13 Aralık Perşembe günü, Ankara’da, Yüksek Hızlı Tren (YHT) ile kılavuz tren çarpıştı. Benzerinin görülmediği ifade edilen kaza sonucu iki vagon devrildi, bir üst geçit de trenlerin üzerine çöktü. Ankara Valisi Vasip Şahin, 9 kişinin yaşamını yitirdiğini, 86 kişininse yaralandığını duyurdu.
TCDD çalışanı 3 görevli gözaltına alınırken, facianın gerçek sorumluları ve bu kazanın arka planında yatan kapitalizme özgü yolsuzluk ve kar dürtüsü kimse tarafından dile getirilmedi. Durumun yine göz göre göre gelen bir katliam olduğu, daha ilk andan itibaren yetkililerin birbirleriyle çelişen açıklamalarından belliydi.
8 Temmuz’da gerçekleşmiş olan Çorlu tren faciasında 24 kişi hayatını kaybederken, 318 kişi yaralanmıştı. Birkaç görevli gözaltına alınmış, facianın gerçek sorumluları siyasi nutuklar atmaya devam ederken, olay birkaç görevlinin suçu ilan edilmişti.
Çorlu tren faciasına ilişkin olarak Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan, kazanın “aşırı yağışlar nedeniyle menfez ile ray arasındaki toprağın boşalmasından” kaynaklandığını belirtirken, buna karşı hangi önlemlerin alındığını ifade etmemiş, bir bahane olarak, “14:20 ile 15:10 arası yaklaşık 50 dakikalık süreçte metrekareye 32 kg yağmur düşmüş, bu da oradaki menfezde olağanüstü bir şişmeye neden olmuş, yağmurun raylar ile menfez arasındaki malzemeyi götürmesi sonucu boşluk oluşturmuştur” demişti.
Ankara’da yaşanan tren faciasına ilişkin olarak, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, hızlı trenin “tüm modern teknolojik imkanlarla yapıldığını” ifade ederken, Makine Mühendisleri Odası Başkanı Yunus Yener, “sinyalizasyon hattı yok, çalışanlar telsiz ve telefonla haberleşiyordu” dedi.
Ulaştırma Bakanlığından yapılan açıklamada, “Yüksek Hızlı Tren yol kontrolü yapan lokomotife çarptı. Kontrol lokomotifinin o rayda olmaması gerekiyordu. Çarpışma sonrası tren raydan çıkarak üst geçide çarptı. Çarpmanın etkisiyle üst geçit trenin üstüne çöktü” denilirken, Birleşik Taşımacılık Sendikası Basın Yayın Sekreteri (BTS) Eroğlu, sendika olarak hat aktif olmadan önce uyardıklarını fakat kendilerine “Rahat olun, dikkat ediyoruz” yanıtı verildiğini söyledi.
Siyaset kurunun tüm kesimleri baş sağlığı açıklamaları yapıp bu olayın sorumlularının yargılanacağı mesajı verseler de, bunların gerçekte ikiyüzlü açıklamalar olduğu ortadadır. Çorlu tren faciasından sonra olduğu gibi, Ankara tren faciasından sonra da, gerçek sorumlular ne istifa edecek ne de yargılanacaklar. Onlar en kısa sürede bu konuyu kapatmaya çalışıp kitleleri yerel seçime odaklamaya çalışacak; Suriye’ye yeni operasyon hazırlıklarına bağlı olarak, savaş ve diktatörlük yönelimlerine geri dönecekler.
Ankara’da 9 kişinin hayatını kaybettiği tren kazasının ardından BTS ve TMMOB konuya ilişkin ortak açıklama yaptı. BTS Başkanı Hasan Bektaş, 24 Haziran seçimleri öncesinde Başkentray’ın faaliyete geçtiğini ve o dönem uyarılarını yaptıklarını belirterek, “12 Nisan’dan sonra her gün bu kazayı bekliyorduk. Seçimden önce Başkentray’ı açtık diyerek siyasi şov uğruna burası açıldı ve kazayı yaşadık” dedi.
