Çarlık Rusyası I. Dünya Savaşı’nın ağırlığı altında ezilirken, Amerika Birleşik Devletleri hükümeti savaşa girmeye hazırlanıyordu. ABD, 1914’de bir tarafta Büyük Britanya’nın, Fransa’nın ve Rusya’nın, diğer tarafta ise Almanya ile Avusturya-Macaristan’ın yer aldığı savaşın patlamasından beri, kısmen Amerikalı işçiler ve çiftçiler arasındaki kitlesel savaş karşıtı duyarlılık nedeniyle, resmen tarafsız kalmayı sürdürüyordu. Tarafsızlık, savaş uzadıkça, Wilson’un “bir sahtekarlık ve demokrasiye bağlılık karışımı” (Troçki) diplomasisi nedeniyle, giderek simgesel hale gelmişti. Amerikan sanayisi İtilaf Devletleri askerlerini silahlandırır ve ABD bankaları onların savaşını finanse ederken, Washington çok daha açık bir şekilde Britanya’yı ve Fransa’yı destekliyordu.
Petrograd, 27 Şubat (E.T. 14 Şubat): Rusya başkentinde grevler sürüyor
Menşevikler Tauride Sarayı’nda yeni bir oturum açan Duma’ya destek göstermek için bir grev çağrısı yaparken, Bolşeviklerin çağrısını yaptığı grev devam eder. 50’yi aşkın fabrikadan 84.000 dolayında işçi grevdedir. Polis göstericileri tutuklamaya çalışır, ancak işçiler karşı koyar.
1914’te savaşın patlak vermesinin ardından, başlangıçta grevlerde büyük bir gerileme söz konusu olsa da, işçiler savaş ekonomisinden kaynaklanan artan yoksulluğa, yükselen bir grev dalgasıyla karşılık veriyordu. Rus İmparatorluğu’ndaki grevci işçilerin sayısı, 1915 ile 1916 arasında, 539.528’den 957.075’e yükselmişti.
1917 başında, işçi sınıfının mücadele dalgası yeni boyutlara ulaşır ve grevler her zamankinden daha siyasi hale gelir. Troçki, Şubat ayının ilk iki haftasındaki siyasi grevlere 575.000 dolayında işçinin katıldığını tahmin etmişti. Petrograd, savaşın başından itibaren, grevlerin merkeziydi: 1914’ten beri tüm siyasi grevlerin yüzde 72’si burada gerçekleşmiştir. 1916 sonu ve 1917 başlarında işçi sınıfı içindeki gergin ruh halini betimleyen Bolşevik Parti Merkezi Komite üyesi ve eski metal işçi Şiliyapnikov, sonradan şöyle hatırlıyordu: “Bazen bir ıslık veya herhangi bir ses yeterli olurdu. İşçiler bunu fabrikayı durdurmak için bir işaret olarak görürdü.”
Washington ve Londra, 28 Şubat: Almanya ile ABD savaşın eşiğinde
Britanya gemisi Laconia’nın birkaç gün önce bir Alman denizaltısı tarafından batırılmasının ardından, Amerikan ve Britanya basını ABD ile Almanya arasında eli kulağında bir savaş hakkında tahminde bulunan yazılarla dolar. Times of London, şöyle yazar: “En az iki Amerikalı bayanın can vermiş olması gerçeği, Laconia suçunu, Başkan Wilson’ın Almanları Amerikan egemenliğine karşı ‘affedilmez bir suç’ oluşturacağı konusunda uyardığı çerçeveye sokacak gibi görünüyor.” Daily Chronicle, “Eğer Laconia olayı suça teşebbüs değilse, neyin olacağını anlamak biraz zor.” diye belirtir.
Petrograd, 1 Mart (E.T. 16 Şubat): Yetkililer ekmek karnesini uygulamaya koyuyor
Rusya İmparatorluğu’nda durmadan kötüleşen gıda krizinin ortasında, Petrograd yetkilileri zaten açlık çeken nüfus için karne ile ekmek dağıtma sistemini uygulamaya koyar. Açlığın, en sonunda devrime yol açan toplumsal krizdeki rolünü değerlendiren Troçki, Novy Mir (Yeni Dünya) gazetesindeki “Devrimin Eşiğinde” adlı makalesinde şöyle yazar: “Gıda tedariki sıkıntısı, savaşan tüm ülkelerde kitleler arasındaki huzursuzluğun ve öfkenin en dolaysız, en keskin nedenidir. Savaşın tüm çılgınlığı, onların gözünde, şu bakış açısından açığa çıkıyor: yaşam araçlarını üretmek imkansız; çünkü ölüm silahlarını üretmek gerekiyor.”
