Almanya: Grevci pilotların sosyalist bir perspektife ihtiyacı var

Bütün işçiler, Lufthansa pilotlarının mevcut grevini desteklemelidir. Pilotların şirket yönetiminin sert muhalefeti karşısında en az bir düzine greve giriştiği iş anlaşmazlığı, Şubat 2014’ten beri devam ediyor.

Lufthansa yönetimi teslim olmaya razı değil ve grevdeki 5.400 pilota her taraftan saldırıyor. Yönetim, grevin yasaklanması için mahkemeye başvurdu ve grevi kırmak için siyasi destekçilerine ve medyaya çağrı yaptı. Yönetim, ayrıca, şirketin diğer bölümlerindeki sendikaların ve iş konseylerinin yakın işbirliğiyle, Lufthansa işçilerinin diğer kesimlerini pilotların grevine karşı örgütlemeye uğraşıyor.

Bu kampanyanın en son ürünü, Frankfurt’taki “Büyük İş Konseyi”nin, “yıkıcı anlaşmazlığın” derhal sona erdirilmesi çağrısıdır. Grevci işçilerin yönetimin ültimatomunu kabul etmeleri isteniyor. Çağrı, adını anmaksızın, bir grubun (yani pilotların) çıkarlarının çalışma arkadaşlarının zararına olamayacağını belirtiyor.

Konsey, yönetim ile aynı tarzda, şunu ilan ediyor: “Ana konu, tüm Lufthansa çalışanlarının iyiliği için, yapıcı ve geleceğe yönelik bir tutumla, şirketin gerekli yeniden yapılanmasını kolaylaştırmaktır. Tarife şartları (yani, bir sektörde patronlar ve çalışanlar tarafından eşit ölçüde kabul edilen asgari ücretler), gerçek piyasa koşullarını kabul etmelidir.”

Eğer medyanın yaygın şekilde propagandasını yaptığı çağrının gerçek olduğu kanıtlanır ve arkasında kamu sektörü sendikası Verdi’nin olduğu doğrulanırsa, bu, söz konusu örgütün siyasi iflasının ve işçi sınıfı karşıtı doğasının bir başka kanıtı olur.

Aynı zamanda, birkaç gün önce, pilotların sendikası Kokpit’in (VC), TUIfly çalışanları kendiliğinden bir hastalık izni protestosu örgütlediğinde, grevi durdurma çağrısı yaptığı hatırlanmalıdır. O zaman, Kokpit, Air Berlin yönetimi, Verdi’nin sözleşme komitesi ve pilotların ortak iş konseyi ile birlikte, uçuş görevlilerine ve yer personeline, TUIfly çalışanlarının iş bırakma eyleminin etkisini kırmak amacıyla ek vardiya yapmaları çağrısında bulunmuştu.

Bu, sadece şimdiki pilot grevini değil ama tüm işçi mücadelelerini etkileyen temel bir sorunu ortaya koymaktadır. Almanya’daki, yönetim ile ortaklaşa karar vermeyi içeren sisteminin şirket yanlısı “toplumsal ortaklık” yöntemleri bütünüyle iflas etmiş ve yalnızca birbirini izleyen yıkımlara yol açmıştır.

Kapitalist krizin hızla yoğunlaşması, dünya çapında sert rekabete yol açmış durumda. Bu koşullar altında, toplumsal ortaklık, “kendi” patronlarının küresel rekabet gücünü yükseltme adına tavizler dayatmak için şirketlerle gizli anlaşmaya dönüşmektedir.

Yönetimler, çalışanlara, ücretlerinden ve sosyal haklarından vazgeçmeyi kabul etmemeleri durumunda, şirketin dünya piyasasında ayakta kalamayacağı ve tüm işlerin kaybedileceği argümanıyla şantaj yapıyorlar. Ulusal temelli sendikalar buna karşı hiçbir yanıta sahip değiller ve sürekli olarak, ücretlerin düşürülmesini ve çalışma koşullarının kötüleşmesini kabul ediyorlar.

Sendikaların şirket yönetimleri ile ittifakı temelinde, tek tek işyerlerindeki ve fabrikalardaki işçiler birbirlerine karşı yarıştırılıyor ve birbiri ardına diz çöküyorlar. Sendikaların verdikleri ödünler hiç sona ermiyor ve bunun sonuçları yıkıcı.

Sistematik olarak düşük fiyatlı havayollarının geliştirilmesi, bu gaspın bir parçasıdır. Lufthansa’ya bağlı Eurowings çarter şirketi, ücretlerin ve maaşların ana şirkettekinden yüzde 40 daha az olması anlamına gelen Avusturya toplu sözleşme yasaları altında faaliyet gösteriyor.

Kokpit sendikası, yıllardır, şirket yetkilileri ile barışçıl işbirliği temelinde bir anlaşmaya varmaya çalışıyor. Sonuç açıktır: yönetim, sendikanın birbirini izleyen saldırılarda işbirliği yapma gönüllülüğünü kendi çıkarları için kullanıyor.

Kokpit sendikasının Başkanı Jörg Handwerk, Pazartesi günü, Süddeutsche Zeitung’a verdiği bir röportajda, “Eğer bir taraf çalışanlara karşı mahkemeye gidiyorsa, bu nasıl bir ortaklık?” diye yakınıyordu. Handwerk, şirket yönetimini, sendikanın üyeleri üzerindeki kontrolünü kaybetmesi durumunda, iş anlaşmazlığının tümüyle farklı bir biçim alabileceği konusunda uyardı: “O zaman personel, sendikaları yok sayarak, protestosunu farklı bir şekilde ifade eder.” O zaman “protestolar üzerinde artık kontrol olmayacaktır” diyen Handwerk, “Bu kimin çıkarına olur?” sorusunu soruyor.

Kokpit, bir yıl önce, Verdi ve Ufo sendikaları ile birlikte, Lufthansa yöneticileri tarafından toplantıya çağrılan ve şirketin yeniden yapılandırılmasını hedefleyen “iş zirvesi” adlı bir yuvarlak masa toplantısına katılmıştı. Lufthansa, o zamandan beri, çalışanları üzerindeki baskıyı büyük çapta arttırdı. Kargo, teknoloji, yer hizmetleri, yemek servisi vb. parçalandı, taşeronlaştırıldı veya ucuz emek ve işten çıkarmalar temelinde yeni bağlı kuruluşlara devredildi.

Ne Verdi, ne Ufo ne de Kokpit sendikası, kendi iş anlaşmazlıklarını aynı şirkete (Lufthansa’ya) karşı koordine etme yönünde bir girişimde bulundu. Aksine, onlar, mücadele hazırlığında olan işçileri kontrol altında tutmak için kasıtlı olarak yalıtıyorlar.

Sendikaların şirket yönetimlerinin araçlarına dönüşmesinin arkasında, onların, kapitalist sisteme, mali seçkinlerin işçi sınıfı ve halk zararına zenginleşmesine izin veren siyasi uyumları yatmaktadır. Başarılı bir grev gerçekleştirmek için, bu kapitalist perspektiften kopmak ve sosyalist-enternasyonalist bir yönelim benimsemek zorunludur.

Küreselleşme ve ekonomik kriz, işçi mücadelelerinin faydasız olduğu anlamına gelmez. Tersine, her gün diğer ülkelere ve kıtalara seyahat eden pilotlar, işçilerin dünya çapında aynı sorunlarla karşı karşıya olduğunu çok iyi bilmektedirler. Düşük ücretli taşeron işine ve sosyal hakların azaltılmasına karşı mücadele uluslararasıdır ve bütün ülkelerdeki işçi sınıfının suçlu mali aristokrasinin vurguncu ve yıkıcı gücüne karşı birleşik bir seferberliğinin başlangıç noktası olmalıdır.

Bu, yalnızca, halkın ihtiyaçlarını bankaların ve büyük şirketlerin kar oranlarının üzerinde tutan sosyalist bir perspektif temelinde mümkündür. Çalışma, makul bir ücret ve sosyal yardımlar, savunulması gereken temel haklardır.

Şimdi sürmekte olan bu mücadele, siyasi durumdaki hızlı değişimler bağlamında kavranmalıdır. Sağcı demagog ve milyarder Donald Trump’ın Amerikan başkanı seçilmesi ve ABD’de aşırı sağcı bir hükümet kurulması, gerici güçleri dünya çapında güçlendirmiş ve cesaretlendirmiş durumda. Alman politikası, bu gelişmeye, kapsamlı bir silahlanma ve tüm partilerin sağa kayışı ile tepki gösteriyor.

Büyük toplumsal mücadeleler ve sınıf çatışmaları kaçınılmaz. Pilotlar, grevlerini bu tür bir mücadelenin parçası olarak görmeli; ücretlerin ve toplumsal kazanımların savunusu ile militarizmin, diktatörlüğün ve savaşın geri dönüşüne karşı mücadeleyi birleştirecek şekilde, işçi sınıfının geniş bir siyasi seferberliğini hazırlamalılar.

İşçilerin karşı karşıya olduğu en önemli görev, sosyalist bir program uğruna mücadele eden kendi siyasi partilerinin inşasıdır. Bu, Partie für Soziale Gleicheit’ın (PSG – Sosyalist Eşitlik Partisi) ve Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin tüm faaliyetinin merkezinde yer almaktadır.

1 Aralık 2016

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir