derinlemesine düşman olacak.

Bunların hiçbiri, AB’yi desteklemeye dayanan bir siyasi kampanyanın, kemer sıkmaya ve sağcı gericiliğe son vermek isteyen işçilere ve gençlere gerçekten sunacak bir şeyi olmadığı gerçeğini değiştirmez.

Halk Oylaması kampanyasına, sosyal kesintileri, göçmen karşıtı önlemleri ve militarizmi destekleme konusunda uzun bir geçmişi bulunan sağcı kapitalist politikacılar ve partiler önderlik ediyor. David Cameron tarafından ilan edilip Theresa May tarafından sürdürülen “kemer sıkma çağı”nın işçi sınıfı karşıtı politikalarını, haklarında soruşturma açılmamış savaş suçluları Tony Blair ile Alastair Campbell başlatmıştı. Michael Heseltine, Oliver Letwin ve Kalma yanlısı tüm diğer Muhafazakarlar, Britanya emperyalizminin rakiplerine karşı rekabet edebilmesini garantiye almak için bu saldırıların arttırılması gerektiği konusunda Brexit yanlısı meslektaşları ile hemfikirler. Onlar, sadece, bunun, bir Avrupa ticaret bloğunun dışına çıkmadan yapılmasını istiyorlar.

Bu alçakların “sağduyu”yu ve “ilerleme”yi temsil ettiğine ilişkin yalanın yutturulabilmesi, her şeyden önce, onların, bizzat AB içindeki gerçek toplumsal ve siyasi ilişkiler hakkındaki kasıtlı sessizliklerine bağlıdır.

2016’da Brexit oyu, işçiler arasında yaygın ırkçılık olduğu için değil; Ayrılma kampanyası, AB’nin Yunanistan’da, İspanya’da, Portekiz’de ve kıta genelinde uyguladığı acımasız kemer sıkmaya yönelik meşru düşmanlığı kendi çıkarına kullanabildiği için kazanıldı. Eğer AB, savunucularının resmettiği gibi toplumsal açıdan bir cennet olsaydı, Brexit yanlılarının milliyetçiliğe başvurmasına kulak asılmazdı.

Bugün Avrupa, Britanya’dakinden daha az acımasız olmayan bir kemer sıkmanın pençesinde. Resmi olarak, 118 milyon insan (AB nüfusunun yüzde 23,5’i), yoksulluk ya da sosyal dışlanmışlık riski altında; 43 milyon kişinin, iki günde bir düzgün yemek yemeye parası yetmiyor. İtalya, 18 milyon kişiyle, Avrupa’da yoksulluk riski altında yaşayan en çok insanın bulunduğu ülke; 4 milyondan fazla insan da mutlak yoksulluk içinde. 18 yaş altı çocukların yüzde 27’si ya da Avrupa genelinde 26 milyon kişi, sosyal yoksunluk ile karşı karşıya. Sosyal Avrupa adlı düşünce kuruluşu, bu rakamların gerçeğin çok altında olduğunu; yılda sadece 10.000 avroluk bir yoksulluk sınırı temel alındığında, neredeyse 142 milyon Avrupalının yoksulluk riski altında olduğunu belirtiyor.

AB üyesi devletlerin 1989’dan bu yana 1.000 kilometre (altı Berlin Duvarı’na denk) sınır duvarı örmesi nedeniyle, “Avrupa Kalesi”nin sığınmacı karşıtı politikaları, Akdeniz’de 34.000’den fazla yaşama mal oldu. 500 milyonluk AB nüfusu içinde sadece iki milyon sığınmacı var. Yine de, AB, jiletli tel bariyerler ve toplama kampları inşa etmekle meşgul ve kıtaya çıkan herkesi içeri sokmamak ya da sınır dışı etmek için 10.000 ek silahlı muhafız görevlendiriyor.

Avrupa’nın ana akım partilerinin başını çektiği kemer sıkma yanlısı ve göçmen karşıtı gündemden siyasi yarar sağlayan, her yerde, aşırı sağdır. Aşırı sağ, Avusturya’da, İtalya’da, Macaristan’da, Polonya’da, İsviçre’de, İsveç’te ve Finlandiya’da ya hükümette ya da büyük bir muhalefet eğilimidir. Almanya’da, 1945’ten beri ilk kez, neo-Naziler, federal mecliste (Bundestag) –ana muhalefet partisi olarak– oturuyorlar. Kısa süre önce yapılan bir anket, Avrupa seçimlerinde, aşırı sağcı partilerin temsillerini büyük olasılıkla ikiye katlayacaklarını öne sürüyor.