Washington DC, 1 Mart: Wilson, Zimmermann Telgrafı’nı açıklıyor
Başkan Woodrow Wilson, ABD’yi savaşa sokma yönünde hesaplanmış bir adımla, Almanya Dışişleri Bakanı Arthur Zimmermann’ın Meksika hükümetine gönderdiği deşifre edilmiş bir mesaj olan Zimmermann Telgrafı’nın tam metnini kamuoyuna açıklar. Telgraf, Meksika’yı, ABD’nin güneybatısının geri verilmesi karşılığında ABD’ye karşı savaşa çekme yönünde bir girişimdir. Söz konusu topraklar, 70 yıl önceki Meksika-Amerika Savaşı sonucunda ABD’ye teslim edilmişti.
Petrograd, 2 Mart (E.T. 17 Şubat): Gıda krizi üzerine gösteriler patlak veriyor
Ekmek talep eden kalabalıklar, Petrograd’daki gıda depolarının önünde toplanır. Çoğu kadındır. Bir gün sonra, kentin çeşitli yerlerindeki fırınlar yağmalanır. Troçki, sonradan, bu olayları, “birkaç gün içinde gelecek olan devrimin şimşekleri” olarak adlandırır.
Savaş, o ana kadar, toplamda yaklaşık 1.700.000 yaşama mal olmuştur. İki milyon erkek yaralanmış, dört milyon asker esir düşmüştür. Aynı anda, savaş ekonomisi ve savaşın dehşetleri, sivil halkı giderek kötüleşen toplumsal sefalete sürükler.
Bu gelişmeler, on milyonlarca işçinin ve köylünün bilincinde şiddetli bir etkide bulunur. Troçki’nin “Devrimin Eşiğinde” makalesinde belirttiği gibi: “Daha önce belki de devrimci ajitasyonun tek bir kelimesinin bile ulaştırılmamış olduğu en geniş işçi kesimleri içinde, savaştaki gelişmelerin etkisi altında, egemenlere yönelik şiddetli bir hoşnutsuzluk birikmişti. Aynı anda, işçi sınıfının ileri kesimi içinde, yeni olayların etkili olduğu bir süreç yaşanıyordu. Rusya’nın sosyalist proletaryası, Enternasyonal’in en etkili partilerinin milliyetçiliğe sürüklenmesi eliyle indirilmiş darbenin etkisinden kurtuluyor ve yeni dönemin, bizi yumuşamaya değil, keskin devrimci mücadeleye çağırdığını anlıyordu.”
San Juan, 2 Mart: ABD yurttaşlığı verilen Porto Rikolular askere alınıyor
ABD Kongresi, 2 Mart 1917’de, Porto Riko halkını Amerikan yurttaşı yapan Jones–Shafroth Yasası’nı kabul eder. Porto Riko, Washington’ın yağmacı 1898 İspanya-Amerika Savaşı’nda ele geçirdiği Karayipler’in doğu ucunda yer alan yoksul bir ada ülkesidir.
Bir sömürgenin sakinleri olarak yeni Porto Rikolu yurttaşlara başkanlık seçimlerinde oy kullanma izni verilmez. Onların hiçbir senatörü ya da kongre üyesi yoktur ama ABD ordusunda zorunlu askerlik yapmaya elverişlidirler.
Onlar, ayrıca, artık ABD anakarasına serbestçe seyahat edebilirler. Amerikan ekonomisi müttefikler arasındaki savaş malzemelerine olan talebi karşılamak için tam istihdam durumuna ilerler ve ABD Almanya’ya karşı savaşa girmeye hazırlanırken, Avrupa’daki savaş ABD’nin geleneksel emek kaynaklarını bloke etmiştir.
Varşova, 3 Mart: Doğu Avrupa Musevilerinin yüzde 35’i “mutlak yoksulluk” içinde
ABD’de faaliyet gösteren birkaç Musevi yardım örgütünü temsil eden Ortak Dağıtım Komitesi’nin yayınladığı bir rapor, Avrupa’nın savaşa taraf olan ülkelerindeki tahminen 7 milyon Musevi’nin üçte birinden fazlasının, “tamamen muhtaç ve yaşamlarını sürdürmek için günlük gıda biçimindeki yardıma bağımlı” olduğunu duyurur. Rapor, Varşova’daki 500.000 Musevi’nin ve Lodz’daki Musevilerin yarısının mutlak yoksulluk içinde olduğunu tahmin eder. Litvanya’daki koşullar da aynıdır.