Kazanın insan hatasından kaynaklanmadığını, altyapı sistemleri hazır olmadan hızlı trenin çalıştırılmasına neden olanların sorumlu olduğu belirtilen ortak açıklamada, “Bu anlayış ‘hızlandırılmış tren şovu’ uğruna Pamukova’da 41 yurttaşın hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Bu anlayış gerekli bakım ve altyapı çalışmaları yapılmadığı için Çorlu’da 24 yurttaşımızın hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Bu anlayış bugün de Ankara’da sinyalizasyon sistemleri devrede olmadığı halde yüksek hızlı tren çalıştırıldığı için 9 yurttaşımızın hayatını kaybetmesine neden olmuştur” denildi.
Açıklamanın ardından BTS Genel Başkanı Hasan Bektaş ve TMMOB Başkanı Emin Koramaz basın mensuplarının sorularını yanıtladı. “Bu hat açılmadan önce yetkililere uyarılarımıza yaptık. Sinyalizasyon sistemi çalışsaydı bu kaza olmazdı,” diyen Bektaş, “… Olayın tek nedeni sinyalizasyon ve sorumlusu Ulaştırma Bakanlığı ve TCDD üst yöneticileridir,” diye ekledi.
Buna rağmen, ertesi gün gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ulaştırma Bakanı Cahit Turhan, “Sinyalizasyon sistemi demiryollarımızda son bir kaç yıldır tesis etmeye başladığımız bir sistemdir. Sinyalizasyon sistemi demiryolu işletmeciliği için olmazsa olmaz bir sistem değil. Bu ilave güvenlik, işçiliği azaltmak, otomasyona geçmek için demiryollarına tesis ettiğimiz bir sistemdir. Bu sistemin olmamasından dolayı demiryollarında işletme yapılamaz diye bir şey yok. Bunu bilgilerinize sunuyorum. Kamuoyunda sinyalizasyon olmadığı için bu kaza oldu gibi değerlendirmeler yapanlar doğru değerlendirme yapmıyor,” dedi. [vurgular sonradan]
Ulaştırma Bakanı açıkça yalan söylüyor. CBTC (İnternet Tabanlı Tren Kontrol) sinyalizasyon sistemi sürekli ve anlık bilgi akışı sağlayan, trenlerin tam konumunu bilmeye ve uzaktan kontrolü sağlamaya yardımcı olan bir sistemdir. Hatta tercihe bağlı olarak, trenlerin makinistsiz de gidebilmesini sağlayan bir sistemdir. Bu sistem sayesinde, geleneksel sinyalizasyon sistemlerinden farklı olarak, tren ve metro hatlarındaki insan hataları en aza indirilmektedir. Eğer bu sistem kullanılsaydı, kaza riski çok büyük oranda azaltılmış olacaktı.
Çorlu’daki ve en son Ankara’daki tren faciasının başlıca siyasi sorumlusu, hiç kuşkusuz, 16 yıla yaklaşan iktidarı boyunca işçi sınıfından bir avuç milyardere dizginsiz bir servet aktarmış ve kendi etrafında yeni yetme bir vurguncu burjuvalar tabakası oluşturmuş olan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetidir.
Siyasi çıkarlar ve seçim propagandası için kullanılan ve oldu bittiye getirilerek 9 cana ve 80’i aşkın yaralıya mal olmuş olan bu facia, topluma karşı işlenmiş yeni bir suçtur. Hükümetin güvencesiz, denetlemesiz, sürdürülebilir olmayan, insan hayatını hiçe sayan politikaları, onun temsil ettiği egemen sınıfın insanlığa ve özünde işçi sınıfına karşı olan düşmanlığının ifadeleridir. Artık her yıl 2.000’e yaklaşan iş cinayetleri ile hükümetin politikaları nedeniyle giderek artan facialar bir bütünün parçalarıdır.
Hızlı trenin gelişimi, üretici güçlerin gelişiminin bir ifadesidir. Bu gelişim, teknolojinin ve insan aklının dünya çapında demokratik bir planlaması yoluyla, hem insanların can güvenliğini olmazsa olmaz hale getirmek hem de bütün insanlığın ihtiyaçları için kullanılabilir. Bunun önündeki tek engel, kapitalizmdir.