İtalya Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella, Başbakan Matteo Renzi’nin istifasını, 2017 yılı bütçesi kabul edilene kadar “dondurdu”. Renzi, seçmenlerin Pazar günü anayasa değişikliğini büyük bir çoğunlukla reddetmesinin ardından istifasını sunmuştu.
Bütçe zaten Temsilciler Meclisi (Alt Meclis) tarafından kabul edilmiş durumda. Basında yer alan haberlere göre, bütçe, bu hafta içinde, parlamentonun ikinci meclisi Senato tarafından kabul edilebilir; ama bu kesin değil.
Bütçenin kabul edilmesinden sonra ne olacağı belli değil. Şimdiki maliye bakanı Carlo Padoan ile Senato Başkanı Pietro Grasso’nun olası başbakanlığı tartışılıyor. Mario Monti başkanlığındaki bu tür bir teknokratlar hükümeti, seçmenler tarafından onaylanmaksızın, 2011’den 2013’e kadar, bir buçuk yıl yönetimde kalmış ve sonradan Renzi’nin sürdürdüğü sert kemer sıkma önlemlerini başlatmıştı.
Anayasa değişikliğine karşı kampanya sürdüren sağ partiler erken seçimde ısrar ediyorlar. Beppe Grillo’nun Beş Yıldız Hareketi ile aşırı sağcı Kuzey Birliği, anayasa değişikliğinin referandumda reddedilmesinin onlar için iktidara gelme fırsatı sağladığını seziliyor. Önceki Başbakan Silvio Berlusconi’nin Forza İtalya partisi de erken seçim çağrısı yaptı.
Pazartesi günü, İçişleri Bakanı Angelino Alfano, seçimlerin Şubat ayında yapılabileceğini söyledi. Alfano, üç yıl önce Renzi’nin Demokratları (PD) ile hükümet kurmak üzere Forza İtayla’dan ayrılanların kurduğu Yeni Merkez Sağ Parti’nin başkanı.
Cumhurbaşkanının Renzi’nin yönetmesini istediği bütçe yasasının geçmesi, Brüksel’in ve Berlin’in damgasını taşıyor. Renzi’nin tüm “reform politikaları” gibi, bütçe yasasının da amacı ülkenin borç içindeki bankaları ve İtalya’nın büyük borç dağını, işçi sınıfı ve orta sınıfın daha yoksul kesimleri zararına yeniden yapılandırmaktır. Bu politika, şimdiden, nüfusun büyük kesimi için toplumsal bir felakete yol açmış durumda. 2008 krizinden bu yana, gençler arasındaki işsizlik yaklaşık yüzde 20’de kalırken, İtalya’nın sanayi üretimi yüzde 25 geriledi.
Anayasal düzenlemelerin kitlesel reddi, asıl olarak bu politikaya karşı verilmiş bir oydur. Gözlemcilerin çoğu, Renzi’nin yenilgisini öngörmüştü; ama onlar daha az bir fark olacağını sanıyorlardı. Bu tahminin sonuçlardan çok uzak olduğu görüldü. İtalya için yüksek olan yüzde 68’lik katılımın olduğu referandumda, 19,4 milyon kişi anayasa değişikliğine karşı oy kullanırken, yalnızca 13,4 milyon insan “evet” oyu verdi.
Bu sonuçta, İtalya’daki toplumsal eşitsizlik düzeyinin büyük etkisi oldu. Aşırı yoksul güney üçte iki oranında “hayır” oyu verdi. Ülkenin 20 bölgesinden yalnızca görece varlıklı olanlar, Trentino-Alto Adige, Emilia-Romagna ve Toskana “evet” oyu verdi.
Sonuç, 18-34 yaşlar arası genç seçmenler arasında daha da açıktı. Renzi, genç seçmenlere hitap etmek için görece genç yaşını (41) ve kabinesindeki kadın oranını kullanmaya çalışmış olmasına rağmen, bu kesimin, yüzde 68’i değişikliğe karşı, yüzde 32’si ise ondan yana oy kullandı. Gençler, Renzi’nin reformlarının başlıca kurbanları arasındadır. Onların yüzde 40’ı işsizken, geri kalanı ya güvencesiz işlerde çalışarak yaşamaya çalışıyor ya da yurtdışında iş arıyor.
35-54 yaş grubundaki “hayır” oyları, yüzde 63’e yüzde 37 ile “evet” oylarına üstün geldi. “Evet” oyları, yüzde 51’lik bir oranla, yalnızca 54 yaş üstündeki kesim içinde ağır bastı.
Roma, Milan, Torino ve Bologna kentlerindeki oylar da toplumsal eğilimi izledi. Merkezlerde, “evet” oyları üstün çıkarken, “çevre”, ekonomik olarak ihmal edilmiş ve harap durumdaki kenar semtler asıl olarak “hayır” oyu verdi.
Spiegel Online, “Referanduma yüksek katılım ve açık hükümet karşıtı çizgi, öncelikle bir şeyi gösteriyor: İtalyanlar devletlerinden, yetkililerinden ve yaşamlarından son derece mutsuzlar. Böyle olmak için de her türlü nedenleri var.” yorumunu yaptı. Dergiye göre, birçok ülkede olduğu gibi, “ekonomik küreselleşme, İtalyan toplumunu da küçük bir kazananlar tabakası ile büyük bir kaybedenler kesimine bölmüş durumda.”
AB’nin temsilcileri ve Alman hükümeti, Renzi’nin istifasından açıkça kaygılandılar ama aynı zamanda, sert kemer sıkma yönelimlerine sadık kalacaklarını yeniden teyit ettiler. Almanya Başbakanı Angela Merkel, referandum sonuçlarından “üzgün” olduğunu ama Avrupa’nın kendi yoluna bağlı kalacağını söyledi: “Benim bakış açımdan, Avrupa’daki işimize devam edeceğiz ve önceliklerimizi doğru belirledik.”
Bu arada, iş çevrelerinde, Renzi’nin yenilgisinin avronun ve Avrupa Birliği’nin sonunu haber veriyor olabilirdi. Alman Sanayiciler Federasyonu’nun (BDI) başkanı Ulrich Grillo, “Ekonomik gelişme, mali piyasalar ve para birliği için yeni siyasi istikrarsızlık riski artıyor.” dedi.
Ekonomi ve İş Dünyası Araştırmalar Merkezi, İtalya’nın gelecek beş yıl için avro bölgesinde kalma şansının küçük olduğunu düşünüyor. Britanya’daki danışmanlık kuruluşuna göre, referandum, İtalyan seçmenlerin şimdi avro üyeliği ile birlikte anılan kronik işsizliği, dondurulmuş ücretleri ve Brüksel’in dayattığı kemer sıkma önlemlerini süresiz olarak hoş görmeyeceğini gösterdi. “İtalya’nın, fiilen sıfır büyüme ve düşük tüketici harcamaları bedelini ödemeye beş yıl daha hazır olması durumunda avro bölgesinde kalabileceğine kuşku yok. Ancak bu giderek sabırsızlaşan seçmelerin birçoğunun desteğini gerektiriyor. Biz, onların bu politikayı sürdürme şansının yüzde 30’un altında olduğunu düşünüyoruz.”
Financial Times’da yazan Gideon Rachman da, “Avrupa projesi daha önce görülmedik gerginlikler yaşıyor. Britanya’nın ayrılması bunun en çarpıcı kanıtı. Ama uzun vadede, İtalya’da yaşanan kriz, AB’nin yaşamasına yönelik daha ağır bir tehdit oluşturabilir. Bunun nedenleri siyasal, ekonomik ve coğrafi.”
AB, Avrupa’nın en güçlü şirket ve mali sektör çıkarlarının gerici bir aracıdır. O, işçi sınıfına yönelik acımasız saldırılardan, sınırları vahşice göçmenlere kapatmadan ve artan militarizmden sorumludur. Ancak sağcı örgütlerin AB’ye yönelik yaygın muhalefeti kendi çıkarları için kullanması ve onu gerici ulusalcı yöne sokması yönünde artan bir tehlike söz konusu. Sosyal Demokratların, sendikaların ve onların sahte-solcu destekleyicilerinin Avrupa Birliği’ne ve onun kemer sıkma politikalarına verdiği destek, aşırı sağın doldurmaya çalıştığı siyasi bir boşluk yaratmış durumda.
7 Aralık 2016