ABD Başkanı Donald Trump’ın ABD askerlerini Suriye’den çekme planı üzerine yaşanan kriz, Salı günü, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, kendisini ziyarete gelen ABD’li bir güvenlik ve ordu heyeti ile görüşmeyi reddetmesinden ve ardından, Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton Ankara’dan uçmaya hazırlanırken, onun açıklamalarını herkesin önünde kınamasından sonra, tırmanmış durumda.
Erdoğan, meclisteki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) grubuna yaptığı ve televizyondan canlı yayınlanan konuşmasında, Türkiye’nin, ABD’nin Suriye’deki müdahalesinin başlıca vekil kara gücü işlevi gören YPG milislerinin güvenliğini garanti etmesine yönelik taleplere atıfla, “Ancak Bolton’ın İsrail’den verdiği mesajı bizim kabullenmemiz, bunu yutmamız mümkün değil” dedi.
Hükümetinin IŞİD ile YPG arasında hiçbir fark görmediğini vurgulayan Erdoğan, “nereden çıkarsa çıksın eğer teröristse gereğini yaparız” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı, Bolton’la görüşmeye gerek duymadığını; Trump ile her zaman telefonla konuşabildiğini ekledi.
“Biz Sayın Trump’la bu net anlaşmaya varmış olmamıza rağmen yönetimin farklı kademelerinden farklı sesler gelmeye başladı”ğını belirten Erdoğan, “Bununla birlikte Sayın Trump’ın Suriye konusuna bakış açısı ve buradan çekilme konusundaki kararlılığı bizim referans noktamız olmaya devam ediyor” dedi.
Bolton’ın, ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford’u da içeren heyeti, Erdoğan’ın sözcüsü ve bir grup bakan yardımcısı ile görüşmek durumunda kaldı. Planlanmış bir basın toplantısı birdenbire iptal edildi.
Bolton’ın Türkiye’den ayrılmasından sonra, Erdoğan’ın İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Twitter’da şöyle yazdı: “Umarım kendisi dünyaca ünlü Türk misafirperverliğini tatmıştır. Türkiye’nin ulusal güvenliği müzakere edilemez.”
Trump, Suriye’den çekilme planını, 19 Aralık’ta, Erdoğan ile yaptığı bir telefon görüşmesinden sonra duyurmuştu. O, Suriye’deki ABD askerlerinin (Pentagon’a göre sayıları 2.000 dolayında ama en az bir general bu sayının iki katını açıkladı) görünüşteki misyonu olan IŞİD’in yenilgisinin tamamlanmış olduğunu ve Türkiye’nin “IŞİD’den geri kalanları temizleyeceği”ni ileri sürmüştü.
Çekilme duyurusu, bunu Rusya’ya ve İran’a verilen kabul edilemez bir taviz olarak gören ordu-istihbarat aygıtı ve onun hem Demokratik hem de Cumhuriyetçi partilerdeki temsilcileri içinde bir hiddet patlamasına yol açtı. Trump’ın açıklaması, Savunma Bakanı General Jam Mattis’in ve Washington’ın sözde IŞİD karşıtı koalisyon temsilcisi Brett McGurk’un istifasını tetikledi.
Trump yönetimi, o zamandan beri, ABD başkanının askerleri Suriye’den 30 gün içinde çekme yönündeki ilk sözünden durmadan çark ediyor. Sonraki bir raporda ise, ABD ordusunun lojistik kaygılarının en az 120 günlük bir çekilme dönemini şart koştuğunu belirtiliyordu. Ondan sonra, Trump’tan ve Bolton da dahil yönetim yetkililerinden gelen açıklamalar, ABD’nin Suriye’deki yasadışı askeri varlığının, en azından bir şekilde, süresiz olarak devam edeceğini ortaya koymuş durumda.
Bolton’ın İsrail’de başlayıp Türkiye’de devam eden yurtdışı ziyaretlerindeki görevi, askerlerin çekilmesinin koşullarını ayrıntılı biçimde açıklamaktı. Bunlara, sadece Suriye’nin kuzeydoğusundaki son IŞİD kalıntılarının yok edilmesi değil ama Türk hükümetinin PKK’nin bir kolu olarak gördüğü YPG’deki Pentagon vekillerinin güvenliğinin garanti edilmesi de dahildir.
Bolton, ayrıca, İran’ın Suriye’deki ve daha geniş bölgedeki etkisini zayıflatma ve CIA’in organize ettiği El Kaide bağlantılı milislerin ayaklanması üzerinden başarısız bir şekilde ve korkunç bir insani bedelle yürütülen Şam’daki rejim değişikliği hedeflerinin hala masada olduğunu belirtti.
Bolton’ın, Trump’ın hızlı bir çekilme sözünden çark ederkenki söylemi, Erdoğan ile planlanmış toplantıyı dinamitlemiş ve Washington ile bölgedeki NATO müttefiki Türkiye arasında görünüşte yaşanan uzlaşmayı tartışmaya açmış gibi görünüyor.
Bolton, İsrail’de, Türkiye cumhurbaşkanını, Pentagon’un Suriyeli Kürt vekillerine karşı herhangi bir hamleye karşı sert biçimde uyaracağını belirtmişti.
Erdoğan ve diğer Türk yetkililer, Bolton’ın YPG ile tüm Suriyeli Kürtleri eşitlemesi üzerine öfkelerini dile getirdiler ve düşmanlıklarının, yalnızca, hem Washington’ın hem Ankara’nın bir “terör” örgütü olarak kabul ettiği PKK’nin bir uzantısı olarak gördükleri YPG’ye yönelik olduğu, Kürt halkına karşı olmadığı konusunda ısrar ettiler.
Erdoğan’ın sözcüsü ve Bolton ile heyetinin görüştüğü başlıca yetkili olan İbrahim Kalın, “Türkiye girince Kürtleri katledecek” düşüncesini Washington’ın tekrarlamaması gereken bir PKK propagandası olarak kınadı.
Bu tür iddialar, Türkiye’nin geçtiğimiz yılın Mart ayında Afrin kentine düzenlediği ve 300.000 dolayında Kürtün yerinden olmasıyla ve Türkiye destekli İslamcı çetelerin halka karşı salıverilmesiyle sonuçlanan harekat ile çelişmektedir.
Türkiye’nin hedefleri, Erdoğan tarafından kaleme alınan ve New York Times’ta yayınlanan bir serbest kürsü yazısında ifade edildi. Erdoğan, yazısında, Suriye’nin kuzey sınırında, Ankara’nın, Suriyeli Kürt güçlerine yönelik “yoğun bir inceleme süreci”nin ardından “bir istikrar gücü oluşturacağı” bir tampon bölge oluşturma planlarını açıkladı.
Suriye, Türkiye’nin kendi topraklarına yönelik askeri harekatlarına, ülkenin egemenliğinin yasadışı bir ihlali olarak karşı çıkıyor.
Reuters’ın sözlerini aktardığı ABD’li bir yetkiliye göre, Bolton, Türk yetkililere, Erdoğan’ın makalesinin “yanlış ve saldırgan” olduğunu söylemiş. Yazının bir kısmı, Türkiye’nin IŞİD’e karşı yürüttüğü ve İslamcı milislerden alınan köyleri büyük ölçüde zarar görmemiş halde bırakan harekatları olumlayarak, bunları, ABD ordusunun yürüttüğü ve Rakka kentini ve başka kentleri enkaz haline getiren acımasız hava savaşı ile kıyaslıyordu.
Türk yetkililerin, Amerikan heyetine, ABD askerleri ülkenin kuzeydoğusunda kaldığı sürece Ankara’nın Suriye’de askeri harekata girişmeyeceğini belirttikleri söylense de Türk medyası, ordunun, iki ülke arasındaki sınırda yer alan güçlerini takviye etmeye devam ettiğini bildiriyor.
Haberlere göre, ayrıca, Türk yetkililer, Pentagon’dan, ABD ordusunun Suriye’nin kuzeyinde kurduğu 22 ayrı üssün tamamını ve ayrılan ABD askerlerinin arkalarında bıraktıkları her türlü silahı devretmesini istemişler.
Türkiye-Suriye sınırında yükselen gerilimlerin ortasında, bir Rus askeri birliği, zırhlı araçlarla, güvenlik devriyesi gerçekleştirmek üzere, sınıra yaklaşık 15 kilometre mesafede bulunan Menbiç kasabasına konuşlandırıldı. IŞİD’den geri alınan kasaba, ABD özel kuvvetlerinin eşlik ettiği YPG tarafından resmen işgal edilmişti.
Suriyeli Kürt güçleri, Moskova tarafından desteklenen Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad hükümetini, kendileri Türkiye saldırısı tehdidi karşısında çekilirken kente askerlerini göndermeye davet ettiler.
Bu arada, Türkiye’nin bölgedeki etkisinin herhangi bir şekilde yayılmasına karşı olan Mısır’ın ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin askeri temsilcileri de Menbiç’i ziyaret ettiler ve hem Türkiye’ye hem YPG’ye karşı olan bir Sünni milis gücünün oluşturulmasını teşvik ediyorlar.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Bolton’ın Ankara’daki sonuçsuz görev ziyaretiyle koordinasyon içinde, yedi monarşik Arap diktatörlüğünü ve General Abdülfettah El Sisi’nin Mısır’daki polis devleti rejimini içeren İran karşıtı eksendeki sekiz ülkeye bir tur başlattı.
Pompeo, turunun ilk ayağı olan Ürdün’de, Washington’ın, İran’ın Ortadoğu’daki “zararlı etkisi”ne karşı saldırganlığını “ikiye katlıyor” olduğunu ilan etti. Bu, Suudi Arabistan’ın Yemen’in açlık çeken halkına karşı yürüttüğü soykırımsal savaşa ABD’nin olmazsa olmaz desteğini içermektedir.
Pompeo, Salı günü, Twitter’da, Washington’ın “taktikleri değişti, misyonu değil,” diye yazdı.
Mesaj yeterince açıktır. Trump’ın askerleri Suriye’den ne zaman çekilirse çekilsin, ABD emperyalizmi, petrol zengini Ortadoğu’da egemenlik uğruna yürüttüğü ve milyonlarca insanı katleden ya da sakat bırakan çeyrek yüzyıllık kesintisiz savaşları sürdürüyor. Ve Washington’ın Suriye’deki uzatmalı rejim değişikliği operasyonu, hala, bölgesel ve hatta küresel boyutlarda bir savaşın patlaması tehlikesi yaratıyor.