Alman hükümeti ölümcül işe dönüş girişimine hız veriyor

COVID-19 pandemisinin Avrupa ve dünya genelinde yayılmaya devam etmesine rağmen, Alman hükümeti virüsün bulaşmasını önlemek için uygulanan sınırlı kısıtlamaları kaldırma politikasını hızlandırıyor. Şansölye Angela Merkel, Almanya’nın 16 eyalet başkanı ile Perşembe öğleden sonra yapılan konferansın ardından düzenlenen basın toplantısında, kısıtlamaların daha da gevşetileceğini açıkladı. Dini ibadetlere tekrar izin verilecek ve belirli koşulları karşılamaları koşuluyla müzeler, galeriler, anıtlar, hayvanat bahçeleri ve oyun alanları da açılacak.

Merkel, “bugünkü istişareler sadece bir ara adım” dedi ve ekonomik ve sosyal hayatı “yeniden başlatma … üzerine düşünen” herkese teşekkür etti. Önümüzdeki Çarşamba günü, yani 6 Mayıs’ta, “kapsamlı bir paket kabul edilecek.” Yöneticiler, diğer şeylerin yanı sıra, “eğitim bakanlarının önerisini ele alacaklar”. Tüm okulların ve anaokullarının genel açılışı da bunlar arasında. Merkel, daha sonra, restoranlar, turizm ve diğer sektörler için de bir öngörü sağlamaya odaklanacaklarını söyledi.

Hükümetin bazı düzenlemelerin kaldırılmasını ilk olarak duyurduğu iki hafta önce olduğu gibi Merkel, “dikkatli” olma uyarısında bulundu ve salgının “yinelenmesini” önlemek için her şeyi yapma sözü verdi. Bunun ardından, ekonomiyi yeniden açma adımını, “virüsün yayılmasını azaltmayı başardık,” diyerek gerekçelendirdi.

Bu, propagandadan başka bir şey değildir. Gerçek şu ki, pandemi dünya çapında yayılmaya devam ediyor ve Almanya’daki vaka ve ölümlerin sayısı hâlâ her geçen gün artıyor. Cuma günü, ölüm sayısı 6.700’ün üzerine çıktı ve toplam vaka sayısı 164.000’i aştı. Bu, Amerika Birleşik Devletleri, İspanya, İtalya, Britanya ve Fransa’nın ardından dünyanın en yüksek altıncı vaka sayısıdır.

Hükümetin basın toplantısından birkaç saat önce, hükümete bağlı bulaşıcı hastalıklar kurumu Robert Koch Enstitüsü (RKI) başkanı, düzenlediği basın toplantısında, koronavirüsten ölüm sayısının artmaya devam ettiğini itiraf etti. Lothar Wieler, “Almanya’da ölüm oranının arttığını görüyoruz,” dedi. Enstitü bile “gerçekte bildirilenden daha fazla insanın COVID-19’dan öldüğünü varsayıyor.”

Hükümetin düzenlemeleri “hafifletmesinin” “dikkatli” olmakla da hiçbir ilgisi yok. Gerçek şu ki, kısıtlamaları hafifletme konusunda neredeyse başka hiçbir ülke Almanya kadar hızlı ve organize bir şekilde ilerlemiyor. Okullar ve işletmeler yeniden açılıyor, otomobil fabrikaları ve endüstriyel tesisler üretime yeniden başlıyor. Toplumun diğer tüm sektörleri mümkün olan en kısa sürede aynı yolu takip edecek.

Egemen seçkinler, bu şekilde, sağlık sisteminin pandeminin ağırlığı altında çöktüğü ve on binlerce insanın korkunç biçimde can verdiği İtalya veya Amerika Birleşik Devletleri’ndeki gibi bir durumu adeta kışkırtıyorlar. Ekonomiyi yeniden açma adımı, yüz binlerce işçinin hayatını tehlikeye atıyor ve koronavirüs üzerine tüm bilimsel araştırmaları hiçe sayıyor.

Daha geçtiğimiz hafta, Berlin’in Charite Hastanesi’ndeki viroloji bölümünün başında bulunan Profesör Christian Drosten, “Almanya’nın sahip olduğu avantaj üzerine kumar oynanmasına” karşı uyarıda bulundu. Drosten, çoğalma oranının “tekrar 1’ün üzerine çıkması” durumunda, “salgının aktivitesinin aniden orantısız bir şekilde veya beklenmedik bir güçle” geri dönebileceğini belirtti. Profesör, son günlerde Britanya ve Belçika medyasına verdiği röportajlarda bu uyarısını yineledi.

Perşembe günü, Drosten ve bir grup araştırmacı, “mevcut durumda okulların ve anaokullarının sınırlanmamış biçimde yeniden açılmasına” karşı uyarıda bulunan bir çalışmanın ön baskısını yayımladılar. Buna göre, yeni araştırmalar ve veriler, “virüs yükünün çok genç yaşlardakilerde yetişkinlerden önemli ölçüde farklı olmadığını göstermektedir. … Çocuklar, yetişkinler kadar bulaştırıcı olabilir.”

Okullara ve fabrikalara erkenden geri dönmenin yıkıcı sonuçları giderek daha netleşiyor. Hafta başında, Kuzey Ren Vestfalya’da bulunan Dormagen’deki bir lise, açıldıktan birkaç gün sonra, bir öğrencinin annesinin COVID-19 testinin pozitif çıkması üzerine kapanmak zorunda kaldı. Hijyenik koşulların daha az berbat olmadığı fabrikalarda da virüs kol geziyor. Winsen’deki Amazon dağıtım merkezinde, 1.800 çalışandan en az 68’i enfekte oldu. Forzheim yakınlarında bulunan Birkenfeld’deki et işleme firması Müller Fleisch tarafından işletilen bir mezbahada 300 işçiye virüs bulaştı.

Buna rağmen, büyük koalisyon, parlamentodaki tüm partilerin ve sendikaların desteğiyle, saldırgan bir “işe dönüş” politikası izliyor. Dünya Sosyalist Web Sitesi, daha önce yayımlanan bir yazıda, egemen sınıfı ve örgütlerini yönlendiren nesnel çıkarları analiz etmişti. Birincisi, asıl olarak büyük şirketlere, bankalara ve süper zenginlere giden yüz milyarlarca avroluk “koronavirüs kurtarma paketi” fonlarının bedeli, şimdi işçi sınıfından çıkartılacak.

İkinci etmen, krizi rakiplerine karşı uluslararası konumunu güçlendirmek için bir fırsat olarak gören Alman emperyalizminin jeostratejik ve ekonomik çıkarlarıdır. Nisan ayında Der Spiegel’de yayımlanan bir makalede, “Jeostratejik çıkarlar da var,” deniyordu. ”Karantinadan Çıkış Yolu: Alman Otomobil Üreticileri Üretimi Arttırmaya Hazırlanıyor” başlıklı makalede ayrıca şunlar belirtiliyordu: “Avrupa’daki şirket yöneticileri, ekonomik güçler olarak Amerika Birleşik Devletleri’ne ve Çin’e karşı ağırlık oluşturmak için Avrupa pazarını güçlendirmek istiyorlar…”

Krizin sınıf karakteri giderek daha belirgin hale geliyor. Alman sermayesi kendisini şirket kârlarını artırmaya ve büyük güçler arasında ticaret savaşına ve askeri çatışmaya hazırlarken, milyonlarca işçi ve aileleri yoksullukla karşı karşıya. Federal Çalışma Kurumu, dün, Alman şirketlerinin 10,1 milyon çalışan için kısa çalışma ödeneği başvurusu yaptığını açıkladı. Nisan ayında işsiz sayısı 308 bin artarak 2,6 milyona ulaştı. Ekonomi Bakanı Peter Altmeier, gayrisafi yurtiçi hasılada bu yıl yüzde 6,3’lük bir daralma öngörüyor. Bu, Almanya’da İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden bu yana en derin ekonomik durgunluk olacak.

Tüm bu gelişmelerin olası devrimci sonuçları bulunuyor. Her ülkede sürdürülen “işe geri dönüş” kampanyası, işçi sınıfında şimdiden şiddetli bir tepki yarattı. Son günlerde Meksika, Zimbabve, Yunanistan, Brezilya ve Britanya’da kendiliğinden gelişen grevler yaşandı. Grev hareketinin merkezlerinden biri, Mart ayının başından bu yana en az 140 grevin gerçekleştiği –pandeminin küresel merkez üssü– ABD. Almanya’da da gençler, öğrenciler ve işçiler arasında artan bir radikalleşme yaşanıyor.

Pandeminin ciddiyetini önemsiz göstermeye çalışan ve şirket kârları için insan hayatının feda edilmesi gerektiğini faşistçe iddia eden resmi propagandaya rağmen, Almanların çoğu mevcut gelişmelere karşı çıkıyor. Anket kuruluşu Yougov’un yaptığı bir araştırmaya göre, Almanların yüzde 49’u kısıtlamaların kaldırılmasının çok hızlı gerçekleştiğini düşünüyor. Yüzde 28’i gelişmelerin hızından memnun olduklarını söylerken, sadece yüzde 15’i kısıtlamaların çok yavaş hafifletildiğini belirtti.

İşçiler, ya işe dönüp virüse maruz kalmak ya da işsizliğe ve yoksulluğa sürüklenmek biçiminde önlerine konan alternatifleri reddetmeli; egemen seçkinler tarafından izlenen ölümcül planlara kendi sosyalist stratejileri ile karşı koymak için mücadelelerini uluslararası düzeyde birleştirmelidirler. İşçiler, büyük bankaları ve şirketleri işçilerin demokratik denetimi altına alacak ve süper zenginlerin devasa servetini pandemiyle mücadelede ve toplumun diğer acil gereksinimlerini karşılamada kullanmak üzere kamulaştıracak bir program benimsemeliler.

2 Mayıs 2020

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir