Almanya’da 160 bin sanayisi işçisi grevde

Otomotiv, çelik ve elektronik sektörlerindeki yaklaşık 160 bin işçi, şu anda Almanya’nın en büyük sektöründeki 3,9 milyon işçi için yeni bir toplu sözleşme görüşmesi yürüten IG Metall sendikasının çağrısını yaptığı parçalı grevlere katılıyor. Eylemler, Volkswagen (VW), Porsche, Daimler, Bosch ve diğer otomotiv, otomotiv parçası ile ThyssenKrupp gibi çelik devlerinin bulunduğu metal sektöründeki işçileri kapsıyor.

Berlin’deki Daimler’de bir miting

Sendika, eylemlerin önümüzdeki günlerde genişletileceğini söylüyor. IG Metall’in önderi Jörg Hofmann, metal sektöründeki işverenler birliğinin Ocak ayı sonuna kadar taviz vermemesi durumunda bir günlük grev çağrısı yapma ya da ucu açık bir grevi işçilerin oyuna sunma tehdidinde bulundu. Bu, IG Metall’in, 35 saatlik çalışma haftasını doğu Almanya’ya genişletmek için dört haftalık başarısız bir grevi iptal ettiği 2003’ten beri sektörde çağrısını yaptığı ilk büyük grev olacak.

Toplumsal eşitsizliğe ve Siemens ile başka karlı şirketlerin işten çıkarma saldırısına yönelik yaygın öfke nedeniyle, işçiler arasında ücretlerde ve çalışma koşullarında kayda değer iyileşmeler için mücadele yönünde giderek artan bir kararlılık söz konusu. Bununla birlikte, IG Metall, pazarlığı olabildiğince çabuk bir şekilde sonuca bağlamaya çalışıyor. Metal ve elektronik sektörleri Almanya’nın ihracatı açısından son derece önemli ve IG Metall, herhangi bir şeyin şirketler ile uzun süredir devam eden ortaklığını bozmasına izin vermemeye kararlı.

Buna ek olarak, sendikalar, Angela Merkel’in Hristiyan Demokrat Birlik/Hristiyan Sosyal Birlik (CDU/CSU) partileri ile sendikaların desteklediği Sosyal Demokrat Parti (SPD) arasında yeni bir büyük koalisyon kurulmasını destekliyorlar. IG Metall yetkilileri, kemer sıkmaya ve yeniden silahlanmaya adanmış sağcı bir hükümetin oluşturulması üzerine sürmekte olan gizli görüşmeleri tehlikeye sokabilecek büyük mücadelelerin patlamasını önlemek istiyor.

Almanya Sendika Birliği’nin (DGB) önderi Rainer Hoffmann, geçtiğimiz hafta, açıkça, “Almanya ve Avrupa için iyi bir perspektif” sunacak yeni bir büyük koalisyon çağrısı yaptı.

Metal ve elektronik sektöründeki yüksek karlara ve rekor öngörülen sözleşmelere dikkat çeken IG Metall Başkanı Hofmann, işverenler birliğinin hızlı bir anlaşmaya varmasını beklediğini söyledi. Hofmann, “Kısa ve güçlü bir mücadele, muhtemelen her iki taraf için de daha iyi olacaktır. Taleplerimizi elde etmek ve üretimi durdurma eylemlerinin işverenler açısından üstesinden gelinebilir olmasını sağlamak istiyoruz.” dedi.

Ne var ki, sendika aygıtının manevrası ile hoşnutsuz, öfkeli ve mücadeleye hazır milyonlarca sanayi işçisinin özlemleri arasında devasa bir uçurum söz konusu.

Saarlouis Ford fabrikasındaki bir uyarı grevi

İşçiler, yıllardır, kendi gelirleri yerinde sayar ya da gerilerken, karların, yönetici maaşlarının ve süper zenginlerin servetinin nasıl arttığına tanık oluyorlar. Resmi enflasyon oranında neredeyse hiç belirtilmeyen artan kiralar ve sağlık hizmeti maliyetleri, birçok işçi için varoluşsal bir tehdit oluşturmaktadır.

Metal ve elektronik sektöründeki nominal ücretler, gerçekte reel ücretlerin dondurulması anlamına gelecek şekilde yıllık yüzde 2 ile yüzde 3 arasında artarken, hissedarların kar payları, hisse başına, 2014’te yüzde 11, 2015’te yüzde 9 ve 2016’da yüzde 12 arttı. Sektörde 2015 yılında 43,5 milyar avro vergi öncesi kar yapan şirketler, hissedarlara bunun 10,8 milyar avrosunu ya da yüzde 24,8’ini ödediler. 2016’da, bu rakam yüzde 28’e yükseldi.

Çok övülen 35 saatlik haftalık çalışma süresine karşın, tüm metal işçilerinin neredeyse yüzde 20’si daha uzun süre çalışıyor. Sendikanın sektördeki 680 bin işçiye ilişkin kendi rakamlarına göre, işçilerin yüzde 57,3’ü fazla mesai yapıyor, Cumartesi günleri hemen hemen yarım gün, Pazarları çeyrek gün ve yarım vardiyalarda üçte bir oranında fazla çalışıyor. Bunun yanı sıra, fabrikalarda yüz binlerce geçici sözleşmeli işçi çalışıyor ve üretimin kimi bölümleri, ücretlerin Almanya’da ödenenin üçte biri ile onda biri arasında değiştiği Doğu Avrupa’daki taşeronlara yaptırılıyor.

Batı ve doğu Avrupa’daki otomotiv işçilerini birleştirme yönünde her türlü mücadeleye düşman olan IG Metall, Alman işçilerin ücretlerini ve çalışma koşullarını baltalamak için üretimi doğuya genişletme tehditlerinin kullanılmasında patronlara katılmaktadır.

Bu koşulların başlıca sorumluluğu, sendikalara ve SPD’ye aittir. SPD önderliğindeki son federal hükümet tarafından 2003 yılında kabul edilen Hartz yasaları, geçici çalışmanın ve düşük ücretli işlerin devasa genişlemesinin temelini attı. IG Metall ve onun iş konseyleri, fabrikalarda küçülme önlemlerinin hazırlanmasına dahil olmuş ve onları, tabandaki işçilerin sert direnişine rağmen uygulamıştır.

Sonuçta, SPD, Eylül 2017 federal seçimlerinde en kötü sonucunu aldı. Parti, işçiler arasındaki kitle desteğini uzun süre önce yitirdi. Çoğu işçi de, IG Metall’e, eğer açıkça karşı çıkmıyorsa, güvensizlikle bakıyor. Genellikle son saate bırakılan ve ekonomik bir etkisi olmayan “uyarı grevleri”ne eşlik eden mitinglere, çoğunlukla sendika bürokratları hakim.

Siemens’in Berlin’deki dinamo tesisinden 62 yaşında bir işçi, Dünya Sosyalist Web Sitesi’ne, “Bizler, gerçekten burada daha büyük sayıda olmalıyız. Eğer işleri savunmak ve toplu sözleşme taleplerimizi kabul ettirmek istiyorsak bir genel grev çağrısı yapmalıyız. Bir genel grev tam anlamıyla haklı olurdu.” dediğinde, birçok işçi adına konuşuyordu.

Bu duyguların çok iyi farkında olan IG Metall yetkilileri, bir başka satışı hazırlarken, taleplerini işçiler üzerindeki denetimlerini sürdürmeye uygun hale getiriyorlar.

Sürekli ve geçici işçiler

IG Metall, bir yandan, bir yıl için yüzde 6’lık bir ücret artışı talep ediyor. Sendika bunu azımsanmayacak bir ücret talebi olarak sunsa da, bu oran gerçek ihtiyaçları karşılamanın yanına bile yaklaşmamaktadır. Dahası, IG Metall, sürekli olarak, asıl talebin oldukça altında bir anlaşmaya varmakta ve toplu sözleşmeyi bir yılın ötesine genişleterek, ücret artışını “alabildiğine uzatmakta”dır. 2016’da, IG Metall, yüzde 5’lik bir ücret artışı talep etmiş ve 20 aya yayılan iki aşamalı yüzde 4,8’lik bir artışı kabul etmişti.

Tagesspiegel gazetesi, IG Metall’in “aşamalı olarak” yüzde 6 alacağını ve bunun “20 ay ya da daha uzun süreli bir toplu sözleşme ile sorun olmayacağı”nı varsayıyor. IG Metall önderi Hofmann, Ekim 2019’daki sendika konferansı öncesinde başka bir toplu sözleşme mücadelesini engellemek istediği için, toplu sözleşme “önümüzdeki yılın sonbaharının sonuna rastlayacak.” Dolayısıyla, ücret artışının yüzde 3,5’in oldukça altına inmesi oldukça muhtemel ki bu, şirket yanlısı Ifo Enstitüsü’nün bu yıl Almanya genelinde olacağını öngördüğü ortalama ücret artışıdır.

IG Metall’in “benim yaşamım, benim zamanım” sloganı altındaki ikinci talebi, her işçiye haftalık çalışma süresini, iki yıla kadar, ücrette buna denk düşen bir azalmayla birlikte, 35’ten 28 saate düşürme izni verilmesidir. Buna göre, yalnızca yarım vardiya işçileri, 14 yaş altı çocukları olan ebeveynler ya da akrabalarına bakan işçiler, azaltılmış çalışma süreleri için az bir miktar ücret telafisi alacak.

Bu talep, tam zamanlı bir işte çalışmanın stresi ile bir aile kurmanın ya da akrabalara bakmanın olanaksızlığı biçimindeki açık nedenle, ağırlıklı olarak genç işçiler arasında destek buluyor. IG Metall’in bir anketine göre, katılımcıların yüzde 89’u gereksinimlerini karşılamak için çalışma saatlerini kısa süreye ayarlamak isterken, yüzde 82’si geçici olarak daha kısa süre çalışmak istiyor.

Ancak bu bir tuzaktır. Şirketler, bu talebe, kendi amaçları açısından, şu anda yarı zamanlı çalışan işçilere haksızlık olacağını ileri sürerek direniyorlar. Sektör gözlemcileri, sendikanın 35 saatlik çalışma haftasından vazgeçmesi ve daha uzun çalışma saatleri için daha fazla esnekliği kabul etmesi durumunda, patronların IG Metall ile bir anlaşmaya varmasını bekliyorlar. Tagesspiegel, “İşverenler, toplam emek hacminin azalmaması koşuluyla, hem yarı zamanlı çalışma isteğini hem de tam zamana dönme hakkını kabul edecekler.” yorumunda bulundu.

Yazı, şöyle devam ediyor: “Bu, somut olarak, bir zamanlar uğruna meşhur mücadeleler verilen 35 saatlik çalışma haftasından daha fazla uzaklaşmak demektir. Durum, şimdiye dek, metal işçilerinin yüzde 18 kadarının sözleşmeli 35 saatlik çalışma haftasından daha uzun süre çalışabilmesi biçiminde oldu. Bu kota kaldırılabilir ve 28 ile 40 saat arasında bir yerde anlaşılabilinir.”

Eğer işçiler meşru talepleri için mücadele edeceklerse, mücadelenin önderliğini IG Metall’in elinden almalılar. Almanya’daki, Avrupa genelindeki ve tüm dünyadaki işçi sınıfının en geniş seferberliği uğruna mücadele etmek için, bizzat işçiler tarafından kontrol edilen yeni mücadele örgütlerinin ve taban komitelerinin kurulması gerekiyor.

Almanya’daki mücadele, işçi sınıfının dünya genelinde artan direnişinin parçasıdır. Fransa’da, Macron hükümetinin iş yasalarına yönelik muhalefet artıyor. Geçtiğimiz yıl, Sırbistan’daki Fiat ve Slovakya’daki Volkswagen işçileri, açlık ücretlerine ve kölece çalışma koşullarına karşı greve gitti. 2015’te, Kuzey Amerika’daki otomotiv işçileri yozlaşmış Birleşik Otomotiv İşçileri (UAW) sendikasına başkaldırırken, Çin’deki ve Hindistan’daki otomotiv işçileri sert mücadeleler verdiler. Aralık ayında, Romanya’daki Ford işçileri şirketin denetimindeki sendikaya karşı çıkarak fiili bir grev gerçekleştirdi.

Sendikaların ulusalcı ve kapitalizm yanlısı perspektifi, işçileri bir çıkmaza sokmuştur. Ücretlerin, işlerin ve sosyal kazanımların savunusu, tüm dünya işçi sınıfını, iyi ücretli ve güvenceli bir iş; yüksek nitelikli sağlık hizmeti ve düzgün konut ve bütün işçiler için serbest zaman ve kültüre erişim hakkı uğruna ortak bir mücadelede birleştirecek uluslararası bir perspektifi gerektirmektedir.

İşçilerin güçlükle elde edilmiş kazanımlarını savunmak için sosyalist bir perspektif gerekiyor. ABD’deki Trump yönetiminin öncülük ettiği tüm dünyadaki kapitalist hükümetler, işçi sınıfına yönelik yeni savaşlara ve saldırılara hazırlanıyor. Berlin’de, Üçüncü İmparatorluk’un çöküşünden bu yana en sağcı hükümeti kurmak için, halkın arkasından siyasi bir komplo düzenleniyor. Muhafazakar partiler ile SPD arasında tartışılan program o kadar işçi sınıfı karşıtı ki, görüşmelerde katı bir gizliliği korumayı kabul ediyorlar.

Sosyalist Eşitlik Partisi (Sozialistische Gleichheitspartei, SGP), yeni seçim çağrısı yapmaktadır. Sağcı bir komplocular kliğinin halka tek taraflı olarak kendi iradesini dayatmasına izin verilemez. SGP, kapitalizme, savaşa ve devletin baskı aygıtının güçlendirilmesine karşı sosyalist bir alternatif inşa ediyor. Toplumun servetini üreten işçilerin sosyal hakları, şirket patronlarının ve mali oligarşinin akıldışı düzeylerde servet biriktirmesinden daha öncelikli olmalıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir