Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi (DEUK) ile siyasi dayanışma içinde olan Türkiye’deki Sosyalist Eşitlik grubu, Fransa’da Kasım ayının ortasından beri devam eden ve gitgide daha fazla bir işçi sınıfı hareketi karakteri kazanan “Sarı Yelekliler” protestoları ile Türkiye’de en yakın dayanışmanın gösterilmesi çağrısı yapar.
Bu kitlesel protestolar, uluslararası sınıf mücadelesinde yeni bir aşamayı temsil etmektedir. Avrupa mali sermayesinin emrindeki Devlet Başkanı Macron hükümetinin işçi sınıfına ve emekçi kitlelere yönelik giriştiği toplumsal saldırının tetiklediği protestolara yön veren, özünde ulusal değil, küresel koşullardır.
Bu yüzden, birçok yerde olduğu gibi, Türkiye’de de, egemen sınıf ve hükümet, “Sarı Yelek” protestolarının burada da patlak vermesinin tüm nesnel koşullarının mevcut olduğunun bilinciyle, önlem almaya çalışıyor ve polis devleti baskısını arttıyor. Eylül ayında iş bırakan on binlerce havalaanı inşaatı işçisinin protestosuna yönelik polis baskısı, yüzlerce işçinin gözaltına alınması ve 30’dan fazlasının düzmece iddialarla tutuklanması, hazırlanmakta olan baskının bir ön gösterimiydi. Şimdi, 5 yıl sonra yeni Gezi Parkı soruşturmalarının açılması, bu kez bir işçi sınıfı karakteri taşıyacak olan kitlesel protestolar patlamadan önüne geçmeyi amaçlıyor.
Fransız kapitalizminin temellerini sarsan ve Stalinistler (PCF ve CGT) eliyle yenilgiye uğratılan 1968 genel grevinden bu yana ülkede gerçekleşen bu en önemli gösteriler, tamamı kapitalist sistemden kaynaklanan yakıcı sorunlara yönelik talepleriyle dünyanın dört bir yanındaki işçi ve gençlik kitlelerine ilham kaynağı oluyor. Belçika’da, Hollanda’da, Bulgaristan’da ve Irak’ta düzenlenen “Sarı Yelek” protestoları, hareketin uluslararası potansiyelini şimdiden göstermiştir.
Bunun, sınıf mücadelesinin dünya çapındaki yükselişinin ayrılmaz bir parçası olduğunun bilincinde olan egemen sınıf, Macron eliyle hareketi ezmek için devasa ve kanlı bir polis baskısına başvuruyor. Hareketin geleceğinin uluslararası öneminin farkında olan Macron, yalnızca Fransız burjuvazisi için değil ama Avrupa ve dünya egemen sınıfları için de direniyor ve yalnızca Fransız işçilerinin değil ama Avrupa ve dünya işçilerinin de gözünü korkutmaya çalışıyor.
Egemen sınıfın polis devleti baskısına ve tehditlerine, her yerde olduğu gibi, kitlesel protestoları karalama çabaları eşlik ediyor. Bu noktada, Fransız egemen sınıfının imdadına, sahte sol partiler ve sendikalar yetişmeye çalışıyor. Stalinist CGT sendikasının önderi, kitlesel protestoların başında hareketi neo-faşistlerin desteklediği iftirasyla “Sarı Yelekliler”i desteklemeyi reddetmiş ve onlarla beraber yürümeyeceğini ilan etmiştir. Sahte solcu önder Mélenchon ise, daha önce teklif ettiği Macron’un başbakanı olma hedefine ulaşmak amacıyla, hareketin yeni seçimlere yol açarak sona ermesini savunuyor.
Bu kitlesel protestoların en önemli yanlarından birisi, ister sağ isterse “sol” olsun, düzen partilerinin ve kapitalizm yanlısı sendikaların kontrolünden bağımsız bir şekilde gelişiyor olmalarıdır. İçinden geçtiğimiz yıldaki mücadelelere damgasını vuran bu olgu, önümüzdeki büyük kitlesel mücadelelerin de ayırt edici özelliği olacaktır.
Fransa’daki kitlesel protestolar, aynı zamanda, proletaryanın ve sosyalist devrim hayaletinin dönüşünde önemli bir aşamayı temsil etmekte ve orta sınıf sahte solun burjuva kimlik politikalarının gerici rolünü ve iflasını sergilemektedir.
Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin şubesi olan Sosyalist Eşitlik Partisi (Parti de l’égalité socialiste, PES), Fransa’da, bu mücadeleyi, uluslararası sosyalist devrim programı temelinde, Fransa ve uluslararası işçi sınıfı üzerinden genişletme mücadelesi veren tek siyasi partidir.
Avrupa’da ve Türkiye’de yaşayan tüm sosyalistleri, işçileri ve gençleri, bu kitlesel protestoları desteklemeye, DEUK’un ve PES’in Dünya Sosyalist Web Sitesi (WSWS) üzerinden ileri sürdüğü perspektifleri incelemeye ve bunları tartışmak üzere bizimle bağlantı kurmaya çağırıyoruz.
Dünya çapında bu son derece önemli dönüm noktasında, kaybedecek zaman yok. Her şey, uluslararası işçi sınıfının tarihsel önderlik sorununun çözülüp çözülemeyeceği temelinde belirlenecektir.