Almanya Başbakanı Angela Merkel ile Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande 11 Şubat Çarşamba günü Rusya ve Ukrayna ile Doğu Avrupa’daki kriz üzerine yeni bir görüşme turuna hazırlanırken, Amerika Birleşik Devletleri askeri eylem yönündeki baskıyı arttırıyor.
Amerikalı siyasi ve askeri yetkililer, geçtiğimiz günler boyunca, hepsi ABD’nin Ukrayna’daki “Rus saldırganlığı”na karşı çıkmak için hızlı davranması gerektiği yalanı üzerine kurulu bir dizi savaşkan açıklama yaptılar.
Pazar günü, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, “Meet the Press”teki [Basın ile Buluşma] bir röportajda, ABD’nin Kiev’deki Batı yanlısı yönetime “ekonomik ve başka türde ek yardımlar” sağlayacağını söyledi ki bu, Obama yönetiminin, iki partiden gelen Ukrayna’yı doğrudan silahlandırması yönündeki taleplere yapılmış bir göndermeydi. Cumartesi günü, hem ABD Avrupa Komutanlığı’nın hem de Avrupa’daki NATO’nun başında olan ABD Hava Kuvvetleri Generali Philip Breedlove, Ukrayna’da “askeri seçenek ihtimalini hemen devre dışı bırakma”nın olanaksız olduğunu vurgulamıştı.
Cumhuriyetçi senatörler John McCain ile Lindsay Graham, hafta sonu düzenlenen Münih Güvenlik Konferansı’nda, Avrupalıların Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptıkları görüşmeleri yerdiler. McCain, Merkel’in Münih’te yaptığı ve Ukrayna’yı silahlandırmaya karşı çıkan bir açıklamayı içeren konuşmayı, “akılsızlık” sözcüğü ile özetledi. McCain, “Size garanti veririm ki [Putin] çok daha büyük bir bedel ödeyene kadar durmayacak” dedi.
Washington, aralarında ABD merkezli RAND Corporation ile ABD ordusuna yakın başka düşünce kuruluşlarının üyesi olan İsveç eski Başbakanı Carl Bildt’in de olduğu Avrupa’daki müttefiklerini harekete geçiriyor. Bildt, geçtiğimiz hafta, “Rusya ile savaş düşünülebilir” [bkz. ‘Avrupa savaşın eşiğinde’] açıklamasını yapmıştı.
Obama yönetiminin, Ukrayna’yı silahlandırıp silahlandırmayacağı kararını, bugün [9 Şubat’ta] Merkel ile Washington’da yapılacak toplantının ardından, bu hafta içinde açıklaması bekleniyor. Bu görüşmelerin doğrudan sonucu ne olursa olsun, ABD’li sivil ve askeri yetkililer ile Avrupa’daki ABD müttefiki yetkililerin açıklamaları, ABD’nin Ukrayna’daki ve bir bütün olarak Doğu Avrupa’daki müdahalesini yoğun bir şekilde tırmandırmaya hazırlandığını ortaya koyuyor.
Kıta çapında bir savaş olasılığı, Avrupalı kapitalistler içinde, Washington’ın Ukrayna’ya gelişmiş silahlar sağlama yönünde olası bir kararı konusunda, Almanya ve Fransa ile ABD arasında ortaya çıkan taktiksel ayrışmada ifadesini bulan tedirginliğe yol açmış durumda.
Buna karşılık, Avrupalı güçler, bütün kuşkularına karşın, Ukrayna’da geçtiğimiz yıl Şubat ayında Kiev’de NATO yanlısı bir hükümeti iktidara getirmiş olan faşistler önderliğindeki darbe eliyle başlatılmış operasyonlara derinlemesine bulaşmış durumdalar. Bu darbeyi, yaptırımlar, tehditler ve Doğu Avrupa’nın militarizasyonu izledi. Avrupalı güçler, Ukrayna’yı silahlandırma yerine, Rusya’ya karşı, onu boğmayı ve boyun eğmeye zorlamayı amaçlayan ekonomik yaptırımların sıkılaştırılması çağrısı yaptılar.
Emperyalist devletlerin kışkırtıcı tutumu, Rusya’ya yönelik bir dizi suçlama ile nitelenen Münih’teki oturumlarda apaçık görüldü. Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov, bütünüyle doğru bir şekilde, ABD ile AB’nin Ukrayna krizinde attığı her adımda “durumu tırmandırmaya çalıştığı”na işaret etti. Onun sözleri, emperyalizmin orada toplanmış olan temsilcilerinin yuhalamalarıyla ve ıslıklamalarıyla karşılaştı.
Büyük emperyalist devletler arasındaki ayrılıklar ne olursa olsun, Obama yönetiminin, bir yıl önce başlatılmış olan darbenin sonucuna zarar veren herhangi bir düşünceyi kabul etmeyeceği ortada.
ABD, ana hatları Başkan Jimmy Carter dönemindeki Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinski tarafından aylar önce çizilmiş olan senaryoyu izleyen bir strateji izliyor. ABD dış politikasında başı çeken insanlardan biri olan Brzezinski, Wilson Center tarafından finanse edilmiş bir konferansta, ABD’nin amacının Rusya’yı Ukrayna’da uzun bir çatışmaya çekmek olduğunu ortaya koymuştu. Brzezinski, Ukrayna’yı silahlandırmanın, onun Kiev ve Harkov gibi büyük kentlerde “kısa mesafeli kent savaşı” ile uğraşmasına yol açacağını söyledi ve bunun Rusya için “uzun ve masraflı” bir savaş olacağı güvencesini verdi.
Brzezinski, Sovyetler Birliği’ne karşı vekil savaşının bir parçası olarak Afganistan’daki köktenci İslamcı grupların silahlandırılmasını başlattığı 1980’lerde, tam da bu tür bir stratejiye önayak olmuştu. ABD, o dönemde Afganistan dolayımıyla Sovyetler Birliği’ne yaptığı şeyi, Ukrayna üzerinden Rusya’ya yapmaya çalışıyor. Bu süreçte, Ukrayna, nükleer silahların ve eğer milyonlarca olmazsa yüz binlerce insanın öleceği son derece gerçek bir kapsamlı çatışma olasılığı ile birlikte, ölümlerin ve yıkımın egemen olduğu bir çöle dönüşecek. Planlanan ve uygulanan politikalar ile Amerikan halkına anlatılanlar arasında olağandışı bir kopukluk söz konusu. Dış ve askeri politikalar, entrikacı devlet yetkilileri, generaller, istihbarat müdürleri ve dış politika stratejistleri tarafından örgütlenmiş büyük bir komplo karakteri edinmektedir.
Bütün bunlar, sonuçları hakkında hiçbir tartışma yaşanmaksızın hayata geçiriliyor. Amerikalıların çoğunun, Washington’daki cani çetenin komplolar planladığı ve bu faaliyetlerin tüm dünyaya yönelik devasa sonuçları hakkında ya çok az fikri var ya da hiç yok. Amerikan halkı, Avrupa’da eli kulağında bir savaşa ilişkin görüşmelerin ortasında, karşı karşıya olduğu en büyük tehlikenin geçen kış yaşanan fırtına olduğuna inandırılıyor. Hava durumu, Pazar günkü akşam haberlerinde bir kez daha ilk sırayı aldı.
Medyadaki hiç kimse, Kerry’ye, Obama’ya, McCain’e, Brzezinski’ye ya da başka komploculara şu temel soruları yöneltmiyor: Rusya’yı “daha büyük bedel ödeme”ye zorlamak için kabullenmeye hazır oldukları ölü sayısı kaç milyon? ABD’nin Ukrayna’yı silahlandırması ve Rusya’nın Kiev’e ya da Baltık devletlerinden birine yönelik saldırısı durumunda, NATO Rusya’ya savaş ilan etmeyi planlıyor mu? “Askeri operasyonun” hangi aşamasında nükleer silahların kullanılması düşünülüyor? ABD yönetimi, küresel katliam arayışında kaç yüz milyar dolar harcamaya hazır?
Ukrayna’daki kriz, Amerikan emperyalizminin genel stratejisine bağlıdır. ABD, çeyrek yüzyıldan uzun süredir gerçekte sürekli bir savaşa dahil olmuş durumda. ABD egemen sınıfı, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından, ABD’nin egemenliği üzerine kurulu bir “yeni dünya düzeni”ni kurabileceği sonucunu çıkarmıştı. Bu, Amerikan kapitalizminin ekonomik konumunda yaşanan uzun süreli gerilemeye karşı kaldıraç olacaktı. Egemen sınıf, ister Cumhuriyetçilerin isterse Demokratların yönetimi altında, sistematik şekilde, Orta Asya’yı, Ortadoğu’yu, Doğu Asya’yı, Afrika’yı, Latin Amerika’yı ve Doğu Avrupa’yı ele geçirip kontrol etmeyi amaçlayan bu stratejiyi izlemektedir.
Şimdi bu eylemler, nükleer silahlı güçlerin dahil olduğu küresel bir çatışma konusunu dünya kapitalizminin gündemine getirmiş durumda. Ukrayna üzerine yaşanan son kriz nasıl çözülürse çözülsün, emperyalizm, işçi sınıfının bağımsız müdahalesi olmaması durumunda, acımasızca dünya savaşına yol açan bir yol belirlemiş durumda.