Kolera vakaları bir milyonu aşarken, Pentagon Yemen’deki ABD birliklerinin varlığını itiraf etti

Pentagon, ilk kez bu hafta, Arap Yarımadası’ndaki yoksul ve savaşlar sonucunda yıkıma uğramış Yemen’de “birden çok kara operasyonu” gerçekleştirdiğini ve bu yıl 120’den fazla (2016’nın üç katı) hava saldırısı düzenlediğini kabul etti.

ABD’nin Ortadoğu’daki genişleyen askeri müdahalesinde bir diğer cephenin yükseltilmesine ilişkin bu açıklama, Suudi Arabistan ve onun Körfez’deki dost petrol şeyhlikleri tarafından Ortadoğu’nun en fakir ulusuna karşı sürdürülen savaşın bininci gününde yapıldı.

Birçok yardım kuruluşu, savaş daha fazla kurbana mal olur ve nüfusun büyük kesimini açlığa ve hastalığa sürüklerken, milyonlarca insanın ölüm tehdidi altında olduğunu açıklayan uyarılarda bulundu.

Ülkedeki insani krizinin boyutu, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) tarafından bu hafta yapılan, Yemen’deki kolera vakalarının sayısının bir milyona ulaştığı açıklamasıyla vurgulandı. Bu, sürmekte olan salgını, insanlık tarihinde kaydedilmiş olanların açık ara en kötüsü kılıyor.

Nisan ayından bu yana, üçte biri çocuk olmak üzere 2.200 kişinin ölümüne neden olan hastalığın hızla yayılması, Yemen’in sosyal altyapısının yaklaşık üç yıldır süren ABD destekli Suudi bombardımanı ve ablukası eliyle yıkıma uğratılmasının apaçık bir göstergesidir.

Kolera, temiz suya ulaşabildiğiniz sürece kolayca önlenebilir ve tedavi edilebilir. Ancak ABD tarafından sağlanmış Suudi bombaları ve füzeleri Yemen’in su ve sağlık altyapısının çoğunu yok ederken, hava, deniz ve kara ablukası, ülkeyi, saldırıdan zarar görmemiş olan sistemini çalıştırmak için gerekli yakıttan mahrum bıraktı. Bu arada, Yemen’in sağlık tesislerinin en az yüzde 50’si tahrip edilmiş durumda.

ICRC’ye göre, Yemen nüfusunun yüzde 80’i artık hastalık ve açlık koşullarında yaşıyor; gıda, yakıt, temiz su ve sağlık hizmetlerine erişemiyor.

Perşembe günü Kahire’de yayınlanan bir raporda, BM Gıda ve Tarım Örgütü, yaklaşık 8 milyon kişinin yaşadığı Yemen’in nüfusunun dörtte birinin ciddi gıda güvensizliği yaşadığını ve bu durumun hayatlarını tehlikeye attığını belirtti. Nüfusun yüzde 36’lık bir kesimi, kuruluşun “ılımlı gıda güvensizliği” olarak nitelendirdiği durum ile karşı karşıya.

Ulaşılabilir gıdaların fiyatları Kasım ayı boyunca yüzde 28 oranında arttı. Nüfusun çoğunluğu temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor.

2014’te başlayan savaştan bugüne kadar 12.000 sivil öldürülse de, savaştan kaynaklanan açlık ve hastalıktan ölenlerin sayısı bu rakamı büyük ölçüde gölgede bırakıyor. Save the Children [Çocukları Kurtarın] yardım kuruluşu, geçen ay, Birleşmiş Milletler’in her on dakikada Yemenli bir çocuğunun önlenebilir nedenlerle ölmekte olduğunu; yıl bitmeden 50.000 çocuğun öleceğini bildirdiği uyarısında bulunmuştu.

Yemen’deki koşulları “kıyamet” olarak nitelendiren Oxfam, yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Bin gün boyunca, büyük miktarda gelişmiş modern silah Yemen’i vuruyor; bu da yetmezmiş gibi, kitlesel açlığın savaş silahı olarak kullanıldığı bir Ortaçağ kuşatmasına tanık oluyoruz. ”

Açıkça söylemek gerekirse, Suudi Arabistan ve başta Amerika Birleşik Devletleri ve Britanya olmak üzere onun müttefikleri ve silah sağlayıcıları, Yemen halkına karşı Hitler’in Üçüncü İmparatorluk’u tarafından kullanılanlara benzer yöntemleri uyguladıkları için, birer savaş suçlusudur.

2014 yılının Mart ayında başlayan savaş, Suudi kuklası olan Rabbu Mansur Hadi’yi yeniden devlet başkanlığına getirmek ve İran ile dostça ilişki içinde olan bir hükümetin ortaya çıkmasını önlemek amacıyla sürdürülmektedir.

Çarşamba günü Pentagon’un Merkez Komutanlığı tarafından kabul edilen Amerikan kara müdahalesi ve hava saldırısı, görünürde Arap Yarımadası El Kaidesi’ne (AQAP) ve Yemen’deki İslam Devleti’ne (IŞİD) yönelik. Bunlar, tarihsel olarak Şii İslam’dan ortaya çıkmış bir mezhep olan Zeydilere dayanan Husilerin kin dolu düşmanları olan Sünni İslamcı milislerdir.

ABD operasyonlarının kurbanlarının çoğu, hava saldırılarında ve karadaki özel harekat birlikleri tarafından gerçekleştirilen arama-imha etme görevlerinde öldürülen sivillerdir. Geçtiğimiz yıl Ocak ayında Yemen’in merkezindeki El Beyda vilayetinde gerçekleşen ve olağandışı bir biçimde halka duyurulan bir baskında, insansız hava araçları ve helikopterler tarafından desteklenen özel harekat birlikleri en az 16’sı sivil 57 kişiyi öldürmüş, ayrıca bir Amerikan askeri ölmüştü.

Washington, 2002 yılından beri Yemen’e karşı örtülü bir insansız hava aracı savaşı sürdürüyor. Araştırmacı Gazetecilik Bürosu’na göre, bu yıl öncesinde bu saldırılarda öldürülen Yemenli sayısının yaklaşık 1.500 olduğu tahmin ediliyor.

Pentagon, kara operasyonlarını ve bombardıman saldırılarındaki çarpıcı yükselişi onaylayan aynı açıklamada, Yemen’deki IŞİD savaşçılarının sayısının, yılın başından bu yana ikiye katlandığını bildirdi. Bu, ABD saldırısının sivilleri öldürme dışında pek bir etkisi olmadığı ve Suudiler tarafından Washington’un desteğiyle yürütülen savaş ile karşılaştırıldığında küçük bir performans olduğu izlenimi uyandıran bir değerlendirmedir.

Suudi monarşisi bu canice savaşı ABD yönetiminin ve ordusunun desteği olmadan yürütmezdi. ABD ile yapılan büyük silah sözleşmeleri, Suudi Hava Kuvvetleri’ne, Yemen’in okullarını, hastanelerini, yerleşim alanlarını, çiftliklerini, fabrikalarını ve temel altyapısını enkaz haline getirmek için kullanılan füzeler, misket bombaları ve diğer mühimmatları sağladı. İstihbarat görevlileri onlara hedefleri bildirirken, ABD Hava Kuvvetleri uçakları Suudilerin 24 saat boyunca bombardımanlarını sağlamak için yakıt ikmali görevlerini yerine getiriyorlar. ABD Donanması, Suudi ablukasını desteklemek için Yemen sahilinde konuşlandırılmış durumda.

Trump yönetimi, ABD şirket medyasının işbirliğiyle, gezegendeki en kötü insani krizin derinleşmesi konusunda neredeyse sessiz kalırken, defalarca, Suudi Arabistan’ın soykırıma varan saldırılarını desteklediğinin işaretini verdi. ABD, bu savaşa, tamamen, petrol zengini Ortadoğu’da Amerikan hegemonyasını dayatmanın önünde bölgesel bir engel olarak İran’ın yükselişini tersine çevirmek için İsrail’in yanında Suudi Arabistan ve diğer Sünni Basra Körfezi petrol şeyhlikleri ile bir askeri ittifak kurma girişimi açısından yaklaşmaktadır.

Washington’un Suudi Arabistan’a verdiği destek ve İran ile askeri bir çatışmayı kışkırtma kararlılığı, özellikle tehlikeli ifadesini, ABD’nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Nikki Haley’in geçen hafta Washington DC’deki bir askeri üste düzenlediği ve televizyonda yayınlanan bir sunumda buldu. Bu sunum, geçen ay Riyad uluslararası havaalanına Yemen’den atılmış İran yapımı bir füze olduğu iddia edilen şeyin kalıntısının önünde gerçekleşti. Füze, herhangi bir can kaybına yol açmamıştı.

Haley, gösterilen enkazın, İran’ın Husi asilerini silahlandırdığının, büyük güçler ile görüşülmüş 2015 nükleer anlaşmasını ihlal ettiğinin ve “tüm dünyanın barış ve güvenliği için bir tehdit” oluşturduğunun “yadsınamaz” kanıtı olduğunu iddia etti.

Sunum, Şubat 2003’de, bir ay sonraki ABD işgaline hazırlanırken dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell tarafından Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne sunulan Irak’ın “kitle imha silahları”na ilişkin “yadsınamaz” kanıtı hatırlatıyordu.

Bu durumda, ABD’nin kanıtı bütünüyle uydurmadır. Haley’in televizyon görüntüsünde kullanılan aynı kalıntıyı inceledikten sonra hazırlanan bir BM raporunu inceleyen Foreign Policy’ye göre, BM müfettişleri füzenin kalıntılarında sadece İran değil aynı zamanda Amerikan parçalarını da bulmuştu ki bu, onun bizzat Yemeniler tarafından bir araya getirilmiş olduğuna işaret ediyordu.

Haley’in sunumunda açıklanamayan şey, İran’ın, Suudiler ve ABD Donanması tarafından uygulanan ve gıda, ilaç ve yakıt taşıyan gemileri bile geri çeviren bir deniz ambargosu sürerken, Yemen’e kaçak füzeleri nasıl sokabildiğidir. Dahası, stokları Husiler önderliğindeki hükümetinin eline geçmiş olan Yemen ordusu çok sayıda füzeye sahip.

Haley’in gösterisine tepki gösteren İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, Çarşamba günü, ABD’nin iddialarını “kışkırtıcı” ve “tehlikeli” olarak nitelendirdi. Zarif, “Masum Yemenlilerin bombalanmasına verdikleri desteği gizlemeye çalışıyorlar.” dedi.

19 Aralıkta, Husi liderliği, Riyad’a fırlatılan bir başka füzenin sorumluluğunu üstlendi ve bunun Suudi Kraliyet Sarayı’nı hedef aldığını ilan etti. Atılan füze, daha öncekiler gibi, herhangi bir kayıp vermeden düşürüldü.

İran’ın sorumlu olduğuna dair herhangi bir kanıt olmadan bir kez daha onu sorumlu tutan Beyaz Saray, füze saldırısını kınadı. ABD emperyalizmi, İran’a karşı, hesaplanamaz küresel sonuçları olacak yeni bir bölgesel savaşın koşullarını yaratmak için, Yemen halkının katledilmesini desteklemekte ve ondan yararlanmaktadır.

23 Aralık 2017

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir