İzmir Pınarbaşı bölgesinde BMC şirketine ait iki ayrı fabrikada Türk Metal sendikasında örgütlü olarak çalışan 1800’e yakın BMC işçisi, maaşlarını 8-10 aydır düzenli olarak alamadıkları için, on üç gündür iş bırakma eylemi yapıyor.
Maaşlar ödeninceye kadar fabrika önünde kurdukları çadırda iş bırakma eylemini sürdürmekte kararlı gözüken BMC işçileri, maaşların ödenmemesi durumunda önümüzdeki günlerde BMC’nin Milli Savunma Bakanlığı için ürettiği -mayına karşı dayanıklı araç- Kirpi’nin teslimatını engellemeyi düşünüyorlar.
Türkiye’deki ticari araç üretiminin önemli bir kısmını ve Türk Savunma Sanayisi’ne askeri araçlar üretimini yapan Çukurova Holding bünyesinde kurulu BMC, geçtiğimiz yıl dev otomobil şirketlerinin özellikle Avrupa’da içine girmiş olduğu krizle bağlantılı bir krize girmişti. 2012 yılının Mayıs ayından itibaren işçiler bölüm bölüm “idari izin”e çıkartılmaya, maaşlar da ödenmemeye başlamıştı. Şirketin “krizden kurtulmak“ için yapmış olduğu kredi anlaşmaları pek fayda sağlamadı ve bugünkü krizle karşı karşıya kalındı.
İşçilerle patronları karşı karşıya getirmemeyi amaçlayan sınıf işbirlikçi politikalarıyla ve Türk milliyetçiliğiyle tanınan Türk Metal sendikası ile BMC şirketi arasındaki görüşmelerde, şirket yöneticileri defalarca maaşların ödeneceği sözü vermiş; maaşlar buna rağmen düzenli olarak ödenmediği için, Türk Metal sendikası BMC işçisinin biriken öfkesini yatıştırmak için göstermelik eylemlere başvurmuştu.
Halen, maaşların ödeneceğine ilişkin hiçbir belirti yok. Türk Metal İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Halil İbrahim Tosun, bu belirsizliği, “Maalesef altı ay öncesine dönüldü. Üretim durdu, yarın ne olacağını bilmiyorum” açıklamasıyla itiraf ediyor. Maaşların ödenmemesini “şirket yönetiminin zaafiyeti“ ile açıklayan Türk Metal sendikası yetkilileri, BMC’nin “milli bir servet“ olduğunu söyleyerek, işçilerin milliyetçi duygularına hitap etmeye çalışmakta; bu yolla, sınıfsal çıkarları gözlerden uzak tutmak ve işçileri edilgenliğe itmek istemektedir.
Gelinen noktada, şirket yöneticilerinin sözlerine artık karnı tok olan, sendikanın açıklamalarından da tatmin olmayan BMC işçilerinin sabrı, fabrika önünde yaptıkları yol kesme eylemlerinde ve valiliğe yürümek istemelerinde görüldüğü üzere, taşma noktasına gelmiş durumda.
Zaten, Türk Metal sendikasının iş bırakma eyleminin önderliğini almak zorunda kalması da, işçilerin yol kesme eyleminden ve valiliğe yürümek istemeleri karşısındaki rahatsızlığının; onların sendikadan bağımsız olarak giriştiği ve girişeceği militan mücadelenin bölgedeki diğer fabrikalara sıçramasından korkmasının ifadesiydi.
BMC şirketinin 31 Ocak’a kadar ücretlerin ödeneceği açıklamasının gerçek dışı olduğunun ortaya çıkmasının ardından işçileri durduramayacağını anlayan sendika bürokratları, işçilere iki seçenek sundular. Burada sendikanın amacı, “işten ayrılarak hukuki yollara başvurma” seçeneğini işçilere kabul ettirmekti ki böylece işçiler bireyler olarak parçalanacak ve kitlesel mücadele daha başlamadan bitecekti. Buna karşı çıkan işçiler iş bırakma kararını aldırdılar.
Sendika bürokratları, işçilerin basıncıyla ortaya çıkan diğer seçenek olan “iş bırakma eylemi”nin işçilerce uygulanacağının görülmesiyle, mücadeleyi sermaye sınıfı adına zararsız bir halde tutmak için önderliği almak zorunda kaldılar. Geçmişteki onlarca deneyim, Türk Metal sendikası bürokrasisinin insiyatifine kalan bir mücadeleden, işçilerin çıkarına olabilecek herhangi bir sonuç ya da başarı beklenemeyeceğini gösteriyor.
Hiç şüphesiz BMC işçilerinin, sendikaya rağmen sürdürdükleri -iş bırakma eylemi başta olmak üzere- mücadele tüm işçi sınıfına örnek olmalıdır. Bunu ileriye taşımak için, BMC işçilerinin, kendi inisiyatifleriyle kuracakları kalıcı fabrika komiteleri ile mücadeleyi tamamen kontrol altına almaları, Türk Metal bürokrasisine ve BMC şirketinin patronuna karşı vuracakları en büyük darbe olacaktır. Böylesi bir mücadele, bu günlerde MESS ile sürdürülmekte olan TİS görüşmelerinin işçilerin aleyhine olan gidişatını tersine çevirebilecek; başta metal iş kolunda çalışanlar olmak üzere tüm işçilere yol gösterecektir.