Adana’da son bir yıldır şehrin kuzeye taşınması konusu konuşuluyor. Büyükşehir Belediyesi’nin şehri kuzeye taşıması kararından sonra bütün yerel basın Belediye Başkanı Aytaç Durak’a övgüler yağdırdı. Peki, şehrin kuzeye yayılması ne anlama geliyor ve bu yayılmanın gerçek niteliği ne?
Adana’nın yaklaşık kırk kilometre kuzeyinde Başkan Durak’ın memleketi Karaisalı ilçesi bulunuyor. Ormanlık arazilerin içinde bulunan bu küçük ilçe iki yıl önce Büyükşehir Belediyesi’ne bağlandı ve bu bölgedeki arsa fiyatları on katına (bu bilgi yerel basında yayınlandı) çıktı. Şehrin kuzeyindeki 15-20 katlı apartmanların ilerideki yıllarda buraya da yapılması düşünülüyor. On kat değerlenen bu arazilerin içinde belediye başkanının da arazilerinin olduğu dillerde dolaşıyor. Şehrin kuzeyi uzun zamandır büyük bir rant kapısına dönüşmüş durumda. Fakat uzun vadeli düşünen soyguncular şimdiden şehrin 40-50 kilometre ötesini de gözlerine kestirmiş durumdalar. Bu yeni açılan bölgelerin ormanlık arazi olması ise durumu daha vahim kılıyor. Peki, belediye hangi bahane ile bunu yapıyor:
Adana, en başından beri yanlış yere kurulmuştu şehir tarım arazileriyle iç içeydi. Özellikle güney kesimler olmak üzere şehirde büyük bir düzensizlik mevcut. Bu bölgelerdeki araziler hiç sağlam değil, 1998 depreminde bu bölgelerde büyük yıkımlar olurken Yeni Adana diye tabir edilen kuzey bölgelerinde tek bir yıkım olmadı. Eğer Adana güneye doğru yayılırsa boğulacaktır. Şehir kuzeye yayılmalıdır.( doğrudan alıntı olmayıp yerel basından derlenmiştir)
İşte belediyenin bahaneleri bunlar. Elbette kuzeye yayılmanın daha sağlam arazilere yerleşme, tarım arazilerini kurtarma gibi faydaları var ama bu büyük rantlar elde edileceği gerçeğini gizleyemiyor.
Şimdi olaya emekçilerin gözünden bakma zamanı gelmiştir:
Adana, Seyhan nehrinin her iki yakasında, güneyinde işçi mahalleleri bulunan kuzeyinde ise küçük-burjuva ve burjuva kesimlerin yaşadığı bir şehirdir. Özellikle de nehrin batı yakasında son yirmi yılda doğudan da gelen göçlerle şehrin nüfusu büyük artış gösterdi. Ancak iş olanakları aynı şekilde gelişmedi ve işsizlik çığ gibi büyüdü. Belediyenin aldığı tedbirler emekçilerin sorunlarını çözmüyor; sadece yeni rant kapıları açıyor. Şehir kuzeye yayılırken güney mahallelere her geçen gün daha az hizmet gidiyor. Kuzeye ise her geçen gün yeni hizmetler veriliyor. Kuzey Adana’da sürekli yeni evler yapılıyor. Baraj gölünün çevresindeki orman arazileri yok edilip yerine son derece lüks villalar dikiliyor. Kısacası emekçilerin kuzeye taşınması için zorlamalar yapılıyor. Güney Adana’ya hizmet gitmemesinin sebebi kimseye açıklanmıyor; ama şehrin kuzeye taşındığı gerçeği herkes tarafından biliniyor. Peki, emekçiler kuzeydeki bu güzel yere nasıl taşınacaklar? İşçilerin buralardan bir daire alacak yada kira verebilecek parası var mı? Elbette hayır. Eğer her işçiye ücretsiz bir ev verilecekse Kuzey Adana’da, buyurun taşıyın şehri kuzeye ama bu bölge yeni bir rant kapısıdır ve buralar adım adım pazarlanacaktır. Zaten burası öyle olmasa bile herhangi birinden böyle bir ‘hayırseverlik’ beklemek yine de saçmalıktır. İşçilerin kuzeye yerleşecek parası yok, ama yine de güney kendi kaderine terk ediliyor. Belediye bu mahallelerin sıkışıklıktan kaynaklanan sorunlarını, bu mahalleleri ortadan kaldırarak çözmeye çalışıyor.
Elbette işçi sınıfı kendi sorunlarını ancak kendisi çözebilir. Şu an Adana tüm Türkiye’de işsizliğin en yoğun olduğu şehir. Eskiye nazaran daha az olsa da Adana hala dışarından göç alıyor ve hiçbir iş olanağı yok. Bu sorun ne gelenlerin geri gönderilmesi türü şoven yaklaşımlarla ne de patronların kar dürtüleriyle çözülebilir. Adana işçi sınıfı her geçen gün daha kötü yaşam koşullarına razı olmaya zorlanıyor ve ilerisi için de en acımasız planlar yapılıyor. Dünyanın bütün kentlerinde olduğu gibi Adana’da da işçi mahallelerinin sorunları ancak işçilerin yönetimiyle çözülebilir. Konut sorunu ise kapitalizm var olduğu sürece çözülemez. Elbette sadece Adana ve çevresini kapsayan sosyalist bir adacık hayal etmiyoruz. Böyle bir şeyin imkansız olduğunun farkındayız. Kapitalizm sadece dünya ölçeğinde devrilebilir, ulusal ya da bölgesel ölçekte değil. Adana’daki ve bütün dünyadaki işçiler kapitalizme karşı enternasyonalist mücadele içinde olmalıdırlar.
Adana’dan bir okur