Binlerce okul otobüsü sürücüsü ve yardımcısı, 4 Nisan Perşembe günü, New York’un Queens ilçesindeki bir yerel sendika toplantısına akın etti. Bu, Birleşik Ulaşım Sendikası’nın (ATU) 1181 nolu şubesi tarafından, onun yaklaşık 9.000 okul otobüsü sürücüsünün Şubat ayındaki bir aylık grevine ihanet etmesinden bu yana düzenlediği ilk toplantıydı.
Toplantıda, şimdi özel okul otobüs yüklenicilerinin talep ettiği kapsamlı ödünlere kapı açtıkları için sendika görevlilerini suçlayan işçiler son derece öfkeliydi. Otobüs yüklenicileri, sendikanın -30 yıldan fazla süredir yürürlükte olan okul otobüsleri sürücülerinin iş güvencesini ortadan kaldıran- New York Kenti Belediye Başkanı Michael Bloomberg’e teslimiyetinin ardından, tek yanlı olarak, “en iyi ve son tekliflerini” dayattılar. Bu teklif, ortalama yüzde 7 ücret kesintisi ve işçilerin tıbbi tedavi masraflarına olan katkısında keskin artışlar içeriyor.
Ücret kesintisi, en yüksek ücreti alan okul otobüsü sürücülerinin yıllık maaşını 50.000 dolardan 40.000 dolara indirecek. Yükleniciler, Paskalya ve Noel tatillerinde ödeme yapmayı şimdiden durdurmuş ve kentteki ihaleyi bir başka şirketin kazanması durumunda işini yitiren okul otobüsü sürücülerinin işe yeni şirkette devam etmelerini sağlayan Ana Liste’i kaldırmış durumda.
ATU’nun 1181 nolu şube başkanı Michael Cordiello, işçilere, Ulusal İşçi-İşveren İlişkileri Kurulu’na dava açmaktan ve gelecek yıl Bloomberg’in yerine geçmek isteyen Demokratik adaylara başvurmaktan başka yapacak bir şey olmadığını anlattı. Bir sonraki belediye başkanını göreve gelene kadar, binlerce otobüs sürücüsü işsiz kalmış olacak.
Cordiello, bir başka grev çağrısı yapma meselesine de değindi ama bu -ona göre- yüklenicilerden çok işçilere yönelik bir tehlike olacaktı. Cordiello, bu kez, sendikanın işkolu düzeyinde değil ama her bir şirkette ayrı ayrı grev çağrısı yapacağını söyledi ki bu, daha fazla yalıtılmışlığı ve iş bırakan her işçinin yenilgisini garanti altına almaktadır.
ATU görevlisi, işçileri daha fazla sindirmek için, son grevin felaketvari sonuçlarını sıraladı; elbette, hiçbir sorumluluk üstlenmeden. O, dört şirketin (Reliant, Jofaz, Rainbow ve Tufaro), sürücüleri ve kadın yardımcıları (hostes) grevin ardından işten çıkarttığını ve bunların halen işsiz olduğunu anlattı; iş sözleşmeleri Haziran ayında bitecek olan binlerce sürücüye işten çıkartma bildirimleri gönderildiğini ekledi. Sendikanın iflasını kabul eden Cordiello, “Her ne kadar, etrafımızdaki dünya değişiyor olsa da, otobüs şirketlerinin ‘en iyi ve son teklif’lerini hiç beklememiştik” dedi.

Söz alan bir işçinin Cordiello’yu açıkça suçlaması dinleyiciler arasından güçlü bir destek buldu ve sendikanın başkanı hemen kendi güvenlik görevlilerini bu işçiyi salondan çıkarmaya çağırdı.
En bilinçli karşı çıkış, grevin satılmasının ardından kurulmuş olan taban örgütü Sürücüler ve Yardımcıları Eylem Komitesi’nden (DEAC) geldi. Komite, sendika toplantısına katılan işçilere yönelik bildirisinde, “eğer öfkeliyseniz, üstlenicilerin ‘nihai teklif’ini ve sendikanın başka seçenek olmadığı kararını reddedin; bir eylem komitesi kurmada, 1181 nolu şube üyesi diğer sürücülere ve yardımcılara katılın.” diye yazdı.
Bildiri, ATU’nun mahkemelere ve Demokrat Partili belediye başkanlığı adaylarına yönelik “işe yaramaz çağrıları”nı mahkûm ediyor ve ATU’nun önderliğindeki bir diğer grevin çok daha büyük bir felakete yol açacağını söylüyordu: “Eğer kendimizi savunacaksak, mücadelemizin yönetimini ATU’nun 1181 nolu şubesinin ellerine teslim edemeyiz. Bizim ATU’dan bağımsız, biz işçiler tarafından denetlenen ve bizim çıkarlarımızı öne sürmeye adanmış bir örgüte ihtiyacımız var.”
Bizim müttefiklerimiz büyük şirket politikacıları değil ama New York Kenti’nin işçileridir.” diyen bildiri, şöyle devam ediyordu: “Belediye başkanı, öğretmenlere saldırmak, okulları kapatmak ve ulaşım işçilerine, itfaiyecilere, temizlik işçilerine ve diğer belediye çalışanlarına saldırmak için, bizi bir örnek olarak kullandı. Bütün işçilere şunu söylemeliyiz: Mücadelemiz aynı! Birlik olmalıyız!”
