Amerika Birleşik Devletlerin’deki hisse senedi piyasaları rekor seviyede ya da ona yakın kalmaya devam ederken, küresel emtia fiyatlarındaki sert düşüş, dünya ekonomisinde sürmekte olan durgunluğa ve açıkça ekonomik daralma eğilimlerinin gelişmesine işaret ediyor.
Başlıca sanayi hammaddelerinin fiyatlarını takip eden Bloomberg emtia endeksi, bu hafta, Mart 2002’den beri en düşük noktaya ulaştı. O, Eylül 2011’den bu yana yüzde 40’tan fazla gerilemiş durumda.
En önemli fiyat düşüşlerinden ikisi, petrol ve demir cevherinde yaşanıyor. Geçtiğimiz yılın sonunda hızla düşmeye başlayan petrol, şimdi, bir yıl öncesinin yarısından az, varil başına 50 dolar seviyesinde dolanıyor. Demir cevherinin fiyatı, 2011’deki doruk noktasından yüzde 77 azalmış durumda. Bu gerileme, Çin ekonomisindeki yavaşlamayı ve Pekin’in, 2008-2009 küresel mali krizinin etkisine karşı başlattığı krediye dayalı yatırım ve altyapı canlanmasından kaçma girişimlerini yansıtmaktadır.
Bakır ve çinko dahil olmak üzere sanayide kullanılan metaller kayda değer bir düşüşle karşılaşmış ve şimdi onlara, birçok üründe ana girdi olan alüminyum eklenmiş durumda. Alüminyumun fiyatı, bu hafta, Çin’in, eski ya da verimsiz imalatçıları kapatmak yerine, fazla alüminyum arzını ihraç etmeye yöneldiği haberi üzerine, altı yılın en düşük değerine ulaştı.
Çin, sanayide kullanılan metallere olan küresel talebin yaklaşık yüzde 40’ını gerçekleştiriyor. Çin’in yavaşlamasına yönelik kaygılar (yıllık gayrisafi yurtiçi hasıla artışı son çeyrek yüzyıldaki en düşük oran), piyasa sermaye değerlerinde 3 trilyon dolarlık silinme yaşayan Çin hisse senedi piyasalarında son günlerde yaşanan çalkantının ardından, kesin olarak artmış durumda.
Metal fiyatlarındaki düşüş, borsa değerlemeleri üzerinde bir etki yapıyor. Financial Times’a göre, FTSE sanayide kullanılan metaller ve madencilik endeksi bu yılın başından itibaren yüzde 26 azalırken, FTSE 100 endeksindeki en kötü on performanstan altısı madencilik sektörü hisse senetlerine ait.
Küresel eğilimlerin bir başka göstergesi olarak, dünyanın en büyük madencilik şirketi BHP Billiton, bu yıl, bakır, petrol ve metalürjik kömür (çelik üretiminde kullanılıyor) üretimini kısma planlarını duyurdu. Onun demir cevheri üretimi artacak ama bu, bir sağlamlık belirtisi değil. BHP, üretimi, düşen fiyatlara rağmen, daha yüksek maliyetli üreticileri piyasanın dışına itebileceği umuduyla arttırıyor.
BHP, ayrıca, bakır ve petrol fiyatlarındaki düşüş nedeniyle de sarsıldı. O, dün [22 Temmuz], bakır işindeki zayıflık nedeniyle, karlarını 350 ile 650 milyon dolar arası bir tutarda azaltmayı planladığını duyurdu. Şirket, geçtiğimiz hafta, ham petrol operasyonlarının değerini 2 milyar dolar azaltmıştı.
Emtia fiyatlarının düşmesi, hammadde ihracatçısı ülkeler, özellikle, büyük ölçüde Çin’in artan talebine bağımlı olan Avustralya ve Kanada üzerinde büyük bir etki yapıyor. Petrol fiyatlarının, Bank of Canada’nın yöneticisi tarafından “çok kötü” olarak tanımlanan düşmesi, Kanada’nın para birimini ABD dolarının değerinin altına indirerek ülke ekonomisini sert bir şekilde sarstı.
