Fransa, ABD’nin yanında Suriye’ye karşı, Rusya ile doğrudan bir çatışma tehlikesi oluşturan askeri eylem hazırlığında Avrupalılar arasında başrolü oynuyor.
ABD Başkanı Donald Trump, Fransa Devlet Başkanı Emmanuel Macron ile, sonuncusu Pazartesi gecesi olmak üzere iki telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Salı sabahı, Fransa, Suriye hükümetinin ve ordusunun Doğu Guta’da kullanıldığı iddia edilen klor ya da sinir gazı saldırısından sorumlu olduğunu kanıtlaması durumunda Beşar Esad’a karşı misilleme sözü veren bir açıklama yaptı.
Macron’un kimyasal silah kullanımı konusundaki önceki açıklamasına gönderme yapan sözcü Benjamin Griveaux, Europe 1 radyosuna, “Eğer kırmızı çizgi aşıldıysa bir yanıt olacak” dedi ve istihbarat “kimyasal silah kullanımını teoride doğruluyor” diye ekledi.
Fransa’nın bir açıklaması, her iki ülkenin “kimyasal silah kullanımını doğrulayan analizleri değiş tokuş etmiş” olduğunu belirtti.
ABD ile Fransa arasında kurulan ilişki siyasi olarak öylesine önemli ki, CNN, 9 Nisan’da, New York Times’ın eski yazarı David. A. Andelman’in yazdığı “Fransa’nın dahil olmasıyla birlikte, Trump’ın Suriye’de harekete geçmemek için hiçbir bahanesi kalmadı” başlıklı bir serbest kürsü yorumunu yayınladı.
Andelman, ABD Başkanı Barack Obama ile Fransa Devlet Başkanı François Hollande’ın, Esad’ın sarin gazı kullandığına ilişkin sahte iddialar üzerine ortak askeri harekat sözü verdiği ama Obama’nın “Fransa bombardıman uçakları pistte hazırken, uçurumdan geri adım attığı” Ağustos 2013’te yaşananlara ilişkin öfkesini dile getirdi.
Andelman, Macron’un Beyaz Saray’a iki hafta içinde resmi ziyarette bulunmayı planladığı bugün, “Trump’ın cesur olması ve yanında sadık bir dost ve müttefikle, Macron’un Fransası ile savaşa gitmesi için her neden var” diye yazdı.
Dış politikası, ABD önderliğindeki herhangi bir savaşa engel olmayarak, göklere çıkarılan “özel ilişki”yi korumaya dayalı Britanya egemen seçkinleri, olayların bu en son beklenmedik yönde gelişmesi karşısında felç olmuş durumda. Medya, Fransa tarafından gölgede bırakılmış olmaktan kaynaklanan kaygılarla karışık militarist bir söylemle dolup taşıyor.
Rupert Murdoch’un Times’ı, Başbakan Theresa May’i Britanya’nın, “Başkan Trump’ın bir misilleme saldırısına katılma talebini reddetmesi durumunda, Washington’daki etkisini Fransa’ya kaptıracağı” uyarısında bulunan “kıdemli kişilikler”den alıntı yaptı. Makale, “Britanya hükümet kaynakları, Fransa Devlet Başkanı Macron’un Trump’ı ‘dolduruşa getireceği’ni söylemiş.
Times, “dün, Britanya’yı herhangi bir ortak eylemin içinde tutmaya çalışırken,” sırasıyla “ABD’li ve Fransız meslektaşları ile” görüşmeyi Dışişleri Bakanı Boris Johnson’a bırakan Downing Street’in [Britanya Başbakanlığı], “Bayan May dün gece Trump ile konuşmayı beklerken utanç” içinde olduğunu belirterek devam ediyordu.
Muhafazakar Parti’nin yayın organı Daily Telegraph da aynı şekilde savaşçıydı ve Britanya’nın ABD üzerindeki etkisini Fransa’ya kaptırmasından kaygılanıyordu. O da, Britanya’nın ABD ile birlikteliğinin, Muhafazakar Başbakan David Cameron yaygın savaş karşıtı duyarlılık ve ordu içindeki bölünmeler karşısında parlamentoya Suriye’ye saldırı planını oylama çağrısı yapıp kaybettiği 30 Ağustos 2013’te nasıl zarar gördüğüne işaret etti. Bu, Obama’nın bir sonraki gün Suriye konusunda geri adım atmasında önemli bir rol oynamıştı.
Telegraph, “Bay Trump’ın Bayan May’den önce Fransa Devlet Başkanı Emmanuel Macron’a telefon etmesi, Washington’ın Britanya’nın askeri müdahaleleri destekleme becerisi hakkındaki sürekli tedbirliliğinin bir belirtisi olarak görülmeli.” diye yazdı.
Gazete, Cameron sayesinde, “parlamenter gelenek, artık Britanya ordusunun herhangi bir denizötesi müdahalesinin Avam Kamarası’nın onayını gerektirecek şekilde oluştu” diye şikayet ediyor. “Fransa Devlet Başkanı’nın, askeri bir eylem başlatmak söz konusu olduğunda, Bayan May’den farklı olarak yetki kısıtlamaları yok ve Washington Esad yönetimine karşı hızlı bir yanıt arayışı içinde olduğunda, harekete geçmek için, Fransızları Britanyalılardan daha iyi bir pozisyonda görebilir.”
Britanya’nın konumunu yitirmesi, yalnızca, onun Kraliyet Donanması’nın Tomahawk güdümlü füzeleri ile donanmış saldırı denizaltılarının ya da muhtemelen Kraliyet Hava Kuvvetleri’nin Storm Shadow füzeleri ateşleyebilen jetlerinin kullanma önerisine destek işlevi görmektedir.
May’in parlamentonun onayı olmadan harekete geçip Cameron tarafından oluşturulmuş bu geleneği tersine çevirip çevirmeyeceği ya da parlamenterleri Paskalya tatilinden geri çağırıp çağırmayacağı (bu daha az olası görülüyor) konusunda spekülasyonlar yaygın.
Muhafazakar Partili sağ, May’in parlamentonun onayı olmaksızın harekete geçmesi konusunda son derece kararlı. Dışişleri Komitesi’nin başkanı Tom Tugendhat, May’a, “müttefiklerinle birlikte kal… Biz yasalara harfiyen uyabilir ya da gerçekçi olabiliriz.” dedi.
Times’a “seçenekleri incelemek gerekiyor… [bu] nihayetinde başbakanın bir kararı” diyen önemli bir askeri kaynak aynı çizgiyi benimsiyor.
Siyasi olarak en kötücül yanıt, 2013’e kadar bir kaptan ve profesyonel asker olan Muhafazakar Partili John (Jhonny) Mercer’den geldi. Telegraph’ın 8 Nisan tarihli sayısında yazan Mercer, parlamento oylamasını ve Jeremy Corbin önderliğindeki İşçi Partili milletvekillerinin eylemlere olası karşı çıkışını mücadele edilmesi gereken yaygın savaş karşıtı duyarlılığın belirtileri olarak suçladı.
O, “Irak’tan bu yana, ulusun politikaları mide bulandırıcı bir şekilde göstermelik hale geldi.” diye yazdı. Ona göre, bir parlamento oylaması, “dış politika yürütmenin son derece yararsız bir yolu ve bizi dünya sahnesinde neredeyse iğdiş eden bir eylem… Ulusal güvenlik konularında Parlamento’ya gitmek sorumluluktan kaçış…” idi.
Mercer, yazısını şöyle sürdürüyor: “Şimdi oradan dışarı çıkmanın” ve “Suriye’deki kimyasal silah kullanımının karar alma mekanizmasında yer alan her bireyi” hedefleme, askeri üsleri yerle bir etme ve Esad’ın “uzun süre önce ölmüş olması gerektiği”ni kabullenme dahil, “modern savaşın ne olduğunu Britanya halkına anlatmanın zamanı.
O, “İnsanları yataklarında insansız hava araçları ile hedeflemekten kaçınmıyoruz; çünkü siyasi riskler çok fazla” dedi.
Ardından Sun’da yazan Mercer, öfkesini “2013’te [Suriye]Devlet Başkanı Esad’a karşı askeri eyleme geçilmesine karşı oy kullanmış, çoğu İşçi Partili parlamenter dostları”na odakladı. “Bizim 2013’teki oylamamız ve Obama’nın 2013’te uygulanmamış kırmızı çizgisi ile cesaretlendirilmiş bir Putin ve Esad arasında açık bir ilinti kurulabilir.”
Sun’ın kendi savaş kışkırtıcılığı, Corbyn’in Stop the War Coalition’a (Savaşı Durdur Koalisyonu) geçmişte önderlik ettiği için suçlanması üzerine odaklanmıştı ki bu, “onun IRA sempatizanları ve Rus ajanları ile oynaşması”ndan daha fazla ilgi çekiyordu.
Stephen Bush, İşçi Partisi yanlısı New Stateman’de, parlamento oylamasında hiç kimsenin fazla kaygılı olmadığını; çünkü, Corbyn bir siyasi çözümü savunsa bile, “2013’te hükümet ile birlikte oy kullanmadığı için pişman olan önemli bir İşçi Partili milletvekilleri kesimi var; o 30-50 milletvekili, May’in bu saldırıya askeri bir tepki vermek istemesi durumunda bunun için gerekli oyu alacağı anlamına geliyor.” olduğunu ileri sürdü.
Bush, Corbyn’in kendi partisi içindeki açık savaş kışkırtıcılarına karşı çıkmayı reddetmesi sayesinde, parlamento aritmetiğine ilişkin değerlendirmesinde haklı. Bizzat Tony Blair savaş için Avam Kamarası’nda bir oylamaya gerek olmadığını açıklarken, Blaircilerin pozisyonu,Guardian’da, “Britanya ve müttefikleri için… bir diğer açık uçlu savaş, Ortadoğu’da silahlı bir Batı müdahalesi olasılığı karşısında korkudan dehşete düşülen” bir duruma son veren “uyumlu, sürdürülebilir askeri harekete geçmenin zamanı” diye yazan Simon Tisdall tarafından özetlendi.
Ancak bu basitçe parlamento oylaması ile ilgili değil. Britanya işçi sınıfı, Corbyn muhalefetini ne kadar uysal bir şekilde dile getirirse getirsin, ona yönelik saldırılarında hem zehir zemberek hem de savaş planları konusunda demokratik bir oylamanın tekrarlanmasına sert bir şekilde karşı; çünkü bu, işçiler ve gençler içindeki yaygın savaş karşıtı duyarlılığa bir itki sağlayabilir.
May, Britanya’nın tepkisini tartışmak için Ulusal Güvenlik Konseyi’ni toplama ve Macron ve Trump ile doğrudan görüşme önerisine kulak vermiş görülüyor.
11 Nisan 2018