Özel bağışları arttırmayı amaçlayan rapor şöyle belirtir: “Ortak Dağıtım Komitesi, açlıkla karşı karşıya olan tüm hayatları kurtarmanın imkansız olduğunun farkındadır. Açıkçası, mesele, kaç yaşamın kurtarılacağıdır.” I. Dünya Savaşı sırasında, Doğu Avrupalı yüz binlerce Musevi, açlıktan ve savaşın katliamlarından kaçarak, Almanya’ya ve Batı Avrupa ülkelerine yerleşmeye çalışmıştı.
Hollywood, California, 3 Mart: John Ford yönetmenliğe adım atıyor
The Tornado filminin kaybolduğuna inanılıyor. Harry Carey’in başrolde oynadığı Straight Shooting, John Ford’un 1917’de çektiği bir diğer film.
Universal Studios’un bir alt kuruluşu olan Bison Motion Pictures, John Ford’un yönetmenliğe adım attığı The Tornado [Kasırga] filmini gösterime sokar. Ford, filmde, aynı zamanda, kötü adamları silahsız bir şekilde sindirdiği için “Silahsız Adam” olarak bilinen göçmen kahraman Jack Dayton olarak başrolü oynar. Dayton bir kasabayı haydutlardan kurtarır ve ödül parasını annesini (Jean Hathaway) İrlanda’dan getirmek için kullanır. Ford, İrlandalı göçmen bir ailenin çocuğudur ve 1917’de, uzun ve verimli bir kariyerin başındadır. 1917’de 9 sessiz film daha yapacak ve 1927’ye kadar 62 film çekecektir.
Washington DC, 4 Mart: Wilson ikinci dönem başkanlık için yemin etti
Wilson’un 1913’te ve 1916’da yaptığı konuşmalar (YouTube bağlantısı)
Woodrow Wilson, ABD başkanı olarak ikinci dönemi için yemin eder. İç Savaş’tan beri Beyaz Saray’daki sadece ikinci Demokratik Partili başkan olan Wilson, zaferini, Cumhuriyetçi Parti içinde bir İlerici olarak aday olan Theodore Roosevelt ile eski başkan William Taft arasında yaşanan bölünmeye borçludur. Wilson, ikinci dönemini, “O Bizi Savaşın Dışında Tuttu” sloganıyla kazanır.
Ancak Wilson’ın ABD’yi savaşın dışında tutmaya niyeti yoktur. Onun göreve başlama konuşması, Zimmermann Telgrafı’nın metnini yayınlama kararı gibi, ABD’yi savaşa hazırlamak üzere tasarlanır. Bu Wilson, Alman saldırıları tarafından ihlal edilmiş olduğunu iddia ettiği liberal enternasyonalizmin diliyle konuşuyordu:
Diğer meseleler, bir ulus olarak kendi yaşamımızın dışında kalan ve üzerlerinde hiç kontrolümüzün olmadığı meseleler, dikkatimiz üzerinde gitgide daha fazla baskı yaptılar… Bu, bize zararlar verdiği için, kabul edilemez hale geliyor… Koşullar, bizi haklarımızı daha aktif bir şekilde savunmaya itebilir…
Biz ne fetih ne de üstünlük arzuluyoruz. Başkalarına zarar verebilecek hiçbir şey istemiyoruz … [Ancak] artık taşralı değiliz. Geçtiğimiz 30 ayın çok önemli çalkantıların yaşandığı trajik olayları, bizleri dünya yurttaşı yaptı. Geri dönüş söz konusu olamaz. İstesek de istemesek de bir ulus olarak geleceğimiz söz konusu.
Verdun, 5 Mart: Verdun yakınlarındaki Alman saldırısı hızını kaybediyor
Verdun yakınlarındaki yeni bir Alman saldırısı, iyi sağlamlaştırılmış Fransız mevzilerine karşı önemsiz kazanımlar sağlar. Alman ordusu, yoğun bir bombardımanın ardından, Caurieres Ormanı’ndaki üç kilometrelik cephe boyunca saldırı başlatır. Esasen büyük bir mezarlık olan yerde meydana gelen çatışmalarda ağır kayıplar olduğu bildirilir. Şubat-Aralık 1916 arası 9 ay sürmüş olan ilk Verdun Muharebesi, her iki taraftan 300.000 insanın yaşamına, yüz binlercesinin de yaralanmasına mal olmuştu.
Son saldırıda ölenler arasında, Karlsruhe’dan 32 yaşındaki tüfekçi Ernst Schmidt de vardır. O, 10 Şubat’ta, evine, bir çeviriye göre, “yerin 7 metre altında, sıçanlar, fareler ve bitlerle birlikte” bir sığınakta yaşadığını; kıyafetlerini “bir kere bile yıkayamamış ya da değiştirememiş” olduğunu yazar. Onun ikinci mektubu, öldürüldüğü gün olan 5 Mart’ta yazılmıştır.
27 Şubat 2017