Avustralya’da, mali otoritelerin gözleri sıkı sıkıya demir cevheri fiyatlarına sabitlenmiş durumda. Her iki ülkede de merkez bankaları, zayıf ekonomik büyümeyi arttırmak amacıyla resmi faiz oranlarını azalttı. Bununla birlikte, bu, bir konut fiyatı balonunu körükleyerek ters etkide bulundu. Toronto’daki ve Vancouver’daki konut fiyatları, ekonomi durgunlaşırken bile, geçtiğimiz yıl içinde yüzde 9’a kadar arttı.
Avustralya’nın en büyük kenti Sidney’de, konut fiyatı tırmanışı daha keskin oldu. Bir evin ortalama fiyatı, geçtiğimiz yıl içinde neredeyse yüzde 23’lük artışın ardından, 1 milyon Avustralya dolarını aşmış durumda.
Konut fiyatları göğe çıkarken, temeldeki ekonominin emtia fiyatlarındaki kaymaya kırılganlığı, Avustralya’nın “yeni bir Yunanistan”a dönüşebileceği uyarısında bulunan Londra’da merkezili Daily Telegraph gazetesindeki son bir makalede vurgulandı.
Ekonomi, emtiaların bir “süper-çevrimi” olarak bilenen süreçte, hızlı bir büyümenin tadını çıkardı. Çin’in alımları, kömür, demir cevheri ve petrol ürünleri fiyatlarını her zamankinden daha yükseğe sürüklemişti. Makale, “Ancak madencilik şirketlerinin amansız yatırımının etkisiyle, demir cevheri ve kömür fiyatlarında yaşanan güçlü bir çöküş, Avustralya’nın gerçek kırılganlığını ortaya çıkardı.” diye belirtti.
Bir zamanlar küresel kapitalizmin yeni dayanağı olarak pazarlanan yükselen piyasaların ve BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) adlı grubun durumu da kaygı verici.
Çin hükümeti tarafından 2008 sonrasında başlatılan ekonomik teşviklerin ve bunun sonucunda emtia piyasasında yaşanan hızlı büyümenin ardından, yükselen piyasalardaki borsalar, daha gelişmiş ülkelerdekileri aşmıştı. Bu üstünlük, artık kaybedilmiş durumda. Financial Times’ın köşe yazarı James Mackintosh’e göre, “Yükselen piyasalardaki geniş yığın dahil olmak üzere, emtialar ile bağlantılı her şey, çok kötü görünüyor.” Üç BRICS üyesi, Brezilya, Rusya ve Güney Afrika, sert bir şekilde sarsılmış durumda.
Ekonomik gerileme, şimdi, yükselen piyasalardaki işsizliğin, geçtiğimiz altı yıl boyunca yaşanan düşüşün ardından, artmasına yol açıyor. JP Morgan tarafından derlenen verilere göre, bu piyasalardaki işsizlik, Ocak’taki yüzde 5,2’lik en düşük noktanın ardından yüzde 5,7’nin üstüne çıktı.
JP Morgan’ın baş ekonomisti Bruce Kasman, Financial Times’a, “işsizlik hızla artıyor” dedi ve bu eğilim geniş tabanlı. “Rusya ve Brezilya’daki durgunluk, son aylarda iş artışında yaşanan ani düşüşün başlıca etmeniydi.” diyen Kasman şöyle devam etti: “Bununla birlikte, bu hız kesme, Kore, Meksika, Şili ve Macaristan gibi ülkeleri de kapsıyor.”
Kasman, işsizlikteki yükselişin “kalıcı bir gelişme” olmasını beklediğini ve bunun, yükselen piyasalardaki iç talepte ani bir düşüşü şiddetlendireceğini söyledi.
Başka bir ifadeyle, bu ekonomiler, küresel büyümeye katkı yapmak bir yana, mali piyasalarda yaşananlar ile reel ekonominin temeli arasında oluşmuş olan uçurumu daha fazla genişleterek, resesyon eğilimlerini yoğunlaştırabilirler.