Bildiri, şantaj sözleşmenin reddedilmesi, iş ve gelir güvencelerinin yeniden sağlanması ve tüm işçileri savunmak için kent çapında mücadele çağrısıyla sona eriyordu.
50 sürücü ve yardımcının gerçekleştirdiği 2 Nisan günkü toplantı, okul otobüsü sürücülerinin karşı karşıya olduğu sorunlar üzerine kapsamlı bir tartışmanın ardından, oy birliğiyle, komite için bir ilkeler bildirgesini kabul etti. Bu bildirge, kamu eğitiminde özelleştirmelere son verilmesi ve öğrenci taşımacılığının kâr değil kamu yararı temelinde işletilmesi çağrısını içeriyor.
Kıdemli bir otobüs sürücüsü kadın, toplantıyı şu sözlerle açtı: “Sendikanın ve yüklenici firmaların birbirlerine ihtiyacı var. Sendikalar, şirketlere, onların aslında bizim ücretlerimizden dolayı zarar ettiğini bildiren raporlar veren denetleyiciler gönderiyorlar. Hiç kimse bizim için mücadele etmiyor. Sendikanın bize sunduğu tek alternatif politikacıları ve bir mahkeme kararını beklemek. Onlar, ya ödünleri kabul edin ya da greve gidin diyorlar. Şirketler, bizden kurtulmak için bir grevden çok hoşlanacaklardır. Sendika, şirketler ve kent yönetimi birlikte çalışıyor.”
Kıdemli sürücü şöyle devam etti: “Mücadeleyi 1181’in eline terk edemeyiz. Diğer işçilere çağrı yapmak ve bağımsız bir mücadeleye girişmek zorundayız. Sendika, sistemi ve Demokratlar’ı savunuyor. Biz kendimiz için mücadele etmeliyiz. Onlar saati 30 yıl öncesine geri çevirmek ve elimizdeki her şeyi almak istiyorlar.”
24 yıllık bir işçi şunları söyledi:
“Bu ülkede çok para var. Banka kurtarmalarının masrafını biz işçi sınıfı ödedik ama şimdi yatırımcıların kârları için bizler sömürülüyoruz. Atlantic Express halka açık bir şirket ve onlar kazançları hisse sahiplerine akıtmak için ellerinden geleni yapacaklar. Bu kârların nereden geldiği onların umurunda bile değil. Okul otobüsleri sürücüleri, kent ulaşım işçileri, bütün işçiler, Lamborghini spor otomobiller süren ve lüks içinde yaşayan yatırımcılara satılıyor.”
Atlantic Express’ten bir diğer sürücü “sendika bize değil kendisine çalışıyor” diye ekledi ve sürdürdü: “Son grev, kesinlikle bir grev değil ama katliamdı. Onlar, ATU’nun Long Island’daki First Student adlı şirketle imzalamış olduğu sözleşmede olduğu gibi, size yarım-gün çalışma bedelini ödetmek istiyorlar. Sendika temsilcisilerine başvurduğunuzda, size ‘şirket ile uzlaşmak zorundayız’ diyorlar. Çoğu işçi sendikaya aidat ödemeye son vermek istiyor; çünkü ATU bizim için çalışmıyor.”
İşçiler, tartışmalar sırasında, sendikaya karşı topluca mahkemeye başvurmanın, Cordiello’yu görevden alıp yerine ‘reformcu’ bir adayı geçirmek için dilekçeler vermenin olabilirliği üzerinde konuştular. Grev sırasında işçilere kendilerini ifade etme fırsatı sunan, ATU ile Demokrat Parti’nin ihaneti konusunda onları uyaran ve işçileri taban komiteleri kurmaya teşvik eden tek yayın Dünya Sosyalist Web Sayfası (WSWS) olduğu için toplantıya davet edilmiş olan WSWS’den bir konuşmacı bu sorunlara değindi.
WSWS’den gelen konuşmacı, ulusal temelde kurulu sendikaların ABD’de ve tüm dünyada, kapitalist üretimin küreselleşmesi eliyle, sınıf mücadelesini bastırmak ve bankalarla büyük şirketlerin talimatlarını uygulamak için, şirketlerin ve devletin doğrudan araçlarına dönüşmüş olduklarını anlattı.
O, New York Kenti ulaşım işçilerinin deneyimine değinerek, sendikaların yönetimlerinde yaşanacak değişimlerin onların asıl karakterini değiştirmeyeceğini belirtti. New York Kenti ulaşım işçileri, Ulaşım İşçileri Sendikası’nın (TWU) 100 nolu şube yönetimini devirerek, “muhalif” önder Roger Toussaint’i seçmişti. Toussaint de onlara ihanet etti ve ardından TWU International sendikasında daha yüksek ücretli bir konuma yükseltildi.
Sürücülerin meslektaşlarının kafa karışıklığına ilişkin yorumlarına değinen bir diğer WSWS sözcüsü şunları belirtti: “Bizim işimiz, kafa karışıklığına uyarlanmak değildir; önderlik etmektir. Elbette kafa karışıklığı var. Sendikalar ve Demokrat Parti, işçi sınıfını on yıllardır bastırmaktadır. Bu tarihsel bir toplantıdır; çünkü işçiler bağımsız bir güç olarak ortaya çıkmaya başlıyorlar. Yanıt, iyileştirilemez olan sendikaları reformdan geçirmeye çalışmak değil; tüm işçi sınıfını birleştirecek ve yaklaşan devasa mücadelelere siyasi olarak hazırlayacak yeni örgütleri inşa etmektir.”
8 Nisan 2013