ABD, İran’a ve Türkiye’ye karşı tehditleri yoğunlaştırıyor

ABD Başkanı Donald Trump’ın ABD askerlerini Suriye’den çekme kararını duyurmasının ardından, Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun görünüşte Washington’ın Ortadoğu müttefiklerine yeniden güven vermeyi amaçlayan turunun ortasında, ABD’nin bir dizi adımı, bölgede çok daha geniş bir savaş tehdidini doğuracak şekilde gerilimleri tırmandırmış durumda.

Pompe, yedisi monarşi biri ise Mısır’daki General Sisi’nin polis devleti diktatörlüğü olan sekiz ülkeye ziyaretini, hafta sonunda belirttiği gibi, Suriye’den çekilmenin sadece taktiklerde bir değişiklik olduğunu; ABD’nin Ortadoğu üzerinde emperyalist egemenlik ileri sürme stratejisinin değişmeden kaldığını açıklamak için kullandı.

Pazar günü, Pompeo, Birleşik Arap Emirlikleri’nde, kendisiyle birlikte seyahat eden gazetecilere şunları söyledi: “Gerçek şu ki, Suriye’deki üniformalı iki bin askerin çekilecek olması, taktiksel bir değişikliktir. Bu, yapmamız gereken askeri harekatları yapma becerimizi maddi olarak değiştirmez.”

Pompeo, CBS’deki “Face the Nation” programında verdiği röportajda, ABD askerlerinin Suriye’de olmamasının, ne ABD’nin IŞİD’e yönelik saldırılarını ne de İran’a yönelik askeri baskısını durduracağını vurguladı.

“Bunlar gerçek görevler,” diyen Pompeo, “Yaptıklarımız taktiksel değişiklikler ve bu 2.000 askerin çekilmesi de sadece taktiksel bir değişiklik. Görev aynı kalıyor,” diye ekledi.

Stratejik odak noktasının ABD emperyalizminin bölgedeki İran ve Rusya etkisini azaltma yönelimi olmayı sürdürdüğü oldukça açıktır. Bu yönelim, askeri güç kullanımını da kapsamaktadır.

Basında yer alan haberlere göre, ABD hükümeti, İran’a karşı askeri saldırı planları geliştirmiş durumda. Pazartesi günü, Wall Street Journal (WSJ), Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’ın başkanlık ettiği Ulusal Güvenlik Konseyi’nin, geçtiğimiz sonbaharda, Pentagon’dan, İran’a saldırmak için askeri seçenekler istemiş olduğunu söyleyen, görevine devam eden ve etmeyen ABD’li yetkililerin sözlerini aktardı.

Saldırı planlarının bahanesi, geçtiğimiz Eylül ayında, Irak’ta, bir Şii milis gücünün, ABD elçiliği yakınlarındaki bir açık alana havan topu ateşlediği bir olaydı. Olay, bir can ya da mal kaybına yol açmadı. Topçu ateşinin Tahran’ın emriyle yapıldığına ilişkin hiçbir kanıt yok.

Yine de, Bolton, İran’a yönelik bir askeri saldırı planları hazırlamayı amaçlayan bir dizi toplantıya önderlik etti.

ABD yönetiminden eski bir yetkili, WSJ’ye, “İnsanlar neye uğradığını şaşırdılar. İran’ı vurma konusunda bu kadar rahat olmaları akıllara durgunluk vericiydi,” diye konuştu.

Bolton, İran’da rejim değişikliğinin eski ve ateşli bir savunucusudur. O, 2015’te, New York Times’a, “İran’ın bombasını durdurmak için, İran’ı bombala” başlıklı bir yazı yazdı; Trump’ın geçtiğimiz Mayıs ayında İran nükleer anlaşmasını iptal etme ve bir savaş nedenine eşdeğer olan bir dizi ekonomik yaptırım uygulama kararının yönetim içindeki en saldırgan savunucusu oldu.

Bolton, tekrar tekrar, ABD’nin Suriye’deki politikasının, hala, Şam hükümetinin davetiyle ülkede bulunan İranlı danışmanları defetmeyi amaçladığını belirtti. Bu tavır, Perşembe günü Kahire’de yaptığı şovenist konuşmada Pompeo tarafından yinelendi. Pompeo, konuşmasında, ABD’nin, Suriye’deki müdahalesine, “son İran botunu [ülkeden] defetmek için” devam edeceğini ilan etti.

Bu arada, Pazartesi günü, Axios haber sitesi, Trump’ın, o sırada savunma bakanı olan James Mattis’e ve diğer yardımcılarına, ABD Donanması’nın neden Basra Körfezi’ndeki İran gemilerini öylece havaya uçuramadığını defalarca sormuş olduğunu bildirdi.

İran Dışişleri Bakanlığı, Pazartesi günü, Pompeo’nun açıklamasına ve ABD’nin askeri tehditlerine ilişkin haberlere yanıt olarak bir açıklama yayınladı ve şunları belirtti: “ABD, son on yıllarda bölgedeki sayısız savaş yanlısı politikasının yenilgiye uğramasından ders almalı ve İran İslam Cumhuriyeti’nin ABD’nin bu tür tehditlerine önem vermeyeceğini ve bunlardan etkilenmeyeceğini bilmelidir.”

Washington, tam da İran’a yönelik meydan okumasını tırmandırdığı sırada, görünüşteki NATO müttefiki Türkiye ile gerilimleri de arttırdı.

Her ne kadar Pentagon sadece bazı donanımların (askerlerin değil) çekilmesinin başladığını ve askerlerin çekilmesinin “keyfi bir zaman çizelgesine tabi olmayacağı”nı açıklığa kavuşturmuş olsa da, Trump, Pazar günü, Twitter’da, ABD’nin kendisinin 19 Aralık’ta duyurduğu askeri çekilmeyi başlattığını yazdı.

Trump, Twitter’da, “Eğer [IŞİD] gelişirse, yakındaki üstten yeniden saldıracağız. Eğer Kürtleri vurursa, Türkiye’yi ekonomik olarak mahvedeceğiz. 32 kilometreli bir güvenli bölge kuracağız … Aynı zamanda, Kürtlerin Türkiye’yi kışkırtmasını istemiyorum,” diye yazdı.

Dışişleri Bakanı Pompeo, Suudi Arabistan’da, Trump’ın Türkiye’yi mahvetmekle neyi kastettiğine ilişkin soruya, “Bunu başkana sormalısınız,” yanıtını verdi.

ABD başkanının Twitter mesajının yarı anlamsızlığına (daha geniş bir savaş başlatma tehdidinden söz etmiyoruz bile), büyük ölçüde, ABD’nin Suriye’deki rejim değişikliği operasyonunun serbest bıraktığı merkezkaç güçler yön vermektedir. Başlangıçta, İslamcı “yabancı savaşçılar”ın yanı sıra milyarlarca dolar değerinde para ve silah akıtan ABD, El Kaide bağlantılı milislere bel bağlamış ve bu da, nihayetinde, Irak’ın büyük kısmını istila etmesine olanak sağlayacak şekilde, IŞİD’i güçlendirmişti.

Devlet Başkanı Beşar Esad hükümetini devirmeyi amaçlayan uzun süreli ve kanlı harekatında başarısız olan Washington, yine Obama yönetimi altında, ABD’nin yıkıcı hava saldırılarıyla desteklenen Suriyeli Kürt YPG milislerini başlıca vekil kara gücü olarak kullanarak, IŞİD’i yenilgiye uğratmak için bir askeri harekata doğru yön değiştirdi.

Trump’ın Suriye’nin kuzeydoğusundaki başlıca IŞİD karşıtı güç olarak ABD’nin yerini alacağını belirttiği Türkiye ise, YPG’yi, bir “terör” örgütü olarak tanımladığı ve onlarca yıldır savaştığı Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) bir kolu olarak görüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sağcı hükümeti, YPG’yi sınırından sürmeyi başlıca önceliği; IŞİD’e karşı harekatı ise ikincil bir konu olarak görüyor.

ABD’nin, NATO müttefiki Türkiye ile Suriye’deki Kürt vekilleri arasında olanaksız bir işe girişme adımlarının şimdiye kadar başarısız olduğu kanıtlandı. Bolton, geçtiğimiz hafta, Trump’ın ABD askerlerinin 30 gün içinde Suriye’yi hızla terk edeceği açıklamasından çark etme görevindeyken, Türkiye’nin “Kürtleri” rahat bırakmasını istemesinin ardından, Ankara’da hiçe sayıldı ve bir hükümet sözcüsüyle ve bakan yardımcılarıyla görüştürüldü.

Trump ile Erdoğan, Pazartesi günü, ABD başkanının Twitter mesajının neden olduğu sürtüşmeyi tatlıya bağlama amacıyla bir telefon görüşmesi yaptı.

Beyaz Saray Basın Sözcüsü Sarah Sanders, Trump’ın, “bir yandan Türkiye’nin kuzeydoğu Suriye’deki güvenlik kaygılarının üzerine eğilmek için birlikte çalışma arzusunu ifade ederken, diğer yandan Türkiye’nin Kürtlere ve IŞİD’i yenilgiye uğratmak için birlikte savaştığımız diğer Suriye Demokratik Güçleri’ne kötü davranmamasının ABD için önemini vurguladığını” söyledi.

Türk yetkililer, Erdoğan’ın, ABD’nin çekilmesine yönelik desteğini tekrarladığını ve Trump’la, Suriye topraklarında 30 kilometrelik bir şeritten oluşan bir “güvenli bölge” oluşturma olasılığını ele aldığını belirttiler. Söylendiğine göre, ikili, ayrıca, Fırat Nehri’nin batısında bulunan ve önceden YPG’nin ABD’li “danışmanlar” ile birlikte kontrol ettiği Suriye kasabası Menbiç’teki durumu konuştu.

Türkiye, kuvvetlerini Menbiç’e gönderme tehdidinde bulunuyor ve Suriye sınırına asker ve zırhlı araç takviyesi yapmaya devam ediyor. Bu arada, Türkiye tarafından desteklenen bir İslamcı milis gücü, söz konusu bölgeye saldırmaya hazır olduğunu açıkladı. YPG ise, Kürt milisler çekilirken Menbiç çevresindeki bölgeye asker gönderen Suriye hükümetine başvurdu. Kasabadaki durumun, Suriye’deki savaşa dahil olan büyük güçler arasında çatışmayı da kapsayan bir parlama noktasına dönüşmesi tehlikesi hala yoğun.

Trump’ın Demokratik Parti ve ordu-istihbarat aygıtı içindeki siyasi muhalifleri, yönetimi Moskova’ya ve Tahran’a boyun eğmekle suçlayarak, Suriye’den çekilme teklifine sağdan saldırmayı sürdürüyorlar.

New York Times, Cumartesi günü, bu bağlamda, “John Bolton’ın Savaşları” başlıklı bir yayın kurulu açıklaması yayınladı ve “İran’ı bombalama” çağrısı yapan Bolton’ın, “başkanın düşüncesizce ve dengesiz dış politika kararlarını açıklamaya ya da hatta bozmaya” çalışma görevine sempatisini dile getirdi. Yazı, ABD militarizminin Ortadoğu’da tırmanmasından başlıca iki savunucusu olan Bolton’ı ve Pompeo’yu, “Bay Trump’ın kimi sürpriz resmi açıklamalarının yol açtığı hasarı en azından hafifletmeye çalıştıkları” için övüyordu.

Trump’ın Beyaz Saray’ının, halkın dikkatini hükümetin kapanmasının, sözde “Rus müdahalesi”ni ve “gizli anlaşma”yı çevreleyen çok sayıda soruşturmanın ve sınıf mücadelesinin bizzat ABD içinde yükselmesinin yarattığı koşullardan başka yöne çevirmek amacıyla pekala İran ya da Rusya ile büyük bir askeri çatışma kışkırtma yoluna girebileceği koşullarda, sözde Demokratik muhalefet, yalnızca, Amerika militarizminin tırmanması için baskı yapıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir