Tuzla tersaneler bölgesinde iş kazaları sonucu işçi ölümleri ve yaralanmalar devam ediyor. Bölgede her ay yaşanan iş kazası sayısı resmi rakamlarla ortalama 40´a yaklaşırken Aralık 2006-Eylül 2007 arasındaki 10 ayda 8 ölüm, 2 uzuv kaybı ve 376 yaralanma ile sonuçlanan toplam 386 iş kazası meydana geldi. Burjuva basının Eylül ayı başında ‘Ölüm Tersaneleri’ manşetiyle gündeme getirdiği Tuzla tersaneler bölgesindeki ölümlere 21 Ekim ile 19 Kasım tarihleri arasında 3 ölüm daha eklendi ve 80 günde yaşanan kazalar sonucu hayatını kaybeden işçi sayısı 8 oldu.
Birçok ülkeden gelen gemi siparişlerinin karşılandığı ve artık uluslararası gemi inşaa sektörünün önemli tesislerinden birisi haline gelen Tuzla tersanelerinde çalışma koşulları ise bu gelişmelerin çok uzağında. Tersanede üretilen gemilerin modernliği ile çalışan işçilerin ilkel ve neredeyse kölelik şartlarındaki çalışma koşulları arasındaki çelişki, küreselleşen kapitalizmin neden bu bölgeyi tercih ettiğini bize gösteriyor.
DİSK’e bağlı Limter- İş Sendikası Genel Başkanı Cem Dinç, yaptığı açıklamada Tuzla tersanelerinde her ay ortalama bir ölümlü iş kazası yaşandığını ve bu kazaların birçoğunun işletme sahipleri tarafından gizlendiğini söyledi. Cem Dinç, son 80 günde 8 işçinin hayatını kaybettiğini söylerken, Çalışma Bakanlığı’nın duruma acilen el koymasını da istedi. Son yaşanan iş kazası cinayetlerini olayın olduğu tersanelerin önünde protesto ettiklerini belirten Dinç, “Kuraldışı çalışma sistemi var. Bu seri cinayetlerin sorumluları ortada. Hiç vakit geçirmeden meseleye el konulmalı” dedi.
Bakanlıktan çözüm: Teftiş ve Rapor
Yasal olarak “meseleye el koyacak” olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ise kendisine bağlı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı aracılığıyla tersaneler bölgesinde teftiş yapıp rapor tutmakla meşgul. Bakanlığın önlem almak yerine neredeyse sadece istatistiklerini tutmakla yetindiği iş kazaları ise artık “kaza” boyutundan çıkıp cinayet boyutuna gelmiş durumda.
Mevzuata göre, işverenin, iş yerinde yapılan işlerin özelliklerini dikkate alarak, kullanılacak donanımın, kimyasalların seçimi, iş yerindeki çalışma düzeni gibi konular da dahil, işçilerin sağlık ve güvenlik yönünden tüm önlemleri alması gerekiyor. Ayrıca işverenin, yapılacak değerlendirme sonucunda işçilerin işçi sağlığı ve iş güvenliği yönünden korunma düzeyini yükseltme ve bunu iş yerinin idari yapılanmasının her kademesinde uygulama yükümlülüğü bulunuyor.
Tuzla tersaneler bölgesinde 1 Ağustos 2006-31 Ocak 2007 arasında İş Teftiş Kurulu Başkanlığınca yapılan ilk teftişte, 51 tersanede 99 başlık altında tam 1061 kusur saptanmış, kusurlu 36 işyerine süre verilmiş, üç işyerine idari para cezası kesilmişti.
13-24 Eylül’de yapılan ikinci teftiş raporuna göre, yalnızca iki tersane kusur bulunmazken, 43 tersanede 590 kusur saptandı. Bazı işyerlerinde yasal olarak bulundurulması gereken iş güvenliği ve sağlık elemanlarının hiç olmaması, tersaneler bölgesindeki çalışma koşullarının ne halde olduğunu ortaya koyarken, Bakanlık kusurlu tersanelere 190 bin YTL’lik para cezası kesmekle yetindi.
Para cezası kesilerek geçiştirilen teftişlerde iş müfettişlerince belirlenen diğer bazı eksikliklerle ve bunlarla karşılaşılan iş yeri sayıları şöyle:
– Meslek hastalığına yol açabilecek işlerde çalışan işçilerin sağlık kontrolleri: 15 işyeri.
– Ağır ve tehlikeli işlerde çalışanların periyodik sağlık kontrolleri: 8 işyeri.
– Yangın ekibi: 13 işyeri.
– Yangın ve tahliye tatbikatı: 10 işyeri.
– Elektrik tesisatının kontrolü: 16 işyeri
– Topraklama tesisatının kontrolü: 14 işyeri.
– Kompresörlerin periyodik kontrolleri: 12 işyeri.
– Patlayıcı ortam oluşturabilecek alanların sınıflandırılması: 12 işyeri.
– Patlayıcı ortamlarda risk değerlendirmesi: 10 işyeri.
– Patlamaların önlenmesi ve korunma: 9 işyeri.
– Sıvı oksijen tankının güvenlik mesafesi: 14 işyeri.
– Gaz tüplerinin taşınması ve depolanması: 12 işyeri.
– İskeleler: 9 işyeri.
– Korkuluk: 9 işyeri.
Oysa bu koşullar sürdüğü ve önlem olarak sadece göstermelik para cezaları verildiği sürece işçi ölümleri ve iş kazalarının devam edeceği gerçeği bölgeyi bilen herkes tarafından biliniyor.
15 bin işçinin %10’u kadrolu!
Tuzla tersaneler bölgesinde yaşanan iş kazalarının arka planında yer alan nedenlerin başında son yıllarda daha da çok yaygınlaşan taşeronluk sistemi geliyor. Taşeronlarla çalışma patronlar açısından sendikalaşmayı önleme, denetimsizlik, iş saatlerinin keyfi olarak arttırılması, sigortasız çalışma, düşük ücret anlamına geldiği için tercih ediliyor. Örneğin tersanelerde inşası süren bir gemide en az 20 tane taşeron şirket çalışıyor. Bu kadar çok ekibin olduğu yerde başıbozukluk hakim olduğundan göz yumulan ihmaller sonucunda iş kazaları artıyor. Tersanelerde ambulans ve sağlık ekipleri ya yetersiz ya da hiç bulundurulmuyor. Son dönemde tersanelerin aldıkları iş kapasitesinin artması, siparişlerin zamanında yetiştirilmesi için yapılan fazla çalışmalar, iş koşullarının bu artışa göre şekillendirilmemesi de kazalara zemin hazırlıyor.
Bakanlık verilerine göre bu bölgedeki 43 tersanede 8 bin 811’i taşerona bağlı 14 bin 131 işçi çalıştığı belirlenirken, Limter-İş’in verilerine göre, Tuzla Tersanesi’nde sadece yüzde 10’u kadrolu 15 bin civarında işçi çalışıyor. Sendikalara göre dağılımda ise Limter-İş’e üye bin 186, Dok-Gemi-İş’e bağlı 300 civarında sendikalı işçi bulunuyor. Sigortasız işçi çalıştırmanın ise son derece yaygın olduğu bölgede işten çıkartılma gerekçelerinin başında sendikaya üye olmak geliyor.
İşçi sınıfının küçük parçalara bölünerek örgütlenmesinin önüne geçildiği bir süreç yaşıyoruz. Bir işyerindeki mücadelenin diğer işyerlerindeki mücadelelerle, hatta diğer sektörlerdeki işçi mücadeleleriyle birleşmediği sürece başarısız kalacağını işçiler son otuz yılda yaşayarak öğrendi. Mevcut sendikal yapılar ve yasal mevzuat da dikkate alındığında bu bölünmüşlüğün önüne geçilmesi pek mümkün değil. Farklı işyerlerindeki ve sektörlerdeki işçi mücadelelerinin tek bir hatta birleştirilmesi ancak devrimci bir işçi partisinin önderliğinde mümkün. Bu parti ulusal düzeyde kaldığı sürece de işçi sınıfı için kalıcı bir kazanım sağlayamayacağını bilmeli ve tüm dünyada işçi sınıfına karşı sürdürülen küresel saldırıya karşı enternasyonal bir mücadeleyi örgütlemeli.