Basçı, şarkıcı ve söz yazarı Roger Waters ile gazeteci John Pilger, WikiLeaks’in yayıncısı ve gazeteci Julian Assange’a özgürlük talep etmek için 2 Eylül günü saat 18’de Londra’da son derece önemli bir etkinlik çağrısı yaptılar. Waters, Britanya İçişleri Bakanlığı’nın Marsham Caddesi’nde bulunan binasının önünde bir konser verecek ve Pilger da konuşma yapacak.
Hem bir sanatçı olarak Waters hem de cesur bir gazeteci olarak Pilger, Assange’a özgürlük mücadelesini canlı tutmak için uğraşan müthiş ilkeli insanlardır. Bununla birlikte, bu mücadelenin, Assange’ın ABD’ye iade edilmesini durdurmak, Avustralya’ya güvenli bir şekilde geri dönmesini ve serbest kalmasını sağlamak üzere işçilerin ve gençlerin uluslararası ölçekte harekete geçirilmesi yoluyla ilerletilmesi gerekiyor.
Roger Waters, Brezilya turu sırasında 24 Ekim 2018’de Rio de Janeiro’daki Maracana’da konser verirken. (Fotoğraf: Diego Baravelli/Fotoarena/Sipa USA)(Sipa, AP Images vasıtasıyla)
Durum acil. Assange, yaklaşık altı aydır Britanya’nın kötü ünlü Belmarsh hapishanesine kapatılmış durumda ve sağlığı hızla kötüleşiyor. Pilger, geçtiğimiz hafta Assange ile görüştükten sonra şunları bildirdi: “Psikolojik işkence tüm şiddetiyle devam ediyor. Genellikle günün 23 saati küçük hücresinde tecrit ediliyor ve gerekli egzersizden yoksun bırakılıyor. Daha fazla kilo kaybetmiş. ‘Uygun görülmüş’ olmasına rağmen, anne-babası ile telefon görüşmeleri hala mümkün olmuyor. İşte Britanya 2019.”
Pilger’ın belirttiği gibi, Assange’ın tutulduğu uzun süreli hücre hapsi koşulları, yalnızca işkence olarak tanımlanabilir. Assange, davasına hazırlanma, avukatlarıyla düzenli görüşme ve dış dünyayla iletişim kurma olanağından yoksun bırakılmaktadır.
Assange’ın ABD’ye iadesi üzerine duruşmanın yapılacağı Şubat ayındaki mahkeme tarihi hızla yaklaşıyor. Assange, Amerikan hükümetinin eline düşmesi durumunda, 175 yıl hapis cezası ya da daha kötüsü ile sonuçlanabilecek bir göstermelik duruşmayla karşı karşıya kalacak.
Bu arada, ifşaatçı Chelsea Manning, Alexandria, Virginia’da bulunan bir hapishanede tutulmaya devam ediyor. 170 günü aşkın süredir hapiste olan Manning, bir yıl ya da daha fazla hapiste tutulabilir. Peki, onun sözde suçu ne? Hükümetin Assange’a karşı kan davasında yeni suçlamalar getirmeyi değerlendiren bir büyük jüri önünde ifade vermeyi reddetmek. Manning, aynı zamanda, yarım milyon dolara yaklaşan para cezaları ile karşı karşıya bulunuyor.
Assange’a ve Manning’e yapılan zulüm, demokratik haklara yönelik çok büyük bir saldırının başını çekmektedir. Bu, faşizmin canlanması ve dünya genelinde egemen seçkinlerin otoriter yönetim biçimlerine yönelmesi bağlamında gerçekleşiyor.
Britanya’da, aşırı sağcı Başbakan Boris Johnson, daha geçtiğimiz hafta, demokratik haklara yönelik tarihi bir saldırıyla, parlamentonun tatil edildiğini ilan etti. Britanya hükümeti, “Yellowhammer Operasyonu” adı altında, Brexit sonrası kemer sıkma önlemlerinin neden olacağı “genel kargaşa”ya on binlerce çevik kuvvet ve asker konuşlandırma yoluyla karşılık vermeyi planlıyor.
Almanya’da, koalisyon hükümeti faşizan Almanya İçin Alternatif’i (AfD) beslerken, hükümetin Anayasayı Koruma Federal Bürosu (Verfassungsschutz), kapitalizme karşı çıktığı ve aşırı sağın yükselişini teşhir ettiği için Sosyalist Eşitlik Partisi’ni (SGP) gözetime tabi “aşırı solcu” bir örgüt olarak hedef alıyor.
Hindistan’da, aşırı sağcı BJP hükümeti, geçtiğimiz ay 13 milyon insanın yaşadığı Cammu ve Keşmir’de sıkıyönetim ilan etti ve olağanüstü bir baskı ve toplu cezalandırma rejimi uygulamaya koydu. Çin’de, şirket seçkinlerinin ve süper zenginlerin çıkarlarını savunan Stalinist rejim, Hong Kong’daki protestoculara acımasızca saldırmak üzere polis gönderiyor.
Ve ABD’de, Trump yönetimi, göçmenlere ve sığınmacılara yönelik iğrenç zulmünü gerçekleştirirken “ulusal acil durum”u gitgide daha çok yasallaştırıyor.
Assange’ı ve Manning’i susturma girişimi, savaş hazırlıkları açısından da son derece önemli bir adım olarak görülmektedir. Egemen seçkinler, WikiLeaks tarafından ifşa edilmiş olanlardan bile daha korkunç vahşetlere hazırlanıyorlar ve muhalefetin gözünü korkutup, hükümetin suçluluğunu açığa vurmaya çalışanlara sansür uygulamaya kararlılar.
Assange ile Manning’in yazgısının bir ibret ve tehdit olması amaçlanıyor. Assange ve Manning, dünyadaki en güçlü hükümetleri, istihbarat kurumlarını ve şirket medyasını kapsayan ve çok büyük derecede suç oluşturan bir komplonun kurbanlarıdır.
Komplo, Britanya’da, düzmece mahkeme işlemleri yapan yargı sisteminden İşçi Partisi’ne ve partinin önderi Jeremy Corbyn’e kadar uzanmaktadır. Corbyn, ABD’nin Casusluk Yasası kapsamındaki suçlamalarını açıklamasından beri Assange’ın yazgısı konusunda tam bir sessizlik sergiliyor. Komplo, Assange’ın yurttaşı olduğu Avustralya’nın hükümetini de kapsamaktadır. Avustralya hükümeti, Assange’ı güvenli bir şekilde evine geri döndürme yönündeki her türlü çabaya katı bir şekilde karşı çıkmaktadır.
Assange aleyhine dava açan Trump yönetiminin Adalet Bakanlığı olsa da, ona karşı kampanyaya Demokratlar öncülük etmiştir. Assange’a ve WikiLeaks’e atılan iftiralar, Demokratların Rusya karşıtı gerici kampanyasının merkezinde yer almaktadır. Söz konusu kampanya, Trump’ı Rusya’ya karşı daha saldırgan bir askeri politika izlemeye zorlamayı amaçlamaktadır.
New York Times, Washington Post ve Demokratik Parti güdümündeki diğer yayınlar başta olmak üzere büyük haber yayın organları da bu komplonun bütünüyle suç ortağıdır. İstihbarat kurumlarının sözcüsü işlevi gören medya, Assange’a iftira atıp onu karalamak için elinde geleni yapmıştır.
Büyük medya organları, Mayıs ayında Assange’ın Casusluk Yasası kapsamında suçlanmasının olası sonuçları hakkında başlangıçta ifade ettikleri ikiyüzlü kaygılardan sonra, içinde bulunduğumuz yüzyılın en dikkate değer siyasi zulmü hakkında haber yapmayı kestiler. New York Times, Haziran ayından beri Manning ya da Assange hakkında tek bir yazı yayımlamadı.
Utanç podyumunda özellikle belirgin bir yer, hali vakti yerinde orta sınıfın –“sol” numarası yapan ama egemen seçkinlerin yedek sınıfı hizmeti gören– örgütlerine ayrılmalıdır. Demokratik Parti’nin bir hizbi olan Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri (DSA), Assange’ın suçlanmasına karşı çıkan tek bir açıklama yapmayarak, ona yönelik zulmü üstü kapalı olarak desteklemektedir.
Bununla beraber, Assange’ın tutuklanmasından bu yana yaşanan gelişmeler, Assange ile Manning’in özgürlüğünü sağlayabilecek büyük toplumsal güce dikkat çekmektedir. Toplumsal eşitsizliğin aşırı büyümesi ve demokratik haklara yönelik saldırı, Porto Riko’dan Hong Kong’a kadar, nüfusun azımsanmayacak kesimini içeren kitlesel gösterilere yol açmaktadır.
Sınıf mücadelesi, onlarca yıl bastırılmasından sonra, küresel ölçekte yeniden ortaya çıkmaya başlıyor. Son aylarda ABD’deki iletişim işçilerinin, Hindistan’daki otomotiv işçilerinin, Bolivya’daki madencilerin ve Fransa’daki hastane emekçilerinin grevleri meydana geldi. ABD’de Ford, General Motors ve Fiat Chrysler fabrikalarında çalışan işçiler, geçtiğimiz hafta, grev yetkisi oylamalarını mücadele kararlılıklarını açığa vuracak şekilde sonuçlandırdılar.
Bunların yanı sıra, bütün bir genç nesil, ekonomik güvencesizlikten, borçluluktan ve savaştan başka bir şey görmeden yetişti.
İşçiler ve gençler arasında, Assange’a ve Manning’e devasa bir destek ve sempati var. Dünyanın dört bir yanındaki sömürülenler ve ezilenler, yalan ve propaganda kampanyasına rağmen, bu cesur insanların gerçeği ortaya çıkardıkları için, egemen sınıfın suçlarını dünyaya gösterdikleri için hapiste olduklarını anlıyorlar.
Yine de, Assange’a ve Manning’e yönelik bu gizil destek ile onların özgürlüğünü talep edip bunun için mücadele eden örgütlü kitlesel bir hareketin yokluğu arasında çok büyük bir çelişki söz konusu. Böyle bir hareketin geliştirilmesi acil bir görevdir.
Bu sınıf savaşı tutsaklarının savunusu, işçi sınıfının içine taşınmalı; demokratik haklara yönelik saldırıya, faşizmin yükselişine ve savaşa muhalefetle ve uluslararası işçi sınıfının kapitalist sömürüye ve eşitsizliğe karşı toplumsal mücadeleleriyle birleştirilmelidir.
Julian Assange’ı savunma mücadelesine katılmak için şimdi kayıt olun!