AB’nin artan toplumsal ve siyasi muhalefete yanıtı, bir yandan devlet baskısını arttırken, diğer yandan kemer sıkmayı ikiye katlamaktır. Bugünkü gösterideki çoğu kişi, hükümetin, Pazartesi günü, anlaşmasız bir Brexit olması durumunda toplumsal hoşnutsuzluğun ve grevlerin üstesinden gelmek için binlerce askerin konuşlandırılmasını kapsayan “Sarı Kiraz Kuşu Harekatı”nı uygulama planını öğrenecekler. Ama Kanal’ın diğer tarafındaki olaylar, polis devleti önlemlerine yönelmenin Brexit’e bağlı olmayıp, süper zengin bir oligarşi ile emekçiler kitlesi arasındaki keskin toplumsal kutuplaşmayla bağlantılı olduğunu kanıtlamaktadır. Bugün, Fransa Devlet Başkanı Macron, son elli yılda ilk kez, orduyu, kemer sıkma karşıtı “Sarı Yelek” protestolarına karşı sokaklarda görevlendiriyor. İçişleri Bakanlığı kaynakları, Le Parisien’e, herkesin, “bazılarının tamamen felç kalmasıyla sonuçlansa” bile, “güvenlik güçlerinin insanları yaraladığı fikrine alışması” gerektiğini söylediler.

Brexit, Britanya, Avrupa ve dünya kapitalizminin her zamankinden daha derin bir şekilde krize girmesinin ürünüdür. Büyük emperyalist güçler arasındaki çatışma, 20. yüzyılın ilk yarısında olduğu gibi, uluslararası anlaşmalarla daha fazla zaptedilemiyor; mevcut çatışma, sert bir ticaret savaşına girişi haber veriyor ve silahlı çatışma tehlikesini gündeme getiriyor. Avrupa kıtasının barışçıl bütünleşmesi projesini sona erdiren, Avrupa ile ABD ve Britanya, Almanya, Fransa, İtalya ve diğer büyük Avrupa güçleri arasındaki gerilimleri kırılma noktasına getiren, bu küresel kaymadır.

En büyük siyasi tehlike, Brexit’in, egemen sınıf ve onun medyası tarafından, kasıtlı olarak, işçileri çekişen sağcı kapitalist hiziplere tabi kılacak ve ortak sınıfsal düşmana karşı gerekli birleşik mücadeleyi engelleyecek şekilde, işçi sınıfını derinlemesine bölmek için kullanılıyor olmasıdır.

Sosyalist Eşitlik Partisi (SEP), bu tür denenmiş “böl ve yönet” girişimlerini siyasi olarak bilinçli bir şekilde reddetme çağrısı yapar. Ancak bu, yalnızca, kapitalizme dayanan her türlü perspektifi reddetme ve sosyalizm uğruna mücadeleye girişme yoluyla gerçekleştirilebilir.

İşçiler ve gençler, Britanya egemen seçkinlerinin ve onların tüm partilerinin bütün hiziplerine karşı sınıf mücadelesi yöntemlerini benimsemeliler. Yazgılarını Merkel’e, Macron’a, Juncker’e ve Tusk’a bırakmak şöyle dursun, şu anda AB’ye ve üye devletlerinin hükümetlerine karşı siyasi ve toplumsal mücadeleler veren Avrupa işçi sınıfı ile birleşmeliler. Perspektif şu olmalı: Ne Ayrılma ne de Kalma; kemer sıkmadan, militarizmden ve savaştan oluşan kapitalist Avrupa’nın yerini, özel kar değil toplumsal gereksinim için üretime dayanan Avrupa Birleşik Sosyalist Devletleri’nin alması için mücadele.

Böyle birleşik bir sınıf saldırısı, İşçi Partisi’nin ve sendikaların önderliğinde yürütülemez. Doğrusu, Jeremy Corbyn’in Brexit konusundaki çark edişlerinin tek değişmez özelliği, işçi sınıfının bağımsız çıkarları uğruna mücadeleyi reddetmesidir.

Corbyn, Blair, Tom Watson ve onların sağcı benzerlerinden kopmayı reddediyor; büyük sermayenin ve Londra finans merkezinin sonunda en iyi gidiş yoluna karar vereceğine güvenerek, sırasıyla, alternatif bir “yumuşak Brexit” planını öneriyor ve olası bir ikinci referanduma destek veriyor. Mevcut krizin İşçi Partisi’ni iktidara getirmesi durumunda, Corbyn, siyasi efendilerine kulak vermeye devam edecektir.

Küresel ölçekte örgütlü sermayeye karşı mücadeleyi dünyadaki en büyük toplumsal gücü, uluslararası işçi sınıfını harekete geçirerek yürüten yeni türde bir parti, sosyalist ve enternasyonalist bir parti gerekiyor. Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin Britanya şubesi, SEP ve Almanya’daki, Fransa’daki ve dünya genelindeki kardeş partilerimiz, siyasi açıdan en bilinçli işçilere ve gençlere yeni bir devrimci mücadeleye yolu sunuyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir